Diğer

06 Şubat 2024

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet Akademisi mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada İsrail'e beddua da etti.

"Rabbim bunları kahrı perişan eylesin" dedi.

Elbette Allah (C.C.) ne yapacağını bilir ve işlerine biz fanilerin aklı ermez. Ne zaman ne yapacağını bizlere soracak değil ancak görünür gelecekte Rabbimizin böyle bir şey yapacağından ya da yapmak istediğinden emin değilim.

Yoksa biz sıradan Müslümanları geçtim, bu alemde bilmem kaç tane nefesi kuvvetli hoca var. Bir işaretiyle depremlere yön değiştirtebilenleri mi ararsınız, biz ilk rekâtı kılana kadar Kudüs'e varıp, geri geleni mi? Gavs mı ararsınız, kutup mu? En azından onların İsrail'i kahretmeye yönelik dualarını boş çıkarmazdı diye aklımdan geçirdim.

Bana öyle geliyor ki "ben size akıl fikir verdim, onu kullanmayı denesenize" deme olasılığı daha yüksek.

Mesela Recep Tayyip Erdoğan kardeşimiz de beddua edip, sorunu Allah'ın İsrail'e yönelik gazabına havale edeceğine bu dünyada elinde olan imkânları kullanabilirdi.

Bakın Güney Afrika aklını kullandı, bugün İsrail'i yöneten faşist çetenin günün birinde soykırım suçuyla yargılanmasının ilk adımını attı.

Müslümanların, çözemedikleri meselelere beddua ile yaklaşmayı bırakıp, günün gerçeklerine odaklanmalarında yarar görüyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bedduasının hemen ardından şunu da söyledi:

"Biz öyle bir nesli yetiştirmeliyiz ki Filistin'in düştüğü duruma düşmeyelim."

"Filistin'in düştüğü duruma düşmek" kuşkusuz ki çok korkutucu bir durum ve bilmiyorum Erdoğan hatırlar mı ama biz bu duruma düştük ve kendisinin çok da hazzetmediğini bildiğimiz kahramanlar sayesinde de o düştüğümüz durumdan kurtulduk, Cumhuriyet'in 100. yılını bile kutladık.

Türkiye, Cumhuriyet tarihinin beşte birinden daha uzun bir süredir Erdoğan tarafından yönetiliyor.

Geçen 22 yıl, Türkiye'nin kurumlarının ve ekonomisinin tahrip edilmesiyle sonuçlandı.

Kâğıt üzerinde bir Anayasa var ama uygulanmıyor. Adalet sistemi çöktü, partizanlaştı. Devlet, parti devletine dönüştü, devlet kadrolarında yer almak ya da yükselmek liyakate değil, partiye ve lidere bağlılığın derecesine göre mümkün olabiliyor.

Bir devleti ayakta tutan kurumlardan en önemlisi olan silahlı kuvvetler, önce Erdoğan'ın teşvikiyle dinci bir cemaat tarafından budandı, ardından aynı cemaatin darbe girişimiyle darmadağın edildi.

Merkez Bankası deseniz sanki yol geçen hanı.

Erdoğan'ın kendisini iktisatçı zannetmesinin sonucu ekonominin dibe vurması oldu.

Türkiye, ekonomik birikimlerinin önemli bölümünü kaybetti.

Türkiye, Sanayi Devrimi'ni kaçırmıştı, Erdoğan'ın yönetiminde teknolojik devrimi de kaçırıyor.

Varlıklarımız gösteriş yatırımlarıyla taşa toprağa gömüldü.

Tarihte yok olan devletler bir günde çökmediler.

Roma bir günde kurulmadığı gibi bir günde de yıkılmadı. Kurumlarının güçsüz düşmesi, ekonomik güçlerini kaybetmeleri, çağın gelişmelerine ayak uyduramamaları onları kaçınılmaz sona götürdü.

Erdoğan, Türkiye'yi Filistin durumuna düşürmek istemiyorsa ne yapacağı belli: Bugüne kadar ne yaptıysa, tam tersini yapmalı.

Diyanet Akademisi'nden mezun olanlar da dualarıyla buna destek olsunlar.

Şanlıurfa Birecik Kaymakamı Ramazan Cankaloğlu, Denizli Acıpayam Kaymakamlığı'na tayin edildi. Cankaloğlu, Birecik'te sadece dört ay kaymakamlık yapabildi. Normal olarak bu süre en az iki yıl olmalıydı, beş yıla kadar da çıkabilirdi.

Kaymakam'ın "erken tayininin" nedeni elbette bilinmiyor ama olay Türkiye'de geçtiği için tahmin etmek kolay.

AKP Şanlıurfa Milletvekili Faruk Pınarbaşı ve Birecik Belediye Başkanı Mahmut Mirkelam'a Organize Sanayi Bölgesi'nde arsa tahsisi yapılmış. Ancak tahsis alanına sekiz yıldır çivi bile çakılmamış.

