Diğer

19 Şubat 2024

10 Kasım günü Tuzla Piyade Okulu’nda Atatürk’ün Ölüm Yıldönümü Anması sırasında bir grup kursiyer teğmen arasında “Atatürk’ün fotoğrafının üniformaya iğnelenmesi” tartışmasıyla ilgili yaşananlar, üç gündür Büyüteç’in konusu.

Okulda yaşananların Ankara’da duyulmasıyla birlikte Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki Eğitim ve Doktrin Komutanlığı’nca başlatılan soruşturma kapsamında, 10 Kasım ve 13 Kasım’daki birbiriyle bağlantılı iki olaya adı karışan teğmenlerin ifadelerini aktardım.

EDOK Komutanı Korgeneral Zorlu Topaloğlu’nun başkanlığındaki soruşturma heyeti, Atatürkçü ve Atatürk karşıtı oldukları iddia edilen teğmenlerin anlatımlarına ilaveten okulun komuta heyetinin de bilgisine başvurdu.

Savcılığa gönderilen 44 sayfalık soruşturma raporunda kursiyer teğmenlerin “sıralı amiri” konumundaki üst rütbeli TSK personelinin ifadesi yer aldı.

Komutanların ifadelerine yer vermeden önce, “olayın Genelkurmay Başkanlığı komuta kademesince ne zaman öğrenildiği” tartışmasına son verecek bilgileri de ortaya koymakta fayda var.

Şöyle ki; 10 Kasım’da yaşanan ilk olayın ardından bu kez 13 Kasım günü öğle saatlerinde daha çok kursiyer teğmenin içinde yer aldığı 405 numaralı yatakhanede yaşanan olay, aynı dakikalarda bölük komutanlığına aktarıldı.

Bölük komutanlığı olayı aynı gün tutanak haline getirip okul komutanlığına bildirdi. Okul komutanlığı da hazırladığı özel bir yazıyla gelişmeleri, merkezi Ankara’da bulunan Eğitim ve Doktrin Komutanlığı’na ulaştırdı.

EDOK Komutanlığı, ertesi gün hazırladığı “soruşturma heyeti görevlendirilmesi” konulu yazıyı bağlı olduğu Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gönderdi.

Evrak, yaklaşık iki hafta boyunca Kara Kuvvetleri’nde değerlendirmeye alındı. Gerek Tuzla Piyade Okul Komutanlığı, gerekse bağlı olduğu EDOK Komutanlığı’nın gösterdiği anlık reflekse karşın soruşturma başlatılmasıyla ilgili asıl onayın Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda iki hafta bekletilmesinin elbette özel bir anlamı olmalı.

Kara Kuvvetleri Komutanlığı, EDOK Komutanlığı’ndan gelen “soruşturma emri” talebini 29 Kasım günü onayladı. Onay üzerine İstanbul’a giden Korgeneral Topaloğlu ve ekibi, ilk gün yazdığım gibi 30 Kasım-4 Aralık tarihleri arasında ifadeleri aldı ve aynı gün tarihiyle disiplin soruşturma raporunu kaleme alıp süreci tamamladı.

Olaylara karışan kursiyer teğmenlerden sorumlu olan ve sıralı amir olarak tanımlanan komutanlarının ifadelerine hiyerarşik sistemde aşağıdan yukarıya aktarmanın sürecin daha net görülmesini sağlayacağı düşüncesindeyim.

Bu nedenle ilk olarak takım komutanı Üsteğmen G.K.’nın anlatımıyla başlıyorum.

“(...) 10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreni’nde takım komutanı olarak kursiyerlerin yanındaydım. Bir ara bir kursiyer teğmen Bölük Komutanı Y. Üsteğmen’in yanına gelerek Piyade Teğmen A.A.’nın yakasına Atatürk fotoğrafı takmadığını iletti. Y. Üsteğmen, A.A.’yı yanına çağırdı. O da “iğnem yok” şeklinde cevap verdi. Ardından iğne getirildi ve A.A.’ya verildi. A.A., arka sıraya geçip fotoğrafı yakasına taktı. Oysa tören başlangıcında herkese yetecek şekilde iğne ve Atatürk fotoğrafı dağıtmıştık. A.A. benim takımda değildir neden takmadığını bilmiyorum.

