Diğer

22 Nisan 2024

Mutat olduğu üzere maçı yeniden izlemeden önce Okan Buruk'un basın toplantısını dinliyorum. Kanımca basın toplantısında Buruk'a gazetecilik ilkelerine uygun iki soru yöneltildi. İlkini Sabah'tan Levent Tüzemen sordu ve oyuna ilk 11'de başlayan Hakim Ziyech'le oyuna sonradan giren Ziyech arasındaki fark olup olmadığını yöneltti Buruk'a.

Galatasaray teknik direktörü Buruk bu soruyu iletişimin, "bütün doğruları söylemen gerekmez, ama söylediğin her şey doğru olsun" kuralına uygun biçimde kendine oto sansür uygulayarak yanıtladı. İkinci önemli soru ise Habertürk'te çalışan Çağatay Çelik'ten geldi. Okan Buruk'un alamet-i farikasının ön alan baskısı olduğuna dikkat çeken Çelik, UEFA Şampiyonlar Ligi'nde topu geri kazanım süresini 8-9 saniye olduğunu, ama iki maçtır Galatasaray'ın topu geri kazanmakta sorun yaşadığını belirterek bu konuda bir eksiklik ve zayıflık görüp görmediğini sordu Galatasaray teknik direktörüne.

Buruk bu soruya iki kilit kavram üzerinden yanıt verdi. Buruk'un kullandığı ilk kilit kavram "sprint" oldu. Önde oynayan oyuncuların şiddetli baskı yapabilmeleri için sprint yapabilmeleri gerektiğini belirten Buruk, Mauro Icardi'nin sakatlık nedeniyle neredeyse yüzde ellisiyle oynadığını söyledi. Dolayısıyla örtük olarak Buruk, Icardi örneği üzerinden ön alanda oynayan oyuncuların sprint yapabilme konusunda sorunları bulunduğuna dikkat çekti.

Buruk'un soruyu yanıtlarken kullandığı ikinci kilit kavram ise "alanı daraltmak"tı. Arkadaki oyuncuların alanı kısaltması, savunmanın takımı öne itmesi, geriye kaçmaması gerektiğini vurgulayan Buruk bunların takım boyunu uzattığını söyledi, bunun da şiddetli ön alan baskısı yapmayı zorlaştırdığını ifade etti. Soruya kısaca, "bu anlamda mutlu değilim" diyerek yanıt verdi Buruk.

Bu köşeyi takip edenlerin çokça şahit olduğu gibi Okan Buruk'un oynatmak istediği futbolda kilit kavram sprint değil, hızdır. Okan Buruk Galatasaray'ın futbolunu hızlı düşünme, hızlı reaksiyon verme ve hızlı oynama üzerine inşa etti. Sprinte dayalı ön alan baskısı bu anlamda Galatasaray'ın hızlı oyunun nedeni değil, sonucuydu. Ya da şöyle söyleyeyim: Galatasaray hızlı olduğu için ön alan baskısı yapabiliyordu, ön alan baskısı yaptığı için hız kazanmıyordu.

Ben bu yazıda özellikle bunu tartışmak istiyor ve Galatasaray'da Kerem Aktürkoğlu'nun düşüşüyle Ziyech'in yükselişinin aslında aynı nedene, Galatasaray'ın hızını kaybetmeye başlamasına dayandığını kanıtlamak istiyorum.

Öncelikle biraz Galatasaray'ın yeni futbolundan bahsetmek istiyorum. Kontrol ve pas futbolu olarak tanımlayabileceğim bu yeni futbolun ilk kuplelerini Galatasaray'ın son dakikalarda geriden gelerek kazandığı Kasımpaşa deplasmanında görmüştük. Bu futbolun birkaç temel özelliği var:

İşte tam da burada fotoğrafa Ziyech dahil oluyor. Çünkü Ziyech Galatasaray'da pozisyonel futbolu en iyi bilen, her pozisyonda en doğru olanı hemen görüp bunu uygulama yeteneğine sahip bir oyuncu. Tabii enerjisi olduğu müddetçe. (Ziyech'in oyunu nasıl etkilediğini geçen Alanyaspor maçında işlemiş ve ikinci yarıda oyuna dahil olmasından sonra maçın gidişatını nasıl değiştirdiğini göstermeye çalışmıştım.)

