Diğer

26 Aralık 2023

Türkiye yerel seçimlere gidiyor. İktidar tarafından gelen sinyaller seçim yerel de olsa ana söylemin yine ‘güvenlik-beka’ noktasından hareket edeceğini gösteriyor. Öte yandan bu seçim özellikle Kürt seçmen için başka bir anlam taşıyor. Özellikle kayyım atanan yerler açısından. Mart 2019 seçimlerinde HDP; üç büyükşehir, beş il, 45 ilçe, 12 belde belediyesi kazanmıştı. Bunların 59’una kayyım atandı. Üstelik HDP isminin arkasından Yeşil Sol, HEDEP isimleri de geçti şimdi ismi DEM Parti oldu. HDP için açılan kapatma davası Anayasa Mahkemesi’nin önünde. Bu davanın sonucu ile birlikte pek çok isme siyaset yasağı da gelebilir. Öte yandan başta eski eş genel başkanlar Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak olmak üzere 108 isim Kobani davasında yargılanıyor. Oradan da kısa bir süre sonra karar çıkması bekleniyor. Öte yandan kaybedilen canlar her geçen gün konuşmayı zorluyor.

Böyle bir ortamda Türkiye siyasetinin önemli isimlerinden birinden, barış için, birlikte yaşam çaba sarf eden Ahmet Türk ile ilgili yeni bir gelişme oldu. Kendisi Mardin’den yeniden belediye başkan aday adayı oldu. 2014’te Mardin, büyükşehir olduğunda aday olmuş, kazanmıştı. 2016’da yerine kayyım atandı. 2019’da tekrar aday oldu, yine görevden alındı.

Ahmet Türk’e adaylık sürecini sordum. Şöyle yanıt verdi:

"Ben iki kez Mardin Büyükşehir Belediye başkanı oldum, halkın iradesiyle, halkın desteğiyle. İkisinde de halkın iradesine ipotek konuldu. Belediyelere kayyım atandı. Bu haksızlığa, anti demokratik uygulamaya karşı yeniden aday oldum. Bakalım bundan sonra da nasıl bir süreç başlayacak, tekrar o süreci hem yaşamak hem de görmek için tekrar aday oldum. Tabii halktan da talepler vardı aday olmam konusunda. Sonuçta yerel yönetimlerin demokrasi açısından çok önemli olduğu gerçeği var. Eğer yereller demokratik bir şekilde yönetilmezse, yerel yönetimler eğer engellenirse, o ülkede demokrasiden söz etmek mümkün değil.

Şimdi bu hükümetin, bu politikanın yüzünün daha açık bir şekilde ortaya çıkması için bir daha aday oldum. Açıkçası durum bu. İnanıyorum ki halkımız da bu kayyım atamalarına karşı halk iradesine ipotek konulmasına karşı gereken cevabı verecektir. Sonuçta bir demokrasi mücadelesi içindeyiz, bu ülkede demokrasinin kalıcı hale gelmesi için, demokratik bir Türkiye'nin oluşması için uzun yıllardır mücadele ediyoruz. Çünkü bu ülkede demokrasiye, özgürlüklere, barışa ihtiyaç var. Bizim amacımız sadece siyaset yaparken demokratik bir ülkenin oluşması, halkların demokratik değerler etrafında buluşması konusunda bir mücadeledir. Yoksa makam için, mevki için de bu mücadeleyi yapmıyoruz açıkçası. Yani geleceğimiz için, halkın özgürlüğü için, halkın demokrasiye kavuşması için bir mücadeledir. Gücümüz yettiğince bunu sürdürmek gerekiyor. Şu anda da bu mücadeleye hazır olduğumu ifade etmek istiyorum. Bunun için de umarım adayım."

Ahmet Türk’e adaylık konusunun nasıl geliştiğini sordum, "Parti mi teklif etti, yoksa kendisi mi aday adayı oldu?" Şöyle dedi:

"Açıkçası bu konuda talebim oldu. Parti de bunu değerlendirecek tabii ki. Yani şu anda aday adayıyız, onu söyleyelim. Bunun değerlendirmesini elbette ki halk da, parti de yapacaktır."