13 Kasım tarihinde öğle saatlerinde Bölük Komutanı Y. Üsteğmen beni arayarak ‘vardiya 11 koğuşlar bölgesinde kavga varmış, hemen müdahale et, ben de geliyorum’ dedi. Ancak hangi kat ve koğuş olduğunu söylemedi. O esnada tabur karargahına doğru yürüyordum. Yaklaşık 300 - 400 metre mesafede bulunan vardiya 11 binasına koşarak gittim. Sırayla tüm katlara baktım. Dördüncü kata geldiğimde 405 no.lu koğuşun önünde birkaç kişi vardı ama aşırı kalabalık ve kavga şeklinde bir gerginlik yoktu. O esnada, o bölgede Piyade Teğmen A.A., Piyade Teğmen M.F.Ş., Piyade Teğmen F.A. vardı. Ben olaya müdahale için ‘bölük içtima alın’ dedim. Onlar da bana ‘komutanım kavga yok. konuşuyoruz sadece’ dediler. Ben ne o gün sabah, ne de öğlen gittiğimde hiçbir koğuş kapısında yapıştırılmış Atatürk fotoğrafı görmedim. Benim hemen peşimden Bölük Komutanı Y. Üsteğmen geldi. Bölük komutanı 405 no.lu koğuştakilerle konuşurken ben de içtima almaya indim. (...)”

“(...) 13 Kasım günü öğlen 13:30 sularında cep telefonum çaldı. Arayan Piyade Teğmen A.A. idi. ‘Komutanım 405 no.lu odaya gelir misiniz? tartışma var’ dedi. Ben de ‘tamam hemen geliyorum’ dedim. Bu esnada yemekhane / spor salonu bölgesinde olduğundan takım komutanı Piyade Üsteğmen G.K.’nin tabur binasına, olay bölgesinde daha yakın olduğunu düşünerek aradım ve kendisini vardiya 11’deki 405 no.lu odayı ivedi olarak gitmesini, orada bir takım tartışmalar yaşandığı bilgisini aldığımı söyledim. Telefonu kapatır kapatmaz, ben de 5 dakika içerisinde 405 no.lu koğuşa gittim.

Gittiğimde koridorda kimse yoktu. Beni G. Üsteğmen karşıladı. Kendisine neler olduğunu sordum. O da bana, buraya geldiğinde koridorun boş olduğunu, herhangi bir tartışma ya da kavga görmediğini söyledi. G. Üsteğmen’le birlikte 405 no.lu koğuşa girdiğimde A.A., M.F.Ş. ve F.A.’nın koğuşta olduğunu gördüm. A.A.’ya ne olduğunu sordum. Kendisi de isim belirtmeksizin, bir grup devre arkadaşlarının koğuşlarına geldiğini ve tartışma ve arbede olduğunu söyledi. Bu arada koğuşlar bölgesine gittiğimde 405 no.lu oda dahil diğer oda kapılarında Atatürk resmi asılı olduğunu görmedim. Daha sonra bu üç kursiyeri alarak Tabur Komutan Vekili Piyade Yüzbaşı Y.B’nin odasına getirdim.

Komutanımıza da durumu arz ettim. Müteakiben Y. Yüzbaşı da bu üç kursiyere neler olduğunu sordu. Onlar da sırayla benzer ifadelerle, o zaman için ismini söyledikleri ancak şu anda o isimleri hatırlamadığım bir grup devre arkadaşlarının 405 no.lu odaya gelerek kendileriyle sözlü münakaşaya girdiklerini, aralarında tartışma çıktığını, Kara Harp Okulu’ndan beri böyle olduğunu, artık son raddede olduklarını, kararlı bir şekilde savcılığa şikayet edeceklerini söylediler.

Bu grubun içinde en baskın ve kararlı olarak Piyade Teğmen F.A. şikayetlerini dile getiriyordu. Y. Yüzbaşı ve ben de savcılığa gitmemelerini, öncelikle konuyu üst amirlerimize ileteceğimizi, konunun idari tahkikat heyeti kurularak araştırmasını sağlanması gerektiğini, ihtiyaç halinde disiplin soruşturması yapılarak sorumlular hakkında gerekli işlemleri başlatılabileceğini, kendilerine çok defa söyledik.

