Diğer

23 Aralık 2023

Bu bir Kırgız atasözüymüş; fakirsin sen fakir kal manasına da geliyor mu, bilmiyorum Gaye Hanım.

Hafize Gaye Hanım, Merkez Bankası Başkanı. "Bu kardeşiniz oldukça faiz artmayacak, düşecek… Faiz sebep enflasyon sonuçtur" diyerek bu ülkeyi önce düşük faiz-yüksek enflasyon-çıldıran döviz kuru-geçim(sizlik) anaforuna sokan, derken milletin katlanmış kredi kartı borçlarını yüksek faize bağlayan Başekonomistin şimdilik yüzde 50'ye çıkmış ama dövizi bir milim indirememiş "Faiz günahı"nın uygulayıcısı.

"Çekirdek enflasyondaki düşüş umut verici" diyen Mehmet Şimşek ile o günahları da temizlemek için leblebi çekirdekle de uğraşan, bu arada gerçekten şaşırıp duran bir misafir!

Gaye Hanım geçenlerde Hürriyet'te soru cevaplarla, yüzeysel bir samimiyetle yer aldı. Şaşkınlıklarıyla apartman görevlisini bile şaşırttı.

Kiraların yüksekliğine şaşırmış, ailesinin yanına taşınmıştı.

Kapıcısı ona halkın nabzını sunuyordu ve Gaye Hanım şaşmaya devam ediyordu: "İstanbul Manhattan'dan pahalı olur mu? Çok pahalı" diyordu.

Bilirsiniz, İstanbul Bizans'ın ardından Osmanlı'nın başkenti olarak parlarken, Kızılderilileri kazıklayan Hollandalılar incik boncuk karşılığı Manhattan adasını çok ucuza kapatmış, önce New Amsterdam yapmışlardı adayı. Onlardan da biraz silah biraz para gösterip İngilizler kaptı. Ve yerliler katledildi, sürüldü, fakirliğe mahkûm edildi. Sonra siyahlar da Kızılderili oldu!

Derken Gaye Hanım muhtemelen Manhattan'da esasen bir ırkçı zenginlik duvarı olan Wall Street'te yaşadı, sonra payitahta geldi, bir de baktı Sultan'ın ümmeti pahalılıktan kırılıyor. Hay Allah ve Ulu Manitu dedi!

Ne var ki adını koyamıyor koskoca Merkez Bankası Başkanı. Apartman görevlisi ile aynı tespiti yapıyor ama bunu kim yarattı, Hürriyet'in merkez bankası başkanına bunu söyleyemiyor.

Neden böyle oldu, sorumlusu kim, komşularıyla bile paylaşamıyor.

Sorsan ısrarla, belki en fazla "Nurettin Nebati" diyecek, yukarıya başını çeviremeyecek.

Gaye Hanım, konuştuğu gazetenin artık gazete olup olmadığıyla bile ilgili değil. Manhattan'da, yani New York'ta medyanın (tamam oralar da sorunlu ama) Başkan'ın kuklası olup olmadığıyla ilgilenmiyor. Özgür gazetecilik olmayınca bir halkın başına neler gelebildiğine dair dertlenmiyor.

"Merkez"deki gazetecilerin rehine, ulak, uşak olup olmadığı diye bir meselesi yok ama o bu ülkenin umudu. Aslında apartman kapıcısının bildiği bu kapıları tıklatamıyor bile.

Daha beteri belki.

Gaye Hanım benim Boğaziçi Üniversitesi'nden küçüğüm. Hayır küçültmüyorum, yaşça öyle. Üstelik aynı bölümden. İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü.

Boğaziçi'nin lime lime edilmesinden, çökertilmeye başlanmasından önce okuduğu için tabii o da şanslı. İyi hocalar, açık fikirler, tartışmalar, ufuklar, alternatifler, özgürlükler esmiştir onun zamanında da Boğazdan.

Ama şimdi?

Hocaları sürülen, araştırma merkezi boşaltılan, şimdi tam da onun yetiştiği, onu bugünlere hazırlayan bölümün bile kapatılmak istendiği lanetli üniversite.

