Diğer

11 Ocak 2024

3CD. Bu kısaltma, güncel hukuk dilinde "Yargıtay'ın Üçüncü Ceza Dairesi" anlamına geliyor.

Yargıtay'da Ceza Daireleri 22.'ye kadar gidiyor ama bugünlerde "3." öne çıkmış durumda. Eskiden, 12 Eylül döneminde, 9CD böyleydi. Böyle, yani arkasında derin bir siyasi hayalet sezilen daire. 3CD ek olarak, apaçık olanı yoruma açık saymaya kalkışmasıyla da ün kazandı ve yanı sıra Anayasa'ya ve Anayasa Mahkemesi'ne karşı mücadeleye girişti.

Konunun odağında Hatay Milletvekili Can Atalay'ın haksız yere hapiste tutulması var. Can Atalay esasen ifade özgürlüğü ihlal edilerek atılmış hapse. Atılmayan mı var, demeyiniz. Atalay, hapisteyken milletvekili seçilmiş, avukatları eliyle Meclis'ten mazbatasını da almış, dolayısıyla derhal serbest bırakılması gerekiyorken, o gün bugün bir türlü bırakılmamış.

Bırakılmamasının görünürdeki sorumlusu 3CD. Bu yargı makamı, dava dosyası AYM'ye kadar gidip oradan Atalay'ın hakları ihlal edilmiştir kararı çıktığı halde, hak ihlaline devamda ısrarlı. Hem de AYM'nin bir değil, eski ve yeni birkaç kararına rağmen, ve sonuncusu oybirliğiyle olmak üzere.

Mesele önce bazı siyasiler ve 3CD tarafından kamuoyuna bir "yetki uyuşmazlığı" gibi sunulmaya çalışıldı. Oysa Anayasa'nın nihaî olarak yetkiyi AYM'ye verdiği apaçıktı. İşte yürürlükteki Anayasa'nın ilgili maddeleri olan 153. ve 158'in son paragrafları:

Madde 153

"Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar."

Madde 158

"Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır."

Bu iki önerme de, dilbilimin "çokanlamlı (polysemic)" dediği türden değildir. Gerek sözcük, gerekse sözdizimi bakımlarından tekanlamlıdır (monosemic). Dolayısıyla, felsefedeki anlamıyla "apaçık"tır ve yoruma açık değildir. Oysa 3CD, bu iki Anayasa maddesine itibar etmeyerek AYM'nin yetkisine ısrarla karşı çıktı ve giderek kendisini hukuk ile "siyaset" arasında belirleyici bir çekişmenin sahnesine dönüştürmüş oldu.

Denecektir ki yargı organları kararlarıyla konuşur. Evet, 3CD ve AYM de öyle yapıyor ama, 3CD'nin kararları ve söylemi, başta hukukçular olmak üzere herkeste şok etkisi yaratıyor. Rıza Türmen ve Turgut Kazan başta olmak üzere en saygın hukukçular yazılarıyla bizleri aydınlattılar. İstanbul Barosu avukatlarının 9 Ocak Salı günü yaptıkları açıklama, 3CD'nin hem AYM'ye hem de Anayasa'ya ters düştüğünü, hatta kendi kurumu olan Yargıtay'ın ve bizzat kendi dairesinin önceki kararlarına karşı mücadeleye girişmiş olduğunu gösteriyor. Bu açıklamaya göre, Yargıtay Ceza Genel Kurulu 28.04.2015 tarihli kararında, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararların yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağını açık bir biçimde dile getirmiştir.

Yine Yargıtay 3. Ceza Dairesi 04.04.2023 tarihli kararında ve benzer pek çok kararında 'Anayasa Mahkemesinin Daireyi de bağlayan kararları doğrultusunda' ifadesiyle Anayasa Mahkemesi kararlarının bütün yargı organları gibi Yargıtay dairelerini de bağlayacağını açıkça belirtmiştir.

Demek 3CD, Hatay Milletvekili Can Atalay davasına kadar AYM kararlarının bağlayıcılığı konusunda Anayasa'ya gereken saygıyı -herhalde genellikle- gösterdiği halde, o tarihte başına her ne geldiyse, önermelerini tam ters yöne, karşı çıkma yönüne çevirmeyi göze almıştır...

Tarihin bir ironisi olarak son zamanlarda, mevcut erdemleri korumak kaygısı esasen devrimsel değişimlerden yana olan kimselerle kuruluşlara düşüyor. Kendine "muhafazakâr" diyen iktidar bloğu ise bazı yerleşik erdemleri yok etmek çabası içinde, standart dile sırtını dönüyor.

Ve bizim toplumun her köşesi bir başka yankı odası olduğundan, konuyu ne kadar işlesek azdır sevgili Nâzım. Dediğiniz gibi, yüreklerin kulakları sağır! Umarım Büyük Millet Meclisi hukukun üstünlüğü ilkemizi kurtaracak bir hamle yapmayı başarır.

Devlet üç ayaklı bir sacayağıdır, Mülkiye'de öyle öğrenmiştik: yasama, yürütme ve yargı. Yani Meclis, hükümet ve mahkemeler. Yargı ayağının zayıflatılması, adaletin boyunduruk altına alınması halinde geriye iki ayaklı bir sacayağı kalacaktır! Hatta iki ayaklı bile değil, "cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde" yasama da zayıflatılmış olduğuna göre, tek ayak üstünde bir denge...

Evet, sorumluluk saati gerçekten geldi çattı.

Çalışmaları dil üzerinde yoğunlaşan Necmiye Alpay 1946 yılında doğdu. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi.

