Diğer

T24 Haftalık Yazarı

26 Kasım 2023

Genel olarak belirsizlik içeren durumlarla başa çıkmak, yeni şeyler denemek ya da olası olumsuz sonuçlara karşın bir şeyi yapmaya karar vermektir "hayatta risk almak". Hepimiz hayatımızın bir döneminde bilinçli ya da bilinçsiz, büyük ya da küçük riskler almışızdır. Bilinçli olduğunda ortada belirsizlikle yüzleşmeye yönelik bir cesaret söz konusudur çoğunlukla ve tüm amaç sonuçta istediğimiz, olası ödülü ya da başarıyı elde etmektir.

Risk almak, kişisel gelişim, yenilik ve başarı için çok önemli. Ancak, bu risklerin dikkatlice değerlendirilmesi ve yönetilmesi daha da önemli. Kontrolsüz ya da düşünümsüz risk almanın olumsuz sonuçlara yol açabileceği ise aşikâr.

Herkesin risk toleransı farklıdır ve bir kişi ya da kuruluşun hedeflerine ve değerlerine bağlı olarak risk alma konusundaki tutumu değişebilir. Ben, risk toleransı yerine risk iştahı terimini yeğliyorum (ne kadar risk alabileceğimizi yani). Ama asıl önemli olan, riskleri anlamak, değerlendirmek ve yönetmek için bilinçli ve düşünülmüş bir yaklaşım benimsemektir.

William G. T. Shedd'in dediği gibi, "Bir gemi limanda güvendedir, ancak gemilerin amacı limanda durmak değildir." Çünkü gemileri limanda tutarsak bir yere gitmemiz mümkün olmayacaktır. İlerlemek istiyorsak risk almalıyız, ancak bunu olasılığı ve sonuçları iyi düşünülmüş ve tasarlanmış kontrol önlemleri ile sınırlayabiliriz.

Film eleştirmeni Roger Ebert, "Poly Gelince (Along Came Polly)" filmini izledikten sonra bir daha hiçbir zaman bardaki ücretsiz kuruyemişleri yemeyeceğini söylüyor. Çünkü filmde risk uzmanı Reuben Feffer (Ben Stiller) barda içkinin yanında sunulan ücretsiz kuruyemişlere daha önce kimin dokunduğunu bilmediğini, kuruyemişlerin ne maceralar yaşadıklarını ve bilemediğimiz yerlere gidebileceklerinden bahsedip kuruyemiş yemeyi reddediyor.

Beni yanlış anlamayın, sizi günlük hayatınızda Reuben olmaya çağırıyor değilim. Ancak, risk yönetimine meraklıysanız ya da yeni başlıyor ve risk yönetiminde üstün performans göstermek ve Reuben'den daha iyi iş çıkarmak istiyorsanız, 10 hafta devam edecek olan bu yaşamın içinden risk değerlendirmeleri yazıları tam size göre.

Bu yazılarda, sizi bir gün boyunca kalite risk yönetimi gözlükleri takarak gezdirmek istiyorum. Evde, bir apartman bloğunda, bir kafe ya da restoranda, iş yerinizde, sokakta, futbol maçında, protesto gösterisinde ya da parkta detaylara bakacağız birlikte... Eğlenceli bir yolculuk olacak ve her gün gördüğümüz ancak risk yönetimi perspektifinden düşünmediğimiz, analiz etmediğimiz şeylere odaklanacağız. Risk sorusu, tehlike, zarar, olasılık, etki (ya da sonuçların şiddeti) ve kontrol önlemleri arasındaki bağlantıları daha iyi anlamak için "geriye dönük risk yönetimi" düşünce pratiği yapacağız.

Hayatın risklerle dolu olduğunu söylediğimizde, bu klişe gibi gelebilir. Ama, hayattaki birçok günlük riske çoğunlukla tepkiyle yaklaşıyoruz, sonuçta da yaptığımız risk kontrolünden çok "zarar kontrolü" oluyor. Bu nedenle bu yazılarda, çoğumuzun risk perspektifinden düşünmediği şeylere daha çok bakacağız. Örneğin, bar sahiplerinin çoğunun bira bardaklarını servis öncesi buzlukta tutmanın risk yönetimi perspektifi açısından ne derece önemli olduğunu düşündüklerini sanmıyorum. Ve iddia ediyorum ki belediyelerin bu konuda öğrenecek çok şeyi var, çünkü çoğu halkın oturup dinlenmesi için hâlâ metal bank yapıyor.

Dünya Sağlık Örgütü'nden 2018 yılında emekli olana dek, ofisten 12,5 km uzakta yaşıyor ve toplu taşımayı kullanıyordum. Bu, yaptığım bir risk yönetimi kararı değildi, sadece benim için en uygun ulaşım şekliydi. Risk düşünce prosedürünü uygularsam aynı şeyi tercih edeceğimi düşünüyorum. Hazırsanız, ilk olarak ulaşım seçeneklerimi listeleyerek ise başlayalım:

Arabamız vardı; genellikle eşim günlük rutinler için kullanıyordu. Elbette eşimden beni sabah ofise bırakmasını ve günün sonunda beni almamasını isteyebilirdim, ama bu isteğin çok da haklı bir talep olmadığının farkındaydım. Bu nedenle arabayla ofise gitmek bir seçenek olmaktan çıkıyordu.

