Diğer

10 Ocak 2024

Meksika'da yapılan 1970 Dünya Kupası şampiyonasında Pele'li Brezilya, turnuvanın en sert ve kasti fauller yapan, katı defansif oyun anlayışıyla futbol estetiğini bozan İtalya milli takımını 4 – 1 yenerek dünya şampiyonu olmuştu.

Brezilya artistik bireysel oyun tarzıyla ve futbola getirdiği estetik kalite ile futbol severlerin gönlünde zaten dünya şampiyonu olmuştu çoktan.

Türkiye'de de en sevilen yabancı milli takım tartışmasız Brezilya idi. Ancak, 60'larda başlayan büyük başarılarıyla hiç kasti faul yapmadan oynayan o rüya Brezilya milli takımı 1970 Dünya Kupası'nı aldığında futbolcuların yaşları itibarıyla da son demindeydi. Tüm dünya futbol tutkunları ve Brezilya hayranları hatırlar; o unutulmaz final maçında muhteşem futbolları ile İtalya'yı, savurdukları tekmelere ve sık sık yaptıkları, bu kadar da olmaz ki, insan insana bu kadar sert ve sakatlama pahasına faul yapar mı, dedirtip seyirciyi isyan ettirdikleri maçta eze eze yenip kupayı kaldırdıklarında Pele'de omuzlara alınmıştı, takım arkadaşları tarafından. Bir sevinç fırtınası sadece Brezilya'yı değil tüm dünyayı etkisi altına almıştı. Ama ince bir hüzün de iç yakan bir sızı olarak o sevinç dalgasını kekremsileştiriyordu.

Çünkü biliyorduk ki artık Brezilya milli takımının bu kadrosunu bir daha hiç seyredemeyecektik. Öyle de oldu ve tam 54 sene onları unutamadan hep hatırlayarak ve hep özlemle anarak, yâd ederek geçti. Kuğu, son ötüşünü Meksika'da yapmıştı.

1960'lar bir festival gibi yaşanmış, Hippiler, Çiçek çocukları, Beatles, Flower Power, Beatiful People; Summer of Love, No War Make Love, Peace&Love ile yeni algı kapıları açarak yepyeni bir dünya ve yaşam biçimini, insanlığa, hayatı ve dünyayı şenlikli bir yaşam yerine çevirerek, armağan etmişlerdi.

Brezilya da zarif ve nazik futbolları ile 60'lara renk katmış katkı vermişti.

Ve rüya bitti.

1970 Dünya Kupası finali bir anlamda 60'ların da finaliydi. Artık kurşun yıllar, yani lanetli 70'ler başlamıştı ama ne başlama.

Beatles artık yoktu, Led Zeppelin ve Hard Rock yükselirken, dünyaya 60'larda egemen olan dişil değerler; kadın zarafeti ve inceliği, müşfikliği, şefkat anlayışı kayboluyor; eril ve şiddete mütemayil, huşunet ve şeditliğin saltanatı başlıyodu.

Almanya'da Rote Armee Fraktion üyeleri hapishanedeki sineğin bile giremeyeceği hücrelerinde güya, kendilerini havluyla pencereye asarak ve tabancayla kafalarına kurşun sıkarak intihar etti açıklaması Batı Alman devletince fütursuzca yapılıyor, sağcı basının sürekli kışkırtıp hedef gösterdiği 68 öğrenci ve gençlik lideri Rudi Dutschke bir faşist tarafından suikasta uğrayıp kurşunların hedefi oluyor; ABD ordusu en ağır ve tahrip gücü en yüksek silahları ile Vietnam halkını alenen katlediyor, ormanları, yegane geçim kaynağı olan pirinç tarlalarını yakıp bombalıyor, 2 milyon suçsuz Vietnamlıyı öldürüyor; İsrail, Filistin halkını imha ediyor; Deniz ve iki arkadaşı idam ediliyor, Nurhak ve Kızıldere vakalarıyla 70'ler nasıl bir on yılın gelmekte olduğunun işaretlerini veriyordu.

