Diğer

07 Aralık 2023

İletişim Yayınları, 543 sayfalık, Yüz-Cumhuriyet Tarihinden 100 Portre, kitabını yayımladı. 38 yazar, 100 portre yazmış. Bu değerli çalışmada ilk dikkatimi çeken istatistik 100 portrenin, on birinin kadın olması. Bu çok şey anlatan oran üzerinde düşünmek gerekiyor.

Yazarlara tarz, üslup, yaklaşım tarzı empoze edilmedi. Sadece, yazıların 6 bin vuruşu geçmemesi istendi. Zor işti ama ustalıkla kotarılmış.

On beş gün evvel bir devrimci hareketin İskenderun’da düzenlediği miting kortejini, oturduğum apartman balkonundan ve epeyce geniş bir açıdan görebiliyordum. Yaklaşık 500 metre mesafedeki kortejin geçtiği caddeye sağlı sollu en az elli apartmanın pencere ve balkonlarından atılan gülleri, karanfilleri; slogan ve marşlara sol yumrukların, tıpkı yürümekte olan devrimciler gibi, kaldırılarak eşlik edildiğini de bugün gibi hatırlıyorum. Aynı caddede aynı apartman ve balkonlardan 12 eylül 1980 sabahı, sabah şafak daha sökmeden radyolardan bangır bangır kahramanlık türküleri eşliğinde Türk bayraklarının asılışını; neşe ve zafer işaretleriyle darbeye verilen desteğin atmosferini hafızam kaydetmiş, unutamıyorum.15 günde aynı insanlar, aynı lokasyonda "tek yol devrim" sloganının yerini "ordu, millet el ele" şiarını hararetle benimsemişti.

Kenan Evren, nitekim müdahale etmeseydik, şimdi yerimizde Devrimci Yol olacaktı, diyerek husumetini ikrar etmişti.

Nitekim 3 yıl sürecek kâbus başladı. İdamlar, işkenceler, upuzun hapislikler, kitap ve kültür düşmanlığı; entelektüalizm tiksintisi, sola karşı kin ve imha hıncının sürekli bilenmesi; özgürlüklerin kısıtlanması, kapatılan partiler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları, yasaklanan yayınlar... Üç yılda çöken ağır melankoli, 70’lerin militan iyimserliğini yerle yeksan etti. "Elveda proletarya, biz devrimi çok sevmiştik, elveda başkaldırı" egemen motto oldu.

Ütopyanın terki, hatırlanmak, konuşulmak bile istenmeyen bir dönemin hafızasının reddi ve yadsınmasıyla, böyle bir ihtiyacın duyulmaması; alkolizm veya kımıltısızlıkla tedavisine yeltenilen, kırk yıl sürecek boğucu bir havanın egemenliği. Tükenmişlik, mahcubiyet, sinizm, isyandan itaatkarlığa intisap gibi eğilimleri egemen kılan; öz yıkım olarak tecelli etmiş bir halet-i ruhiye.

İletişim yayınları 1983 senesinde ve bu son derece kaotik atmosferde kuruldu. Temel sorunsalın demokrasinin bertaraf edilmiş olmasına karşı, susturulan ve sindirilen toplumsal, ideolojik muhalefete alan açmak, soluk aldırmak, demokrasi ve ayaklar altına alınmış olan insan haklarında kaybedilmiş mevzileri geri almak, kültürel-toplumsal yaşama katkıda bulunmak, olduğunu söyleyebiliriz. Neşriyat hattı ve harfiyen yerine getirilen programının ana izleği de böyle belirlenmiş. Bu tespiti 2023 yılı sonu itibarıyla 3 bin 500 rakamına yaklaşan kitabın içerik ve niteliklerine bakarak yapıyoruz. Bu sorunsal ve hedeflere yönelik faaliyetler, piyasa ve görünmez el fetişizmine uygunluk gözetilerek değil; belli siyasal, ideolojik, kültürel sorumluluktan taviz verilmeyen bir misyon uygun icraatlardan müteşekkildir. Bu 40 yılda nesiller değişti, yeni kuşaklar geldi ama İletişim’in DNA’sına niteliğini veren değerler yeniden üretilerek seyr-ü sefere aynı çalışkanlık, aynı dinamizm ve üretkenlikle devam edildi.