Kayyım rektör ile işbirlikçileri, kin ve nefret iktidarı emrinde, Gaye Hanım'ın geçmişini de öldürüyor.

Lakin Merkez Bankası Başkanı, Manhattan'ı ucuz buluyor da, üniversitesinin bayağılaştırılması konusunda tek basit cümle kuramıyor.

Ne bileyim, okulda biraz özgür fikir, biraz eleştirel düşünce, biraz kurumlara vefa filan da mı göremedi hocalardan? Manhattan'da bile katledilmiş Kızılderililer anısına koca bir müze var!

En azından, belki kimi okul ve dönem arkadaşı da olan, kimi belki hocası olmuş öğretim kadrosunun direnişine saygı duyabilirdi. Bir cümleyle olsun anabilirdi.

"Düşünen Kentler" konferansını, kendisiyle aynı bölümden, bizim Ekonomi'den mezun Prof. Fikret Adıman gibi hocaların neden okullarında değil de İBB Sevgi Soysal Kütüphanesinde yapmak zorunda kaldığını sorgulayabilirdi.

Kendisi gibi ABD'de bir iktisatçı olan, ama araştırdıkları, yazdıkları ve tavrıyla bütün dünyada sayılan Galatasaray Liseli Prof. Daron Acemoğlu'nun o konferansa uzaktan da olsa katılıp söylediklerine kulak kabartabilirdi.

Onun neden "Çürüme ve Çöküş"ten bu kadar endişeli olduğunu kapıcısıyla olsun konuşabilir ve en azından sanki apartman görevlisi söylemiş gibi, "gazeteci" AH Bey'e çıtlatabilirdi.

"Nefret sebep, çöküş sonuç" diye özgürce düşünebilirdi belki. "Halkın soyulması sebep, fakirleşme sonuç" diye de belki.

Düşünemez miydiniz, nedir bu hayattaki kalıcı gayeniz?

Nedir ki!

Şu ölümlü dünyada merkez gayeniz nasıl bir şey ki!

Fakirlik elbette ayıp değil, ama bir ülkeyi, bir halkı fakirleştirmek ayıp.

Bir eve 10 insan sığdırmaya çalışacağınıza, bize bu fakirleşmenin, bu pahalılığın, bu felaketin sorumlusunu, sebeplerini, oradaki ihaneti söyleyin Sayın Pokahontas!

Manhattan yani Manahata efsanelerinden birinin, zenginleşmek isteyen iki beyazın ceylan kovalayan bir kızılderiliyi öldürmesi, oraya gelen kabile mensuplarının ise beyazların viskisiyle dertlerini unutup çekip gitmesi olduğunu da mı bilmiyorsunuz yoksa.

İşte bizim hikâyemiz de öyle biraz: At viskiyi; koy yerine dini, milliyeti, militarizmi; zenginlik gaye değil, fakirlik de ayıp değil diye uyut Kırgızları!

Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu.

Üniversite döneminde Demiryolu İşçileri Sendikası ve Marmara Boğazları Belediyeler Birliği'nde çalıştı. Günaydın gazetesinde başladığı gazeteciliği, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, tekrar Milliyet, Star, Sabah, Habertürk'te sürdürdü. Muhabirlik, ekonomi servisi yönetmenliği, yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı, kısa süre Paris temsilciliği yaptı.

Medyakronik başta olmak üzere, çok sayıda web sitesi ile dergide makaleleri yer aldı.

Birkaç dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na seçildi, başkan yardımcılığında bulundu.

İstanbul Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim fakültelerinde ders verdi.

Türkiye medyasında ilk "ombudsman"lik kurumunun kurulmasını gerçekleştirdi. 1998'de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni hazırladı.

Çalışmaları Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü, iki kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Köşe Yazısı Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Ödülü başta olmak üzere, çeşitli mesleki ödüllere değer görüldü. Aynı yıl, üç farklı gazetecilik örgütünden köşe yazarı ödülü aldı.

Bodrum: Yüzyıllık Yolculuk, Kadınımızın Hatıra Defteri gibi belgesellerde metin yazarlığını yaptı.