Tam burada fotoğraftan çıkan isim ise Kerem Aktürkoğlu. Niçin? Şundan. Kerem Aktürkoğlu'nu ülke futbolunun yükselen değeri yapan yegâne unsur tahmin edilemez oluşuydu.

Biraz açayım; Aktürkoğlu'nun dünya standardında yaptığı bir şey var: Hiçbir defans tarafından tahmin edilmesi neredeyse mümkün olmayan, bu nedenle de kontrol altına alınamayan ön alan hareketliliği. Aktürkoğlu bir okyanus dalgası gibi yorulmak bilmeyen ön alan koşularıyla Avrupa futbolunun dikkatini çekmiş ve izlenmeye başlamıştı.[1]

Aktürkoğlu bu futbolunu iki şeye borçluydu. İlki atletizmine, özellikle de patlama gücüne. (Burada UEFA Şampiyonlar Ligi grup maçında Old Trafford'da topu kendi ceza sahasından André Onana'nın koruduğu kalenin ceza yayına kadar rakiplerine yakalanmadan sürmesini hatırlayabiliriz. Aktürkoğlu bu pozisyonda rakip ceza sahasına topla ilerlerken kafasını geriye döndürüp Mauro Icardi'nin nerede olduğunu kontrol etmesi nedeniyle rakibine yakalanmıştı.) İkinci olarak da kararlı tutumuna. Aktürkoğlu bu patlamalarını maç içinde başarılı olsun veya olmasın kararlı biçimde hep tekrarlayarak rakiplerini nefessiz bırakıyordu.

Ne değişti peki? Çok şey. İlk olarak Aktürkoğlu atletizminden bir şeyler kaybetti, hem de yaşı genç olmasına rağmen. Bunun sosyolojik bir nedeni var. O da şu. Geçen yıl Aktürkoğlu Icardi'yi daha iyi beslemek için patlayıcı kanat forvetten oyun kurucu forvete evrildi. Her pozisyonda Icardi'yi aradı ve onu kaçırmayı denedi. Bu ise onun patlayıcılık ve kararlılık özelliklerini yavaş yavaş köreltti.

Fazla söze gerek yok. Aktürkoğlu hızından ve kararlığından kaybettiği için top kontrolü zayıf sıradan bir futbolcuya dönüştü ve bu nedenle de formasını kaybetti. Asıl söylemeye çalıştığım şey şu: Aktürkoğlu örneğinde hızını kaybeden aslında Galatasaray oldu. Bunun sonucunda da Galatasaray Ziyech'in kendi karakteristik özelliklerini kolayca gösterebildiği kontrol ve pas futboluna yöneldi. Daha da özlü anlatacak olursam Aktürkoğlu Galatasaray'ın eski futbolunun sembolüydü. Ziyech ise Galatasaray'ın daha yavaş olan yeni futbolunun sembolü. Artık.

Ancak tam burada şunu da söylemek istiyorum. Galatasaray'ın bir günde futbolunu değiştirmesi mümkün değil. Dolayısıyla bugün itibariyle karma ya da melez (hibrit) diyebileceğim bir futbol oynuyor Galatasaray. Bu nedenle eski futbolundan da izler taşıyor Galatasaray, yeni futbolundan da. Hatta aynı hücumda hem hızlı futboldan esintilere rastlıyoruz, hem de kontrol ve pas futboluna. Şimdi melez hücumlara birkaç örnek vermek istiyorum.

İlk örnek, dakika 15,57. Pendikspor kalecisi Erdem Canpolat'ın uzun topunu Derrick Köhn kontrol edip Victor Nelsson'a veriyor, o da kalecisi Fernando Muslera'ya. Uzun süre bekledikten sonra Muslera sol içteki Dries Mertens'e yerden uzun oynuyor, o da gelişine Icardi'ye. Icardi de topu Kerem Demirbay'a aktarıyor. Böylece Galatasaray Demirbay'la 3'e 3 hücuma çıkıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Ancak Demirbay hızlı değil. Bir süre sürdükten sonra topu soldaki Barış Alper Yılmaz'a aktarıyor. Yılmaz önce kendi istatistik kâğıdını nasıl doldurabileceğine bakıyor. Bu nedenle de şut açısı arıyor. Ancak geçen zamanda Pendiksporlu futbolcular geriye koşuyorlar ve ceza sahasında sayısal üstünlüğü 6'ya 3 ellerine geçiriyorlar (aşağıdaki fotoğraf).