Motosikletim ve motor ehliyetim yoktu, bu yüzden bu benim için bir seçenek değildi.

Bisikletim olmasa da bisiklet sürmeyi biliyordum. Bisiklet alabilir ve ofise bisikletle gidebilirdim; bu aynı zamanda sabah akşam iyi bir kardiyo egzersizi yanı sıra kilomu düşük tutmama yardımcı olurdu ve üstelik herhangi bir çevre kirliliği oluşturmayacağı için de çevre dostu bir seçim olabilirdi.

Toplu taşımayı kullanabilirdim; yaklaşık 45 dakikada ofise ulaşabilirdim. Eğer arabayla gidersem, bu süreyi 15 dakika kısaltabilirdim ancak sadece belirli saatlerde evden ayrılırsam bu mümkündü – her ne kadar Mont Blanc köprüsünü İstanbul'daki Boğaz Köprüsü trafiği ile kıyaslamıyorsam da bizim köprünün de günün belli saatlerinde çok yoğun olduğu bir gerçek.

Risk perspektifinden baktığımda, tüm avantajlarına rağmen bisiklet, Cenevre'nin bisiklet dostu bir şehir olmasına karşın en riskli olanıydı. Araba daha güvenliydi (ama bunu eşimden istemek doğru değildi). Toplu taşıma bu anlamda en güvenli yoldu.

DSÖ'de çalıştığım dönemde İsviçre'deki yollarda ortalama 250 ölüm meydana geliyordu, bu sayı her yıl daha da azalıyordu. Bu vakaların çoğunluğu motorlu taşıma araçları kullanıcılarıydı, ancak kazaya karıştıkları durumlarda yaya, bisikletçi ve moped/motosiklet sürücülerinin kilometre başına ölüm riski çok daha yüksekti. Cenevre'de yol üzerinde meydana gelen hiçbir ölüm olayında toplu taşıma yer almamıştı. Bu nedenle, işe toplu taşımayla gitmek hem pratik hem de risk düşüncesine dayalı en sağlam karardı.

Covid - 19 pandemisiyle birlikte daha çok risk ve kontrol önlemleri konuşur olduk. En çok da tek bir kontrol yönteminin yeterli olmayacağını, birden fazla kontrol yönteminin çok katmanlı olarak kullanılmasının gerekli olduğunu... Hani kalabalık yerlerden kaçınmak, maske kullanmak, el hijyenine dikkat etmek, aşı olmak gibi... Bu çok katmanlı kontrol önlemlerinin nedeni hiçbir kontrol önleminin tehlikeyi tek başına tümüyle önleyemeyeceği gerçeğiydi. Kontrol önlemleri, İsviçre peyniri dilimleri gibi deliklidir. Bu nedenle, bir tehlike, her dilimdeki delik geçici olarak hizalandığında, J. T. Reason'ın ifadesiyle "kaza fırsatı yolu"nu bularak tüm dilimlerdeki deliklerden geçer ve bir zarara yol açar.

Gündelik yaşamdan örneklere geçmeden önce geriye dönük bir risk analizi yapalım önümüzdeki hafta. Örneğimiz de herkesin bildiği Titanik olsun. Düşünün isterseniz Titanik faciasında tehlike neydi, istenmeyen olayın ortaya çıkışını kolaylaştıran neler vardı hikâyede, gemideki mevcut kontrol önlemleri nelerdi, bunlar yeterli miydi ya da çok katmanlı önlemler var mıydı diye.

Bu arada barda bir şeyler içecekseniz ortaya gelen kuruyemişe elinizi uzatmadan bir daha düşünün…

Ümit Kartoğlu kimdir?

Ümit Kartoğlu 1981 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu, aynı üniversiteden Halk Sağlığı uzmanlığını 1984 yılında aldı.

Türkiye'de sağlık sisteminde her kademede çalıştı. 1993 yılında Halk Sağlığı alanında doçentliğini aldı. 1988-1990 yılları arasında Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeliği yaptı.

İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü'ndeki üç yıl görevden sonra, 1994'te ülkeden ayrılarak UNICEF'te sağlık danışmanı olarak göreve başladı.

2000-2001 yıllarında Güney Sudan'daki savaş sırasında uluslararası kuruluşların sağlık çalışmalarını koordine etmekle yükümlü Operation LifeLine Sudan'da Sağlık Koordinatörlüğü'ne getirildi.

2001-2018 yılları arasında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Cenevre Genel Merkezi'nde aşı kalitesi ile ilgili danışman olarak görev yaptı. Şimdi Extensio et Progressio danışmanlık şirketinin kurucusu ve CEO'su olarak görev yapıyor.

