Diğer

13 Aralık 2023

Şampiyonlar Ligi tamamlandığına göre bu yazı sadece bir maç analizi olmanın ötesine geçecek ve Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'ndeki macerasını analiz etmeye gayret edecek.

Altı maçlık ön eleme, altı maçlık grup aşaması, toplam 12 maçlık serüven sonucunda Galatasaray'ın aldığı karneye baktığımızda sırasıyla şunları söylemek mümkün:

Bunu biraz açmak istiyorum.

Geçen sezon tamamlandığında Galatasaray'ın en temel ihtiyacı sol bek ve merkez orta saha (sekiz numara) futbolcusu idi. Galatasaray Şampiyonlar Ligi macerasını tamamladı. Şu an takımın en temel ihtiyacı yine bu iki bölge.

Ne anlama geliyor bu?

Kanımca Galatasaray'daki en temel sorun, futbolcu grubunun fizik ve teknik özelliklerinin Okan Buruk'un oynatmak istediği futbola çok uymaması. Yani transfer planlamasıyla Okan Buruk'un oynatmak istediği futbol arasında biraz farklılık var.

İsim bazında gidecek olursak Davinson Sánchez dışında bu yıl transfer edilen çoğu oyuncu (Angeliño, Kerem Demirbay, Tetê, Hakim Ziyech, Wilfried Zaha, Cédric Bakambu) Buruk'un futbol felsefesine her açıdan olumlu yanıt verebilecek profile sahip değil.[1]

İşte bu nedenledir ki Galatasaray, sahada hangi futbolcu yer alıyorsa biraz da o futbolcunun oynamak istediği futbolu oynamaya başlıyor bir şekilde. Çünkü Galatasaray bu saydığım oyuncuları kendi futbol kalıbına dökemiyor. Tam tersine onlar Galatasaray'ı kendi kalıplarına döküyorlar genel fotoğrafı çok çarpıtmadan.

Bunu üç kalemde daha belirgin halde anlatmak istiyorum.

Buna en net örnek olarak Angelinõ'yu verebilirim. Bilindiği gibi Angeliño atletik ve çeviklik özelliklerinden daha çok teknik yetenekleriyle şöhret bulmuş bir futbolcu. Eğer Galatasaray ön alan baskısı içermeyen kontrol ve pas futbolu oynamış olsaydı Angeliño bu takımda pek sırıtmazdı. Zira Angeliño hiçbir zaman rakibini ısırarak, ona yakın markaj uygulayarak oynayan bir futbolcu olmadı. Bu nedenle de Galatasaray'ın oynamış olduğu ön alan baskısına dayanan futbola hiç alışamadı.

Keza Zaha... O biraz daha farklı bir profile sahip. Zaha prensip olarak savunmaya aktif katılan bir oyuncu değil. Oysa Şampiyonlar Ligi minimum 10 oyuncuyla topun arkasına geçilmesini gerektiren en üst seviyede mücadelenin turnuvası. Bu da sol kanatta oynayan Zaha'nın her pozisyonda rakip bekle geriye koşmasını gerektiriyor. Ancak Zaha canı çektiği zaman savunma yapıyor, canı çekmediği zaman da yapmıyor. (T24'te bu köşeyi takip edenler onun İstanbul'daki Manchester United maçında rakip bekini takip etmediği için Galatasaray'ın gol yemesine neden olan oyuncu grubunda yer aldığını hatırlayacaklardır.)

Bu kalemi Ziyech ve Bakambu üzerinden genişletebilirim. Ama amacımın anlaşıldığı düşüncesiyle bunu yapmayacağım.

Bu aslında bir Şampiyonlar Ligi takımı açısından net bir açmaz oluşturdu. Zira Galatasaray bu konuda hiçbir zaman gideremeyeceği bir zayıflığa sahip oldu Şampiyonlar Ligi serüveninde. Rakipleri de kolayca yararlandılar bu zayıflıktan.

