Diğer

26 Şubat 2024

İzlediğim bir panel ve okuduğum bir makaleden bahsetmek istiyorum yazıda. Önce makale. İktisat ve Toplum Dergisi’nin Aralık 2023’te 158. sayısında yayınlanan, saygın akademisyenler; Erinç Yeldan, Ahmet Haşim Köse ve Korkut Boratav’ın çalışması. Başlığı “Türkiye’de Derinleşen Yapısal Kriz Eğilimi ve Kâr İtilimli Enflasyonun Dinamikleri.” Yazının içeriği, ‘motivasyonu’ Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ücretleri enflasyonun temel nedeni göstermesi.

Yazıda, bir yandan AKP döneminde özellikle son sekiz yılda, en büyük ve ikinci 500 sanayi firmasındaki yüksek kâr artışları ortaya konuyor. Firma kârlarının üretici fiyatlarının da üzerinde arttığı gösteriliyor. Öte yandan aynı dönemde (2016 yılının ilk çeyreği başlangıç kabul edilerek) ücretlerin toplam gelir içindeki payının yüzde 32,1’den, 2022 yılının son çeyreğinde yüzde 24,2’ye gerilediği belirtiliyor. Buradan da “işçi sınıfı ağır bir bölüşüm şoku içindedir” tespiti yapılıyor. Ayrıca IMF’in düzenli olarak yenilediği ve Ekim 2023 World Economic Outlook veri tabanında yer verdiği Türkiye bölümünde 2028’de “yüzde 3,2 büyüme ve yüzde 37,4 enflasyon” tahminlerine atıf yapılıyor. Türkiye IMF’nin 2028 için yaptığı tahminlerde 190 ülke içinde Sudan’ın ardından en yüksek enflasyon beklenen ikinci ülke.

Makale şu tespitle bitiyor:

“Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına ağır bir bölüşüm şoku, toplumsal bunalım ve kronik dış bağımlılık içinde giriyoruz. Ekonomi yönetimi, uluslararası finans kapitalin güveneceği bir ekibe devredildi. Mart 2024 seçimleri, enflasyon hedeflemesine tam dönüşü engellemektedir. Orta Vadeli Program bu uyumsuzluğu yansıtan bir belgedir. Mart 2024 sonrasında küreselleşmeci neoliberalizme katıksız dönüş gündemdedir.”

Gelelim katıldığım panele ve orada dinlediklerime. Koç Üniversitesi ve TÜSİAD ortaklığı ile oluşturulan Ekonomik Araştırma Forumu’nun toplantısına. Prof. Dr. Selva Demiralp, Prof. Dr. Hakan Kara, Murat Üçer ve TÜSİAD Baş ekonomisti Gizem Öztok Altınsaç konuştu. Hakan Kara, “2023 seçimleri sonrası ekonomi politikalarında yaşanan dönüşümün ödemeler dengesi krizi riskini azalttığını” söyledi.

Murat Üçer, “Enflasyonun önümüzdeki iki yıl boyunca Merkez Bankası tahminlerinde olduğu gibi tek haneye inip inmeyeceğini” tartıştı. Onun beklentisi 1990’larda olduğu gibi, “Örneğin bir bant içinde yüzde 30-50 arasında katılık gösterme olasılığının yüksek olduğu…”

Selva Demiralp’in söylediklerine gelince. Şöyle diyor:

“Merkez Bankası’na ne kadar bir alan tanındı; biz bunları bilemiyoruz. Geçmişte çok sık şekilde değişen Merkez Bankası başkanları, Cumhurbaşkanımızın faiz konusunda tercihleri, basına yansımış demeçleri… Dolayısıyla bilemiyorum… Merkez Bankası gerçekten, ‘Aylık mevsimsellikten arındırılmış enflasyon yüzde 3’lerin üstünde devam ederse birkaç ay arka arkaya, yüzde 36’ya gelmem için şu kadar faiz arttırmam gerekir’ deyip de onu yapabilecek mi? İlave olarak maliye politikası ne kadar Merkez Bankası’nı destekleyebilecek? Mesela halen iletişim çok net değil. Merkez Bankası’nın bazı rahatsızlıklarını hissedebiliyoruz. Belki FED’vari bir şeffaflık beklememek lazım ama ideal senaryo bence Merkez Bankası’nın, ‘Benim bu hedefime gelebilmem için altta yatan büyüme rakamının da şu olması gerekiyor’u çok net söyleyebilmesi lazım. Bizde bayağı onun üstü kapalı.”

Toplantıdaki konuşmacıların tamamı “Merkez Bankası’nın adım atmak için seçimin geçmesini beklediği” konusunda birleşti. Bu konuda en net tespiti Demiralp yaptı: “Bağımsız bir Merkez Bankası’nın seçimi beklemesi, seçim takvimine göre hareket etmesi bir oksimorondur.”