Kursiyerleri diğer boş bir odaya aldık ve Y. Yüzbaşı ile beraber durumu değerlendirerek sorunun bizim halledemeyebileceğimiz büyüklükte bir sorun olduğunu düşündüğümüzden durumu izinde olan Tabur Komutanımız Binbaşı İ.B.T.’ye haber verme kararı aldık. Hatırladığım kadarıyla benim cep telefonumdan Y. Yüzbaşı ile birlikteyken İ. Binbaşı’yı hoparlör açık bir şekilde arayarak ‘önemli bir durumla karşılaştıklarını ve kısaca olaylardan bahsedip kendisinin gelmesinin iyi olacağını, bu arada yaşanan olaylar hakkında alay komutanına bilgi vereceğimizi’ söyledik. Kendisi de yakında olduğunu ve hemen geleceğini söyledi.

Daha sonra saat 16:00 sularında ben, Y. Yüzbaşı ve Tabur Komutanımız ile birlikte alay komutanımızın makamına giderek yaşanan olaylar hakkında tabur komutanımız kendisine bilgi verdi. (...)”

“(...) 13 Kasım günü öğlen 13:50 sularında makam odamda otururken Piyade Üsteğmen Y.K., Piyade Teğmenler A.A., M.F.Ş. ve F.A. ile birlikte yanıma gelerek vardiyalar bölgesinde bir tartışma olduğunu, bu üç kursiyerin olaya dahil olduğunu ve kendisinin bölgeye giderek kontrol ettiğini ve olayın kontrol altında olduğunu belirtti.

Kursiyerlere ne olduğunu sorduğunda vardiya 11 yatakhanesi 405 no.lu odasının kapısında Atatürk fotoğrafının yapıştırıldığını, kendi WhatsApp gruplarında indirilmesi ile ilgili yazı yazıldığını söylediler. Daha sonra Piyade Teğmen M.F.Ş. vardiya kapısında herhangi bir şey yapıştırılmaması gerektiğinden dolayı fotoğrafı katlayarak cebine koyduğunu, odasına girdiğini, sonrasında diğer kursiyerlerin odalarına gelerek neden böyle yaptıklarını sordukları, bu konuşma esnasında da tartışmanın büyüyerek arbedeye dönüştüğünü anlattı.

Arbede esnasında A.A. yüzüne yumruk geldiğini ve bundan dolayı darp raporu almak istediğini, M.F.Ş. yakasından çekildiğini, F.A. ise, apoletinin düğmesinin koparıldığını söyledi. Bunun üzerine A.A.’nın yüzünde görünür herhangi bir darp emaresi olmadığını ifade etme gereği duydum. Bunları ifade ederken kursiyerler, aşırı sinirli ve gergindiler. Öncelikle kursiyerleri sakinleştirmeye çalıştım. Fakat bu yaşadıklarını daha önce Kara Harp Okulu safhasında da benzer olaylar şeklinde yaşadıklarını, artık bu konuyla ilgili savcılığa gidip şikayetçi olmak istediklerini, hatta bunun içinde günlük izin talep ettiklerini beyan ettiler.

Bunun üzerine ‘savcıya gitmenin yanlış olduğunu, askerlikte müracaat ve şikayet usulünün kanunda da belirtildiği üzere sıralı amirler vasıtasıyla yapılması gerektiğini’ söyledim. Personelin ısrarcı tutumları devam ederken, o esnada yıllık izinde olan tabur komutanı 14:50 sıralarında cep telefonuyla aradım. Tabur komutanı, 10-15 dakika içerisinde birlikte olacağını söyledi. Eşzamanlı olarak da kursiyerlerin düzenli disiplin içerisinde beklemelerini sağladım. (...)”

“(...) 13-15 Kasım tarihleri arasında üç gün yıllık izne ayrılmıştım. Olay olduğu sırada piyade okulu lojmanlarındaki evimdeydim. Piyade Yüzbaşı Y.B., beni arayarak, ‘bir grup kursiyerin, üç kursiyerin kaldığı odaya girerek kursiyerler arasında tartışma yaşandığı’ bilgisini verdi.

Ben de ‘83. dönem subay temel kursiyerlerinin kanı hızlı akan ateşli bir devre olduğu için tartışmanın büyümemesi için bu üç kursiyeri odamın önünde hazır bekletmelerini, 15 dakika sonra kışlada olacağımı söyledim.