Nasıl ki 60'larda oynanan ve Brezilya ile simgeleşen zarif ve narin futbol yeni başlayan döneme uygun oynanmışsa, 70'lerle beraber başlayan yeni dönemde de sert, anti-estetik ve fizik gücüne dayalı, bol faullü ve tekmelerin havada uçuştuğu haşince oynan bir müsabaka haline geliyordu.

Bu yeni dönemin her şeyiyle simgesi, parlayan yıldızı ise yorulmak bilmeyen makine gibi çalışan ve Panzer lakabı verilen Batı Alman milli takımı ve onun arka bahçesi Bayern Münih takımı idi. Milli takımın iskeletini Bundesliga'nın yenilmez armadası Bayern Münih takımının oyuncuları oluşturuyordu. Bayern'in asları ise kalede Sepp Maier, sol bekte açık açık Mao'cu olduğunu söyleyen Pul Brietner. Liberoda Franz Beckenbauer ve santrforda Der Bomber (Bombacı) lakaplı gol makinesi Gerd Müller'di. Bu üçlü Batı Alman milli takımının da banko yıldızları oldular. Milli Takımı Helmut Schön çalıştırıyordu. İlkin 1972 yılında Avrupa şampiyonu ve 1974 Dünya Kupası şampiyonu olan takımın değişmez kaptanı, Kaiser – İmparator ünvanlı, lider tavırlı Beckenbauer'di.

Sert, fiziki dayanıklılık ve güce dayalı, 60'ların futbolu ile mukayese bile edilemeyecek bir hız ve tempoda oynanan 70'lerin futbolunda Alman milli takımı başarıdan başarıya koşarken Beckenbauer ve tam bir uyum içinde çalıştığı teknik direktör Helmut Schön bu görkemli dönemin mimarlarıydılar. Tabii bir de attığı gollerle Gerd Müller.

Sepp Maier hiç degaj atışı yapmazdı. Çünkü her zaman Beckenbauer, on sekiz çizgisi ile yay arasında bekliyor olurdu. Maier, topu Franz'a eliyle yollayarak oyunu, daha doğrusu akını başlatır, Franz değişme stili sağ ayağının dışıyla topu dürte dürte sürer orta yuvarlağa yaklaştığında yine sağ ayağının dışıyla milimetrik paslarını verirdi. Bu paslar, oyunun gidişatına göre 20 ila 50 metre mesafede bekleyen Müller'e giderdi. Bunu neden hep böyle yaptığını soran gazeteciye, "Çünkü Gerd'in nerede duracağını biliyorum" cevabını vermişti. Aynı gazeteciye Müller'in cevabı ise takım ruhunun bir özeti gibiydi: "Ben Franz'ın topu nereye atacağını çok iyi bilir ve oraya koşarım."

1976 yılında, Reyhanlı'da bir akşam saati rahmetli babamla çıtır çıtır yanan sobanın ısıttığı oturma odamızda Avrupa Şampiyonası elemelerinde karşılaşan Batı Almanya – Yugoslavya yarı final milli maçını TV'den izliyoruz. Her ikimizde futbol oynamış ve bu sporu sevip takip ediyoruz. Favorimiz Almanya ama babam temkinli, "Oğlum, bu Yugoslavlar yaman oynuyorlar, zor maç olacak," diyor.

Maç başladı ve şoke olduk çünkü Yugoslavlar, Almanları perişan ettiler ve hakimiyet kurdukları orta sahadan geliştirdikleri ataklarla ilk yarıyı 2-0 önde bitirdiler.

Takımlar soyunma odasına giderken Helmut Schön hiç çıkarmadığı simge olmuş kasketi başında ve endişeli bir yüz ifadesiyle Franz'ın koluna girerek tünele doğru konuşa konuşa gittiler. Ama Beckenbauer gülümsüyordu. Kamera yakın çekim yaptığı için enstantaneyi net görebiliyorduk.

