Diğer

23 Ocak 2024

Hafize Gaye Erkan’ı konuşuyoruz bir süredir. Merkez Bankası Başkanlığı ile ilgili icraatlarını değil ama… Daha çok annesini, babasını, Sadık Abi’sini, banka içinde yaşandığı iddia edilen aile ilişkileri merkezli kaosu, yakında değişme ihtimalini… Daha önce Şahap Kavcıoğlu’nu, Naci Ağbal’ı ya da Nurettin Nebati’yi, damat Berat Albayrak’ı da değişik gerekçelerle tartışmıştık… Bunların her birinin ortaya koyduğu yönetim performansı kadar, hatta daha çok kişisel-sözel performanslarını, çıkışlarını, kimi ‘komik hallerini…' Ve bir şekilde her birinin gerek iş yaptıkları sürece gerek ‘işleri bittikten sonra’ yaşanan tüm olumsuzlukların ana sorumlusu olarak aralarında iktidarın mensuplarının olduğu ‘ekiplerce’ hedefe konulmalarına şahitlik etmiştik… Korunması gereken bir ‘isim’ ve sürmesi gereken bir ‘dava’ vardı çünkü.

Sadece ekonomide değil. İçişlerinde de… 2023 seçimleri sonrası her gün yeni bir operasyonla ‘ele geçen’ yerli-yabancı mafyanın, suç örgütlerinin yerleşmesinde 21 yıllık iktidarın sorumluluğunun tartışılmaması. Dışişlerinde ‘monşerler’ diye hedef gösterilen pek çok deneyimli diplomatın tasfiye edilerek yerlerine getirilen ‘siyaset kökenli-partiye sadık’ isimlerle, ‘dünyada da bir belirsizlik-yeniden inşa var’ denilerek meşrulaştırılmaya çalışılan her geçen gün daha da büyüyen savrulma, yalnızlaşma… Çöken kurumları, yapıyı konuşmadan ‘merkez’e sürekli değişen ‘günah keçileri’ni yerleştirme. Her şekilde-bir şekilde kazanan Tayyip Erdoğan

Elbette AKP’yi ya da Tayyip Erdoğan’ı iktidara taşıyan, kısmen kalıcılaştıran süreci göz ardı ederek bir değerlendirme yapmak hatalı olur. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren yaratılan-yaratılmaya çalışılan ‘makbul vatandaş’ tanımıyla muhafazakarların ‘ötekileştirilmesinden’, katı laik bakışa, başörtüsü sebebiyle okul-iş-sosyal hayatta dışlanmasına… Medyadan sermaye gruplarına o günkü ‘müesses nizamın etrafında’ kurulan yapılarda yer yer hedef gösterilmesine, yargı eliyle uğradığı haksızlıklara... Yani şu anda AKP’nin ‘kendinden olmayanlara’ yaptığı ne kadar ayrımcılık-zulüm varsa benzerini yaşamış olmasına…Tabii son dönem ‘medeni ölü’ kavramının yaratıcılığı-uygulayıcılığından, Anayasa'nın kimi maddelerinin iktidarın ihtiyaçlarına göre yok sayılmasına geçmiş dönemleri geçen bir durumun yaşandığını da atlamamak gerekiyor.

Hafta sonu okuduğum bir kitap bana günlük tartışmaların dışında yeniden kapsamlı bir düşünme olanağı sağladı; Akademisyen H. Bahadır Türk’ün ‘AKP-101’ isimli İletişim’den çıkan çalışması. Bir kısmı bildiğimiz, kimi unuttuğumuz, partinin-liderin sürecini hem anlatan hem analiz eden satırlar. Dipnotlarla da farklı bir açı sunması, okuru o noktada da araştırma yapmaya teşviği.

Kitaptan bir cümle: "AKP Müslüman bir Gordon Gekko gibidir. Hem itikadın hem hırsın iyi olduğu konusunda en ufak bir kuşkusu yoktur."

