Diğer

21 Şubat 2024

Adli yargı hâkim ve savcıları ile idari yargı hâkimleri kura töreni Beştepe'de yapıldı.

Adı her ne kadar "Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi" olsa da burası Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın bir parçası.

Ev sahibi rolünde de her zaman Cumhurbaşkanı oluyor, buralarda yapılan her türlü tören vs. "Cumhurbaşkanı'nın himayesinde" gerçekleşiyor.

Yeni sistemimizde partili Cumhurbaşkanı, yürütme organının başı.

Kâğıt üzerinde olsa da yürütme organını dengeleyip, denetleyecek güçlerden biri de yargı.

Onun için yürütmenin başının, yargı organlarında görev yapacak savcı ve hâkimler ile ilgili bir törende konuşma yapması, bu konuşmasını da siyasi propagandaya ayırması, nasıl bir sistem içinde yönetildiğimizi gösteriyor.

Zaten kendisi, o kadar iyi bilmediğini kanıtlamış da olsa bir "ekonomist", genç savcı ve hâkimlere bilgece hukuki öğütler verecek, doktrindeki meselelerden söz edecek donanımı da yok.

Eski sistemde olsa, partili olmayan tarafsız statüdeki Cumhurbaşkanı devletin ve milletin birliğini temsil ettiği için böyle bir törende yer almasını ve konuşmasını yadırgamazdık.

Ama artık devlet düzenimizde yadırgamayacağımız ne kaldı diye soracak olursanız, verecek yanıtım da yok.

Erdoğan, törende şunu söyledi:

"Yüksek yargı kurumları arasındaki tartışmalarda taraf değil, hakem olma rolümüzü hâlâ muhafaza ediyoruz."

Cumhurbaşkanı'nın yargı organları arasında hakemlik yapmakla ilgili bir görevi yok, yetkisi de yok.

Deyim yerindeyse yargı organları arasındaki tartışmadaki konumu ancak "dış kapının mandalı" olabilir.

Tabii yürürlükteki Anayasa'ya uymak şartıyla.

Anayasa, yargı organları arasındaki durumu tanımlıyor, uyuşmazlık halinde kimin yetkili olacağını okuma yazma bilen herkesin anlayabileceği açıklıkla tarif de ediyor.

Kimsenin kimseye hakemlik ya da aracılık yapması gerekmiyor.

Ama daha önce de defalarca yazmıştım, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bir anlamda askıya alınmış durumda, yürütme organının işine geldiğinde askıdan iniyor, gelmediğinde yeniden askıdaki yerini alıyor.

Masallardaki "bir varmış, bir yokmuş"un cisimleşmiş hâli T.C. Anayasası'dır diyebiliriz.

Kura çekim töreninde Cumhurbaşkanı'nın talimatlarını dinleyerek göreve başlayan hâkimlerin ve savcıların yargı organlarının bağımsızlığı konusunu ne kadar içselleştirmiş olabileceklerini de tahmin edebiliriz.

Umarım aralarında üniversitede okudukları kitaplarda yazılanları görevleri sırasında hatırlayacak hukukçular da vardır.

Ancak şunu söylemeliyim ki Cumhurbaşkanı karşısında esas duruşta bekleyen genç hâkim ve savcıların görüntüsü bile yargı bağımsızlığının söz konusu olmadığının fotoğrafını veriyordu.

Bunun nasıl bir sonuç doğurabileceğinin somut bir örneğini de iki gündür yaşıyoruz, aşağıdaki yazı bunu anlatıyor.

Avukat Feyza Altun, şeriat karşıtı sosyal medya mesajları nedeniyle gözaltına alındı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Avukat Altun, haftada iki gün karakola giderek imza atacak ki adliyemiz kaçmamış olduğundan emin olsun!

Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı, -eleştirilere de neden olan üslubuyla- sosyal medyada yayımlanan mesajlarının ardından Altun hakkında "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme" suçundan soruşturma başlattı, evinde arama da yaptı!

Ne aradılar ne buldular, bilmiyorum ama bu arama kararı bile bir tuhaf.

Sorgusundan sonra tutuklanması istendi ancak mahkeme "yurt dışı çıkış yasağı ve haftada iki gün karakolda imza" şeklinde adli kontrol şartıyla serbest bıraktı.

Bu da aslında bir tür tutuklama sayılır.

5 Şubat 2024 günü bu köşede Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Diyanet Akademisi'nin mezuniyet töreninde yaptığı bir konuşmadan söz etmiştim. (Erdoğan vites yükseltiyor.)

Törende "şeriata düşmanlık esasında dinin bizatihi kendisine husumettir" dediğine dikkat çekmiş, şunu yazmıştım:

"Yakın bir gelecekte durumdan vazife çıkarmaya hevesli bazı savcıların laik hukuk düzenini savunmayı ‘halkın bir kesiminin inandığı dini değerleri aşağılama' diye değerlendirip, TCK 216'dan yargılatmaya kalkıştığını görürseniz sakın şaşırmayın."