Şimdi tüm bu dediklerimi madde madde Kopenhag maçı analizine dönüştürmek istiyorum.

Analizime üç konuda vereceğim örneklerle devam ediyorum. İlki Galatasaray orta sahasının devre dışı kaldığı Kopenhag hücumları. Bu konuyla ilgili yazıya üç örnek alıyorum.

Birinci örnek; dakika 3,29. Abdülkerim Bardakcı'nın öne gönderdiği topu Angeliño alamıyor. Topu kazanan Lukas Lerager Kopenhag'ı sağdan hücuma çıkarıyor. Taç çizgisinde Mohamed Elyounoussi üzerinden devam eden hücumda onu Angeliño karşılıyor. Bu sırada Galatasaray ceza sahasına doğru koşu atan iki Kopenhaglı oyuncu var: Elias Achouri ve Diogo Gonçalves. Bu hücumda Kaan Ayhan Achouri'yi alıyor, ama Gonçalves boş durumda (aşağıdaki fotoğraf).

Bu pozisyonda Elyounoussi'nin ceza sahasına yerden gönderdiği top Bardakcı'dan sekerek öne doğru açılıyor. Bu topu Galatasaray ceza sahasına boş durumda giren Gonçalves şutluyor, ancak bu vuruş kaleyi bulmuyor.

İkinci örnek; dakika 7,15. Kopenhag Galatasaray yarı sahasında soldan Elias Jelert'in kullandığı taç atışıyla oyunu hareketlendiriyor. Taç atışı Rasmus Falk'a kullanılıyor. O da Gonçalves'e veriyor. Gonçalves kendisini arkadan marke etmeye çalışan Torreira'dan sıyrılıp çizgideki Jelert'e oynuyor. Merkeze yönelen Jelert'i Kaan Ayhan basmaya çalışıyor, ama o sağdaki Elyounoussi'ye oynamayı başarıyor. Elyounoussi de sağdan bindiren Peter Ankersen'i Galatasaray ceza sahasında topla buluşturuyor. Ankersen'in şutu uzak direğin yanından dışarı çıkıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Burada birçok yanlış var, Lucas Torreira'nın geride kalıp Kaan Ayhan'ı merkezde tek bırakması, Elyounoussi'yi geriden marke eden Angeliño'nun rakibine terk ettiği geniş manevra alanı, Zaha'nın takip etmesi gereken sağ bek Ankersen'in boş durumda şut atması gibi.

Son örnek; dakika 56,46. Kaan Ayhan topu geriye Bardakcı'ya oynuyor, o da ileriye şişiriyor. Bu topu Jelert kafayla Achouri'ye kazandırıyor, o da Falk'a oynuyor. Falk hemen çizgideki Achouri'ye veriyor. O da gelişine blok kıran pasla Viktor Claesson'u görüyor. Bu pasla Kaan Ayhan ve Torreira geride kalıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Claesson bu zor topu kontrol edip soldaki soldan bindiren Gonçalves'i kaçırıyor. Böylece 4'e 3 başlayan Kopenhag hücumu 5'e 3'e dönüşüyor. Gonçalves ceza sahasına bindirme yapan Achouri'yi kaçırıyor, o da Lukas Lerager'i görüyor. Lerager boş kaleye topu yuvarlıyor.

Bu hücumda gördüklerimiz şöyle: Her şeyden önce golü atan Lerager bir orta saha (sol iç) oyuncusu. Ve bu gol Lerager'in Şampiyonlar Ligi'nde attığı üçüncü gol. Bu da Kopenhag'ın üst seviye takım oyunu oynadığını ve üzerinde uzun çalışılmış setlerde ne kadar başarılı olduğunu ortaya koyuyor. (Ayrıca bu gol İstanbul'daki ilk maçta Kopenhag'ın attığı ikinci goldeki uyguladıkları sete çok benziyor.) İkincisi, bu pozisyonda Torreira geriye koşmasına rağmen Kaan Ayhan dönemiyor. (Zaten Buruk bu golde hemen sonra Ayhan'ı kenara alıyor.) Angeliño ise bildiğimiz gibi; yine rakibiyle (golü atacak olan Lerager) temastan kaçınarak uzaktan markajı deniyor. Bu nedenle de Lerager'in golünü önleyemiyor.

