Diğer

T24 Haftalık Yazarı

10 Aralık 2023

Türkiye İzcilik Federasyonu'nun her faaliyeti, AK Parti döneminde siyaset ve ticaretin birlikte seyrettiği kurumlardan biri haline geldiğinin altını biraz daha kalın çizgilerle çiziyor. Geçenlerde DW Türkçe Türkiye İzcilik Federasyonu'nun (TİF) Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ile imzaladığı protokolden sonra yaşanan değişim üzerine bir haber yaptı. Haberde Türkiye İzcilik Federasyonu Başkanı Hasan Dinçer Subaşı, kamplardaki DİB görevlilerinin verdiği eğitim konusunda sorulan soruya, "…Ha bu arada 'Allah vardır,' diyebilir, 'çocuklar ibadet etmelisiniz,' diye nasihat edebilirler. Bunların hiçbir sakıncası yok. Avrupa'da birçok izci lideri papazdır. Neden benim din adamlarım yapmasın ki," diyor ve ekliyordu: "Oh da ne güzel yapıyorlar!" Süleyman Soylu İçişleri Bakanlığı'ndan ayrılsa da mecliste HDP milletvekillerine dönerek çektiği "oh… oh…" daha uzun süre benzerlerini etkilemeye devam edeceğe benziyor.

Camadan düğüm nasıl atılır, taşların yosunlu tarafına bakarak kuzeyi nasıl bulursunuz, iyilik yap iyilik bul, çevreni temiz tut, düdük makarnadan nasıl yaka iğnesi yapılır (kardeşim kamptan elinde o yaka iğnesi ile döndüğünde melek annem bir yıl o iğneyi tayyörünün yakasından çıkarmamıştı) çalışmaları izcilikte çok geride kalmış anlaşılan.

İzciliğin Osmanlı İmparatorluğu'ndan cumhuriyete geçişte yeniden ele alınması tartışmalarında en fazla dikkatimi çeken konuşmalar, 1945 yılı Beden Terbiyesi Bütçesi sırasında yapılanlar. Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel yeni dönem izcilik faaliyetlerini anlatırken, 1938'de oybirliğiyle çıkan Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü kanunun özünde demokrat bir kanun olmasına rağmen uygulamada öyle olamadığından yakınır. Yücel, "Fakat bunun tatbiki böyle demokrat espride olmadı. Tercüme edilmiş talimatlar ve o talimatları yaptırmak için teşkilâta gönderirken yazılmış olan tamimler dosyalarında mevcuttur," diye yakınıyordu. Yücel, izcilik faaliyetlerini kastederek, "Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü'nün tercüme ettirdiği talimatlar ve verdiği emirler paramiliter bir gençlik teşkilâtını istihdaf (amaçlıyordu) ediyordu," deyince salondan homurtular yükselir. Konya Milletvekili Dr. Osman Şevki Uludağ, "Ne demek o?" diye sorunca, Yücel, sözlüğe bakmasını söyler. Uludağ, salonda sözlük olmadığını söyler. Muhtemelen tartışmanın uzamaması için Yücel, "Bendeniz burada hocalık etmiyorum. Yukarıda kütüphane vardır, bakabilirsiniz. Bunun manası şu idi: Okul dışarısında bulunan gençliği bir teşkilâta bağlamak, metodu yukarıdan aşağıya gelen bir nevi askerî bir teşkilâta bağlamak. (…)" Her ne kadar Yücel izcilik faaliyetlerini, askeri disiplin içinde yarı asker çocuklar yetiştirmenin dışında bir faaliyet olarak geliştirmeyi hedeflemektedir.