Saat 15:05 sularında tabur karargâh binasına girdim. Piyade Teğmen A.A., Piyade Teğmen M.F.Ş.ve Piyade Teğmen F.A., odamın karşısında bulunan harekât eğitim kısım amiri odasında hazır bekliyorlardı. Yanıma Piyade Üsteğmen H.B.O ve Piyade Üsteğmen S.K.’ı alarak yaşanan olayları dinledim.

Kursiyerler yaşanan olayın Kara Harp Okulu’na dayandığını anlattılar. Müteakiben kursiyerlere eğitim kısım odasında beklemelerini söyledim. Spor salonunda bulunan taburun geri kalan kursiyerlerinin yanına giderek askerlik yemini hatırlatarak, kanunlara ve nizamlara mutlak itaat edeceğimize dair yemin ettiğimizi, kanunları ve nizamların esas uygulayıcıları ve koruyucularının bizler olması gerektiğini hatırlattım. Müteakiben, o esnada kursiyerlerin başında bulunan Piyade Üsteğmen Y.K. ve Piyade Yüzbaşı Y.B. ile Alay Komutanı Piyade Komando Albay Ertuğrul Çakır’ın makamına giderek yaşanan olayın Kara Harp Okulu’na dayandığını, bizi aştığını, daha üst makamlar tarafından müdahale edilmesi gerektiğini söyledim. Saat 17:00 sularında Piyade Yüzbaşı Y.B. ve Üsteğmen Y.K. yanımdayken 83. dönem kurs kıdemleri ile görüştüm.

Burada TSK’da görevli personelin kendi yöntemleriyle adalet sağlamaya çalışmasının söz konusu dahi olamayacağını, bizlerin kanunun uygulayıcıları ve koruyucuları olduğumuz askeri personeli şikayet ve müracaat şekillerini nasıl olduğunu söyleyip, kıtalarda görev yaparken canımızı birbirimize emanet edeceğimiz silah arkadaşı olduğumuz silah arkadaşları arasında bu tür olayların asla yaşanmaması gerektiğini vurguladım.

Saat 17:30 civarında alay komutanımız beni arayarak Piyade Teğmen A.A.’yı yanına göndermemi emretti ve onunla görüştü. Sonrasında Piyade Teğmen S.Ç. ile de aynı şekilde görüştü. Müteakiben alay komutanımızla beraber Okul Komutanımız Tümgeneral Aydın Cihan Uzun’un yanına çıkarak bilgi verdik. Okul komutanımız olayı dinledi, alay komutanına bu konuyla alakalı disiplin soruşturması oluşturmasını emretti.

Geçmişten gelen kursiyerlerin Kara Harp Okulu’ndaki eğitim süreci boyunca yaşanılanların birikimi olduğu ve yaşanan sorunların orada çözüme kavuşturmamasından kaynaklandığını düşünüyorum. Bu olay her ne kadar A.A.’nın 10 Kasım töreninde Atatürk resmini yakasına gecikmeli de olsa takması ile başlayan bir süreç gibi görünse de; öyle ya da böyle ilerleyen zaman içerisinde benzer bir şekilde yaşanabileceğini değerlendiriyorum. Bu olayın olmasına sebep olan, basına düşmesini sağlayan, TSK’nın itibarini zedelemeye çalışan herkes sorumludur. (...)”

“(...) Olayların temelinde yatan husus, 10 Kasım günkü Teğmen A.A.’nın anma töreni öncesi Atatürk resmini bölük komutanı ikazı sonrası yakasına takmasına gösterilen tepkiden kaynaklandığını anlattıklarında 10 Kasım’daki olayı öğrendim.

Olayı öğrendikten sonra Teğmen A.A.’yı yanıma çağırmalarını istedim. Teğmen A.A. ile görüşmem sırasında, o gün 13:30 sularında kapılarını Atatürk resmi yapıştırıldığını, çıkartılması durumunda WhatsApp grubundan tehditler aldıklarını beyan etti. Kapıdan Atatürk resmini çıkarıp ceplerine koyduklarını ifade etti. Daha sonra bir grup arkadaşının, odaya gelerek resimlerini çıkartılması ile ilgili hesap sorduklarını, bu arada arbede yaşandığını, yaşanan arbede de kafasında bir yumruğun geldiğini ifade etti.

Bu olayların temelinde Kara Harp Okulu’nda iken kendisi tarafından kurulan 'Hubbifillah' isimli WhatsApp grubu ile bir cemaat oluşturduğunu, bu grupla birlikte belli dönemlerde sohbet toplantıları yaptıklarını, buna tepki olarak bu olayların yaşandığını ifade etti.

