Diğer

07 Şubat 2024

4-2 sonuçlanan Galatasaray-Bandırmaspor karşılaşması üzerinde derin analizler yapılacak bir maç değildi. Bu nedenle biraz sohbet tarzında kafamdakileri alt başlıklar halinde paylaşmak istiyorum.

Maça damgasını vuran Okan Buruk'un bakış açısıydı. Bir önceki turda Ümraniyespor maçını A takımı bir sonraki karşılaşmaya hazırlama fırsatı olarak görmüştü Buruk ve Galatasaray Ümraniyespor karşısına ciddi bir kadroyla çıkmıştı. Bu kez tam ters bir yola gitti Buruk ve bu karşılaşmayı takımın önemli futbolcularını dinlendirme maçı olarak saptadı. (Bunda hiç de haksız sayılmaz, çünkü Galatasaray'ın bu ayki fikstürü oldukça zorlu. Sırasıyla Başakşehir, Sparta Prag, Ankaragücü (deplasman), Sparta Prag (deplasman), Antalyaspor ve Türkiye Kupası'nda çeyrek finalde karşılaşacağı takımla oynayacak Galatasaray. Yani sırada altı maç var ve bunların hiçbiri ciddi rotasyon yapılabilecek bir karşılaşma değil, hepsi kıran kırana geçecek.)

Burada ilginç olan Buruk'un bu görüşünden skorun 3-2'ye gelmesine rağmen bir saniye bile feragat etmemesi. Öyle ki Buruk maç önceki stratejisinden Wilfried Zaha'yı çıkarıp Gökdeniz Gürpüz'ü sahaya atarak hiç ödün vermedi.

Özetle Buruk dünkü eşleşmede maç eksiği olan futbolcularının fizik kalitelerinin artmasına yönelik bir strateji izledi. Karşısındaki Bandırmaspor'un Türkiye Kupası son 16 turuna bir Süper Lig takımını, Kasımpaşa'yı yenerek çıkmış olmasını ise endişe konusu yapmadı. Ve her şeyden önemlisi bu stratejisinden taviz vermedi.

Galatasaray'da bir kırık kalpler kulübü var. Bu kulübün üyelerini ilk 11'de kendilerine zor yer bulanlar, atacakları gollerle takımdaki ve taraftarın kalplerindeki yerleri perçinleyeceklerini düşünenler, arzuladıkları çıkışı yapamayanlar ve eski günlerine dönmek isteyenler oluşturuyor. İsim verecek olursam burada Tanguy Ndombélé, Halil Dervişoğlu, Kâzımcan Karataş, Tetê ile kısmen Günay Güvenç ve Berkan Kutlu'dan bahsediyorum biraz.

Muhtemelen Okan Buruk maçtan önce bu futbolculara, "sizi kenara almayacağım, geçmişi unutun ve çıkıp elinizden geleni yapın, taraftara kim olduğunuzu gösterin" yollu bir konuşma yapmış olabilir. (Böylece Dervişoğlu sahada kalırken niçin Wilfried Zaha kenara geldi sorusuna da yanıt vermiş olabilirim.)

Bu açıdan penaltılarda topun başına hep bu kulübün üyelerinin gelmesini kolayca anlayabiliriz. Ancak kanımca günün sonunda sadece Tetê uzun süre bu kulüpte kalmayabileceğinin sinyalini verdi. Berkan Kutlu'yu ve Günay Güvenç'i ayırırsam, Ndombélé, Dervişoğlu ve Karataş ise bu kulübün müzmin üyeleri olacaklarına yönelik ciddi işaretler verdiler

Galatasaray bu sezon ilk hazırlık maçını Hull City'yle oynamıştı. Temmuz ayının başında oynanan karşılaşmada Galatasaray 3-0 öne geçmiş, ilk yarının bitimine doğru yediği golle skor 3-1'e gelmişti. Sezon başı olduğu için Okan Buruk maçın ikinci yarısında kadroyu değiştirmiş ve gençlere görev vermişti. (O maçta ikinci yarıda Okan Buruk altyapı ürünü olan Eren Aydın, Jankat Yılmaz, Ali Yeşilyurt, Baran Aksaka, Ali Turap Bülbül, Süleyman Luş, Hamza Akman ve Metehan Baltacı'ya görev vermişti. İkinci yarıdaki bu radikal değişim olumsuz sonuçlanmış, Hull City ikinci yarıda attığı üç golle Galatasaray'ı 4-3 yenmişti.)

