Diğer

18 Mart 2024

Maçtan önce iki düşünceye sahiptim. İlki, Kasımpaşa'nın bir anlamda Galatasaray'a benzer olmasından ötürü maçın Galatasaray adına kolay geçebileceğini düşünüyordum. İkinci olarak da yine aynı nedenden ötürü Galatasaray'ın çok zorlanabileceği kanaatindeyim.

Önce Kasımpaşa'yla Galatasaray'ın kesişim alanından başlayayım. Kasımpaşa'yı Galatasaray'a benzetmemin ilk nedeni iki takımın da etkili biçimde ön alan baskısı yapmasıydı. Ön alan baskısındaki benzerlik bu kadar sadece. Çünkü bundan sonra derin bir farklılık başlıyor, o da şu: Kasımpaşa Galatasaray gibi bitiricilik sorunu yaşayan bir takım değil. Tam tersine çok üst düzey bir bitiriciliğe sahipler. (Okan Buruk da maçtan önce buna dikkat çekmişti.) Nitekim OPTA verilerine göre Kasımpaşa akan oyunda 26,49 gol beklentisi (expected goal - xG) değerinden 32 gol üretmeyi başarmış bir takımdı.[1] (Buna karşın Galatasaray Rizespor karşılaşmasından önce gol beklentisinin değerinin altında gol atmış bir takım durumundaydı.)

Kasımpaşa'nın Galatasaray'a benzediği ikinci nokta ise duran toplarda ligin en iyileri arasında olmasıydı. Kasımpaşa duran toplarda Galatasaray karşılaşmasına kadar 12 gol bulmuş bir takımdı. Ki bu geleneğini dün de sürdürdü ve kazandığı iki korner atışından bir gol üretmeyi başardı. (Kasımpaşa, ilk yarıda Galatasaray'ın 2-1 galibiyetiyle biten maçta da tek golünü kornerden kazanmıştı.)

Galatasaray'la Kasımpaşa'yı ayıran farklı yönlere gelince.

Kanımca Kasımpaşa ile Galatasaray'ı ayıran en temel farkı forvet oyuncularının hareketlilikleri oluşturuyordu. Bunu biraz açayım; Kasımpaşa'da hücumun iki temel direğini Haris Hajradinoviç ile Nuno Da Costa oluşturuyor.

Özellikle santrfor Costa çok hareketli ve topla oynama kabiliyeti oldukça yüksek bir oyuncu. Sırtı rakibe dönükken kolayca yüzünü rakip kaleye dönebiliyor. Hajradinoviç ise çok hızlı olmamasına rağmen topu kontrol edip yüzünü rakip kaleye döndüğü anda istediği yöne kolayca kilit pas atabilen bir futbolcu. Nitekim Galatasaray maçı öncesinde yaptığı 13 asistle Süper Lig'in asist kralı unvanına sahip olması da bu yeteneğinin bir göstergesi.

Bu iki futbolcuya uzaktan şut tehdidi olan Aytaç Kara ile sağ ve sol kanatlarda kolayca hızlanan Mamadou Fall ile Mortadha Ben Ouanes'i de ekleyince Kasımpaşa'nın forvet oyuncularının ne derecede hareketli olduğu kolayca anlaşılabilir.

Kasımpaşa ile Galatasaray arasındaki ikinci temel farka gelince. Bu köşede sıkça değindim. Galatasaray takım savunmasında Türkiye'nin en iyi takımı durumunda. Kasımpaşa ise takım savunmasında ciddi sorunlar yaşayan bir takım. Bu nedenle de attığından fazla golü kalesinde gördü. Beni Galatasaray'ın kolay kazanabileceği düşüncesine yönelten de Kasımpaşa'nın bu karakteri oldu.

Görüldüğü gibi maçtan önceki iki düşüncem de bir anlamda doğru çıktı. Kasımpaşa bir yandan Galatasaray'a bu sezon en büyük zorluk yaşatan takım unvanını kazandı. Diğer yandan da Galatasaray takım savunması iyi olmayan Kasımpaşa'ya neredeyse hiç oynamadan ve aklı başında tek bir hücum bile yapmadan dört gol atabildi.

Maçtan sonra Okan Buruk takımının oynadığı kötü futbolun birkaç nedeni olduğuna dikkat çekti. Okan Buruk'un gösterdiği mazeretleri iki kalemde ele almak istiyorum. İlki saha dışı nedenler. Okan Buruk bunları sahanın zemininin kuru olması ile maçın gündüz oynanması olarak sıraladı. Buruk saha içi ve kendi takımının eksiklikleri olarak da belli başlı iki neden ortaya koydu: Orta sahanın yetersizliği ve yapılan top kayıpları.