Ben, kendisine şu an ülkemizin çevresinde yaşanan savaşlardan da bahsederek birlik beraberliğimizi korumamız gerektiğini anlattım. Daha sonra kendisi Atatürk’ün ezanı Türkçe okutması ile başlayan ve 1923 sonrasındaki yaptıklarını tasvip etmediği gibi söylemlerde bulunurken, ben de kendisinin bu tip söylemlerine daha fazla devam etmesine müsaade etmeden susturdum.

Yaşanan arbede olayı ile ilgili şikayetini aldığımı, gerekli işlemleri başlatacağımı, başka tartışma ve münakaşalara girmemesini tembihleyerek gönderdim. Bu arada tabur ve bölük komutanlarına birliklerinin başına gitmelerini, kursiyerleri toplayıp kontrol altına almaları talimatlarını verdim. Daha sonra saat 18:00 sularında konu hakkında okul komutanımıza bilgi vermek maksadıyla makamına gittim.

Tabur komutanı, bölük komutanı ve Piyade Teğmen A.A.’dan öğrendiğim ilk bilgileri ve kısaca yaşanan olayları kendisine arz ettim. Okul komutanımız, olayların büyümemesi için kursiyerlerin kontrol altına alınmasını, konunun incelenmesi için hemen bir disiplin soruşturması başlatılmasını, bunun akabinde başka kavga olaylarının olmaması için tedbir alınması talimatlarını verdi. Ben daha sonra okul komutanımızın yanından ayrılarak odama geçtim.

Aslında Piyade Okul Komutanlığımız’da bu olaylara sebep olacak herhangi bir husus yok. Zira kursiyerlerin iyi bir takım komutanı olarak yetişmelerini sağlamak için çok yoğun bir eğitim öğretim programına başlıyoruz. Faaliyetlerimiz çok yoğun bir şekilde devam etmektedir. Yaşanan bu olayın Kara Harp Okulu eğitim süresince kursiyerlerin kendi aralarında yaşadıkları bir takım sorunların devamı niteliğindedir. Sorumlu olarak şu veya bu kişi diyebileceğim bir tespitim yok. Ancak yaşanan olayların 405 no.lu odada kalan kursiyerlerden kaynaklanabileceğini düşünüyorum. (...)”

Birbiriyle bağlı iki olayın yaşandığı Tuzla Piyade Okulu Komutanı Tümgeneral Aydın Cihan Uzun’un verdiği bilgiler raporda yaklaşık üç sayfa.

Tümgeneral Uzun, hem 10 Kasım hem de 13 Kasım’da yaşanan iki olay ve sonrasında olayın polise yansıması konusunda astlarından farklı açıklama yapmadı.

Ancak, Okul Komutanı Uzun’un bir tespiti önemli görünüyor:

“(...) Söz konusu olaya; geçmişten gelen gruplaşma ve buna bağlı olarak teğmenler arasında yaşanan duygusal kırılmanın, kendi aralarında oluşturdukları WhatsApp gruplarında yapılan paylaşımlar nedeniyle yaşanan gerginliklerin, bir kısım kursiyerde küfürlü konuşmanın alışkanlık haline gelmiş olmasının sebep olduğunu değerlendiriyorum.

Olayın bizzat kursiyerler tarafından kışla dışına aktarıldığı, bu nedenle önlem almanın mümkün olmadığı, belki birkaç gün gecikmeyle de olsa yayılıp duyulacağını değerlendiriyorum. Özellikle subay kurs tabur komutanlığı kadrosu ile subay temel kurs bölük komutanlıkları kadrolarına uygun rütbe ve niteliklere sahip seçilmiş personel atanmasına uygun olacağı değerlendirilmektedir.

Söz konusu görevler, tecrübe gerektiren görevler olmasına rağmen, subay kurs tabur komutanlığında; tabur komutanı, beş bölük komutanı ve mevcut takım komutanlarından biri hariç tamamı mevcut görevlerine 2023 yılı genel ve diğer münferit atamalar ile atanmış ve taburun bir takım komutanı dışında tamamı aynı anda değişmiştir. Söz konusu görevler için atamalarda azami yüzde 50 seviyesini geçmeyecek şekilde planlama yapılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir. (...)”