Dün de benzer bir şey gerçekleşebilirdi, ama olmadı. İkinci yarıda Galatasaray'da sırasıyla Ali Yeşilyurt (2005), Ali Turap Bülbül (2006), Efe Akman (2006) ve Gökdeniz Gürpüz (2006) oyuna dahil oldu. Skor 3-2'ye gelmesine rağmen maçın son bölümünde Galatasaray topu ve oyunu ayağında tuttu. Son düdüğe doğru da attığı bir golle de maçı 4-2 kazanmayı bildi.

Bu bölümde iki şey gördük. İlki Galatasaray'ın altyapı patentli oyuncuları maçın temposunun yüksek olduğu bölümde oyuna tam adaptasyon sağlayamadılar. Ancak maçın son bölümünde biraz da Bandırmaspor'un yorgunluğunun sonucu olarak temponun düşmesiyle oyunu tutmayı başardılar. Özetle Galatasaray dün bir déjà vu yaşayabilirdi Bandırmaspor karşısında. Yaşamadı. Bunda Bandırmaspor'un Championship seviyesinde bir takım olmamasının da etkisi vardı, ama burada kritik rolü Gökdeniz Gürpüz'ün de yardımıyla Efe Akman'ın oynadığını söylemeliyim. (Bu konuya bir daha döneceğim.) Üstelik Halil Dervişoğlu ve Tanguy Ndombélé'nin ve uzun oynayarak Günay Güvenç'in sürekli topu kaptırmalarına rağmen.

Gözler dünkü karşılaşmada ilk olarak yeni transfer Carlos Vinicius'un üzerine dikildi. Gözlerin çok değil, dört yıl önce 2019-2020 sezonunda Portekiz'de gol kralı olmuş, özgeçmişinde birisi Tottenham olmak üzere iki EPL (English Premier League - İngiltere Prömiyer Ligi) ile güçlü bir Hollanda takımı yer alan 1,90 metre uzunluğunda bir Brezilyalı santrfor üzerinde olması çok doğal.

Bir futbolcuya ilk maçında hemen yıl sonu karnesi uzatmak doğru bir tutum olamaz. (Sonuçta Okan Buruk maçtan önce Vinicius hakkında konuşurken onun birisi rejenerasyon, diğeri taktik olmak üzere sadece iki antrenmana katıldığını, maça çıkmadan önce kendisine Galatasaray'ın oyunu hakkında briefing verildiğinden söz etti. Dolayısıyla karşımızda Galatasaray'ı ve takım arkadaşlarını sadece kâğıt üzerinde tanıyan bir futbolcu olduğunu unutmamalıyız.) Çoğu yorumcu onun yavaş ve temposuz olduğundan söz edebilir. Ancak ben Vinicius'a bakınca doğru oyunu oynamaya çalışan ve futbolu iyi bilen zeki bir oyuncu gördüm. Bununla ilgili tek örnek vereceğim.

Dakika 30,40. Bandırmaspor kendi yarı sahasından taç atışı kullanıyor. Atışın devamında Eyüp Aydın topu kazanıyor ve ardından Galatasaray Tetê'yle hücuma çıkıyor. Bu sırada Vinicius sağ iç koridorda bir koşu gösteriyor ama top gelmeyince oyuna dönüyor hemen. Tetê merkezden bindiren Dervişoğlu'nu görüyor, Dervişoğlu da sağa geçen Tetê'yi. Tetê ceza sahası çizgisi üzerinde topu Vinicius'a oynuyor. Ama Vinicius çok uygun durumda değil. Topa sahip olmaya kalkıp hücumu başarısızlıkla sonlandırmaktansa önemli bir şey yapıyor burada Vinicius ve üzerinden atlayarak topun çok uygun durumdaki Zaha'yla buluşmasını sağlıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Zaha topu kaleye şutluyor, ancak bu şutu Bandırmaspor kalecisi kurtarıyor. Top yine Zaha'ya gelince kalecinin darbesiyle Galatasaray ilk penaltısını kazanıyor.