Ben bu yazıda esas olarak Okan Buruk'un gösterdiği mazeretleri ele alacağım.

İlginçtir, maçtan sonra Mauro Icardi'yle yapılan söyleşide ilk kez duymuş oldum bu mazereti. Icardi sahanın kuru olmasının oynadıkları futbolu etkilediğini, sahaya ikinci yarıda biraz daha adapte olduklarını söyledi. Aynı şeyi Okan Buruk da söyleyince maçı ikinci kez izlerken buna da dikkat ettim.

Gördüğüm özetle şöyle: Çimlerin uzun olmasının dışında saha da gerçekten kuruymuş; bu nedenle her iki takım oyuncuları da rakiplerine yere yatarak müdahale etmekten uzak durdular. Kanımca maçın ikinci yarısında Yasin Özcan çimlerin kuru olması nedeniyle sakatlandı, zira yerde kayamadığı için bacağı aşırı derecede esnedi. Benzer bir sakatlığı Berkan Kutlu da yaşadı. (Bu konuyu burada kapatıyorum.)

Sahanın kuru olma oyunu az da olsa, etkileyen faktörler arasında yer alsa da aynı şeyin maçın saatine ilişkin geçerli olduğu düşüncesinde değilim. Şundan. Evet Galatasaray bu sezon ilk kez gündüz maç yaptı; ancak bu maç öncesinde dokuz gün vardı ve futbolcuların biyoritmini maçın oynanacağını saate adapte edebilmek mümkündü. Ancak Galatasaray böyle bir yola gitmedi.

Bunu basit biçimde göstermek istiyorum. Galatasaray bu maç için altı gün antrenman yaptı. Galatasaray Spor Kulübü'nün resmi internet sitesi üzerinden bu altı günün beşinde antrenmanın saat kaçta başladığını biliyoruz. Buna göre Galatasaray maçtan önceki Cumartesi günü saat 17.30'da antrenman yaptı. Bundan önceki dört gün ise antrenmanlar saat 17.00'de başladı.

Dolayısıyla görüldüğü gibi maçın saat 16.00'da başlamış olması bir mazeret olmamalı. Çünkü maçın 16.00'da başlamış olmasını önemseyen bir takım yaptığı tüm antrenmanları futbolcuların biyoritminde adaptasyon sağlamak için bu saate koyardı.

Maçtan sonra Okan Buruk Kasımpaşa'nın santrforu Costa'nın futboluyla ilgili bir soruya aynen şu yanıtı verdi: "Bireysel yeteneğe aslında net bir şey yapamazsınız, ama bence savunmamızdan çok orta sahamız maçın içerisinde belki bizim için güçlü olmayan taraf, önceki maçlara göre daha çok kendi oyunlarının altına düşen orta sahamızdı. Özellikle ikinci toplar, rakibin alması, tekrar geçiş hücumu yememiz ve bire birlerde özellikle rakibimizin hareketliliği ve kalitesi bizi çok zorladı tabii. Öndeki baskıların daha iyi çıkması gerekiyordu, ikinci topları almamız gerekiyordu. Pas sayımızın, pas yüzdemizin daha yüksek olması gerekiyor."

Burada bir temizlik yapacak olursak Okan Buruk, Galatasaray'ın maça ilişkin sorunlarının şunlar olduğunu söylemiş oldu:

Ben Okan Buruk'un neden olarak gösterdiği konuları ele almadan önce Galatasaray'la Kasımpaşa arasındaki oyun anlayışı farkını bariz biçimde ortaya koyduğunu düşündüğüm bir örnekle saha içi analizine başlamak istiyorum.

Dakika 2,58. Galatasaray'ın kullandığı korner atışının dönüşünde Barış Alper Yılmaz, gerideki takım arkadaşı Kerem Demirbay'a oynamak isterken basit bir pas hatası yapıyor ve topu Costa'yla buluşturuyor. Bu aslında önemli bir sorun değil, çünkü topun Costa'ya gelmesiyle başlayan hücumda sayısal üstünlük 6'ya karşı 3 oyuncuyla Galatasaray lehindeydi (aşağıdaki fotoğraf).