12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar iktidarda kim varsa onun meşrebince yönetilmesine rağmen pek de dikkate alınmayan izcilik faaliyetleri, 12 Eylül paşaları tarafından da yeterince militer ve verimli bir alan olarak görülmediğinden olsa gerek hiç üzerinde durulmaz. Ta ki, AK Parti dönemine kadar. Malum, 2020 yılında Millî Eğitim Bakanlığı ile TİF arasında imzalanan izciliğin okullarda yayılmasını amaçlayan protokol, 2021 başında bakanlık tarafından lağvedilmiş, 2021'de de DİB ile TİF arasında bir iş birliği protokolü imzalanmıştı. Bu değişimin nedenini kimse bilmiyor ama tahminim, "devleti şirket gibi yönetme" mantığının bunda etkili olduğu. Protokol 2021'de imzalansa da görünen o ki, DİB bu projeye daha iki yıl öncesinden hazırdı. DİB, 2019'da 130 imam, müezzin ve Kur'an kursu hocasına, "izci liderlik takım eğitimi" vererek yeni döneme hazırlanmaya başlamıştı bile. Faaliyetler şimdi uluslararası nitelikte. Geçen yıl Devlet Su İşleri'nin sponsorluğuyla bir de uluslararası kamp düzenlendi. 16 ülkeden ve Türkiye'nin 45 şehrinden 2 binden fazla izcinin bir araya geldiği programda kampın açılışına DİB Başkanı Ali Erbaş katılmış ve Cuma namazı kıldırmıştı. Açılışta, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, kampın "ümmet bilinci"nin oluşmasında önemli bir aşama oluşturacağını söylüyordu. Konya Valisi Vahdettin Özkan ise kampı, "İslami dayanışma oyunları' olarak niteliyordu. TİF Başkanı Subaşı ise bu kadar dini konuşmadan sonra sponsora bir jest yapmak için olsa gerek, izcilerin basamak basamak ilerleyerek su israfında sıfır noktasına gelinceye kadar çalışacaklarını söylüyordu.

TİF Başkanı Subaşı'nın özgeçmişine göre, ilkokuldan itibaren izcilikle yakından ilgili biri ancak hızlı yükselişinin AK Parti ile paralellik gösterdiği görülüyor. Özellikle de AK Parti'nin en renkli isimlerinden Ahmet Hamdi Çamlı (Yeliz) ile olan ilişkisi dikkate değer. Çamlı'nın özgeçmişine bakıldığında AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediyesi meclis üyeliği görevi sırasında üstlendiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü Başkanlığı'na kadar izcilikle pek bir ilişkisi olmamış, ama neyse, belki sonradan ısınmıştır!

İkilinin yollarının kesişmesinden sonra Subaşı hızla TİF Başkanlığı'na seçiliyor. TİF genel kurulunda oy kullanacak 247 delegenin 103'ü AK Partili İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) Spor Kulübü'nden, 26 delegenin ise Subaşı'nın eşi Süheyla Derinderen Subaşı'nın ikinci başkanı olduğu İstanbul İzci Kulübü'nden olması zaten sonucu baştan belirlemiş. Bu arada İstanbul İzci Kulübü, 2002'de Hasan Dinçer Subaşı tarafından kurulmuş ve ilk başkan olarak da kendisi seçilmiş bir kulüp. 2008 yılındaki seçimleri de Subaşı'nın açık ara önde bitirmesinin delege çoğunluğu dışındaki bir nedeni de genel kurula başkan adayı olarak katılmak isteyenlerden katılım beledi olarak 15 bin YTL istenmesiydi. Subaşı ve federasyon yönetiminin ortaklaşa belirlediği bedel, aday olmayı düşünenlerin çekilmesine ve Subaşı'nın tek aday olarak seçime girmesini sağlar. Bu şartlar altında Subaşı 2004'ten bu yana TİF başkanlığındaki yerini sağlam bir biçimde koruyor.

İBB-TİF ilişkisine dönelim. Subaşı'nın özgeçmişinde, "İBB ile yapılan protokol kapsamında yapılan kamplar yüzünden bütün izcilerin katılacağı kamplar düzenlenmiş, yılda bir kez yapılan kamplar artık bütün yaz sürer hale gelmiştir," deniliyor. İşte bu kamplar tespit edildiği kadarıyla biraz şaibeli. İddia kamplara katılan izcilerin isimlerinin tekrar tekrar yazılarak katılımcı sayısının yüksek gösterildiği ve maliyetin de böylece yükseldiği ve haksız kazanç sağladığı yönünde. Nitekim Subaşı özgeçmişinde, İBB ile yaptıkları iş birliği sayesinde elde ettikleri gelirin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesinin katbekat üzerinde olduğunu söylüyor. Kısaca, TİF de "şirket gibi yönetilerek" İBB Spor Kulübü Başkanlığı ile iş birliğiyle kârlı bir kuruma dönüştürülmüş, kaynak belediyeden çıkmış kimin umurunda!