Bu hücumda Vinicius'ta gördüğümüz şey doğru olanı, takım oyununu oynama refleksi. Vinicius takım oyununa dayalı doğru futbolu oynama refleksini muhtemelen Portekiz ve Hollanda'da geliştirdi. Bu açıdan Vinicius'un doğru olanı oynama yerine kendi şutuna odaklanmış, kendi skorunun peşinde olan birkaç oyuncuya sahip Galatasaray'ın hücum hattında oldukça acı çekeceğini söyleyebilirim.

Vinicius'ta gördüğümüz pozisyonun gerektirdiği doğru futbolu oynamak konusu Galatasaray'da ciddi bir sorun. Buna daha önceki yazılarda birkaç kez değinmiştim. Galatasaray'da doğru olanı, maçtan sonra Okan Buruk'un dediği daha basit olanı oynamak yerine kendi şutuna, skoruna odaklandığı için birçok maçta takımını maçı kopartacak skordan mahrum eden birkaç oyuncu var. Dün bu alanda zirveye Dervişoğlu yerleşti.

Neredeyse topa bir kere dokunmadan hiç oynayamayan, çoğu pozisyonda uygun durumdaki takım arkadaşına hızla pas vermek yerine kendi driblingine, kendi skoruna odaklanmış bir futbolcu Dervişoğlu. Bununla ilgili tek örnek vereceğim.

Dakika 27,57. İlk golün santrasıyla beraber hızlı paslaşmalarla soluğu Galatasaray ceza sahasında alan Bandırmaspor'un yarattığı tehlike, Günay Güvenç ve Davinson Sánchez tarafından etkisiz hale getiriliyor ve ardından Galatasaray Berkan Kutlu'nun Zaha'ya attığı pasla hücuma çıkıyor. Zaha hemen topu sol koridordan bindiren Halil Dervişoğlu'yla buluşturuyor. Böylece Galatasaray'ın 4'e 4 hücumu başlıyor. Dervişoğlu Bandırmaspor ceza sahasına girdiğinde görünüm aşağıdaki gibiydi:

Ancak Dervişoğlu burada sağda boş durumda olan Zaha ve Tetê'ye pas vermek yerine kendi şutunu arıyor. Böylece arkadan yetişen Bandırmasporlu futbolcu ayağını sokarak Galatasaray hücumunu söndürüyor.

Burada önemli olan şu: Halil Dervişoğlu Hollanda altyapısına sahip bir futbolcu. Pozisyonun gerektirdiği doğru futbolun, takım oyununun neredeyse kutsal bilindiği bir ülkede futbolu öğrendi. Ancak Dervişoğlu'nda yetişmiş olduğu bu altyapının izlerini pek görmüyoruz.

Dervişoğlu'nun burada bencil oynamasının nedeni gol atarak kendini takıma ve taraftara kanıtlama çabası olabilir. Yani kırık kalpler kulübü üyeliğine son verme gayreti.

Sahada iki profilde oyuncu vardı. Bir, Okan Buruk'un sahaya sürdüğü kalbi kırıklar; iki kalbi ve yaşı genç olanlar. İkinci grupta kanımca Eyüp Aydın, Efe Akman, Ali Turap Bülbül ve Gökdeniz Gürpüz yarattıkları pozitif ayrışmayla dikkat çektiler. Böylece 2004, 2005 ve 2006 doğumlular geleceğe pozitif bir mesaj da göndermiş oldular.

Bunlar içinde üçünü mercek altına almak istiyorum. Bunlardan ilki 2004 doğumlu Eyüp Aydın. Bilindiği gibi Eyüp Aydın Bayern Münih altyapısı ürünü. Sezon başında çok cüzi bir meblağa Galatasaray'a kazandırıldı. Son dönemde ise yavaş yavaş da olsa forma şansı bulmaya başladı. Bunların çoğunda da Okan Buruk'u mahcup etmedi. Eyüp Aydın dün sahada kaldığı 62 dakika boyunca pozisyonun gerektirdiği doğru futbolu oynamaya çalıştı. Kanımca başarılı da oldu. (Buruk Eyüp Aydın'ı kenara alma nedeni olarak devre arasında bacaklarında ağrı hissetmesini gösterdi.)

