Diğer

21 Şubat 2024

Ne acıdır ki, bizleri neredeyse düşman bellemiş, çoğumuzun hayatını etkileyecek yaşam damarlarını kesmeye adeta ant içmiş, yok hükmünde olmamız için elinden geleni yapma konusunda hiç de çekimser davranmamış, bizleri çoktan bölüp, ayrıştırıp bir köşeye itelemiş bir Cumhurbaşkanı'nın gölgesinde yaşamaktayız.

İnsan her tür imkânsızlığa bir şekilde uyum sağlıyor.

Geride bıraktığımız yıllar içinde bizler için özenle döşenen mayınların arasında yaşamaya, yazmaya devam etmişiz.

Ne acıdır ki biz muhalifleri "yok hükmünde" bir vatandaşlık seviyesine iten aynı Cumhurbaşkanı yaklaşan seçimlere uygun siyaset üretirken bizlere, yazdıklarımıza, söylediklerimize kulak kabartmış ve sosyal medya hesapları üzerinden muhalif seçmene de yönelik bir çağrı yayınlamış. Demiş ki: "CHP'li kardeşlerimizin partilerine ve siyasete yönelik umutlarını kaybettiklerini üzülerek görüyoruz. Siyasi parti gözetmeksizin tüm vatandaşlarıma samimiyetle sesleniyorum; başta CHP olmak üzere muhalefete bakıp asla umutsuzluğa kapılmayın. Alternatifsiz değilsiniz. Hiçbir vatandaşımızın kendisini dışlanmış, ötelenmiş, yok sayılmış hissetmesine gönlümüz razı değildir. Şayet siyasetten beklentiniz hizmet ve eser görmekse biz buradayız. Sizin kaygılarınızı istismar edenlere, 'adaylarımıza tıpış tıpış oy vereceksiniz' dayatmasında bulunanlara, fikrinize, taleplerinize, hassasiyetlerinize saygı göstermeyenlere gelin hep birlikte esaslı bir cevap verelim…"

Elbette bizler uzun yol yolcusuyuz, elbette bizler bu kardeşlik, bu dostluk, bu bir aradalık vurgularına ve samimiyetsizliğine vakıfız. 22 yıllık tecrübemiz ve ha kendimizin ha muhalif dostlarımızın ödediği, ödemekte olduğu bedeller sırtımızdaki heybede, heybemizi bir an olsun yere düşürmeden sırtımızda taşıma çabamız da sürmekte.

Ama ne büyük acıdır ki onlarca eleştiri, onlarca uyarı yazılarına, sözlerine muhalif partilerden ve elbette özellikle CHP'den tek bir olumlu, uzlaşmacı, birleştirici, el uzatan, yapıcı bir açıklama gelmedi.

Tek bir "eleştirilerinizi anlıyoruz ve üzerinde çalışıyoruz" iması, tek bir "hayal kırıklıklarını giderme çabası", tek bir "bu mücadelede beraberiz" vurgusu gelmedi.

Muhalefet açısından ne acıdır ki bu ses sadece -seçim siyaseti gereği bile olsa- Tayyip Erdoğan'dan geldi.

Bizlerden kurtulmak isteyen Tayyip Erdoğan'dan!

Ve ne acıdır ki bu çağrıyla bir daha idrak etmek durumunda kaldığımız gerçek, 22 yıldır rakibine bakarak onun her kötü yanını örnekleyen muhalif siyasetçilerin iktidara ve liderine bakarak siyaset yapmayı öğrenemediğidir.

Belki kızacaksınız yine bana ama maalesef tablo bu!

Bakınız, belki de bu yıkıcı süreçte en çok "dost" kaybetmişlerden biriyim.

Muhalif milletvekili dostları bir bir "çalışmıyorsunuz, siyaset üretmiyorsunuz" eleştirileriyle ve hatta bazen karıştıkları sorunlu ilişkileri yüzlerine vurmak suretiyle kaybettim.

Bu yolda etkin siyaset yapabilecek, Meclis'te bizlerin de sesi olacak nice kıymetli zihnin, o koltuklara oturduktan sonra değişip, dönüşüp, tembelleşip etkisiz elemanlar haline geldiğini gördük.