Araştırma-inceleme, psykhe, yemek kültürü, politika, biyografi, gezi-anı, roman, öykü, tarih gibi çok çeşitli alanlarda yayın yapılırken kalite ve seçkin eserleri ülke hayatına kazandırarak istisnai bir konum elde edildi. Kişisel olarak İletişim’e müteşekkir olduğum birkaç özel hususu belirtmem bir borçtur: Unutuluş vadisinde bırakılmış, adı bile anılmayan Oğuz Atay; Yusuf Atılgan, Reyhanlı’dan hemşerim Cemil Meriç, İletişim sayesinde yeniden keşfedildi. Edebi estetik perspektifimizi genişletti.

Dünyada ilk ve tek olan Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, gurur vesilesidir.
Elbette, çok seviyor olsam da İletişim eleştiriden azade değil ve tenkidimi iştiha ile yazacağım. Müzik alanında yayın yapmaması, kabul edilir, mazur görülür bir ayrıntı olamaz; bu eksiklik İletişim hanesine eksi puan yazar, kanımca.

Bunu çok düşündüm, müsebbibini buldum, burada deklare ediyorum.

Tek sorumlusu İletişim’in görünmez ve yorulmaz terminatörü Tuğrul Paşaoğlu’dur. Anlatayım, bundan 10 yıl kadar önce, yıllardır sürdürdüğüm 68 araştırmalarımı sahaya çıkarak ve yüz yüze -ama yazmak için değil bir sevdanın peşinde koşmanın bana yaşattığı mutluluk ve hayatıma kattığı anlam nedeniyle kendim için- yapıyordum. Birkaç arkadaşım dışında kimse bu çalışmamdan, on binlerce kilometre yol kat ettiğimden haberdar değildi. Bilen birkaç kişiden biri de Ertuğrul Kürkçü’ydü.

En son Kızıldere’ye gidip üç gün çalışıp, fotoğraflar çektikten sonra kendisine yaptıklarımı anlattığım Kürkçü, ‘’Yaz artık şunları‘’ deyince, Kürt, DEV-GENÇ’li, THKP-C’li, Mülkiyeli, Kızıldere’de katledilen Tatvan’lı, Sabo-Sabahattin Kurt ile başlamaya karar verdim.

Görüşme için tespit ettiğim isim listesinin başında DEV-GENÇ’li, THKP-C’li, Mülkiyeli ve Tatvan doğumlu Tuğrul Paşaoğlu vardı. İstanbul’a gittim; İletişim’de uzun ve verimli bir görüşme yaptık. Son bir demli çay içerken sözü, İletişim’in müzik alanındaki tutumuna getirdim. Laf lafı açınca derin bir hayal kırıklığı yaşadım.

60’ların en hararetli tartışma mevzularındandı; Beatles mı, Rolling Stones mu? Saflar net, cenahlar tavizsizdi. Ben elbette Beatles müridiyim. Fakat sohbet ilerleyince, Tuğrul Paşaoğlu, Stones’çu olduğunu söyledi, birkaç dakika sükût ettim. Önce anlam veremedi susmama, sonra sordu. Ben de açık açık söyledim: "Abi, nasıl Rolling Stones tarafında olursunuz, hayretler içindeyim" deyince. O da "Ama Beatles davayı sattı" karşılığını verdi. Konuşmayı kestim. Sarılıp öpüştük, verdiği bilgiler ve görüşmeyi kabul ettiği için teşekkür ettim. Yayınevinden kırgınlıkla çıkarken hala söyleniyordum. ‘’Bu kalibrede, böylesine değerli bir insan nasıl, blues cover grubunun rockçı yanılgısına düşer? 18 yılda bir albüm çıkartabilen Stones handikapı, İletişim’de müziksizlik olarak tecelli etmiş.

Klodfarer’deki ilk binasından içeri girdiğimde, İskenderun’dan kalkıp tanışmaya gelmiş 23 yaşında bir gençtim.

Birçok sözü telaffuz etmeyi, bir de karşı tarafı dinlemeyi, sevgiyi, sorumluluğu, tevazuyu, paylaşmayı, emeği takdir etmeyi-hakkını vermeyi; siyasi kültürüne, tarihine, ütopyaya bağlılığı; dostluğu, dayanışmayı, cömertliği, neşeli olmayı ve daha birçok şeyi bir üniversitenin öğrencisini eğitir gibi öğreten, İletişim’le ilgili bu şükran yazısını yazarken artık 63 yaşındayım.