İki gün sonraki gazetede maç tam sayfa verilmişti. O enstantane haberi de vardı. Meğer bir Alman gazeteci Teknik Direktör ile Kaptan'ın diyaloğunu duyup not ederek haber geçmiş.

Diyalogda Schön demiş ki, "Ne diyorsun Franz vaziyet kötü, Yugoslavlar çok hızlılar."

Beckenbauer gülümseyerek her zamanki sakinliğiyle şu cevabı vermiş:

"Merak etme Helmut, durum her zamankinden daha iyi, çünkü Yugoslavlar, son on dakikada yavaşlamaya başladılar, maçı kazanacağız."

Sonuç mu? Batı Almanya 4 - Yugoslavya 2. Babamla mutlu bir şekilde muz ve mandalinalarımızı yemiştik. Güzel bir geceydi. 47 yıl olmuş.

Asla faul yapmayan, rakibe tekme atmayan, formasını ya da kolunu çekerek hızını kesmeyen Beckenbauer, futbol zekasıyla, oyunu okuyuşuyla, futbolun 60'lardaki güzelliğini hatırlatan estetik zarifliğiyle, 70'lerde açan altmışlı yıllardan kalma bir Lotus çiçeği gibiydi. Sakin oyunu, hep gülümseyen yüzü ile dişe diş bir mücadeleye değil de seyirciyi sevindirmek, mutlu etmek için yeteneklerini sunmaya çıkan bir futbol ustasıydı ve çok iyi bir lider ve, takım oyuncusu, idi.

Aktif futbolculuk yaşantısında göz kamaştırıcı başarılar yaşayan, sadece Almanya'da değil tüm dünyada ki futbol düşkünlerinin gönlünde taht kuran, çok değer verilen ve emsalsiz derecede hürmet gören saygın bir insan olarak anıldı. Hiç şımarmadı, kesinlikle kibirlenmedi; hep mütevazi, sansasyon ve magazinden uzak sakin bir aile hayatı yaşadı. Futbolu bıraktıktan sonra da aynı meziyetlerini devam ettirerek saygınlığını üst boyuta taşımayı bildi.

Teknik adam olarak devam ettiği futbol yaşamında Almanya'da da, dünyada da bir futbol efsanesi olarak selamlandı, bir futbol mucizesi konumunda hep saygı gördü. 103 maç 14 gol attı.

11 Eylüle 1945 tarihinde Münih şehrinde dünyaya geldi ve 1958 yılında daha 13 yaşındayken Bayern Münih'te forma giydi.1969, 72, 73 ve 74 yıllarında Bayern Münih'in Almanya lig şampiyonluğunu, yine 1974 yılında milli takımın Dünya Şampiyonluğunu kazanmasında en önemli etken oldu. "Her Canlı Ölümü Tadacak" şiarı Franz için de kaçınılmaz olarak tecelli etti.

Tertemiz yaşadığı bu namus timsali adam gibi adam, 7 Ocak 2024 tarihinde, 78 yaşında kadim dostu ve hem Bayern Münih'ten hem de Alman milli takımından yakın arkadaşı, Gerd Müller'in yanına gitti.

Onu, ömrümün sonuna dek; meziyetleri, futbolu, beyefendiliği, tevazusu kadar, anımsamak bile istemediğim, o kaotik 1970'li yıllara renk katan bir büyük insan olarak anacağım.

Sarod çalma tekniğini yeniden icat etmesiyle geniş çaplı itibar kazandı

Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim: Aşkla Sana, bir sanat eseridir. Ve şu unutulmamalıdır ki sanat eserleri sorulara cevap vermez; yenilerini tetikler

Jammu ve Keşmir'de bir halk enstrümanı olan santurla, Hint klasik müziğini çalan ilk müzisyen Pandit Shiv Kumar Sharma'dır

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Franz Beckenbauer: 1970'lerde, 60'ların futbol zarafetinin simgesi, Der Kaiser - Murat Bjeduğ
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Franz Beckenbauer: 1970'lerde, 60'ların futbol zarafetinin simgesi, Der Kaiser

17 6
10.01.2024

Diğer

10 Ocak 2024

Meksika'da yapılan 1970 Dünya Kupası şampiyonasında Pele'li Brezilya, turnuvanın en sert ve kasti fauller yapan, katı defansif oyun anlayışıyla futbol estetiğini bozan İtalya milli takımını 4 – 1 yenerek dünya şampiyonu olmuştu.