Ve tabii Kobani davası. Artık sona geliniyor. Ahmet Türk’e bu davayı soruyorum:

"Kobani davası aslında bir siyasi karardır. Yani burada dava konusu olacak bir durum yok. Yani elbette ki halkımız, bizler Kobani’nin IŞİD tarafından işgaline karşı bir tepki gösterdik. Bunun ötesinde bir şey yok. Bütün dünyanın IŞİD’in bu zulmüne karşı hareket etmesini, bunu görmesini istedik. Burada IŞİD’e karşı halkın bir tepkisi var. O dönemde de ben belediye başkanıydım zaten. Tabii bilindiğimiz için bu davaya da ilave edildik. Sonucunu bilemiyoruz, tabii ki hukuka uygun bir yaklaşım ortaya çıkarsa, Kobani davasının beraatla sonuçlanması lazım ama elbette ki biliyoruz ki bugün ülkede yargı bağımsız değil. Yargı iktidarın, hükümetin etkisi altında. Yani kararın nasıl çıkacağını artık sizler de tahmin ediyorsunuz diye düşünüyorum."

Ahmet Türk’e dünkü duruşmada partinin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın ‘Toprağa verilen 12 asker benim kardeşimdir’ cümlesi için ne düşündüğünü soruyorum:

"Bu ülkede insanların, halkların kucaklaşmasının mücadelesini veriyoruz. Her insan bizim kardeşimizdir, her genç bizim gencimizdir. Elbette ki silahların susması, çatışmaların olmaması, ölümün olmaması konusunda bugüne kadar hep düşüncelerimizi ortaya koyduk. Elbette ki bu ölümlere karşı her zaman üzüntümüzü ifade ettik. Bugün de aynı şekilde üzüntümüzü ifade ediyoruz."

Gelelim iktidar kanadından ve MHP’den gelen tepkilere. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM milletvekilleri konuşurken genel kurulda kalmama tavrına. Ahmet Türk sürecin Kürtler ve partisi açısından zor olacağını düşünüyor mu?

"Tabii ki rahat bir süreç değil. Bizler açısından, Türkiye'nin geleceği açısından rahat bir süreç değil. Bu sürecin sona ermesi konusunda aslında herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Çünkü Kürtler ve Türklerin bin yıllık bir geçmişleri var. Eğer kucaklayıcı bir politika olursa, bütün bu ölümler, çatışmalar, gerginlikler veyahut ayrıştırıcı politikalar sona erer diye düşünüyorum. Ben şuna inanıyorum, Türkiye, Kürtleri kucaklayıcı bir politika izleseydi, bugün Ortadoğu'nun ve dünyanın en güçlü ülkelerinden biri haline gelirdi. Ama habire bir korku yaşandı, Kürtleri potansiyel tehlike gören bir anlayış ortaya çıktı. Bunun yanlış olduğunu bir türlü anlatamadık."

Peki aday gösterilir, kazanır ve üçüncü kez kayyım atanırsa? Şöyle diyor:

"Üçüncü kez böyle bir şey olursa, artık ülkede demokrasiden söz etmek tamamen imkansız hale gelir. Ama her şeye de hazırlıklı olmak lazım yani. Artık nasıl bir siyaset izlenir, nasıl bir gelişmeler olur, onu hep birlikte göreceğiz. Ama tabii ki bu ihtimalleri de aslında göz ardı etmiyoruz."

Nasıl bir seçim kampanyası yürütecek?

"Elbette ki kayyım atamaları ile halk iradesine ipotek konulduğunu ifade edeceğiz. Ayrıca yerel yönetimlerin güçlü olmasının, Türkiye'nin barışına katkı sunacağına inanıyoruz. Sonuç olarak bu ülkenin demokratikleşmesi, halkların özgürleşmesi konusundaki mücadelemiz için bugün de varız, hep olacağız ve bunun mesajlarını vereceğiz."

Ahmet Türk’ün söyledikleri böyle. Zor zamanda barışı dile getirmek, bunun için çaba sarf etmek önemli. Bakalım önümüzdeki günler ne gösterecek…

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu.

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

"Kimse uluslararası ticaret hukukundan bahsedip iktidarın İsrail konusunda acizliğini örtmeye çalışmasın. ABD ve AB ülkeleri nükleer programı dolayısıyla Ukrayna savaşı dolayısıyla Rusya’ya ambargo uygularken bu hukuk geçerli değil mi?"