Milletvekili olana kadar TİF yönetim kurulunda Çamlı yerini hep korumuş. Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün 2014 denetim raporuna göre, temsil, yetki, satın alma, harcama ve ödeme prosedüründe, federasyonu tüm resmi özel kurum ve kuruluşlara karşı temsil ve ilzamı; Federasyon Başkanı Hasan Dinçer Subaşı, Başkan Vekili Celalettin Akça, Başkan Vekili Ahmet Hamdi Çamlı ve Genel Sekreter Talip Akdemir'den ikisinin müşterek imzaları ile mümkün. Gerçi şu anda Türkiye'deki izci sayısı da tartışmalı. TİF yönetiminin iddiasına göre, Türkiye'de 223 bin 412 izci sporcusu var ancak bu sayılar başka resmî kurumların verdiği sporcu izci sayıları ile örtüşmüyor.

TİF'in kontrol ettiği bütçe Orman Genel Müdürlüğü'nün denetiminde, güzide kurumlarımızdan TİF'i Aladağ Başalan Yaylası'ndaki kamplarını "orman işgali" olarak nitelendirmişti ama olur o kadar. Kimler nerelere çökmüyor ki!

Subaşı, bugünün siyasetinin başarılı bir örneği. Hem kârlı bir işyeri sahibi hem de milli ve yerli değerlerle bir gençlik yetiştiriyor. X'te paylaştığı "Kamp ateşlerinde dahî kimse karşı cinsin rolünü oynayamaz" gönderisi ile dejenere hayata karşı tavrını da ortaya koymuştu zaten. Sırada 1914'deki izci töresini geri getirmek var: "Tanrıya ibadet ve hakana itaat edeceğime, daima vicdanlı, vazifesini tanır, kanuna hürmet eder, yiğit bir adam olarak hareket eyleyeceğime, vatanımı sevip sulh ve harp zamanlarında fedakârlıkla hizmet yapacağıma ve izci töresine baş eğeceğime söz veririm…" Bu arada da alışveriş yapalım, yolumuzu bulalım!

Şengün Kılıç kimdir?

Şengün Kılıç, Gazi Üniversitesi, Maliye Fakültesi'nden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera Anasanat Dalı'na devam etti.

1986 yılında gazeteciliğe başladı. Çeşitli gazete, dergi, radyo ve televizyonlarda muhabirlik, editörlük ve haber müdürlüğü yaptı.

Biz ve Onlar/Türkiye'de Etnik Ayrımcılık (1992, Metis Yayınları), Beyaz Bir Düş (2004, Epsilon Yayınları), Sinemada Ulusal Tavır/Halit Refiğ Kitabı (2006, İş Kültür Yayınları), Erozyon Dede, Hayrettin Karaca Kitabı (2008, İş Kültür Yayınları), CHP'li Yıllar 1946-1992 (2010, İş Kültür Yayınları), Hayatım Mücadeleyle Geçti/Kemal Kurdaş Kitabı (2010, İş Kültür Yayınları), Çayın 90 Yılı (2014, Kesişim Yayınları), Haberde Yargı/Yargı Haberciliği Elkitabı (2019, bianet), Kadehlerdeki Dudak İzleri (2002, Overteam,) adlı kitapları yayımlandı.

Fatih Terim Fonu'nda milyon dolarlar havada uçuşuyor, "W00W FANTASTIC!" diyerek izliyoruz. Ancak kitlesel dolandırıcılık vakaları da mağdurların sayısı da katlanarak artıyor. Ana yolda kendilerine hiçbir çıkış görmeyen en alttakiler arka yollarda kendilerine bir çıkış arıyor

Muhtemelen Chakar, Ruhi Su gibi bir provadan polis marifetiyle alınıp hapse götürülmeyecek ama görünen o ki, Kürtlere ve HEDEP ile iş birliği riski taşıyan CHP’ye hiza verilmek için üzerinde epey tepinilecek. O zaman açalım soruna kadar Parsifal’i

Yeni asgari ücret ne olacak, artan vergiler kimin üzerine yıkılacak? 12 Mart'tan 12 Eylül'e, 12 Eylül'den 2023'e budana budana kuşa dönen işçi hakları daha ne kadar budanabilir?

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Daima hazır! - Şengün Kılıç
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Daima hazır!