Üzerinde durmak istediğim ikinci konu Galatasaraylı futbolcuların zihinsel olarak maça hazır olmama, duygusal ve fizik durumlarının bu maçın ağırlığını kaldırmaması. Bu konuda tek örnek vereceğim.

Dakika 14,24. Kopenhag savunmasının uzaklaştırdığı topu Sánchez kontrol edip Boey'ye veriyor, o da çizgideki Tetê'ye oynuyor. Tetê Achouri'yle bire bir oynayacak gibi yapıp aniden topu soluna çekiyor ve ceza sahasındaki Aktürkoğlu'nu görüyor. O da topu Mauro Icardi'ye aşırıyor. Icardi topu kontrol edip solundaki Zaha'ya şut pası veriyor. Ancak Zaha zihinsel olarak bu pozisyona hazır değil. Sağına gelen topu (aşağıdaki fotoğraf) hemen kaleye şutlamak yerine soluna almaya çalışıyor ve önü kapalıyken şut atmaya gayret ediyor.

Tikel bir örnek iyi bir örnek sayılmaz. Ama buraya aldığım örnek aslında tikel değil. Maç boyunca başta Zaha olmak üzere birçok Galatasaraylı futbolcunun maçın önemine zihinsel olarak hazırlanmadıklarını çoğu hücumda ve savunmada açık biçimde gördük.

Son olarak Kopenhag'ın takım savunması ve üstün mücadele gücüne sahip oyuncularıyla ilintili tek örnek vermek istiyorum.

Dakika 66,35. Kopenhag savunmasından seken topu Bardakcı kontrol edip sola kaçıyor ve taç çizgisi civarından rakip ceza sahasına ortalıyor. Bu topu Kopenhag savunmasında Claesson kafayla karşılıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Claesson'un uzaklaştırmak istediği bu top yana sekiyor. Mertens seken topu yakalayıp sağdan ceza sahasına bindiren Ziyech'i görüyor. O Bakambu'ya oynamak isterken Claesson yine araya girip topu uzaklaştırıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Burada Galatasaray hücumunu durdurmak için iki kez çabalarken gördüğümüz Claesson, aslında bir orta saha oyuncusu olmasına rağmen dün Kopenhag'da sahte santrfor olarak oyuna başlayan, daha sonra yeniden orta sahaya dönmüştü.

Şimdi burada benzer herhangi bir pozisyonda hangi Galatasaraylı forvet oyuncusunun kendi savunmasına benzer katkı yaptığını sorabiliriz. (Yanıt hiç aklınıza gelmeyecek. Çünkü yok öyle bir futbolcu.)

Galatasaray dün maçı kendisinden daha fazla isteyen, daha fazla mücadele eden, daha fazla koşan ve daha fazla takım oyunu oynamaya çalışan bir rakibe karşı kaybetti. Türkiye'de çoğu insan ise Kopenhag'ı tuhaf biçimde bir köy takımı olarak görüyor. Oysa şunu unutmayalım: Kopenhag gibi Danimarka'da Super Liga'da şampiyonluk mücadelesi veren FC Nordsjaelland Süper Ligimizin lideri Fenerbahçe'yi geçenlerde 6-1 yenmişti.

Mücadele ettiği lig ve toplam futbolcu değeri itibariyle Türkiye temsilcilerinin üçte biri seviyesinde olan takımları "köy takımı" ilan etmek hiçbir takımı büyük ve muzaffer kılmıyor. Artı belki de görgüsüzlük, transferde hep piyasa değeri yukarıda, ama performans eğrisi aşağıya giden futbolculara yönelmektir. Kim bilir?