Ancak topla merkeze yönelen Costa, Barış Alper Yılmaz ve Lucas Torreira'nın arasından kolayca sıyrılınca Kasımpaşa hücumu birden tehlikeli hale dönüşüyor (aşağıdaki fotoğraf).

Barış Alper Yılmaz ve Torreira'nın arasından kolayca geçen Costa daha sonra Galatasaray kalesine şut çekiyor (aşağıdaki fotoğraf).

Ancak bu şut Victor Nelsson'dan dönüyor. Bu topu Kasımpaşa hücumunu desteklemek için öne koşan ve daha önceki üç fotoğrafta kadrajda olmayan Claudio Winck kapıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Uzatmayayım. Bu hücumun devamında Kasımpaşa ikinci topları kaparak peş peşe iki şut daha çekiyor Galatasaray kalesine. Yani Kasımpaşa bir hücum sırasında üç kez şut çekme fırsatı yakalıyor.

Burada üç noktaya dikkat çekmek istiyorum.

Keyifli uyuşukluktan kastım aslında tam da buydu. Fotoğrafta yer almayan Galatasaraylı futbolcular geriye dönme gereği duymadıkları gibi kadrajda yer alanlar da oldukça ağır hareket ediyorlar. Bu nedenle sayısal üstünlüğü hızla rakiplerine teslim etmiş oluyorlar.

Buradan iki konuya geleceğim.

Elbette topla oynayan daha az koşar, daha az mesafe kat eder. Topu kazanmak isteyen ise tam tersi, çok koşar, koşmak zorunda kalır. Bu açıdan koşu mesafeleri bir maçı tek başına açıklamak için yeterli bir kıstas olamaz. Ancak koşu mesafeleri başka verilerle de desteklenmek kaydıyla bize önemli ipuçları da sağlarlar. Örneğin sahipsiz top kapma, pas arası yapma ve top kapma istatistiklerini kat edilen mesafe verileriyle birlikte ele alırsak maçı daha iyi anlamlandırabiliriz.

Dün Kasımpaşa bahsetmiş olduğum bu üç kategoride de Galatasaray'dan daha iyi verilere sahip olan taraftı. Kasımpaşa 67 kez sahipsiz top kazanırken Galatasaray bu departmanda 58'de kaldı. Kasımpaşa pas arası yapmada ise 17'ye 12 önde olan taraftı. Top kapmada ise Kasımpaşa 13'e 12'lik bir oran yakalarken Galatasaray 12'ye 8'de kaldı.[2]

Futbolu biraz bilenlerin kolayca anlayabileceği gibi sahipsiz top kazanma, pas arası yapma ve top kapmada rakipten daha iyi olmak sadece ve sadece daha iyi saha içi parselasyonuna sahip olmakla mümkündür. İdeal saha içi parselasyonu ise daha fazla ortak hareket etmekten, yani rakibe göre daha fazla mesafe kat etmekten geçer.

Yayıncı kuruluş verilerine baktığımız zaman Kasımpaşa'nın 118,72 kilometre mesafe kat ederken Galatasaray'ın 113,21 kilometrede kaldığını görüyoruz. Anlaşılacağı üzere Kasımpaşa yaklaşık 20 dakika 10 kişi oynamasına karşın Galatasaray'dan 5,51 kilometre daha fazla mesafe kat etmiş. Meraklısı için şunu da ekleyeyim: Kasımpaşa'nın üç orta saha futbolcusu (Aytaç Kara, Haris Hajradinoviç ve Gökhan Gül) Galatasaraylı mevkidaşlarına (Kerem Demirbay, Lucas Torreira ve Dries Mertens) oranla 3,31 kilometre daha fazla koştu. Başka bir deyişle Kasımpaşa'nın mücadele gücünün temelini orta saha futbolcuları oluşturdu.

Şimdi Okan Buruk'un ortaya koyduğu nedenleri teker teker inceleyeceğim.

Daha önceki iki yazıda Berkan Kutlu'nun sıra dışı stoper performansı üzerinde durmuştum. Dün Berkan Kutlu son maçtaki cesur görünümünden oldukça uzaktı. Bir anda Terim-Torrent 2021-2022 sezonundaki güvercin ürkekliğine geri döndü. Çoğu pozisyonda cesaretli çıkışlar yaparak oyun kurmak yerine geriye kalecisi Fernando Muslera'ya döndü. Bu kapsamda oyun kurmak anlamında Galatasaray'ın Abdülkerim Bardakcı ve kısmen Davinson Sánchez'i aradığını söylemeliyim.