Sıkı çalışmanın, azmin, nezaketin, tevazunun ve değerlerine bağlılığın ışığında, saroduyla müzik dünyasını değiştirdi

Klasik Hint müziğine katkıları, yarattıkları, ürettiği sanat eserleri ve örnek kişiliği karşılıksız kalmadı. Ülkenin en önemli, en imrenilen nişan ve ödülleriyle onurlandırıldı

Paul McCartney ve Ringo Starr, 1970'te dağılmış olan Beatles'ı şu anda İngiltere ve Almanya'nın 1 numaralı single'ına sahip en eski grubu konumuna getirdiler

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - İletişim Yayınları'nın 40. yıl dönümünde, Cumhuriyet Tarihinden 100 Portre - Murat Bjeduğ
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İletişim Yayınları'nın 40. yıl dönümünde, Cumhuriyet Tarihinden 100 Portre

16 1
07.12.2023

Diğer

07 Aralık 2023

İletişim Yayınları, 543 sayfalık, Yüz-Cumhuriyet Tarihinden 100 Portre, kitabını yayımladı. 38 yazar, 100 portre yazmış. Bu değerli çalışmada ilk dikkatimi çeken istatistik 100 portrenin, on birinin kadın olması. Bu çok şey anlatan oran üzerinde düşünmek gerekiyor.

Yazarlara tarz, üslup, yaklaşım tarzı empoze edilmedi. Sadece, yazıların 6 bin vuruşu geçmemesi istendi. Zor işti ama ustalıkla kotarılmış.

On beş gün evvel bir devrimci hareketin İskenderun’da düzenlediği miting kortejini, oturduğum apartman balkonundan ve epeyce geniş bir açıdan görebiliyordum. Yaklaşık 500 metre mesafedeki kortejin geçtiği caddeye sağlı sollu en az elli apartmanın pencere ve balkonlarından atılan gülleri, karanfilleri; slogan ve marşlara sol yumrukların, tıpkı yürümekte olan devrimciler gibi, kaldırılarak eşlik edildiğini de bugün gibi hatırlıyorum. Aynı caddede aynı apartman ve balkonlardan 12 eylül 1980 sabahı, sabah şafak daha sökmeden radyolardan bangır bangır kahramanlık türküleri eşliğinde Türk bayraklarının asılışını; neşe ve zafer işaretleriyle darbeye verilen desteğin atmosferini hafızam kaydetmiş, unutamıyorum.15 günde aynı insanlar, aynı lokasyonda "tek yol devrim" sloganının yerini "ordu, millet el ele" şiarını hararetle benimsemişti.

Kenan Evren, nitekim müdahale etmeseydik, şimdi yerimizde Devrimci Yol olacaktı, diyerek husumetini ikrar etmişti.

Nitekim 3 yıl sürecek kâbus başladı. İdamlar, işkenceler, upuzun hapislikler, kitap ve kültür düşmanlığı; entelektüalizm tiksintisi, sola karşı kin ve imha hıncının sürekli bilenmesi; özgürlüklerin kısıtlanması, kapatılan partiler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları, yasaklanan yayınlar... Üç yılda çöken ağır melankoli, 70’lerin militan iyimserliğini yerle yeksan etti. "Elveda proletarya, biz devrimi çok sevmiştik, elveda başkaldırı" egemen motto oldu.

Ütopyanın terki, hatırlanmak, konuşulmak bile istenmeyen bir dönemin hafızasının reddi ve yadsınmasıyla, böyle bir ihtiyacın duyulmaması; alkolizm veya kımıltısızlıkla tedavisine yeltenilen, kırk yıl sürecek boğucu bir havanın egemenliği. Tükenmişlik, mahcubiyet, sinizm, isyandan itaatkarlığa intisap gibi eğilimleri egemen kılan; öz yıkım olarak tecelli etmiş bir halet-i ruhiye.

İletişim yayınları 1983 senesinde ve bu son derece kaotik atmosferde kuruldu. Temel sorunsalın demokrasinin bertaraf edilmiş........

© T24


Get it on Google Play