[1] Burada Tanguy Ndombélé'yi kategori dışı değerlendiriyorum. Zira temel özellikleri itibariyle ve kâğıt üzerinde Ndombélé Buruk'un oynatmak istediği futbola uygun oyuncu, ancak Fransa'daki lakabı "insouciant" (gamsız) olan Ndombélé Galatasaray'a geldiğinden beri zihinsel olarak oynamaya hiç hazır olamadı. Yeni transfer Eyüp Aydın hakkında ise bir şey diyemiyorum, zira onu sahada hiç göremedik. Bu da onunla ilgili hüküm vermenin mümkün olmadığını ortaya koyuyor. Halil Dervişoğlu'nu da değerlendirmedim, zira adı UEFA listesine yazılmamıştı.

[2] Daha fazla bilgi için, https://www.uefa.com/uefachampionsleague/match/2039165--copenhagen-vs-galatasaray/statistics/

[3] Daha fazla bilgi için, https://www.sofascore.com/galatasaray-fc-kobenhavn/JAsllb#11605962

Melih Şabanoğlu, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu.

Okur, yazar, merak eder. Çocukluktan itibaren her yaş döneminde ve değişik sektörlerde çalışırken spor ve futbol, amatör tutkusu oldu hep.

Futbolun matematiğini anlamaya çalıştı. Sabahtan akşama dek muhtelif maçlar izleyerek geçireceği günlerin hayalini kurdu.

Ana ilgi ve uğraş alanı ise Osmanlı modernleşmesi ve geç Osmanlı döneminde spor tarihi.

Bu konuda Kuruluş: Mekteb-i Sultani’den Galatasaray Spor Kulübü’ne Türkiye’de Futbolun Erken Çağı (1904-1907) başlıklı bir kitabı var.

Önümüzdeki dönemlerde bu çalışmanın diğer ciltlerini çıkarmayı umuyor.

Galatasaray’ın yüksek pas isabeti ve ön alanda takım hareketliliğine dayalı futbolu Adana Demirspor’u maçın önemli bir bölümünde sindirdi. Bu açıdan Adana Demirspor maçının Salı gecesi oynanacak FC København maçı için iyi bir prova niteliğini taşıdığını söylemek mümkün...

Alanyaspor karşılaşmasıyla daha az pas hatası yapma boyutuna geçen Galatasaray'ın bu maçta oluşturduğu paspartu Manchester United kilidini açamadı. Etkili ön alan baskısı yapamayan Galatasaray Manchester United'ın kırılganlık zayıflığından yararlanarak bir puana erişti ve son maç öncesinde yarış içinde kaldı

Galatasaray UEFA Şampiyonlar Ligi’nde kesin sonucun elde edileceği final bölüme zihnen ve taktik olarak iyileşmiş biçimde giriyor. Okan Buruk’un gelecek ay sonuna kadarki zorlu sürece daha geniş rotasyon ve daha formda oyuncularla devam etmek istediği çok açık

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Duvara karşı - Melih Şabanoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Duvara karşı

12 0
13.12.2023

Diğer

13 Aralık 2023

Şampiyonlar Ligi tamamlandığına göre bu yazı sadece bir maç analizi olmanın ötesine geçecek ve Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'ndeki macerasını analiz etmeye gayret edecek.

Altı maçlık ön eleme, altı maçlık grup aşaması, toplam 12 maçlık serüven sonucunda Galatasaray'ın aldığı karneye baktığımızda sırasıyla şunları söylemek mümkün:

Bunu biraz açmak istiyorum.

Geçen sezon tamamlandığında Galatasaray'ın en temel ihtiyacı sol bek ve merkez orta saha (sekiz numara) futbolcusu idi. Galatasaray Şampiyonlar Ligi macerasını tamamladı. Şu an takımın en temel ihtiyacı yine bu iki bölge.

Ne anlama geliyor bu?

Kanımca Galatasaray'daki en temel sorun, futbolcu grubunun fizik ve teknik özelliklerinin Okan Buruk'un oynatmak istediği futbola çok uymaması. Yani transfer planlamasıyla Okan Buruk'un oynatmak istediği futbol arasında biraz farklılık var.