Böylece hızlı atak set hücumuna dönüşüyor. Barış Köhn'e veriyor topu. Top Köhn'den Icardi'ye, ondan Kaan Ayhan'a, en sonunda da sağdaki Ziyech'e geliyor. Kaan Ayhan sağdan bindirince Ziyech onun önüne bırakıyor topu. Kaan Ayhan'ın ceza sahasına gönderdiği topu Demirbay gelişine şutluyor (aşağıdaki fotoğraf).

Görüldüğü gibi bu hücumda melez bir yapı var.

Bir yandan Mertens ve Icardi üzerinden hızlı oynayan eski Galatasaray'ı görüyoruz. Diğer yandan kendi şutunu arayan Barış Alper Yılmaz'ın bunu bulamayınca set hücuma döndürdüğü yeni Galatasaray'ı.

Bu set hücumunda sağdan bindiren Kaan Ayhan'ı kaçıran Ziyech bize set hücumlarının da doğru oynanması durumunda ne kadar tehlikeli olduğunu gösteriyor bize.

Galatasaray'ın bu hücumunda gördüğümüz başka bir şey daha var. Galatasaray takım halinde hücum yapmıyor. Son fotoda kadrajda sadece yedi Galatasaraylıya karşı 10 Pendiksporlu futbolcu görüyoruz. Bu da kadrajda yer almayan tek Pendiksporlu futbolcu olan Umut Nayır için Galatasaray'ın takımdan kopuk biçimde geride üç oyuncu (Nelsson, Abdülkerim Bardakcı ve Lucas Torreira) bulundurduğu anlamına geliyor. Oysa eski Galatasaray'da bu üç futbolcudan minimum ikisini takım ön alan baskısı yapacağı için aynı fotoğraf kadrajında görmüş olurduk.

İkinci melez hücum, dakika 33,47. Pendikspor hücumunda Mame Thiam Galatasaray ceza sahası içinde hareketlenen Umut Nayır'ı kaçırmak isterken Demirbay pas arası yapıyor. Sonra hafif süratte topu sürerek sağ iç koridorda bulunan Icardi'yi görüyor, o da öne koşu gösteren Barış Alper Yılmaz'ı kaçırmak istiyor (aşağıdaki fotoğraf).

Icardi'nin bu uzun pasını Pendikspor kalecisi Erdem Canpolat Yılmaz'dan önce davranarak ileriye vuruyor. Bu yüksek topu Ziyech öldürüyor, sonra da Kaan Ayhan'le al-ver yaptıktan sonra orta sahada topu isteyen Icardi'ye veriyor. Icardi bu topu dikine Mertens'e oynuyor (aşağıdaki fotoğraf).

Mertens yüzünü ve vücudunu rakip kaleye çevirdikten sonra soldan bindiren Köhn'ü topla buluşturuyor, sonra da ceza sahasına koşusunu sürdürüyor. Köhn yeniden Mertens'e veriyor topu. Şut açısı olmayan Mertens soluyla geriden gelen Icardi'nin önüne bırakıyor topu. O da sağıyla Pendikspor kalesine bırakıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Bu golde de hem hızlı Galatasaray'ı görüyoruz. Hem de set hücumuna oturan yeni Galatasaray'ı. İlk hücumda Icardi ilerideki Barış Alper Yılmaz'ı kaçırmak isterken eski Galatasaray'ın DNA'sından bir pasaj sunmuş oldu bize. Top yeniden kazanılınca Icardi hızlı oynamak için ısrarla top istiyor Ziyech'ten ve dikine Mertens'e oynayarak Pendikspor'un orta sahasını oyundan düşürmüş oluyor. Burada yanında Torreira varken Icardi'nin ısrarla top istemesi ve topu aldıktan sonra Torreira'nın yanından geçerek Galatasaray'ı hücuma çıkarması aslında Torreira üzerinden takıma verilen bir mesaj.