Ancak oyun kuramamakta birincil ve tek neden Berkan Kutlu değildi. Kanımca burada Galatasaray orta sahasının yetersizliği de etkili oldu. Kasımpaşa'nın yaptığı ön alan baskısı nedeniyle Torreira oyun kurmaktan kaçındı ve bütün yük neredeyse Kerem Demirbay'ın üzerine bindi. O da oyun kurarken kritik noktalarda top kayıpları yaptı.

Buraya tek örnek alıyorum.

Dakika 21,16. Galatasaray hücumunda yaşanan top kaybı sonrasında Kasımpaşa defansı topu uzaklaştırıyor. Bu topu kazanan Berkan Kutlu sol koridordaki Torreira'ya dikine bir pas atıyor, o da merkezdeki Demirbay'ı görüyor. Demirbay AC Sparta Praha deplasmanında yenilen ilk goldekine benzer biçimde topu ilk hareketinde kontrol edemiyor. Ardından ikinci hareketinde topu Costa'ya kaptırıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Demirbay'ın yaptığı bu top kaybı sonrasında 4'e 4 Kasımpaşa hücumu başlıyor. Bu hücum Nelsson'un rakibini ofsaytta bırakması sayesinde sona eriyor.

Berkan Kutlu ve Galatasaray orta sahasının yetersizliği nedeniyle Galatasaray Kasımpaşa'nın ön alan baskısı yaptığı zaman diliminde Muslera'nın uzun vuruşlarıyla oyun kurmaya çalıştı. Bu konuda sadece iki istatistik vereceğim.

Muslera dün tam 30 kez ileriye uzun vurdu ve bunların 15'inde başarılı oldu. (Galatasaray ilk golüne bu set üzerinden kavuştu. Muslera'nın uzun topunu hücum bölgesinde kontrol eden Barış Alper Yılmaz'ın pasını Mertens ceza sahası dışından kaleye gönderdi.)

Galatasaraylı oyuncuların oyun kurmak yerine kaleye dönmeleri nedeniyle Muslera dünkü maçta topla tam 57 kez temas etti. Galatasaray'da Muslera'dan çok topla temas eden sadece üç oyuncu vardı: Berkan Kutlu (81 temas), Demirbay ve Mertens (67'şer temas). Bu da bize Galatasaray'da oyun kurma departmanının dün ne kadar sahipsiz kaldığını ve ihalenin Muslera'ya emanet edildiğini gösteriyor.

Daha önce de belirttiğim gibi maça Kasımpaşa orta sahası hükmetti. Bunu ortaya koyan iki istatistik paylaşmak istiyorum.

Kasımpaşa dün yüzde 65 pas isabetiyle oynadı. Burada doğal olarak Kasımpaşa orta saha oyuncularının pas ortalamalarının da bu seviyelerde gerçekleşmiş olduklarını beklemeliydik değil mi? Tam da öyle değil. Kasımpaşa orta sahasındaki oyuncuların pas isabet yüzdeleri, verdikleri kilit pas sayıları ve top kayıpları şöyle gerçekleşti:[3]

Pas isabet yüzdesi Kilit pas Top kaybı

Gökhan Gül 78 (+) 1 8

Aytaç Kara 78 (+) 1 9

Haris Hajradinoviç 54 (-) 2 23

Mamadou Fall 56 (-) 2 15

Ben Ouanes 66 (+) 3 14

Görüldüğü gibi Kasımpaşalı orta saha oyuncularının beşte üçünün pas isabet oranları takım ortalamasının hayli üstünde. Bu beş futbolcu dokuz kilit pas verirken toplam 69 da top kaybı yapmış.

Galatasaray ise yüzde 76 pas isabet oranıyla oynadı. Galatasaray orta sahasındaki oyuncuların pas isabet yüzdeleriyle verdikleri kilit pas sayısı ve top kayıpları şöyle gerçekleşti:

Pas isabet yüzdesi Kilit pas Top kaybı

Lucas Torreira 77 (+) 0 10

Kerem Demirbay 71 (-) 0 20

Dries Mertens 75 (-) 3 22

Barış Alper Yılmaz 75 (-) 2 21

Kerem Aktürkoğlu 71 (-) 1 10

Wilfried Zaha 73 (-) 0 4

Hakim Ziyech 77 (+) 2 5

Görüldüğü gibi Galatasaray orta saha futbolcularının beşinin pas isabet oranı takım ortalamasının altında. Bu yedi futbolcu sekiz kilit pas verirken toplam 93 kez de top kaybına yol açmış durumda.