İsim bazında gidecek olursak Davinson Sánchez dışında bu yıl transfer edilen çoğu oyuncu (Angeliño, Kerem Demirbay, Tetê, Hakim Ziyech, Wilfried Zaha, Cédric Bakambu) Buruk'un futbol felsefesine her açıdan olumlu yanıt verebilecek profile sahip değil.[1]

İşte bu nedenledir ki Galatasaray, sahada hangi futbolcu yer alıyorsa biraz da o futbolcunun oynamak istediği futbolu oynamaya başlıyor bir şekilde. Çünkü Galatasaray bu saydığım oyuncuları kendi futbol kalıbına dökemiyor. Tam tersine onlar Galatasaray'ı kendi kalıplarına döküyorlar genel fotoğrafı çok çarpıtmadan.

Bunu üç kalemde daha belirgin halde anlatmak istiyorum.

Buna en net örnek olarak Angelinõ'yu verebilirim. Bilindiği gibi Angeliño atletik ve çeviklik özelliklerinden daha çok teknik yetenekleriyle şöhret bulmuş bir futbolcu. Eğer Galatasaray ön alan baskısı içermeyen kontrol ve pas futbolu oynamış olsaydı Angeliño bu takımda pek sırıtmazdı. Zira Angeliño hiçbir zaman rakibini ısırarak, ona yakın markaj uygulayarak oynayan bir futbolcu olmadı. Bu nedenle de Galatasaray'ın oynamış olduğu ön alan baskısına dayanan futbola hiç alışamadı.

Keza Zaha... O biraz daha farklı bir profile sahip. Zaha prensip olarak savunmaya aktif katılan bir oyuncu değil. Oysa Şampiyonlar Ligi minimum 10 oyuncuyla topun arkasına geçilmesini gerektiren en üst seviyede mücadelenin turnuvası. Bu da sol kanatta oynayan Zaha'nın her pozisyonda rakip bekle geriye koşmasını gerektiriyor. Ancak Zaha canı çektiği zaman savunma yapıyor, canı çekmediği zaman da yapmıyor. (T24'te bu köşeyi takip edenler onun İstanbul'daki Manchester United maçında rakip bekini takip etmediği için Galatasaray'ın gol yemesine neden olan oyuncu grubunda yer aldığını hatırlayacaklardır.)

Bu kalemi Ziyech ve Bakambu üzerinden genişletebilirim. Ama amacımın anlaşıldığı düşüncesiyle bunu yapmayacağım.

Bu aslında bir Şampiyonlar Ligi takımı açısından net bir açmaz oluşturdu. Zira Galatasaray bu konuda hiçbir zaman gideremeyeceği bir zayıflığa sahip oldu Şampiyonlar Ligi serüveninde. Rakipleri de kolayca yararlandılar bu zayıflıktan.

Şimdi tüm bu dediklerimi madde madde Kopenhag maçı analizine dönüştürmek istiyorum.

Analizime üç konuda vereceğim örneklerle devam ediyorum. İlki Galatasaray orta sahasının devre dışı kaldığı Kopenhag hücumları. Bu konuyla ilgili yazıya üç örnek alıyorum.

Birinci örnek; dakika 3,29. Abdülkerim Bardakcı'nın öne gönderdiği topu Angeliño alamıyor. Topu kazanan Lukas Lerager Kopenhag'ı sağdan hücuma çıkarıyor. Taç çizgisinde Mohamed Elyounoussi üzerinden devam eden hücumda onu Angeliño karşılıyor. Bu sırada Galatasaray ceza sahasına doğru koşu atan iki Kopenhaglı oyuncu var: Elias Achouri ve Diogo Gonçalves. Bu hücumda Kaan Ayhan Achouri'yi alıyor, ama Gonçalves boş durumda (aşağıdaki fotoğraf).

Bu pozisyonda........

© T24


Get it on Google Play