Dr. Kartoğlu'nun yayımlanmış birçok bilimsel çalışması ve kitapları bulunuyor (Bu kitapların hepsi Kartoğlu'nun web sitesinden PDF ve ePUB3 olarak ücretsiz olarak indirilebiliyor).

Dr. Kartoğlu 2011 ve 2013 yıllarında yaptığı bilimsel çalışmalar nedeniyle iki kez Ludwig Rajhman Halk Sağlığı Ödülü'ne değer bulundu. http://kartoglu.ch/

Kampa dönerken, aklımda özgürlüğü için savaşan ama bizlerden nefret eden Güney Sudanlı komutan ve bir de hiçbir şeyden habersiz, ay ışığı kadar saf Angelika… Ama Angelika biliyor ki, gece kafalarımızı kaldırdığımızda gökyüzüne aynı aya bakıyoruz… Toprak evinin damı olmayan Angelika için benim ay bir gece lambası…

"Dünya tatlısı bir köpek Küçümen. Yalnız kalmayı sevmiyor, enerjisi atıldığı sürece evde kedi gibi yaşıyor"

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Önüm arkam sağım solum risk: Günlük hayattan örnekler (1) - Ümit Kartoglu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Önüm arkam sağım solum risk: Günlük hayattan örnekler (1)

12 0
26.11.2023

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

26 Kasım 2023

Genel olarak belirsizlik içeren durumlarla başa çıkmak, yeni şeyler denemek ya da olası olumsuz sonuçlara karşın bir şeyi yapmaya karar vermektir "hayatta risk almak". Hepimiz hayatımızın bir döneminde bilinçli ya da bilinçsiz, büyük ya da küçük riskler almışızdır. Bilinçli olduğunda ortada belirsizlikle yüzleşmeye yönelik bir cesaret söz konusudur çoğunlukla ve tüm amaç sonuçta istediğimiz, olası ödülü ya da başarıyı elde etmektir.

Risk almak, kişisel gelişim, yenilik ve başarı için çok önemli. Ancak, bu risklerin dikkatlice değerlendirilmesi ve yönetilmesi daha da önemli. Kontrolsüz ya da düşünümsüz risk almanın olumsuz sonuçlara yol açabileceği ise aşikâr.

Herkesin risk toleransı farklıdır ve bir kişi ya da kuruluşun hedeflerine ve değerlerine bağlı olarak risk alma konusundaki tutumu değişebilir. Ben, risk toleransı yerine risk iştahı terimini yeğliyorum (ne kadar risk alabileceğimizi yani). Ama asıl önemli olan, riskleri anlamak, değerlendirmek ve yönetmek için bilinçli ve düşünülmüş bir yaklaşım benimsemektir.

William G. T. Shedd'in dediği gibi, "Bir gemi limanda güvendedir, ancak gemilerin amacı limanda durmak değildir." Çünkü gemileri limanda tutarsak bir yere gitmemiz mümkün olmayacaktır. İlerlemek istiyorsak risk almalıyız, ancak bunu olasılığı ve sonuçları iyi düşünülmüş ve tasarlanmış kontrol önlemleri ile sınırlayabiliriz.

Film eleştirmeni Roger Ebert, "Poly Gelince (Along Came Polly)" filmini izledikten sonra bir daha hiçbir zaman bardaki ücretsiz kuruyemişleri yemeyeceğini söylüyor. Çünkü filmde risk uzmanı Reuben Feffer (Ben Stiller) barda içkinin yanında sunulan ücretsiz kuruyemişlere daha önce kimin dokunduğunu bilmediğini, kuruyemişlerin ne maceralar yaşadıklarını ve bilemediğimiz yerlere gidebileceklerinden bahsedip kuruyemiş yemeyi reddediyor.

Beni yanlış anlamayın, sizi günlük hayatınızda Reuben olmaya çağırıyor değilim. Ancak, risk yönetimine meraklıysanız ya da yeni başlıyor ve risk yönetiminde üstün performans göstermek ve Reuben'den daha iyi iş çıkarmak istiyorsanız, 10 hafta devam edecek olan bu yaşamın içinden risk değerlendirmeleri yazıları tam size göre.

Bu yazılarda, sizi bir gün boyunca kalite risk yönetimi gözlükleri takarak gezdirmek istiyorum. Evde, bir apartman bloğunda, bir kafe ya da restoranda, iş yerinizde, sokakta, futbol maçında, protesto gösterisinde ya da parkta detaylara bakacağız birlikte... Eğlenceli bir yolculuk olacak ve her gün gördüğümüz ancak risk yönetimi perspektifinden düşünmediğimiz, analiz etmediğimiz şeylere odaklanacağız. Risk sorusu, tehlike, zarar, olasılık, etki (ya da sonuçların şiddeti) ve kontrol önlemleri arasındaki bağlantıları daha iyi anlamak için "geriye dönük risk yönetimi" düşünce pratiği yapacağız.

Hayatın risklerle dolu olduğunu söylediğimizde, bu klişe........

© T24


Get it on Google Play