Brezilya artistik bireysel oyun tarzıyla ve futbola getirdiği estetik kalite ile futbol severlerin gönlünde zaten dünya şampiyonu olmuştu çoktan.

Türkiye'de de en sevilen yabancı milli takım tartışmasız Brezilya idi. Ancak, 60'larda başlayan büyük başarılarıyla hiç kasti faul yapmadan oynayan o rüya Brezilya milli takımı 1970 Dünya Kupası'nı aldığında futbolcuların yaşları itibarıyla da son demindeydi. Tüm dünya futbol tutkunları ve Brezilya hayranları hatırlar; o unutulmaz final maçında muhteşem futbolları ile İtalya'yı, savurdukları tekmelere ve sık sık yaptıkları, bu kadar da olmaz ki, insan insana bu kadar sert ve sakatlama pahasına faul yapar mı, dedirtip seyirciyi isyan ettirdikleri maçta eze eze yenip kupayı kaldırdıklarında Pele'de omuzlara alınmıştı, takım arkadaşları tarafından. Bir sevinç fırtınası sadece Brezilya'yı değil tüm dünyayı etkisi altına almıştı. Ama ince bir hüzün de iç yakan bir sızı olarak o sevinç dalgasını kekremsileştiriyordu.

Çünkü biliyorduk ki artık Brezilya milli takımının bu kadrosunu bir daha hiç seyredemeyecektik. Öyle de oldu ve tam 54 sene onları unutamadan hep hatırlayarak ve hep özlemle anarak, yâd ederek geçti. Kuğu, son ötüşünü Meksika'da yapmıştı.

1960'lar bir festival gibi yaşanmış, Hippiler, Çiçek çocukları, Beatles, Flower Power, Beatiful People; Summer of Love, No War Make Love, Peace&Love ile yeni algı kapıları açarak yepyeni bir dünya ve yaşam biçimini, insanlığa, hayatı ve dünyayı şenlikli bir yaşam yerine çevirerek, armağan etmişlerdi.

Brezilya da zarif ve nazik futbolları ile 60'lara renk katmış katkı vermişti.

Ve rüya bitti.

1970 Dünya Kupası finali bir anlamda 60'ların da finaliydi. Artık kurşun yıllar, yani lanetli 70'ler başlamıştı ama ne başlama.

Beatles artık yoktu, Led Zeppelin ve Hard Rock yükselirken, dünyaya 60'larda egemen olan dişil değerler; kadın zarafeti ve inceliği, müşfikliği, şefkat anlayışı kayboluyor; eril ve şiddete mütemayil, huşunet ve şeditliğin saltanatı başlıyodu.

Almanya'da Rote Armee Fraktion üyeleri hapishanedeki sineğin bile giremeyeceği hücrelerinde güya, kendilerini havluyla pencereye asarak ve tabancayla kafalarına kurşun sıkarak intihar etti açıklaması Batı Alman devletince fütursuzca yapılıyor, sağcı basının sürekli kışkırtıp hedef gösterdiği 68 öğrenci ve gençlik lideri Rudi Dutschke bir faşist tarafından suikasta uğrayıp kurşunların hedefi oluyor; ABD ordusu en ağır ve tahrip gücü en yüksek silahları ile Vietnam halkını alenen katlediyor, ormanları, yegane geçim kaynağı olan pirinç tarlalarını yakıp bombalıyor, 2 milyon suçsuz Vietnamlıyı öldürüyor; İsrail, Filistin halkını imha ediyor; Deniz ve iki arkadaşı........

© T24


Get it on Google Play