1978'de Paris-Nanterre Üniversitesi'nden uluslararası iktisat alanında doktora derecesi aldı. Mülkiye'deki öğretim üyeliği 12 Eylül 1980 darbesi ile başlayan süreçte sona erdi. İzleyen yıllarda akademide 'Türkçe' ve 'Yaratıcı Yazarlık' alanlarında dersler verdi.

2011 yılından itibaren uzun süre Radikal gazetesinde Dil Meseleleri üzerine yazdı. 2016 yılında İsviçre'nin Almanca PEN Merkezi tarafından onur üyeliğine seçildi.

Kitapları

- Türkçe Sorunları Kılavuzu (Metis Yayınları)

- Dilimiz, Dillerimiz / Uygulama Üzerine Yazılar (Metis Yayınları)

- Dil Meseleleri / Uygulama Üzerine Yazılar II (Metis Yayınları)

- Yaklaşma Çabası (Kanat Yayınları)

- Beklediler Gitmedik (Edebi Şeyler Yayıncılık)

Çevirileri

- Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur), Metis Yay.

- Kültür ve Emperyalizm (Edward Said, Hil Yayınları)

- Tarihsel Kapitalizm (I. Wallerstein, Metis Yayınları)


- Aydın Kesimi Üstüne (Vladimir İ. Lenin, Başak Yayınları)


- Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları (Madeline C. Zilfi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları)


- Şiddet ve Kutsal (Rene Girard, (Kanat Yayınları)- Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur, Metis Yayınları)


- Bilge Sokrates'in Ölümü (Jean Paul Mongin, Metis Yayınları / Küçük Filozoflar Dizisi)


- Martin Heidegger'in Böceği (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)


- Diyojen Köpek Adam (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)

Banksy'nin trafik levhası sanatçının yıkık duvarlarda anlam hamleleri yarattığı Ukrayna ile ne kadar iç içeyse, Nurcan Gündoğan’ın tankları da hem Putin'in Ukrayna'ya hem de Netanyahu'nun Gazze'ye saldırılarıyla o kadar doğrudan bağlantılı

Ülkemizin dil alanındaki gerçeklikleri baskı altında tutulageldi. Dilbilim ve toplumdilbilim disiplinleri de bu baskılardan payını aldı. “Anadili” kavramı unutturuldu ve sonuçta bilimsel temelden uzak, standart öğrenci varsayımına dayalı bir eğitim sistemi oluştu

Bugün Millet İttifakı'nın resmen sona ermiş olması Demokrasi ittifakının sona erdiği anlamına gelmiyor. Yola çok daha güçlü deneyimlerle devam etmemiz gerektiği ve devam edebileceğimiz anlamına geliyor. Kılıçdaroğlu'nun bu yolda elinden geleni yapacağı kanısındayım

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Apaçıklık ve yoruma açıklık - Necmiye Alpay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Apaçıklık ve yoruma açıklık

9 0
11.01.2024

Diğer

11 Ocak 2024

3CD. Bu kısaltma, güncel hukuk dilinde "Yargıtay'ın Üçüncü Ceza Dairesi" anlamına geliyor.

Yargıtay'da Ceza Daireleri 22.'ye kadar gidiyor ama bugünlerde "3." öne çıkmış durumda. Eskiden, 12 Eylül döneminde, 9CD böyleydi. Böyle, yani arkasında derin bir siyasi hayalet sezilen daire. 3CD ek olarak, apaçık olanı yoruma açık saymaya kalkışmasıyla da ün kazandı ve yanı sıra Anayasa'ya ve Anayasa Mahkemesi'ne karşı mücadeleye girişti.

Konunun odağında Hatay Milletvekili Can Atalay'ın haksız yere hapiste tutulması var. Can Atalay esasen ifade özgürlüğü ihlal edilerek atılmış hapse. Atılmayan mı var, demeyiniz. Atalay, hapisteyken milletvekili seçilmiş, avukatları eliyle Meclis'ten mazbatasını da almış, dolayısıyla derhal serbest bırakılması gerekiyorken, o gün bugün bir türlü bırakılmamış.

Bırakılmamasının görünürdeki sorumlusu 3CD. Bu yargı makamı, dava dosyası AYM'ye kadar gidip oradan Atalay'ın hakları ihlal edilmiştir kararı çıktığı halde, hak ihlaline devamda ısrarlı. Hem de AYM'nin bir değil, eski ve yeni birkaç kararına rağmen, ve sonuncusu oybirliğiyle olmak üzere.

Mesele önce bazı siyasiler ve 3CD tarafından kamuoyuna bir "yetki uyuşmazlığı" gibi sunulmaya çalışıldı. Oysa Anayasa'nın nihaî olarak yetkiyi AYM'ye verdiği apaçıktı. İşte yürürlükteki Anayasa'nın ilgili maddeleri olan 153. ve 158'in son paragrafları:

Madde 153

"Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar."

Madde 158

"Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır."

Bu iki önerme de, dilbilimin "çokanlamlı (polysemic)" dediği türden değildir. Gerek sözcük, gerekse sözdizimi bakımlarından tekanlamlıdır (monosemic). Dolayısıyla, felsefedeki anlamıyla "apaçık"tır ve yoruma açık değildir. Oysa 3CD, bu iki Anayasa maddesine itibar etmeyerek AYM'nin yetkisine ısrarla karşı çıktı ve giderek kendisini hukuk ile "siyaset" arasında belirleyici bir çekişmenin sahnesine dönüştürmüş oldu.

Denecektir ki yargı organları kararlarıyla konuşur. Evet, 3CD ve AYM de öyle yapıyor ama, 3CD'nin kararları ve söylemi, başta hukukçular olmak üzere herkeste........

© T24


Get it on Google Play