Nitekim Altun hakkındaki bu soruşturma Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçunu düzenleyen TCK 216'dan açıldı.

Sihirli küresine bakıp geleceği söyleyen bir falcı değilim. Yargının getirildiği noktayı biliyorum sadece.

Memleketimiz savcılarının bu işi daha hangi noktaya kadar götüreceklerini, nerede durabileceklerini bugünden kestirmek güç. Maşallah hâkimlerimiz de durumdan vazife çıkartma yeteneğine sahipler.

Şeriat düzenine karşı çıkmak, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek gerekçesiyle bir tutuklama nedeni olabiliyorsa gelecekte başınıza neler geleceğini varın siz hesaplayın!

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı.

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Kaz Dağları'nda altın madeninin işletmesi tamamlandığında 20 bin dönümlük bir alan, İliç'te fotoğraflarını gördüğümüz alana benzeyecek. Çıkarılacak altından elde edeceğimiz kâr buna değecek mi?

Bu durumda madene çalışma iznini veren, üç kez kapasite arttırmasını onaylayan, ÇED raporunun “olumlu” çıkmasını sağlayan “idare” de üçüncü derecede kusurlu oluyor sanırım

Altında su sızdırmaz örtü bulunmayan 9 – 10 milyon tona varan siyanürle yıkanmış toprak, 100 ile 300 dönüm arasındaki bir araziye yayılmış durumda ve Çevre Bakanlığı bu topraklarda "kirlilik tespit edilemediğini" söylüyor

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Esas duruştaki hâkim ve savcılar - Mehmet Y. Yılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Esas duruştaki hâkim ve savcılar

215 20
21.02.2024

Diğer

21 Şubat 2024

Adli yargı hâkim ve savcıları ile idari yargı hâkimleri kura töreni Beştepe'de yapıldı.

Adı her ne kadar "Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi" olsa da burası Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın bir parçası.

Ev sahibi rolünde de her zaman Cumhurbaşkanı oluyor, buralarda yapılan her türlü tören vs. "Cumhurbaşkanı'nın himayesinde" gerçekleşiyor.

Yeni sistemimizde partili Cumhurbaşkanı, yürütme organının başı.

Kâğıt üzerinde olsa da yürütme organını dengeleyip, denetleyecek güçlerden biri de yargı.

Onun için yürütmenin başının, yargı organlarında görev yapacak savcı ve hâkimler ile ilgili bir törende konuşma yapması, bu konuşmasını da siyasi propagandaya ayırması, nasıl bir sistem içinde yönetildiğimizi gösteriyor.

Zaten kendisi, o kadar iyi bilmediğini kanıtlamış da olsa bir "ekonomist", genç savcı ve hâkimlere bilgece hukuki öğütler verecek, doktrindeki meselelerden söz edecek donanımı da yok.

Eski sistemde olsa, partili olmayan tarafsız statüdeki Cumhurbaşkanı devletin ve milletin birliğini temsil ettiği için böyle bir törende yer almasını ve konuşmasını yadırgamazdık.

Ama artık devlet düzenimizde yadırgamayacağımız ne kaldı diye soracak olursanız, verecek yanıtım da yok.

Erdoğan, törende şunu söyledi:

"Yüksek yargı kurumları arasındaki tartışmalarda taraf değil, hakem olma rolümüzü hâlâ muhafaza ediyoruz."

Cumhurbaşkanı'nın yargı organları arasında hakemlik yapmakla ilgili bir görevi yok, yetkisi de yok.

Deyim yerindeyse yargı organları arasındaki tartışmadaki konumu ancak "dış kapının mandalı" olabilir.

Tabii yürürlükteki Anayasa'ya uymak şartıyla.

Anayasa, yargı organları arasındaki durumu tanımlıyor, uyuşmazlık halinde kimin yetkili olacağını okuma yazma bilen herkesin anlayabileceği açıklıkla tarif de ediyor.

Kimsenin kimseye hakemlik ya da aracılık yapması gerekmiyor.

Ama daha önce de defalarca yazmıştım, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bir anlamda askıya alınmış durumda, yürütme organının işine geldiğinde askıdan iniyor, gelmediğinde yeniden askıdaki yerini alıyor.

Masallardaki "bir varmış, bir yokmuş"un cisimleşmiş hâli T.C. Anayasası'dır diyebiliriz.

Kura çekim töreninde Cumhurbaşkanı'nın talimatlarını dinleyerek göreve başlayan hâkimlerin ve savcıların yargı organlarının bağımsızlığı konusunu ne kadar içselleştirmiş olabileceklerini de tahmin edebiliriz.

Umarım aralarında üniversitede okudukları kitaplarda yazılanları görevleri sırasında hatırlayacak hukukçular da vardır.

Ancak şunu söylemeliyim........

© T24


Get it on Google Play