Eminim bu satırların okurları Oliver Stone’un ‘Wall Street’ filminde Michael Douglas’ın canlandırdığı Gekko karakterini ve meşhur ‘Açgözlülük iyidir’ sözünü hatırlıyordur. Bu ‘açgözlülük’ hali sadece iyiden iyiye sermaye partisi olan AKP’nin yarattığı-büyüttüğü zenginler için değil, ‘her hal ve karda yönetme isteği-hırsı’ için de düşünülebilir. Bu arada kurulduğu ve haksızca dışlandığı dönem de dahil bir gazeteci olarak yakından izlediğim MÜSİAD’ın gelişme-dönüşme sürecine bakmak yararlı olabilir. Derneğin üyelerinin o günkü arayışları, sorgulamaları ile bugünkü durumları arasında büyük fark var. Derneğin ünlü ‘Homo Economicus’ tanımına (Ekonomik insan anlamına gelir, kapitalizm tartışmalarında değişik yönleriyle ele alınır, sadece kendisi ile ilgili hedefleri olan insan şeklinde kabaca tarif edilir) karşı, ‘Homo İslamicus’u (İş Hayatında İslam İnsanı) tarife çalışan araştırma raporu, farklı görüşlerle ‘din sınırları içinde kalarak’ ticareti ve zenginliği anlatıyor-tartışıyordu.

Pek çok yazar-yazının yer aldığı araştırmada özellikle Mustafa Özel’in ‘Adam zengin olur mu?’ tartışması dikkat çekiciydi. İslam öğretisi içinden örneklerle ‘Sadece dinin kabul etmediği zenginlik meşru değildir’i savunmuştu . Yani ‘Zenginleşebilirsiniz’in yolunu açıyordu. Şu örnekle başlıyordu yazı:

"Maraşlı meczup Zeki, elinden düşürmediği kocaman sopasını her gördüğü topluluğa doğru sallar ve ‘Size bir çift sözüm var, deyivereyim, gidivereyim. Adam zengin olmaz, zengin adam olmaz.'"

Özel, bu anlatının ardından yaptığı yorumda bunun Müslüman Anadolu’nun bilinçaltını ifşa ettiğini, böyle bir düşüncenin yani ‘Adam zengin olmaz’ fikrinin İslami olmayacağını savunuyordu. O araştırma raporundan bugüne 32 yıl geçti. O derneğin üyeleri zengin oldu. Ama ‘zenginliğin yolunun, ölçüsünün tartışıldığı’ o günlerden aralarında devletin hemen tüm kritik işlerini, üstelik çoğunu ihalesiz aldıkları bugünlere geldiler. Şu notu eklememek haksızlık olur. Bu durum şu an ağırlıkla iktidara yakın muhafazakar iş insanları için geçerli ama daha önceki iktidarlar döneminde diğer sermaye grupları için de ‘ayrıcalık’ sağlandığı dönemlere şahit olundu. Yani sermayenin tamamı için zenginliğin ölçüsü tartışılabilir. Buradaki fark kendine ‘dini-ahlaki’ olarak bir ‘üstünlük-fark’ değeri biçenlerin geldiği noktadır.

MÜSİAD’ın yayınladığı aynı yazıda ‘Yoksulluğa sabretmek mi, yoksa zenginliğe şükretmek mi daha hayırlıdır?’ da tartışılmıştı. Bugün bu tartışma, ekonomik krizle boğuşan milyonlara din insanları eliyle ‘yoksulluğun ne büyük bir şans olduğu’ şeklinde anlatılıyor. 50’den fazla sosyal yardım programıyla iktidara bağımlı hale getirilmeye çalışılan yoksul kitlelere, dinin yanında sık sık parti-lider kaybederse ‘yardımların kesileceği hatta ülkenin bölüneceği, sadece Türkiye değil Müslüman dünyanın da kaybedeceği propagandası’ yapılıyor.

Ağırlıkla ‘korku’ ve ‘dini- milli duygularla’ tabanını konsolide etmeye çalışan Erdoğan, bir hikâye ortaya koyuyor mu? Buna ‘hayır’ demek yanlış olur. Onun otoriter-popülist baskıcı rejim inşası-yönetimi dışında kimini gerçekleştiremese de sürekli yenilenen hikâyeleri var. Başörtülü kadınların haklarını kazanmasında önemli bir paya sahip. Şimdi ‘eğer seçimleri kaybederse’ bu hakkın yine gidebileceğini söylüyor. Defalarca değiştirilen ihale sisteminin ortaya çıkardığı Hazine’ye büyük zarar yazan ‘otoyol-köprü-hastane’ projelerinin seçmen kitlesinde bir karşılığı oldu. Toplumun ne kadarı ortaya çıkan zararın-bedelin bugün de yarın da yine toplumun tamamından çıkacağını biliyor-takip ediyor? Ancak Erdoğan inşaat ile yazılan hikâyenin sonuna gelindiğini bir süre önce fark etti. Özellikle genç kitlenin partiden uzaklaştığını da görerek damadı Selçuk Bayraktar’ı bir rol model, teknoloji konusunu gençleri yakalayacak ekonomideki yeni bir hamle aracı olarak kullanmaya başladı. Bunun karşılığı var mı? Bence var. Geçen yıl Ankara’da ziyaret ettiğim Teknofest’ten sonra ‘Selçuk Bayraktar idolü ve Teknofest. Siyasette yeni militer milliyetçi inşa süreci, ekonomide inşaattan savunmaya geçiş’ başlıklı bir yazı yazmıştım.