Partilerin, özellikle de CHP'nin içi boşaldı. Asla "boşaltıldı" diyemem. Çünkü içinde çalışmanın olmadığı, yeni siyaset üretilmediği, gençlerin önünün açılmadığı, yeni isimlere şans verilmediği, tek derdin başarılı olmak olduğunu idrak edemeyen, başarı kıstasının da iyi siyaset yapmaktan başka bir şey olmadığını anlayamayanların dışarıdan veya içeriden bir saldırıya ihtiyacı yoktur tükenmek için.

Kendilerini eleştirdiğimiz anda bizi iktidarın yaptığından çok daha kolay sildiler listelerinden, çok daha kolay görünmezleştik onlar için, çok daha kolay üzerimize toprak attılar. Ve iş öyle bir noktaya geldi ki, eleştirilerilerimize karşılık veren Tayyip Erdoğan oldu.

"Sizi duyuyor ve anlıyorum" diyen Tayyip Erdoğan oldu. "Muhalifler" için doğru söylemiyor evet, geçmişte de söylemedi elbette biliyorum…

Ancak muhalefetin yarattığı "oy vermek istemeyen kitleye" de ondan başka talip çıkmadı diyorum!

Muhalif partiler adına daha ağır bir itham düşünemiyorum.

Bu çağrı Özgür Özel'den geleceğine Tayyip Erdoğan'dan geldi.

Bu bile muhalefetin utancından sokağa çıkamaması için yeterli olmalıyken bakıyorum istenmeyen adaylarda ısrarlara, pazarlıklara, uzlaşma telaşlarına öyle bir dalmışlar, başarının oralardan geleceğine kendilerini öyle bir ikna etmişler ki, tek söyleyebildikleri "demokrasi mücadelesi için bize oy verin" demekten öteye gidemiyor.

Oysa bizler, yani muhalif partileri eleştiren muhalifler, belki de onlardan daha çok "kelle koltukta" bir yolculuk yapıyoruz 22 yıldır.

22 yıldır yaşanan acıları, tanık olduğumuz haksızlıkları, içine hapsolduğumuz adaletsiz düzeni düşününce, bu aymazlık karşısında öfkem de derinleşiyor açıkçası.

Körlük, aymazlık, siyasetsizlik, şuursuzluk filan diye tanımlıyoruz ama hepsi havada kalıyor bir yerde, belki de naif kalıyoruz bu yaşanan çöküşü tasvir etmekte diye düşünürken buluyorum kendimi.

Belki de el arttırıp, komplocularla alay ettiğimiz bir diğer hususu daha dikkate almak ve sormak gerekir artık; arkadaşlar siz sahiden iktidara mı çalışıyorsunuz?

İktidara çalışmış olmak dışında neyle açıklayabiliyorsunuz bu acziyetinizi, bir anlatsanız da bizler de anlasak içinde bulunduğunuz düş dünyasını.

Belki de bu kör ve dilsiz hâl karşısında bizlerin de muhalefeti tıpkı onların bize uyguladığı formülle, topyekûn yok sayma zamanımız gelmiştir diyorum çaresizce!

Tuğçe Tatari, 1980 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Akademi Radyo Televizyon mezunu.

Gazeteciliğe 2000 yılında Habertürk'te muhabir olarak başladı. 2004 yılında Vatan gazetesine geçti. Gazete, dergiler ve ekler olmak üzere, dört yıl muhabirlik yaptı. 2009 yılında Akşam gazetesinde köşe yazarlığına başladı. Güncel konulara, sosyal hayata ve popüler kültüre dair eleştirel yazılar yazması için aldığı köşe yazarlığı teklifini kabul ettikten bir sene sonra siyasi yazılar yazmaya başladı.

Akşam gazetesine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu TMSF'nin devlet adına el koymasının ardından, 2013 Haziran ayının sonunda Gezi Parkı olaylarına "mesafeli" durmadığı gerekçesiyle işten çıkartıldı. "Eski ana akım medyada yasaklı" konumuna gelen ve izleyen dönemde T24'te yazmaya başlayan Tuğçe Tatari'nin, Kürt sorununu ele aldığı ve halen "yasaklı yayınlar" arasında bulunan "Anneanne Ben Aslında Diyarbakır'da Değildim" adlı bir kitabı bulunuyor.