Sosyal Demokrasi, Fransa Bölümü (Turhan) Uçuran Bey Postanesi (Milliyet) , Dipsiz Medya (İletişim) , Bedelli Gazetecilik (Everest) , Senin Adın Corona Olsun (Literatür) kitapları yayımlandı. Keynes'in (O. E. Moggridge, Afa Yay. ) çevirisini yaptı.

Bu mektup doğru mu? Bu mektubu yazan Ökkeş Gök mü? Elim kaza aslında intihar mı? İntiharsa sorumlusu kim? "Yaşamayı beceremeyen" Uzman Çavuş Ökkeş mi?

Yumrukçu, tekmeci, linççi ayırıp kayırıyor musunuz, bir bakın...

"Tek"li düzen "ipotek"li düzendir!

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Zenginlik Gaye değil, fakirlik ayıp değil! - Umur Talu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Zenginlik Gaye değil, fakirlik ayıp değil!

46 1
23.12.2023

Diğer

23 Aralık 2023

Bu bir Kırgız atasözüymüş; fakirsin sen fakir kal manasına da geliyor mu, bilmiyorum Gaye Hanım.

Hafize Gaye Hanım, Merkez Bankası Başkanı. "Bu kardeşiniz oldukça faiz artmayacak, düşecek… Faiz sebep enflasyon sonuçtur" diyerek bu ülkeyi önce düşük faiz-yüksek enflasyon-çıldıran döviz kuru-geçim(sizlik) anaforuna sokan, derken milletin katlanmış kredi kartı borçlarını yüksek faize bağlayan Başekonomistin şimdilik yüzde 50'ye çıkmış ama dövizi bir milim indirememiş "Faiz günahı"nın uygulayıcısı.

"Çekirdek enflasyondaki düşüş umut verici" diyen Mehmet Şimşek ile o günahları da temizlemek için leblebi çekirdekle de uğraşan, bu arada gerçekten şaşırıp duran bir misafir!

Gaye Hanım geçenlerde Hürriyet'te soru cevaplarla, yüzeysel bir samimiyetle yer aldı. Şaşkınlıklarıyla apartman görevlisini bile şaşırttı.

Kiraların yüksekliğine şaşırmış, ailesinin yanına taşınmıştı.

Kapıcısı ona halkın nabzını sunuyordu ve Gaye Hanım şaşmaya devam ediyordu: "İstanbul Manhattan'dan pahalı olur mu? Çok pahalı" diyordu.

Bilirsiniz, İstanbul Bizans'ın ardından Osmanlı'nın başkenti olarak parlarken, Kızılderilileri kazıklayan Hollandalılar incik boncuk karşılığı Manhattan adasını çok ucuza kapatmış, önce New Amsterdam yapmışlardı adayı. Onlardan da biraz silah biraz para gösterip İngilizler kaptı. Ve yerliler katledildi, sürüldü, fakirliğe mahkûm edildi. Sonra siyahlar da Kızılderili oldu!

Derken Gaye Hanım muhtemelen Manhattan'da esasen bir ırkçı zenginlik duvarı olan Wall Street'te yaşadı, sonra payitahta geldi, bir de baktı Sultan'ın ümmeti pahalılıktan kırılıyor. Hay Allah ve Ulu Manitu dedi!

Ne var ki adını koyamıyor koskoca Merkez Bankası Başkanı. Apartman görevlisi ile aynı tespiti yapıyor ama bunu kim yarattı, Hürriyet'in merkez bankası başkanına bunu söyleyemiyor.

Neden böyle oldu, sorumlusu kim, komşularıyla bile paylaşamıyor.

Sorsan ısrarla, belki en fazla "Nurettin Nebati" diyecek, yukarıya başını çeviremeyecek.

Gaye Hanım, konuştuğu gazetenin artık gazete olup olmadığıyla bile ilgili değil. Manhattan'da, yani New York'ta medyanın (tamam oralar da sorunlu ama) Başkan'ın kuklası olup olmadığıyla ilgilenmiyor. Özgür gazetecilik olmayınca bir halkın başına neler gelebildiğine dair dertlenmiyor.

"Merkez"deki gazetecilerin rehine, ulak, uşak olup olmadığı diye bir meselesi yok ama o bu ülkenin........

© T24


Get it on Google Play