17 8
10.12.2023

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

10 Aralık 2023

Türkiye İzcilik Federasyonu'nun her faaliyeti, AK Parti döneminde siyaset ve ticaretin birlikte seyrettiği kurumlardan biri haline geldiğinin altını biraz daha kalın çizgilerle çiziyor. Geçenlerde DW Türkçe Türkiye İzcilik Federasyonu'nun (TİF) Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ile imzaladığı protokolden sonra yaşanan değişim üzerine bir haber yaptı. Haberde Türkiye İzcilik Federasyonu Başkanı Hasan Dinçer Subaşı, kamplardaki DİB görevlilerinin verdiği eğitim konusunda sorulan soruya, "…Ha bu arada 'Allah vardır,' diyebilir, 'çocuklar ibadet etmelisiniz,' diye nasihat edebilirler. Bunların hiçbir sakıncası yok. Avrupa'da birçok izci lideri papazdır. Neden benim din adamlarım yapmasın ki," diyor ve ekliyordu: "Oh da ne güzel yapıyorlar!" Süleyman Soylu İçişleri Bakanlığı'ndan ayrılsa da mecliste HDP milletvekillerine dönerek çektiği "oh… oh…" daha uzun süre benzerlerini etkilemeye devam edeceğe benziyor.

Camadan düğüm nasıl atılır, taşların yosunlu tarafına bakarak kuzeyi nasıl bulursunuz, iyilik yap iyilik bul, çevreni temiz tut, düdük makarnadan nasıl yaka iğnesi yapılır (kardeşim kamptan elinde o yaka iğnesi ile döndüğünde melek annem bir yıl o iğneyi tayyörünün yakasından çıkarmamıştı) çalışmaları izcilikte çok geride kalmış anlaşılan.

İzciliğin Osmanlı İmparatorluğu'ndan cumhuriyete geçişte yeniden ele alınması tartışmalarında en fazla dikkatimi çeken konuşmalar, 1945 yılı Beden Terbiyesi Bütçesi sırasında yapılanlar. Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel yeni dönem izcilik faaliyetlerini anlatırken, 1938'de oybirliğiyle çıkan Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü kanunun özünde demokrat bir kanun olmasına rağmen uygulamada öyle olamadığından yakınır. Yücel, "Fakat bunun tatbiki böyle demokrat espride olmadı. Tercüme edilmiş talimatlar ve o talimatları yaptırmak için teşkilâta gönderirken yazılmış olan tamimler dosyalarında mevcuttur," diye yakınıyordu. Yücel, izcilik faaliyetlerini kastederek, "Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü'nün tercüme ettirdiği talimatlar ve verdiği emirler paramiliter bir gençlik teşkilâtını istihdaf (amaçlıyordu) ediyordu," deyince salondan homurtular yükselir. Konya Milletvekili Dr. Osman Şevki Uludağ, "Ne demek o?" diye sorunca, Yücel, sözlüğe bakmasını söyler. Uludağ, salonda sözlük olmadığını söyler. Muhtemelen tartışmanın uzamaması için Yücel, "Bendeniz burada hocalık etmiyorum. Yukarıda kütüphane vardır, bakabilirsiniz. Bunun manası şu idi: Okul dışarısında bulunan gençliği bir teşkilâta bağlamak, metodu yukarıdan aşağıya gelen bir nevi askerî bir teşkilâta bağlamak. (…)" Her ne kadar Yücel izcilik faaliyetlerini, askeri disiplin içinde yarı asker çocuklar yetiştirmenin dışında bir faaliyet olarak geliştirmeyi hedeflemektedir.

12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar iktidarda kim varsa onun meşrebince yönetilmesine rağmen pek de dikkate alınmayan izcilik faaliyetleri, 12 Eylül paşaları tarafından da yeterince militer ve verimli bir alan olarak görülmediğinden olsa gerek hiç üzerinde durulmaz. Ta ki, AK Parti dönemine kadar. Malum, 2020 yılında Millî Eğitim Bakanlığı ile TİF arasında imzalanan izciliğin okullarda yayılmasını amaçlayan protokol, 2021 başında bakanlık tarafından lağvedilmiş, 2021'de de DİB ile TİF arasında bir iş birliği protokolü imzalanmıştı. Bu değişimin nedenini kimse........

© T24


Get it on Google Play