Sorun asla CHP ile sınırlı değil. Memlekette siyaset üreten, iş üreten, çözüm üreten muhalif siyasi parti yok gibi!.. Peki ama neden hep konu CHP'de kitleniyor, cevabı basit; pastadaki oy oranı diğer muhalif partilerin toplamından yüksek, tabanı diğerlerinden geniş ve pastadan pay alabilme imkânı diğerlerinden daha olası…

Kanal D'sinden Show TV' sine, Anadolu Ajansı'na kadar tüm 'ana akım' oradaydı o dönem. Hepsini 'gazetecilik çerçevesinde' anlıyoruz ama iş Rojin'e gelince duruyoruz! Çünkü Rojin sadece Kürt de değil… Rojin muhalif bir Kürt, yani iki kere şüpheli konumda!

Her fırsatta vatandaşı sokağa çağıranlara sormak istediğim bir soru var. Kardeşim siz Gezi'yi yaşamış ve bunu bile doğru değerlendirememiş siyasetçilersiniz. Nasıl oluyor da insanları sokağa çağırma fikrini sıklıkla ortaya koyuyorsunuz, anlamakta güçlük çekiyorum…

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Arkadaşlar, siz sahiden iktidara mı çalışıyorsunuz yoksa? - Tuğçe Tatari
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Arkadaşlar, siz sahiden iktidara mı çalışıyorsunuz yoksa?

34 26
21.02.2024

Diğer

21 Şubat 2024

Ne acıdır ki, bizleri neredeyse düşman bellemiş, çoğumuzun hayatını etkileyecek yaşam damarlarını kesmeye adeta ant içmiş, yok hükmünde olmamız için elinden geleni yapma konusunda hiç de çekimser davranmamış, bizleri çoktan bölüp, ayrıştırıp bir köşeye itelemiş bir Cumhurbaşkanı'nın gölgesinde yaşamaktayız.

İnsan her tür imkânsızlığa bir şekilde uyum sağlıyor.

Geride bıraktığımız yıllar içinde bizler için özenle döşenen mayınların arasında yaşamaya, yazmaya devam etmişiz.

Ne acıdır ki biz muhalifleri "yok hükmünde" bir vatandaşlık seviyesine iten aynı Cumhurbaşkanı yaklaşan seçimlere uygun siyaset üretirken bizlere, yazdıklarımıza, söylediklerimize kulak kabartmış ve sosyal medya hesapları üzerinden muhalif seçmene de yönelik bir çağrı yayınlamış. Demiş ki: "CHP'li kardeşlerimizin partilerine ve siyasete yönelik umutlarını kaybettiklerini üzülerek görüyoruz. Siyasi parti gözetmeksizin tüm vatandaşlarıma samimiyetle sesleniyorum; başta CHP olmak üzere muhalefete bakıp asla umutsuzluğa kapılmayın. Alternatifsiz değilsiniz. Hiçbir vatandaşımızın kendisini dışlanmış, ötelenmiş, yok sayılmış hissetmesine gönlümüz razı değildir. Şayet siyasetten beklentiniz hizmet ve eser görmekse biz buradayız. Sizin kaygılarınızı istismar edenlere, 'adaylarımıza tıpış tıpış oy vereceksiniz' dayatmasında bulunanlara, fikrinize, taleplerinize, hassasiyetlerinize saygı göstermeyenlere gelin hep birlikte esaslı bir cevap verelim…"

Elbette bizler uzun yol yolcusuyuz, elbette bizler bu kardeşlik, bu dostluk, bu bir aradalık vurgularına ve samimiyetsizliğine vakıfız. 22 yıllık tecrübemiz ve ha kendimizin ha muhalif dostlarımızın ödediği, ödemekte olduğu bedeller sırtımızdaki heybede, heybemizi bir an olsun yere düşürmeden sırtımızda taşıma çabamız da sürmekte.

Ama ne büyük acıdır ki onlarca eleştiri, onlarca uyarı yazılarına, sözlerine muhalif partilerden ve elbette özellikle CHP'den tek bir olumlu, uzlaşmacı, birleştirici, el uzatan, yapıcı bir açıklama gelmedi.

Tek bir "eleştirilerinizi anlıyoruz ve üzerinde çalışıyoruz" iması, tek bir "hayal kırıklıklarını giderme çabası", tek bir "bu mücadelede beraberiz" vurgusu gelmedi.

Muhalefet açısından ne acıdır ki bu ses sadece -seçim siyaseti gereği bile olsa- Tayyip Erdoğan'dan geldi.

Bizlerden kurtulmak isteyen Tayyip Erdoğan'dan!

Ve ne acıdır ki bu çağrıyla bir daha idrak etmek durumunda........

© T24


Get it on Google Play