Ancak bu pozisyonda Pendikspor'un savruk savunmasının da Galatasaray'a kolaylık sağladığını söylemek istiyorum. Burada Pendiksporlu futbolcular adam odaklı savunma yapmak yerine top odaklı bir savunma yapıyorlar. Bu nedenle de ne Mertens'i, ne de Icardi'yi savunabiliyorlar. İlk olarak Mertens'i alması gereken Badou Ndiaye Köhn'ün Mertens'e pas verebileceğini hiç aklına getirmeden jogging yapar gibi amaçsızca geriye koşuyor. Böylece Mertens'e kolayca hareket edebileceği bir pist bırakmış oluyor. Ndiaye'nin aklına Mertens topu Icardi'ye bıraktığı zaman hızlanmak geliyor, ama artık geç. Benzer biçimde Icardi pasını Mertens'e verdikten sonra Gökcan Kaya ve Halil Akbunar tarafından hiç takip edilmeden kolayca ceza sahası önüne sızıyor. Onu alması gereken Arnaud Lusamba da Ndiaye gibi jogging kıvamında koşarak önce oyunu ve sonra da golü takip ediyor.

Dolayısıyla Galatasaray burada hızlı oyunundan daha çok, Pendikspor'un yapısal savunma zayıflıklarından yararlanarak kolayca golle buluşuyor.

Formasını kaybeden Aktürkoğlu oyuna dahil olduktan sonra iki yönünü de gösterdi bize. Oynadığı yaklaşık 20 dakika boyunca hem kolayca top kaybeden Aktürkoğlu profilini yeniden izletti bize. (Topa 12 kez dokunma, dört top kaybı, pas isabet oranı yüzde 75.)[2] Bunun yanı sıra hızlı düşünen ve hızlı uygulayan eski profilinden pasajlar da sundu bize Aktürkoğlu.

Ben buraya Aktürkoğlu üzerinden eski hızlı Galatasaray'ı izlediğimiz bir büyük, iki küçük örnek eklemek istiyorum.

Büyük örnek, dakika 75,46. Köhn öne koşu gösteren Kerem Aktürkoğlu'nu kaçırmak istiyor. Bu topu Pendikspor'un sağ beki Serkan Asan zorlukla taca gönderiyor. Oyunu hızlandırmak isteyen Aktürkoğlu hemen taç atışını Mertens'e doğru kullanıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Mertens ise küçük bir dokunuşla Aktürkoğlu'ndan kendisine gelen topun iki Pendiksporlu futbolcunun, ki bunlardan birisi kendini marke etmek için öne çıkan stoper Alpaslan Öztürk'tü, arasından geçmesini sağlıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Mertens'in bu dokunuşu ve topa hâkim olan Berkan Kutlu sayesinde Galatasaray 3'e 2 hücum başlatıyor. Pendikspor ceza sahasına giren Kutlu topu, kolayca vurabileceği açı ve şiddette Mertens'in önüne bırakıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Görüldüğü gibi biri taç atışı olmak üzere Galatasaray rakibini eksik bırakan üç dokunuşla hızlı biçimde gole kavuşuyor.

İki küçük örneğe gelince. Bunları sadece fotoğraf üzerinden anlatacağım.

Buna ek olarak penaltıyla sonuçlanan hücumda Carlos Vinicius'u kaleciyle bire bir bırakan pası da Kerem Aktürkoğlu'nun attığını eklemek istiyorum. Dolayısıyla Aktürkoğlu sorunu kutsal bildiği metinlerle açıklamak yerine geçmişinde nasıl oynadığını analiz ederek aramalı.

Galatasaray Pendikspor maçını bir hazırlık karşılaşması tadında oynadı. Neredeyse hiç vites yükseltmeden kolayca farka koştu. Ancak bu düşük yoğunluklu kontrol ve pas futbolu Cuma günü oynanacak Adana Demirspor karşılaşması için yeterli olmayabilir. Adana Demirspor maçların ilk yarılarda özellikle de kendi seyircisi önünde ciddi tempo yapabilen zorlu bir rakip. Bu açıdan Galatasaray'ın birkaç haftadan beri neredeyse hiç sprint atmadan oynamaya çalışan oyuncu grubunun Adana Demirspor karşısında oldukça zorlanacağını söyleyebilirim. (Galatasaray geçen sezon üst üste 14 galibiyet aldıktan sonra 15'inci maçında Konya'da yenilgiyle yüzleşmek zorunda kalmıştı.)

Galatasaray kanımca Adana Demirspor karşısında eski futbolundan daha parlak örnekler sahaya sürebildiği oranda başarılı olabilir.

[1] Aktürkoğlu'nun bu özelliği Türkiye'deki futbol analistlerin çok daha sonra dikkatini çekti. O süreye kadar Aktürkoğlu "oryantalist" bir bakış açısıyla ülkede sürekli eleştirilen ve küçümsenen bir futbolcuydu.