Kaymakam, sekiz yıldır bir faaliyet gösterilmediği gerekçesiyle tahsisin iptali için gerekli süreci başlatınca da soluğu Acıpayam'da almış.

Kuşkusuz ki Acıpayam da cennet vatanımızın şirin bir ilçesi. Şahane kavunu vardır mesela. Biberi de meşhurdur. Baharda badem ağaçları çiçek açar filan.

Ama bu durum, bu tayinin 'sürgün' olması gerçeğini değiştirmiyor.

Geçmişte de hep olduğu gibi, yerel zenginlerin çevirdikleri tekerleklere çomak sokmanın sonucu sürgün.

Oysa Kaymakam, bıyığını sarkıtıp, mikrofonla imam dövseydi başına böyle şeyler asla gelmezdi.

Çünkü kaymakamları, gittikleri ilçelere yollama nedenimiz kamu çıkarlarını korumaları değil, siyasetin borusunu öttürmeleri.

Birecik vakası, bu zincire eklenmiş bir halka.

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı.

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Erdoğan, “menzil- i maksuduna” ilerlerken vites yükseltiyor

Erdoğan "çözümün adresi biziz" diyor da çözeceğini iddia ettiği sorunları kimin yarattığını söylemeye dili varmıyor

Nüfusun yüzde 80'i gelirin yarısına talim ederken, nüfusun yüzde kırkı gelirin yüzde 15'ini bile rüyasında göremezken siyasal mücadele kültürel değerler üzerinden yürütülüyor ve muhalefet partisi ortaya bu dengesizliği bozacak bir program ve vaatler dizisi koyamıyor

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Türkiye, Filistin'in düştüğü duruma düşer mi? - Mehmet Y. Yılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Türkiye, Filistin'in düştüğü duruma düşer mi?

202 4
06.02.2024

Diğer

06 Şubat 2024

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet Akademisi mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada İsrail'e beddua da etti.

"Rabbim bunları kahrı perişan eylesin" dedi.

Elbette Allah (C.C.) ne yapacağını bilir ve işlerine biz fanilerin aklı ermez. Ne zaman ne yapacağını bizlere soracak değil ancak görünür gelecekte Rabbimizin böyle bir şey yapacağından ya da yapmak istediğinden emin değilim.

Yoksa biz sıradan Müslümanları geçtim, bu alemde bilmem kaç tane nefesi kuvvetli hoca var. Bir işaretiyle depremlere yön değiştirtebilenleri mi ararsınız, biz ilk rekâtı kılana kadar Kudüs'e varıp, geri geleni mi? Gavs mı ararsınız, kutup mu? En azından onların İsrail'i kahretmeye yönelik dualarını boş çıkarmazdı diye aklımdan geçirdim.

Bana öyle geliyor ki "ben size akıl fikir verdim, onu kullanmayı denesenize" deme olasılığı daha yüksek.

Mesela Recep Tayyip Erdoğan kardeşimiz de beddua edip, sorunu Allah'ın İsrail'e yönelik gazabına havale edeceğine bu dünyada elinde olan imkânları kullanabilirdi.

Bakın Güney Afrika aklını kullandı, bugün İsrail'i yöneten faşist çetenin günün birinde soykırım suçuyla yargılanmasının ilk adımını attı.

Müslümanların, çözemedikleri meselelere beddua ile yaklaşmayı bırakıp, günün gerçeklerine odaklanmalarında yarar görüyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bedduasının hemen ardından şunu da söyledi:

"Biz öyle bir nesli yetiştirmeliyiz ki Filistin'in düştüğü duruma düşmeyelim."

"Filistin'in düştüğü duruma düşmek" kuşkusuz ki çok korkutucu bir durum ve bilmiyorum Erdoğan hatırlar mı ama biz bu duruma düştük ve kendisinin çok da hazzetmediğini bildiğimiz kahramanlar sayesinde de o düştüğümüz durumdan kurtulduk, Cumhuriyet'in 100. yılını bile kutladık.

Türkiye, Cumhuriyet tarihinin beşte birinden daha uzun bir süredir Erdoğan tarafından yönetiliyor.

Geçen 22 yıl, Türkiye'nin kurumlarının ve ekonomisinin tahrip edilmesiyle sonuçlandı.

Kâğıt üzerinde bir Anayasa var ama uygulanmıyor. Adalet sistemi çöktü, partizanlaştı. Devlet, parti devletine dönüştü, devlet kadrolarında yer almak ya da yükselmek liyakate değil, partiye ve lidere bağlılığın derecesine göre mümkün olabiliyor.

Bir devleti ayakta tutan kurumlardan en önemlisi olan silahlı kuvvetler, önce Erdoğan'ın teşvikiyle dinci bir cemaat tarafından budandı, ardından aynı cemaatin darbe girişimiyle darmadağın edildi.

Merkez Bankası deseniz sanki yol........

© T24


Get it on Google Play