İkinci olarak bahsetmek istediğim isim Efe Akman. 2006 doğumlu olan Efe Akman oyuna 62'nci dakikada Eyüp Aydın'ın yerine dahil oldu. İkili mücadelelerde fizik kapasitesi oldukça zorlansa da maçın zora girdiği dakikalarda büyük bir sorumluluk alarak takımın neredeyse bütün pas bağlantılarını sağlayan oyuncu oldu. Kritik dakikalarda topun Galatasaray'da kalmasını sağlayan en önemli isimdi. Geride, orta sahada, hücum bölgesinde hep o vardı. Bu açıdan övgüyü hak ediyor kanımca.

Son olarak da Gökdeniz Gürpüz'den bahsetmek istiyorum. 87'nci dakikada Zaha'nın yerine giren Gürpüz santrfor arkasına geçti. Eyüp Aydın gibi Almanya altyapısına sahip olan Gürpüz ön alanda yaptığı etkili presle, Ali Turap Bülbül, Tetê, Vinicius ve Efe Akman'ın dirençli ve mücadeleci futbollarına eklemlendi. Böylece Galatasaray'ın sertlik seviyesini biraz daha yukarı taşıdı. Maçı bitiren golde ise en önemli katkıyı sağladı. Buraya son goldeki katkısını alıyorum.

Dakika 94,08. Bandırmaspor kalecisi Akın Alkan eliyle topu oyuna sokuyor. Bu topu takım arkadaşı kafayla Galatasaray yarı sahasına doğru havalandırıyor. Efe Akman bu topu kafayla geriye, Victor Nelsson ise zorlukla da olsa kaleci Günay Güvenç'e gönderiyor.

Güvenç'in yüksek oynadığı topu Ndombélé ilerideki Vinicius'a indiriyor. Vinicius hemen gerisindeki Gürpüz'e topu bırakarak ileri doğru hareketleniyor. Tam bu sırada Bandırmaspor'un merkez stoperi Mexer, Gürpüz'ün üzerine geliyor. Giriştiği ikili mücadelede topu önünde bulan Gürpüz hemen sağ iç koridordaki Tetê'ye oynuyor (aşağıdaki fotoğraf). Bu çok kritik bir pas, çünkü Tetê ofsayt değil. Böylece hücum daha tehlikeli bir duruma dönüştü.

Tetê, topu biraz sürdükten sonra memleketlisi Vinicius'un boş kaleye gol atmasını sağlıyor.

Kanımca maçta Okan Buruk adına yıldızın parladığı an, Zaha yerine Gökdeniz Gürpüz'ü sahaya sürdüğü an oldu. Bu değişikle muhtemelen çıkarmama sözü verdiği Halil Dervişoğlu'nu bol bol top kaybettiği merkezden alıp sol kanata gönderdi Buruk. Merkeze ise Gürpüz'ü aldı. Yetiştiği Almanya'nın mücadeleci futbolunun temsilcisi olan Gürpüz merkezde gerek top tutarak, gerekse de rakip oyunculara baskı yaparak oyunun Galatasaray'da kalmasını sağlayan oyuncu oldu. Gürpüz ayrıca maçı bitiren son gole de ciddi katkı verdi.

Bu köşeyi takip edenler hatırlayacaklardır. Daha önce Barış Alper Yılmaz'ın ters ayakla oynamak zorunda kaldığı sol bekten çok, sağ bek pozisyonunda çok daha iyi performans gösterebileceğini yazmıştım. Dünkü Barış Alper Yılmaz performansı bu düşüncemi yeniden gözden geçirmeme yol açtı. (Özellikle Bandırmaspor'un ofsayt gerekçesiyle iptal edilen golünde yükseldiği topa kafa vuramadıktan sonra ikinci hamle yapamaması ve pisti golü atacak olan Mustafa Çeçenoğlu'na bırakması bende yakın gelecekle ilintili ciddi bir soru işaretinin oluşmasına yol açtı. Şundan.

Bilindiği gibi Galatasaray UEFA'ya verdiği listeye üç yeni oyuncu ekledi: Serge Aurier, Carlos Vinicius ve Berkan Kutlu. Bu şu anlama geliyor; Galatasaray'da, UEFA Avrupa Ligi son 16 turunda karşılaşacağı Sparta Prag maçlarında (elemesi durumunda sonraki maçlarında da) sol bekte büyük bir olasılıkla Barış Alper Yılmaz görev yapacak. Dün sağ bekte oynarken bir üstteki paragrafta bahsettiğim hatayı yapan Yılmaz'ın Sparta Prag eşleşmesindeki sol bek performansını bu açıdan oldukça çok merak ediyorum.