Karşılaştırma yaptığımızda Galatasaray orta saha futbolcularının Kasımpaşalı mevkidaşlarına oranla daha az kilit pas verirken pas çok daha fazla top kaybı yaptıkları ortaya çıkıyor.

Galatasaray Kasımpaşa karşısında en karakteristik özelliği olan ön alan baskısı yapmadı. Bunun temel nedeni Kasımpaşa'nın geriden oyun kurarak değil, uzun paslarla çıkmasıydı. Ancak ön alan baskısı yapmayan Galatasaray'da futbolcuların sahanın her yerinde rakip oyuncularla zaman zaman eşleşme gereği de görmediklerine de şahit olduk. Galatasaraylı futbolcular rakipleriyle eşleşseler bile hamle ve zamanlama hataları nedeniyle Kasımpaşa hücumlarını durdurmada büyük zorluklar yaşadılar.

Bunun temel nedenleri arasında tandem hattının geriye çekilerek oynamasının yer aldığını düşünüyorum. Nelsson malum geriye çekilerek oynayan bir stoper. Dün Berkan Kutlu da ona eşlik edince tandem hattı biraz daha geriye çekilmiş oldu. Bu tabloya Galatasaray'ın savunma hattına neredeyse hiç yardım etmeyen hücum hattının sürekli önde kaldığını ekleyince Galatasaray'ın takım boyunun uzadığını ve bunun da saha içi parselasyonu olumsuz etkilediğini anlayabiliyoruz.

Buraya kötü saha içi parselasyonunu veya eşleşmelerdeki hamle hatalarını gösteren iki örnek alıyorum.

İlk örnek, dakika 55,57. Muslera uzun vuruyor. Orta saha civarında Barış Alper Yılmaz vuruyor kafayla, ancak top Yasin Özcan'da kalıyor. O an sahaya baktığımızda şunu görüyoruz:

Fotoğrafta da gördüğümüz üzere Barış Alper Yılmaz Ben Ouanes'i almış durumda. Torreira Aytaç Kara'ya yapışık, Costa'yı da Nelsson marke ediyor. Yasin Özcan dikine pasla Costa'ya oynuyor. Nelsson'un önleyemediği Costa gelişine Aytaç Kara'yı görüyor (aşağıdaki fotoğraf).

Torreira Yasin Özcan'ın pasında kendi sağına doğru hareketlenince merkeze devrilen Aytaç Kara'yı kaçırıyor. Görüldüğü gibi iki pasla Galatasaray'ın eşleşmeleri yerle bir olmuş durumda. Bu sırada Hajradinoviç Berkan Kutlu'yu sola çekerek şut atması için Kara'ya boş alan yaratıyor. O da çok güzel vuruyor (aşağıdaki fotoğraf).

Hemen anlaşılacağı gibi bu antrenmanda çalışılmış bir set. Burada Costa'nın ve Aytaç Kara'nın hünerleri dışında Aytaç Kara'yı tutamayan Torreira'nın goldeki katkısı hiç de az değil.

İkinci örnek, dakika 76,38. Muslera yine uzun oynuyor. Bu topu Winck kendi yarı sahasında göğsüyle önüne alıyor ve Aytaç Kara'ya oynuyor. O da gelişine ilerideki Hajradinoviç'e (aşağıdaki fotoğraf).

Aytaç Kara'nın verdiği bu pası Hajradinoviç kontrol ediyor. Bu sırada sol koridorda Barış Alper Yılmaz'dan kurtulan Ben Ouanes Hajradinoviç'in vizyonuna giriyor (aşağıdaki fotoğraf).

Hajradinoviç'in pasıyla buluşan Ben Ouanes Galatasaray ceza sahasına giriyor ve Berkan Kutlu'nun gözden kaçırdığı Costa'ya kilit pas atıyor. Costa da bu kilit pası asiste dönüştürüyor (aşağıdaki fotoğraf).

Görüldüğü üzere Galatasaraylı futbolcular ya hamle hatası, ya da yanlış parselasyon nedeniyle Kasımpaşalı futbolcuların hücumlarını önleyemediler. Aynı parselasyon hataları nedeniyle ikinci topların çoğunu da Kasımpaşalı oyuncular topladı.