[2] Daha fazla bilgi için, https://www.sofascore.com/pendikspor-galatasaray/llbsHPc#id:11450044 adresine bakılabilir.

[3] Verileri OPTA istatistiklerini kullanan www.sofascore.com adresinden aldım.

Melih Şabanoğlu, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu.

Okur, yazar, merak eder. Çocukluktan itibaren her yaş döneminde ve değişik sektörlerde çalışırken spor ve futbol, amatör tutkusu oldu hep.

Futbolun matematiğini anlamaya çalıştı. Sabahtan akşama dek muhtelif maçlar izleyerek geçireceği günlerin hayalini kurdu.

Ana ilgi ve uğraş alanı ise Osmanlı modernleşmesi ve geç Osmanlı döneminde spor tarihi.

Bu konuda Kuruluş: Mekteb-i Sultani'den Galatasaray Spor Kulübü'ne Türkiye'de Futbolun Erken Çağı (1904-1907) başlıklı bir kitabı var.

Önümüzdeki dönemlerde bu çalışmanın diğer ciltlerini çıkarmayı umuyor.

Galatasaray çok zor geçeceği düşünülen Alanyaspor deplasmanını ikinci yarıdaki etkili futboluyla kolayca aştı. Ligin bitimine altı hafta kala Okan Buruk "bilmeye cesaret et" mottosunu sürdürüyor

Süper Kupa finaline iki şey damga vurdu: Fenerbahçe’nin finale aynı gün maç yapmış U-19 takımıyla çıkması ve bu takımın 1-0 geriye düştükten sonra sahadan çekilmesi

Okan Buruk'un Hatayspor maçı stratejisinin ilk ayağını iyi savunma yapmak, rakibin hızlı karşı hücumlarına olanak tanımamak oluşturuyordu. Eğer bu başarılırsa Galatasaray'ın hücum yoğunluğu artacak, bu da pozisyon zenginliği getirecekti

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Eski ve yeni futbol - Melih Şabanoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Eski ve yeni futbol

29 0
22.04.2024

Diğer

22 Nisan 2024

Mutat olduğu üzere maçı yeniden izlemeden önce Okan Buruk'un basın toplantısını dinliyorum. Kanımca basın toplantısında Buruk'a gazetecilik ilkelerine uygun iki soru yöneltildi. İlkini Sabah'tan Levent Tüzemen sordu ve oyuna ilk 11'de başlayan Hakim Ziyech'le oyuna sonradan giren Ziyech arasındaki fark olup olmadığını yöneltti Buruk'a.

Galatasaray teknik direktörü Buruk bu soruyu iletişimin, "bütün doğruları söylemen gerekmez, ama söylediğin her şey doğru olsun" kuralına uygun biçimde kendine oto sansür uygulayarak yanıtladı. İkinci önemli soru ise Habertürk'te çalışan Çağatay Çelik'ten geldi. Okan Buruk'un alamet-i farikasının ön alan baskısı olduğuna dikkat çeken Çelik, UEFA Şampiyonlar Ligi'nde topu geri kazanım süresini 8-9 saniye olduğunu, ama iki maçtır Galatasaray'ın topu geri kazanmakta sorun yaşadığını belirterek bu konuda bir eksiklik ve zayıflık görüp görmediğini sordu Galatasaray teknik direktörüne.

Buruk bu soruya iki kilit kavram üzerinden yanıt verdi. Buruk'un kullandığı ilk kilit kavram "sprint" oldu. Önde oynayan oyuncuların şiddetli baskı yapabilmeleri için sprint yapabilmeleri gerektiğini belirten Buruk, Mauro Icardi'nin sakatlık nedeniyle neredeyse yüzde ellisiyle oynadığını söyledi. Dolayısıyla örtük olarak Buruk, Icardi örneği üzerinden ön alanda oynayan oyuncuların sprint yapabilme konusunda sorunları bulunduğuna dikkat çekti.

Buruk'un soruyu yanıtlarken kullandığı ikinci kilit kavram ise "alanı daraltmak"tı. Arkadaki oyuncuların alanı kısaltması, savunmanın takımı öne itmesi, geriye kaçmaması gerektiğini vurgulayan Buruk bunların takım boyunu uzattığını söyledi, bunun da şiddetli ön alan baskısı yapmayı zorlaştırdığını ifade etti. Soruya kısaca, "bu anlamda mutlu değilim" diyerek yanıt verdi Buruk.