Kemal Derviş, ABD’den geldiğinde Merkez Bankası başkanlığını reddedip bakan olmuş, oradan siyasete geçmişti. Hafize Gaye Erkan; Merkez Bankası Başkanlığı'ndan başladı; bakanlığa, siyasete doğru yol alacak gibi gözüküyor

"Boğaziçi Üniversitesi'nin bir türlü ele geçiremediğiniz iki önemli noktası var: İtibarı ve haysiyeti"

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Mardin’den üçüncü kez aday olan Ahmet Türk: Türkiye, Kürtleri kucaklayıcı bir politika izleseydi, bugün Ortadoğu'nun ve dünyanın en güçlü ülkelerinden biri haline gelirdi - Murat Sabuncu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Mardin’den üçüncü kez aday olan Ahmet Türk: Türkiye, Kürtleri kucaklayıcı bir politika izleseydi, bugün Ortadoğu'nun ve dünyanın en güçlü ülkelerinden biri haline gelirdi

35 1
26.12.2023

Diğer

26 Aralık 2023

Türkiye yerel seçimlere gidiyor. İktidar tarafından gelen sinyaller seçim yerel de olsa ana söylemin yine ‘güvenlik-beka’ noktasından hareket edeceğini gösteriyor. Öte yandan bu seçim özellikle Kürt seçmen için başka bir anlam taşıyor. Özellikle kayyım atanan yerler açısından. Mart 2019 seçimlerinde HDP; üç büyükşehir, beş il, 45 ilçe, 12 belde belediyesi kazanmıştı. Bunların 59’una kayyım atandı. Üstelik HDP isminin arkasından Yeşil Sol, HEDEP isimleri de geçti şimdi ismi DEM Parti oldu. HDP için açılan kapatma davası Anayasa Mahkemesi’nin önünde. Bu davanın sonucu ile birlikte pek çok isme siyaset yasağı da gelebilir. Öte yandan başta eski eş genel başkanlar Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak olmak üzere 108 isim Kobani davasında yargılanıyor. Oradan da kısa bir süre sonra karar çıkması bekleniyor. Öte yandan kaybedilen canlar her geçen gün konuşmayı zorluyor.

Böyle bir ortamda Türkiye siyasetinin önemli isimlerinden birinden, barış için, birlikte yaşam çaba sarf eden Ahmet Türk ile ilgili yeni bir gelişme oldu. Kendisi Mardin’den yeniden belediye başkan aday adayı oldu. 2014’te Mardin, büyükşehir olduğunda aday olmuş, kazanmıştı. 2016’da yerine kayyım atandı. 2019’da tekrar aday oldu, yine görevden alındı.

Ahmet Türk’e adaylık sürecini sordum. Şöyle yanıt verdi:

"Ben iki kez Mardin Büyükşehir Belediye başkanı oldum, halkın iradesiyle, halkın desteğiyle. İkisinde de halkın iradesine ipotek konuldu. Belediyelere kayyım atandı. Bu haksızlığa, anti demokratik uygulamaya karşı yeniden aday oldum. Bakalım bundan sonra da nasıl bir süreç başlayacak, tekrar o süreci hem yaşamak hem de görmek için tekrar aday oldum. Tabii halktan da talepler vardı aday olmam konusunda. Sonuçta yerel yönetimlerin demokrasi açısından çok önemli olduğu gerçeği var. Eğer yereller demokratik bir şekilde yönetilmezse, yerel yönetimler eğer engellenirse, o ülkede demokrasiden söz etmek mümkün değil.

Şimdi bu hükümetin, bu politikanın yüzünün daha açık bir şekilde ortaya çıkması için bir daha aday oldum. Açıkçası durum bu. İnanıyorum ki halkımız da bu kayyım atamalarına karşı halk iradesine ipotek konulmasına karşı gereken cevabı verecektir. Sonuçta bir demokrasi mücadelesi içindeyiz, bu ülkede demokrasinin kalıcı hale gelmesi için, demokratik bir Türkiye'nin oluşması için uzun yıllardır mücadele ediyoruz. Çünkü bu ülkede demokrasiye, özgürlüklere, barışa ihtiyaç var. Bizim amacımız sadece siyaset yaparken demokratik bir ülkenin oluşması, halkların demokratik değerler etrafında buluşması konusunda bir mücadeledir. Yoksa makam için, mevki için de bu mücadeleyi yapmıyoruz açıkçası. Yani geleceğimiz için, halkın özgürlüğü için, halkın demokrasiye kavuşması için bir mücadeledir. Gücümüz........

© T24


Get it on Google Play