Bitirirken…

Birbirlerinden farklı ekollerdeki ekonomistler, akademisyenler hatta işi insanları, sendikacılar… Belki az sayıda siyasetçi… Aynı fotoğrafa bakıp benzer şeyler söylüyor. Birincisi, enflasyon bu sene tahminlerden, yani yüzde 36’dan yüksek çıkacak. Yüzde 50 belki biraz daha üzerinde. Ne yazık ki ‘yapışkan hale gelecek’ ve IMF’nin tahminine göre 2028’de bile yüzde 30’un üzerinde olacak. Enflasyonu aşağı çekmek için büyümede biraz frene basmak gerekebilecek. Yani 21 yıllık iktidar tüm uyarılara rağmen dünyada daha önce denenmemiş ‘bir ekonomi yoluna’ saptığı için, memleketin burada yaşayan insanları uzun yıllar yoksulluk içinde yaşayacak. Elbette bu yoksulluğu toplumun dezavantajlı kesimleri, orta sınıfı, yoksulları daha ağır hissedecek. Acı reçetenin etkilerini azaltacak politikalar merkezi yönetim kadar yerel yöneticilerin de gündeminde olacak-olmalı. Sosyal yardımlar, bunların adil şekilde dağıtılması bu anlamda önemli. Başta İstanbul; süt dağıtımından öğrenci burslarına; her alanda yoksullukla mücadele seçmen için en önde gelen konulardan. Tabii bunun başka bir siyaset diline de ihtiyacı var. 31 Mart kritik bir seçim.

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu.

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

"Kışanak: Kutuplaştırma siyasetinin en önemli malzemesi gerçeğe aykırı olarak yaratılan 'bölünme' korkusuydu. Benim Ankara adaylığıma biraz da bu pencereden bakmak gerekir. Ortak vatanda özgür ve eşit bir gelecek aramamızın politik duruşudur"

Şimdi Hatay gibi simgesel bir yerde kamuoyu tepkisine rağmen Lütfü Savaş'ı yeniden aday gösteriyor. Deprem bekleyen İstanbul'da, adı bu konuda yaptığı çalışmalarla halkın hafızasına kazınan Mahruki'yi Beşiktaş'ta yok sayıyor

Kürt sorununa mesafeli, bu konuda iddialı fikir-tavır koyamayan bir sol partinin geleceği nasıl olur bilemiyorum. TİP, yakından izlenmesi gereken bir arayış içinde…

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Yoksullukla mücadelede yerel yönetimlerin önemi artıyor, başta İstanbul'da bu konu önde olacak - Murat Sabuncu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yoksullukla mücadelede yerel yönetimlerin önemi artıyor, başta İstanbul'da bu konu önde olacak

31 0
26.02.2024

Diğer

26 Şubat 2024

İzlediğim bir panel ve okuduğum bir makaleden bahsetmek istiyorum yazıda. Önce makale. İktisat ve Toplum Dergisi’nin Aralık 2023’te 158. sayısında yayınlanan, saygın akademisyenler; Erinç Yeldan, Ahmet Haşim Köse ve Korkut Boratav’ın çalışması. Başlığı “Türkiye’de Derinleşen Yapısal Kriz Eğilimi ve Kâr İtilimli Enflasyonun Dinamikleri.” Yazının içeriği, ‘motivasyonu’ Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ücretleri enflasyonun temel nedeni göstermesi.

Yazıda, bir yandan AKP döneminde özellikle son sekiz yılda, en büyük ve ikinci 500 sanayi firmasındaki yüksek kâr artışları ortaya konuyor. Firma kârlarının üretici fiyatlarının da üzerinde arttığı gösteriliyor. Öte yandan aynı dönemde (2016 yılının ilk çeyreği başlangıç kabul edilerek) ücretlerin toplam gelir içindeki payının yüzde 32,1’den, 2022 yılının son çeyreğinde yüzde 24,2’ye gerilediği belirtiliyor. Buradan da “işçi sınıfı ağır bir bölüşüm şoku içindedir” tespiti yapılıyor. Ayrıca IMF’in düzenli olarak yenilediği ve Ekim 2023 World Economic Outlook veri tabanında yer verdiği Türkiye bölümünde 2028’de “yüzde 3,2 büyüme ve yüzde 37,4 enflasyon” tahminlerine atıf yapılıyor. Türkiye IMF’nin 2028 için yaptığı tahminlerde 190 ülke içinde Sudan’ın ardından en yüksek enflasyon beklenen ikinci ülke.

Makale şu tespitle bitiyor:

“Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına ağır bir bölüşüm şoku, toplumsal bunalım ve kronik dış bağımlılık içinde giriyoruz. Ekonomi yönetimi, uluslararası finans kapitalin güveneceği bir ekibe devredildi. Mart 2024 seçimleri, enflasyon hedeflemesine tam dönüşü engellemektedir. Orta Vadeli Program bu uyumsuzluğu yansıtan bir belgedir. Mart 2024 sonrasında küreselleşmeci neoliberalizme katıksız dönüş gündemdedir.”

Gelelim katıldığım panele ve orada dinlediklerime. Koç Üniversitesi ve TÜSİAD ortaklığı ile oluşturulan Ekonomik Araştırma Forumu’nun toplantısına. Prof. Dr. Selva Demiralp, Prof. Dr. Hakan Kara, Murat Üçer ve TÜSİAD Baş ekonomisti Gizem Öztok Altınsaç konuştu. Hakan Kara, “2023 seçimleri sonrası ekonomi politikalarında yaşanan dönüşümün ödemeler dengesi krizi riskini azalttığını” söyledi.

Murat Üçer,........

© T24


Get it on Google Play