Melih Şabanoğlu, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu.

Okur, yazar, merak eder. Çocukluktan itibaren her yaş döneminde ve değişik sektörlerde çalışırken spor ve futbol, amatör tutkusu oldu hep.

Futbolun matematiğini anlamaya çalıştı. Sabahtan akşama dek muhtelif maçlar izleyerek geçireceği günlerin hayalini kurdu.

Ana ilgi ve uğraş alanı ise Osmanlı modernleşmesi ve geç Osmanlı döneminde spor tarihi.

Bu konuda Kuruluş: Mekteb-i Sultani'den Galatasaray Spor Kulübü'ne Türkiye'de Futbolun Erken Çağı (1904-1907) başlıklı bir kitabı var.

Önümüzdeki dönemlerde bu çalışmanın diğer ciltlerini çıkarmayı umuyor.

Galatasaray zorlu geçmesi beklenen Samsunspor maçını, ilk 15 dakikada ortaya koyduğu etkili futbol ve antrenmanlarda çalışılmış iki golle kolayca çözdü ve yine yoğun bir fikstüre sahne olacak Şubat ayına adımını atmış oldu

İstanbulspor'dan sonra kalesini yine 541 formasyonuyla savunan Gaziantep FK ile oynayan Galatasaray, yine geriye düşmesine rağmen 0-1'i iyi oynayarak rakibini yendi. Ancak bunu gerçekleştirirken de cuma günkü Samsunspor sınavı öncesinde çok yoruldu

Galatasaray, bugüne dek rakiplerinde pek alışkın olmadığı bir şeyle karşılaştı İstanbulspor maçında: Üçlü defans. Galatasaray üçlü defansla bu imtihanında zorlansa da galibiyete ulaştı. Sırada yine üçlü defansla oynayan Gaziantepspor sınavı var. Bu sürecin Galatasaray'ı, yine üçlü defansla oynayan Sparta Prag eşleşmesine daha iyi hazırlayacağını söyleyebiliriz

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Kırık kalpler kulübü - Melih Şabanoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kırık kalpler kulübü

18 0
07.02.2024

Diğer

07 Şubat 2024

4-2 sonuçlanan Galatasaray-Bandırmaspor karşılaşması üzerinde derin analizler yapılacak bir maç değildi. Bu nedenle biraz sohbet tarzında kafamdakileri alt başlıklar halinde paylaşmak istiyorum.

Maça damgasını vuran Okan Buruk'un bakış açısıydı. Bir önceki turda Ümraniyespor maçını A takımı bir sonraki karşılaşmaya hazırlama fırsatı olarak görmüştü Buruk ve Galatasaray Ümraniyespor karşısına ciddi bir kadroyla çıkmıştı. Bu kez tam ters bir yola gitti Buruk ve bu karşılaşmayı takımın önemli futbolcularını dinlendirme maçı olarak saptadı. (Bunda hiç de haksız sayılmaz, çünkü Galatasaray'ın bu ayki fikstürü oldukça zorlu. Sırasıyla Başakşehir, Sparta Prag, Ankaragücü (deplasman), Sparta Prag (deplasman), Antalyaspor ve Türkiye Kupası'nda çeyrek finalde karşılaşacağı takımla oynayacak Galatasaray. Yani sırada altı maç var ve bunların hiçbiri ciddi rotasyon yapılabilecek bir karşılaşma değil, hepsi kıran kırana geçecek.)

Burada ilginç olan Buruk'un bu görüşünden skorun 3-2'ye gelmesine rağmen bir saniye bile feragat etmemesi. Öyle ki Buruk maç önceki stratejisinden Wilfried Zaha'yı çıkarıp Gökdeniz Gürpüz'ü sahaya atarak hiç ödün vermedi.

Özetle Buruk dünkü eşleşmede maç eksiği olan futbolcularının fizik kalitelerinin artmasına yönelik bir strateji izledi. Karşısındaki Bandırmaspor'un Türkiye Kupası son 16 turuna bir Süper Lig takımını, Kasımpaşa'yı yenerek çıkmış olmasını ise endişe konusu yapmadı. Ve her şeyden önemlisi bu stratejisinden taviz vermedi.