Bu köşeyi takip edenlerin çokça şahit olduğu gibi Okan Buruk'un oynatmak istediği futbolda kilit kavram sprint değil, hızdır. Okan Buruk Galatasaray'ın futbolunu hızlı düşünme, hızlı reaksiyon verme ve hızlı oynama üzerine inşa etti. Sprinte dayalı ön alan baskısı bu anlamda Galatasaray'ın hızlı oyunun nedeni değil, sonucuydu. Ya da şöyle söyleyeyim: Galatasaray hızlı olduğu için ön alan baskısı yapabiliyordu, ön alan baskısı yaptığı için hız kazanmıyordu.

Ben bu yazıda özellikle bunu tartışmak istiyor ve Galatasaray'da Kerem Aktürkoğlu'nun düşüşüyle Ziyech'in yükselişinin aslında aynı nedene, Galatasaray'ın hızını kaybetmeye başlamasına dayandığını kanıtlamak istiyorum.

Öncelikle biraz Galatasaray'ın yeni futbolundan bahsetmek istiyorum. Kontrol ve pas futbolu olarak tanımlayabileceğim bu yeni futbolun ilk kuplelerini Galatasaray'ın son dakikalarda geriden gelerek kazandığı Kasımpaşa deplasmanında görmüştük. Bu futbolun birkaç temel özelliği var:

İşte tam da burada fotoğrafa Ziyech dahil oluyor. Çünkü Ziyech Galatasaray'da pozisyonel futbolu en iyi bilen, her pozisyonda en doğru olanı hemen görüp bunu uygulama yeteneğine sahip bir oyuncu. Tabii enerjisi olduğu müddetçe. (Ziyech'in oyunu nasıl etkilediğini geçen Alanyaspor maçında işlemiş ve ikinci yarıda oyuna dahil olmasından sonra maçın gidişatını nasıl değiştirdiğini göstermeye çalışmıştım.)

Tam burada fotoğraftan çıkan isim ise Kerem Aktürkoğlu. Niçin? Şundan. Kerem Aktürkoğlu'nu ülke futbolunun yükselen değeri yapan yegâne unsur tahmin edilemez oluşuydu.

Biraz açayım; Aktürkoğlu'nun dünya standardında yaptığı bir şey var: Hiçbir defans tarafından tahmin edilmesi neredeyse mümkün olmayan, bu nedenle de kontrol altına alınamayan ön alan hareketliliği. Aktürkoğlu bir okyanus dalgası gibi yorulmak bilmeyen ön alan koşularıyla Avrupa futbolunun dikkatini çekmiş ve izlenmeye başlamıştı.[1]

Aktürkoğlu bu futbolunu iki şeye borçluydu. İlki atletizmine, özellikle de patlama gücüne. (Burada UEFA Şampiyonlar Ligi grup maçında Old Trafford'da topu kendi ceza sahasından André Onana'nın koruduğu kalenin ceza yayına kadar rakiplerine yakalanmadan sürmesini hatırlayabiliriz. Aktürkoğlu bu pozisyonda rakip ceza sahasına topla ilerlerken kafasını geriye döndürüp Mauro Icardi'nin nerede olduğunu kontrol etmesi nedeniyle rakibine yakalanmıştı.) İkinci olarak da kararlı tutumuna. Aktürkoğlu bu patlamalarını maç içinde başarılı olsun veya olmasın kararlı biçimde hep tekrarlayarak rakiplerini nefessiz bırakıyordu.

Ne değişti peki? Çok şey. İlk olarak Aktürkoğlu atletizminden bir şeyler kaybetti, hem de yaşı genç olmasına rağmen. Bunun sosyolojik bir nedeni var. O da şu. Geçen yıl Aktürkoğlu Icardi'yi daha iyi beslemek için patlayıcı kanat forvetten oyun kurucu forvete evrildi. Her pozisyonda Icardi'yi aradı ve onu kaçırmayı denedi. Bu ise onun patlayıcılık ve kararlılık özelliklerini yavaş yavaş köreltti.

Fazla söze gerek yok. Aktürkoğlu hızından ve kararlığından kaybettiği için top........

© T24


Get it on Google Play