Genç seçmenin ‘dindar-kindar’ ikilemindense geleceği şekilleyen, teknoloji konusuyla partiye-iktidara yeniden ilgisinin çekilebileceği düşünülmüş ‘aranan yeni hikâye’ kamuoyuna bir süredir aktarılmıştı. Kimilerince ‘uzay turisti’ denilen, uzaya Türkiye’den giden ilk isim Alper Gezeravcı’nın bir kesimde heyecan yarattığı da bir gerçek. Mayıs 2023 seçimleri öncesi il il gezdirilen TOGG da ‘yerli savaş gemisini’ ziyaret etmek için sıra bekleyen insanlar da bu hikâyenin tutmaya başladığını gösteriyor.

Bir yanda derin bir yoksullaşma… Bir yanda depremi yaşayan 11 ilde zorlu kış şartlarında hala çadırda-konteynerde yaşayanlar… Başta İstanbul, deprem bekleyen illerde felaket yaklaşmasına rağmen son derece yavaş hareket edilmesi. Sinan Ateş cinayeti işleneli bir yıl geçmesine rağmen hala iddianame yazılamamış-yazılmamış olması. İpuçlarının gittiği yer ‘Kızmasın’ diye olayın üstüne giden savcının iki ay izne çıkarılması. Yargıda çatışma, Anayasa'ya uyulmaması…

Tüm bunlar yaşanırken Erdoğan’ın hala en yüksek oyu alan lider, partisinin birinci parti çıkması. Kürt siyasetinin önemli isimlerinin yaşanan büyük acılara rağmen hala çözüm için Erdoğan’a bakması. Seçmende inşaatın yarattığı heyecan mı azaldı, tekno milliyetçiliğe ağırlık verilmesi. İhtiyaca göre defalarca kadroların değişmesi, üstelik biriken sorunların faturalarının da bu isimlere bırakılması…Erdoğan bir seçim makinesi… Bitti denilen yerde yeni bir hikâye ile ortaya çıkıyor. Elbette baskıcı rejimin, elinde tuttuğu medyanın topluma yön vermekte-algısını rahat oluşturmasında katkısı var. Ancak muhalefet çok parçalı. Ana muhalefet üç parçalı. Yerel seçimler, daha da önemlisi memleketin geleceği giderek tek bir hikâyenin platosu olmaya doğru gidiyor.

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu.

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

Türkiye yerel seçimlere giderken DEM Parti, bu partiye oy veren Kürt seçmen yeniden “önemli” hale geldi. Çünkü başta İstanbul, oylarıyla yine belirleyici olacaklar

Aslında Özbek arka planda uzunca bir süredir devam eden Galatasaray dahil neredeyse tüm kulüplerin giderek bağımlı hale geldiği iktidar ilişkisini kameralar önünde itiraf etmiş oldu...

Adına ister lig ister cephe diyelim, Türkiye’de (dünyadakine de benzer) hiç eksilmeyen milliyetçi rüzgârın daha sert eseceği, siyasetin şeklini belirleyeceği bir döneme giriliyor

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Homo İslamicus’tan Gordon Gekko’ya, inşaattan tekno milliyetçiliğe geçen, krizlerden her seferinde yeni bir hikâye ile çıkan Erdoğan… - Murat Sabuncu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Homo İslamicus’tan Gordon Gekko’ya, inşaattan tekno milliyetçiliğe geçen, krizlerden her seferinde yeni bir hikâye ile çıkan Erdoğan…