Yarın devam edeceğim...

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu.

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu.

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı.

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

"Atatürk'ün 1923 öncesi asker kişiliğini kabul ediyorum, sonrasında her şeyini kabul etmiyorum"

"Bana zorbalık yapıyorlar. O yüzden takmadım"

Müfettişlerin 44 sayfalık raporuna göre, Tuzla Piyade Okulu’nda neler oldu?

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Tuzla Piyade Okulu’ndaki 10 Kasım süreciyle ilgili komutanlar ne anlattı? - Tolga Şardan Büyüteç
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Tuzla Piyade Okulu’ndaki 10 Kasım süreciyle ilgili komutanlar ne anlattı?

135 1
19.02.2024

Diğer

19 Şubat 2024

10 Kasım günü Tuzla Piyade Okulu’nda Atatürk’ün Ölüm Yıldönümü Anması sırasında bir grup kursiyer teğmen arasında “Atatürk’ün fotoğrafının üniformaya iğnelenmesi” tartışmasıyla ilgili yaşananlar, üç gündür Büyüteç’in konusu.

Okulda yaşananların Ankara’da duyulmasıyla birlikte Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki Eğitim ve Doktrin Komutanlığı’nca başlatılan soruşturma kapsamında, 10 Kasım ve 13 Kasım’daki birbiriyle bağlantılı iki olaya adı karışan teğmenlerin ifadelerini aktardım.

EDOK Komutanı Korgeneral Zorlu Topaloğlu’nun başkanlığındaki soruşturma heyeti, Atatürkçü ve Atatürk karşıtı oldukları iddia edilen teğmenlerin anlatımlarına ilaveten okulun komuta heyetinin de bilgisine başvurdu.

Savcılığa gönderilen 44 sayfalık soruşturma raporunda kursiyer teğmenlerin “sıralı amiri” konumundaki üst rütbeli TSK personelinin ifadesi yer aldı.

Komutanların ifadelerine yer vermeden önce, “olayın Genelkurmay Başkanlığı komuta kademesince ne zaman öğrenildiği” tartışmasına son verecek bilgileri de ortaya koymakta fayda var.

Şöyle ki; 10 Kasım’da yaşanan ilk olayın ardından bu kez 13 Kasım günü öğle saatlerinde daha çok kursiyer teğmenin içinde yer aldığı 405 numaralı yatakhanede yaşanan olay, aynı dakikalarda bölük komutanlığına aktarıldı.

Bölük komutanlığı olayı aynı gün tutanak haline getirip okul komutanlığına bildirdi. Okul komutanlığı da hazırladığı özel bir yazıyla gelişmeleri, merkezi Ankara’da bulunan Eğitim ve Doktrin Komutanlığı’na ulaştırdı.

EDOK Komutanlığı, ertesi gün hazırladığı “soruşturma heyeti görevlendirilmesi” konulu yazıyı bağlı olduğu Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gönderdi.

Evrak, yaklaşık iki hafta boyunca Kara Kuvvetleri’nde değerlendirmeye alındı. Gerek Tuzla Piyade Okul Komutanlığı, gerekse bağlı olduğu EDOK Komutanlığı’nın gösterdiği anlık reflekse karşın soruşturma başlatılmasıyla ilgili asıl onayın Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda iki hafta bekletilmesinin elbette özel bir anlamı olmalı.

Kara Kuvvetleri Komutanlığı, EDOK Komutanlığı’ndan gelen “soruşturma emri” talebini 29 Kasım günü onayladı. Onay üzerine İstanbul’a giden Korgeneral Topaloğlu ve ekibi, ilk gün yazdığım gibi 30 Kasım-4 Aralık tarihleri arasında ifadeleri aldı ve aynı gün tarihiyle disiplin soruşturma raporunu kaleme alıp süreci tamamladı.

Olaylara karışan kursiyer teğmenlerden sorumlu olan ve sıralı amir olarak tanımlanan komutanlarının ifadelerine hiyerarşik sistemde aşağıdan yukarıya aktarmanın sürecin daha net görülmesini sağlayacağı düşüncesindeyim.

Bu nedenle ilk olarak takım komutanı Üsteğmen G.K.’nın anlatımıyla başlıyorum.