Kanımca Kasımpaşa karşılaşmasıyla beraber Galatasaray'da bir dönem kapanmış oldu. Bununla iki şeyi kastetmiş oluyorum. İlki Okan Buruk'un zor zamanlarda joker olarak kullandığı oyuncuların üçünün de (Barış Alper Yılmaz, Kaan Ayhan ve Berkan Kutlu) fizik ve zihin olarak iflas noktasında olduklarını gördük.

İkinci olarak neredeyse tüm yorumcular iyi gittiği için Okan Buruk'un forvet hattına hiç dokunmayacağı görüşündeydiler. Bence bu yol da tükendi. Çünkü kısmen Barış Alper Yılmaz dışında Galatasaray'ın forvet hattında yer alan futbolcuların üretimi durma noktasına geldi.

Bunu, aşağıya almış olduğum Galatasaray'ın ısı haritası çok açık biçimde gösteriyor. Görüldüğü gibi hücum bölgesi çorak topraklardan farksız.

Milli arada Okan Buruk ve teknik heyetinin ön alan baskısına dayalı oyuna geri dönmek için savunma hattından başlayıp forvet hattında sona eren kurgudaki tüm rolleri bir daha tanımlamak ve oyunculara yeniden paylaştırmak zorundalar. Bu gerçekleştirilemezse keyifli sayıklamalar, keyifsiz uyuşukluğa dönüşebilir. (Galatasaray bu futboluyla Alanyaspor ve Adana Demirspor deplasmanlarında hüsrana uğrayabilir.)

Buradaki tek artı Sánchez, Bardakcı gibi savunma aslarının geri dönmeleriyle Zaha ve Ziyech'in giderek artan form durumları olabilir. (İyileşmiş Serge Aurier'nin Galatasaray'a ne vereceğini kimse bilmiyor.) Buna karşın orta saha konusundaki çaresizlik Okan Buruk'u kara kara düşündürtüyor olmalı.

[1] Daha fazla bilgi için şu adrese bakılabilir: https://theanalyst.com/eu/2023/08/turkish-superlig-stats-2023-24/?_gl=1*1htk8bm*_ga*MTY0MzU4MDUwOC4xNjg3MzQ3MDc2*_ga_BGFPTYQE1X*MTcwODM5MzM3Mi43Ny4xLjE3MDgzOTM0NTkuNDYuMC4w

[2] Bu istatistikleri OPTA verilerini kullanan yayıncı kuruluş Bein Sports'tan aldım.

[3] Kasımpaşa ve Galatasaray'a ilişkin bu istatistikleri OPTA verilerini paylaşan şu adrese borçluyum.

Melih Şabanoğlu, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu.

Okur, yazar, merak eder. Çocukluktan itibaren her yaş döneminde ve değişik sektörlerde çalışırken spor ve futbol, amatör tutkusu oldu hep.

Futbolun matematiğini anlamaya çalıştı. Sabahtan akşama dek muhtelif maçlar izleyerek geçireceği günlerin hayalini kurdu.

Ana ilgi ve uğraş alanı ise Osmanlı modernleşmesi ve geç Osmanlı döneminde spor tarihi.

Bu konuda Kuruluş: Mekteb-i Sultani'den Galatasaray Spor Kulübü'ne Türkiye'de Futbolun Erken Çağı (1904-1907) başlıklı bir kitabı var.

Önümüzdeki dönemlerde bu çalışmanın diğer ciltlerini çıkarmayı umuyor.

Ligin son dönemecine doğru Galatasaray paletine yeni renkler eklemeye devam ediyor. Galatasaray Mertens’in liderlik yaptığı takım savunmasını Rizespor karşısında daha sertleştirirken, temposunu, akıcı oyununu ve verimliliğini daha da yukarı çekti

Rakibinden daha fazla koşan ve savunmasını sertleştiren Galatasaray hücum metriklerinde kendi seviyesinin altında kalmış olsa da puan kaybetmesi beklenen Beşiktaş deplasmanından üç puanla ayrılmasını bildi

Pazar günkü Beşiktaş deplasmanını düşünen Okan Buruk kendi tabiriyle "dinlenik” oyuncularla desteklenmiş bir takım sürdü Karagümrük’e karşı. Ancak bu takım sahada neredeyse hiçbir varlık gösteremedi ve kupa dışına itildi. Pazar günkü maç kanımca Galatasaray adına ciddi riskler içeriyor. Çünkü son üç maçta oyun olarak geriye giden bir Galatasaray izliyoruz

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Keyifli sayıklamalar - Melih Şabanoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Keyifli sayıklamalar

13 0
18.03.2024

Diğer

18 Mart 2024

Maçtan önce iki düşünceye sahiptim. İlki, Kasımpaşa'nın bir anlamda Galatasaray'a benzer olmasından ötürü maçın Galatasaray adına kolay geçebileceğini düşünüyordum. İkinci olarak da yine aynı nedenden ötürü Galatasaray'ın çok zorlanabileceği kanaatindeyim.