Galatasaray'da bir kırık kalpler kulübü var. Bu kulübün üyelerini ilk 11'de kendilerine zor yer bulanlar, atacakları gollerle takımdaki ve taraftarın kalplerindeki yerleri perçinleyeceklerini düşünenler, arzuladıkları çıkışı yapamayanlar ve eski günlerine dönmek isteyenler oluşturuyor. İsim verecek olursam burada Tanguy Ndombélé, Halil Dervişoğlu, Kâzımcan Karataş, Tetê ile kısmen Günay Güvenç ve Berkan Kutlu'dan bahsediyorum biraz.

Muhtemelen Okan Buruk maçtan önce bu futbolculara, "sizi kenara almayacağım, geçmişi unutun ve çıkıp elinizden geleni yapın, taraftara kim olduğunuzu gösterin" yollu bir konuşma yapmış olabilir. (Böylece Dervişoğlu sahada kalırken niçin Wilfried Zaha kenara geldi sorusuna da yanıt vermiş olabilirim.)

Bu açıdan penaltılarda topun başına hep bu kulübün üyelerinin gelmesini kolayca anlayabiliriz. Ancak kanımca günün sonunda sadece Tetê uzun süre bu kulüpte kalmayabileceğinin sinyalini verdi. Berkan Kutlu'yu ve Günay Güvenç'i ayırırsam, Ndombélé, Dervişoğlu ve Karataş ise bu kulübün müzmin üyeleri olacaklarına yönelik ciddi işaretler verdiler

Galatasaray bu sezon ilk hazırlık maçını Hull City'yle oynamıştı. Temmuz ayının başında oynanan karşılaşmada Galatasaray 3-0 öne geçmiş, ilk yarının bitimine doğru yediği golle skor 3-1'e gelmişti. Sezon başı olduğu için Okan Buruk maçın ikinci yarısında kadroyu değiştirmiş ve gençlere görev vermişti. (O maçta ikinci yarıda Okan Buruk altyapı ürünü olan Eren Aydın, Jankat Yılmaz, Ali Yeşilyurt, Baran Aksaka, Ali Turap Bülbül, Süleyman Luş, Hamza Akman ve Metehan Baltacı'ya görev vermişti. İkinci yarıdaki bu radikal değişim olumsuz sonuçlanmış, Hull City ikinci yarıda attığı üç golle Galatasaray'ı 4-3 yenmişti.)

Dün de benzer bir şey gerçekleşebilirdi, ama olmadı. İkinci yarıda Galatasaray'da sırasıyla Ali Yeşilyurt (2005), Ali Turap Bülbül (2006), Efe Akman (2006) ve Gökdeniz Gürpüz (2006) oyuna dahil oldu. Skor 3-2'ye gelmesine rağmen maçın son bölümünde Galatasaray topu ve oyunu ayağında tuttu. Son düdüğe doğru da attığı bir golle de maçı 4-2 kazanmayı bildi.

Bu bölümde iki şey gördük. İlki Galatasaray'ın altyapı patentli oyuncuları maçın temposunun yüksek olduğu bölümde oyuna tam adaptasyon sağlayamadılar. Ancak maçın son bölümünde biraz da Bandırmaspor'un yorgunluğunun sonucu olarak temponun düşmesiyle oyunu tutmayı başardılar. Özetle Galatasaray dün bir déjà vu yaşayabilirdi Bandırmaspor karşısında. Yaşamadı. Bunda Bandırmaspor'un Championship seviyesinde bir takım olmamasının da etkisi vardı, ama burada kritik rolü Gökdeniz Gürpüz'ün de yardımıyla Efe Akman'ın oynadığını söylemeliyim. (Bu konuya bir daha döneceğim.) Üstelik Halil Dervişoğlu ve Tanguy Ndombélé'nin ve uzun oynayarak Günay Güvenç'in sürekli topu kaptırmalarına rağmen.

Gözler dünkü karşılaşmada ilk olarak yeni transfer Carlos Vinicius'un üzerine dikildi. Gözlerin çok değil, dört yıl önce 2019-2020 sezonunda Portekiz'de gol kralı olmuş, özgeçmişinde birisi Tottenham olmak üzere iki EPL (English Premier League - İngiltere Prömiyer Ligi) ile güçlü bir Hollanda takımı yer alan 1,90 metre uzunluğunda bir Brezilyalı santrfor üzerinde olması çok........

© T24


Get it on Google Play