“(...) 10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreni’nde takım komutanı olarak kursiyerlerin yanındaydım. Bir ara bir kursiyer teğmen Bölük Komutanı Y. Üsteğmen’in yanına gelerek Piyade Teğmen A.A.’nın yakasına Atatürk fotoğrafı takmadığını iletti. Y. Üsteğmen, A.A.’yı yanına çağırdı. O da “iğnem yok” şeklinde cevap verdi. Ardından iğne getirildi ve A.A.’ya verildi. A.A., arka sıraya geçip fotoğrafı yakasına taktı. Oysa tören başlangıcında herkese yetecek şekilde iğne ve Atatürk fotoğrafı dağıtmıştık. A.A. benim takımda değildir neden takmadığını bilmiyorum.

13 Kasım tarihinde öğle saatlerinde Bölük Komutanı Y. Üsteğmen beni arayarak ‘vardiya 11 koğuşlar bölgesinde kavga varmış, hemen müdahale et, ben de geliyorum’ dedi. Ancak hangi kat ve koğuş olduğunu söylemedi. O esnada tabur karargahına doğru yürüyordum. Yaklaşık 300 - 400 metre mesafede bulunan vardiya 11 binasına koşarak gittim. Sırayla tüm katlara baktım. Dördüncü kata geldiğimde 405 no.lu koğuşun önünde birkaç kişi vardı ama aşırı kalabalık ve kavga şeklinde bir gerginlik yoktu. O esnada, o bölgede Piyade Teğmen A.A., Piyade Teğmen M.F.Ş., Piyade Teğmen F.A. vardı. Ben olaya müdahale için ‘bölük içtima alın’ dedim. Onlar da bana ‘komutanım kavga yok. konuşuyoruz sadece’ dediler. Ben ne o gün sabah, ne de öğlen gittiğimde hiçbir koğuş kapısında yapıştırılmış Atatürk fotoğrafı görmedim. Benim hemen peşimden Bölük Komutanı Y. Üsteğmen geldi. Bölük komutanı 405 no.lu koğuştakilerle konuşurken ben de içtima almaya indim. (...)”

“(...) 13 Kasım günü öğlen 13:30 sularında cep telefonum çaldı. Arayan Piyade Teğmen A.A. idi. ‘Komutanım 405 no.lu odaya gelir misiniz? tartışma var’ dedi. Ben de ‘tamam hemen geliyorum’ dedim. Bu esnada yemekhane / spor salonu bölgesinde olduğundan takım komutanı Piyade Üsteğmen G.K.’nin tabur binasına, olay bölgesinde daha yakın olduğunu düşünerek aradım ve kendisini vardiya 11’deki 405 no.lu odayı ivedi olarak gitmesini, orada bir takım tartışmalar yaşandığı bilgisini aldığımı söyledim. Telefonu kapatır kapatmaz, ben de 5 dakika içerisinde 405 no.lu koğuşa gittim.

Gittiğimde koridorda kimse yoktu. Beni G. Üsteğmen karşıladı. Kendisine neler olduğunu sordum. O da bana, buraya geldiğinde koridorun boş olduğunu, herhangi bir tartışma ya da kavga görmediğini söyledi. G. Üsteğmen’le birlikte 405 no.lu koğuşa girdiğimde A.A., M.F.Ş. ve F.A.’nın koğuşta olduğunu gördüm. A.A.’ya ne olduğunu sordum. Kendisi de isim belirtmeksizin, bir grup devre arkadaşlarının koğuşlarına geldiğini ve tartışma ve arbede olduğunu söyledi. Bu arada koğuşlar bölgesine gittiğimde 405 no.lu oda dahil diğer oda kapılarında Atatürk resmi asılı olduğunu görmedim. Daha sonra bu üç kursiyeri alarak Tabur Komutan Vekili Piyade Yüzbaşı Y.B’nin odasına getirdim.

Komutanımıza da durumu arz ettim. Müteakiben Y. Yüzbaşı da bu üç kursiyere neler olduğunu sordu. Onlar da sırayla benzer ifadelerle, o zaman için ismini söyledikleri ancak şu anda o isimleri hatırlamadığım bir grup devre arkadaşlarının 405 no.lu odaya gelerek kendileriyle sözlü münakaşaya girdiklerini, aralarında tartışma çıktığını, Kara Harp Okulu’ndan beri böyle olduğunu, artık son raddede olduklarını, kararlı........

© T24


Get it on Google Play