Önce Kasımpaşa'yla Galatasaray'ın kesişim alanından başlayayım. Kasımpaşa'yı Galatasaray'a benzetmemin ilk nedeni iki takımın da etkili biçimde ön alan baskısı yapmasıydı. Ön alan baskısındaki benzerlik bu kadar sadece. Çünkü bundan sonra derin bir farklılık başlıyor, o da şu: Kasımpaşa Galatasaray gibi bitiricilik sorunu yaşayan bir takım değil. Tam tersine çok üst düzey bir bitiriciliğe sahipler. (Okan Buruk da maçtan önce buna dikkat çekmişti.) Nitekim OPTA verilerine göre Kasımpaşa akan oyunda 26,49 gol beklentisi (expected goal - xG) değerinden 32 gol üretmeyi başarmış bir takımdı.[1] (Buna karşın Galatasaray Rizespor karşılaşmasından önce gol beklentisinin değerinin altında gol atmış bir takım durumundaydı.)

Kasımpaşa'nın Galatasaray'a benzediği ikinci nokta ise duran toplarda ligin en iyileri arasında olmasıydı. Kasımpaşa duran toplarda Galatasaray karşılaşmasına kadar 12 gol bulmuş bir takımdı. Ki bu geleneğini dün de sürdürdü ve kazandığı iki korner atışından bir gol üretmeyi başardı. (Kasımpaşa, ilk yarıda Galatasaray'ın 2-1 galibiyetiyle biten maçta da tek golünü kornerden kazanmıştı.)

Galatasaray'la Kasımpaşa'yı ayıran farklı yönlere gelince.

Kanımca Kasımpaşa ile Galatasaray'ı ayıran en temel farkı forvet oyuncularının hareketlilikleri oluşturuyordu. Bunu biraz açayım; Kasımpaşa'da hücumun iki temel direğini Haris Hajradinoviç ile Nuno Da Costa oluşturuyor.

Özellikle santrfor Costa çok hareketli ve topla oynama kabiliyeti oldukça yüksek bir oyuncu. Sırtı rakibe dönükken kolayca yüzünü rakip kaleye dönebiliyor. Hajradinoviç ise çok hızlı olmamasına rağmen topu kontrol edip yüzünü rakip kaleye döndüğü anda istediği yöne kolayca kilit pas atabilen bir futbolcu. Nitekim Galatasaray maçı öncesinde yaptığı 13 asistle Süper Lig'in asist kralı unvanına sahip olması da bu yeteneğinin bir göstergesi.

Bu iki futbolcuya uzaktan şut tehdidi olan Aytaç Kara ile sağ ve sol kanatlarda kolayca hızlanan Mamadou Fall ile Mortadha Ben Ouanes'i de ekleyince Kasımpaşa'nın forvet oyuncularının ne derecede hareketli olduğu kolayca anlaşılabilir.

Kasımpaşa ile Galatasaray arasındaki ikinci temel farka gelince. Bu köşede sıkça değindim. Galatasaray takım savunmasında Türkiye'nin en iyi takımı durumunda. Kasımpaşa ise takım savunmasında ciddi sorunlar yaşayan bir takım. Bu nedenle de attığından fazla golü kalesinde gördü. Beni Galatasaray'ın kolay kazanabileceği düşüncesine yönelten de Kasımpaşa'nın bu karakteri oldu.

Görüldüğü gibi maçtan önceki iki düşüncem de bir anlamda doğru çıktı. Kasımpaşa bir yandan Galatasaray'a bu sezon en büyük zorluk yaşatan takım unvanını kazandı. Diğer yandan da Galatasaray takım savunması iyi olmayan Kasımpaşa'ya neredeyse hiç oynamadan ve aklı başında tek bir hücum bile yapmadan dört gol atabildi.