56 1
23.01.2024

Diğer

23 Ocak 2024

Hafize Gaye Erkan’ı konuşuyoruz bir süredir. Merkez Bankası Başkanlığı ile ilgili icraatlarını değil ama… Daha çok annesini, babasını, Sadık Abi’sini, banka içinde yaşandığı iddia edilen aile ilişkileri merkezli kaosu, yakında değişme ihtimalini… Daha önce Şahap Kavcıoğlu’nu, Naci Ağbal’ı ya da Nurettin Nebati’yi, damat Berat Albayrak’ı da değişik gerekçelerle tartışmıştık… Bunların her birinin ortaya koyduğu yönetim performansı kadar, hatta daha çok kişisel-sözel performanslarını, çıkışlarını, kimi ‘komik hallerini…' Ve bir şekilde her birinin gerek iş yaptıkları sürece gerek ‘işleri bittikten sonra’ yaşanan tüm olumsuzlukların ana sorumlusu olarak aralarında iktidarın mensuplarının olduğu ‘ekiplerce’ hedefe konulmalarına şahitlik etmiştik… Korunması gereken bir ‘isim’ ve sürmesi gereken bir ‘dava’ vardı çünkü.

Sadece ekonomide değil. İçişlerinde de… 2023 seçimleri sonrası her gün yeni bir operasyonla ‘ele geçen’ yerli-yabancı mafyanın, suç örgütlerinin yerleşmesinde 21 yıllık iktidarın sorumluluğunun tartışılmaması. Dışişlerinde ‘monşerler’ diye hedef gösterilen pek çok deneyimli diplomatın tasfiye edilerek yerlerine getirilen ‘siyaset kökenli-partiye sadık’ isimlerle, ‘dünyada da bir belirsizlik-yeniden inşa var’ denilerek meşrulaştırılmaya çalışılan her geçen gün daha da büyüyen savrulma, yalnızlaşma… Çöken kurumları, yapıyı konuşmadan ‘merkez’e sürekli değişen ‘günah keçileri’ni yerleştirme. Her şekilde-bir şekilde kazanan Tayyip Erdoğan

Elbette AKP’yi ya da Tayyip Erdoğan’ı iktidara taşıyan, kısmen kalıcılaştıran süreci göz ardı ederek bir değerlendirme yapmak hatalı olur. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren yaratılan-yaratılmaya çalışılan ‘makbul vatandaş’ tanımıyla muhafazakarların ‘ötekileştirilmesinden’, katı laik bakışa, başörtüsü sebebiyle okul-iş-sosyal hayatta dışlanmasına… Medyadan sermaye gruplarına o günkü ‘müesses nizamın etrafında’ kurulan yapılarda yer yer hedef gösterilmesine, yargı eliyle uğradığı haksızlıklara... Yani şu anda AKP’nin ‘kendinden olmayanlara’ yaptığı ne kadar ayrımcılık-zulüm varsa benzerini yaşamış olmasına…Tabii son dönem ‘medeni ölü’ kavramının yaratıcılığı-uygulayıcılığından, Anayasa'nın kimi maddelerinin iktidarın ihtiyaçlarına göre yok sayılmasına geçmiş dönemleri geçen bir durumun yaşandığını da atlamamak gerekiyor.

Hafta sonu okuduğum bir kitap bana günlük tartışmaların dışında yeniden kapsamlı bir düşünme olanağı sağladı; Akademisyen H. Bahadır Türk’ün ‘AKP-101’ isimli İletişim’den çıkan çalışması. Bir kısmı bildiğimiz, kimi unuttuğumuz, partinin-liderin sürecini hem anlatan hem analiz eden satırlar. Dipnotlarla da farklı bir açı sunması, okuru o noktada da araştırma yapmaya teşviği.

Kitaptan bir cümle: "AKP Müslüman bir Gordon Gekko gibidir. Hem itikadın hem hırsın iyi olduğu konusunda en ufak bir kuşkusu yoktur."

Eminim bu satırların okurları Oliver Stone’un ‘Wall Street’ filminde Michael Douglas’ın canlandırdığı Gekko karakterini ve meşhur ‘Açgözlülük iyidir’ sözünü hatırlıyordur. Bu ‘açgözlülük’ hali sadece iyiden iyiye sermaye partisi olan AKP’nin yarattığı-büyüttüğü zenginler için değil, ‘her hal ve karda yönetme isteği-hırsı’ için de düşünülebilir. Bu arada kurulduğu ve haksızca dışlandığı dönem de dahil bir gazeteci olarak yakından izlediğim MÜSİAD’ın gelişme-dönüşme sürecine bakmak yararlı olabilir. Derneğin üyelerinin o günkü arayışları, sorgulamaları ile bugünkü........

© T24


Get it on Google Play