Maçtan sonra Okan Buruk takımının oynadığı kötü futbolun birkaç nedeni olduğuna dikkat çekti. Okan Buruk'un gösterdiği mazeretleri iki kalemde ele almak istiyorum. İlki saha dışı nedenler. Okan Buruk bunları sahanın zemininin kuru olması ile maçın gündüz oynanması olarak sıraladı. Buruk saha içi ve kendi takımının eksiklikleri olarak da belli başlı iki neden ortaya koydu: Orta sahanın yetersizliği ve yapılan top kayıpları.

Ben bu yazıda esas olarak Okan Buruk'un gösterdiği mazeretleri ele alacağım.

İlginçtir, maçtan sonra Mauro Icardi'yle yapılan söyleşide ilk kez duymuş oldum bu mazereti. Icardi sahanın kuru olmasının oynadıkları futbolu etkilediğini, sahaya ikinci yarıda biraz daha adapte olduklarını söyledi. Aynı şeyi Okan Buruk da söyleyince maçı ikinci kez izlerken buna da dikkat ettim.

Gördüğüm özetle şöyle: Çimlerin uzun olmasının dışında saha da gerçekten kuruymuş; bu nedenle her iki takım oyuncuları da rakiplerine yere yatarak müdahale etmekten uzak durdular. Kanımca maçın ikinci yarısında Yasin Özcan çimlerin kuru olması nedeniyle sakatlandı, zira yerde kayamadığı için bacağı aşırı derecede esnedi. Benzer bir sakatlığı Berkan Kutlu da yaşadı. (Bu konuyu burada kapatıyorum.)

Sahanın kuru olma oyunu az da olsa, etkileyen faktörler arasında yer alsa da aynı şeyin maçın saatine ilişkin geçerli olduğu düşüncesinde değilim. Şundan. Evet Galatasaray bu sezon ilk kez gündüz maç yaptı; ancak bu maç öncesinde dokuz gün vardı ve futbolcuların biyoritmini maçın oynanacağını saate adapte edebilmek mümkündü. Ancak Galatasaray böyle bir yola gitmedi.

Bunu basit biçimde göstermek istiyorum. Galatasaray bu maç için altı gün antrenman yaptı. Galatasaray Spor Kulübü'nün resmi internet sitesi üzerinden bu altı günün beşinde antrenmanın saat kaçta başladığını biliyoruz. Buna göre Galatasaray maçtan önceki Cumartesi günü saat 17.30'da antrenman yaptı. Bundan önceki dört gün ise antrenmanlar saat 17.00'de başladı.

Dolayısıyla görüldüğü gibi maçın saat 16.00'da başlamış olması bir mazeret olmamalı. Çünkü maçın 16.00'da başlamış olmasını önemseyen bir takım yaptığı tüm antrenmanları futbolcuların biyoritminde adaptasyon sağlamak için bu saate koyardı.

Maçtan sonra Okan Buruk Kasımpaşa'nın santrforu Costa'nın futboluyla ilgili bir soruya aynen şu yanıtı verdi: "Bireysel yeteneğe aslında net bir şey yapamazsınız, ama bence savunmamızdan çok orta sahamız maçın içerisinde belki bizim için güçlü olmayan taraf, önceki maçlara göre daha çok kendi oyunlarının altına düşen orta sahamızdı. Özellikle ikinci toplar, rakibin alması, tekrar geçiş hücumu yememiz ve bire birlerde özellikle rakibimizin hareketliliği ve kalitesi bizi çok zorladı tabii. Öndeki baskıların daha iyi çıkması gerekiyordu, ikinci topları almamız gerekiyordu. Pas sayımızın, pas yüzdemizin daha yüksek olması gerekiyor."

Burada bir temizlik yapacak olursak Okan Buruk, Galatasaray'ın maça ilişkin sorunlarının şunlar olduğunu söylemiş oldu:

Ben Okan Buruk'un neden olarak gösterdiği konuları ele almadan önce Galatasaray'la Kasımpaşa arasındaki oyun anlayışı farkını bariz biçimde ortaya koyduğunu düşündüğüm bir örnekle saha içi analizine başlamak istiyorum.

Dakika 2,58. Galatasaray'ın kullandığı korner atışının dönüşünde Barış Alper Yılmaz, gerideki takım arkadaşı Kerem Demirbay'a oynamak isterken basit bir pas hatası yapıyor ve topu Costa'yla buluşturuyor. Bu aslında önemli bir sorun değil, çünkü topun Costa'ya gelmesiyle başlayan hücumda sayısal........

© T24


Get it on Google Play