cahitkilic54@gmail.com

Fuzûlî merhumun:
“Söylesem tesiri yok; sussam gönül razı değil” dediği konulardan biri üstüne yazayım dedim ama “çi fayda?”
Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur!
***
Daha önce de birkaç defa uyardım ki “Sosyal medyada birçok paylaşımın aslı astarı yoktur, bir kısmı kasıtlı, bir kısmı da cehaletten kaynaklı yanlışlar sürekli paylaşılıyor.”

Altına da “Alıntı” yazılınca akan sular duruyor!
(Bir defa, altına “alıntı” yazarak paylaşılan metin, bilgi, şiir ve sair şeylerin müellifinin adının verilmeden yayınlanması, o müellifin emeğine saygısızlıktır.)
Hz. Ali’den, Fuzûlî’den, Mevlâna’dan denilerek öyle şeyler paylaşılıyor ki, o yüce şahsiyetlerin öyle bir sözleri olmadığı gibi, onların yaşam felsefeleriyle de uzaktan yakından bir ilgisi yoktur!

“Bu cehalete ortak olmayın, en azından biraz mürekkep yalayanlar daha dikkatli olsunlar” dedim diye, bu tür yalan ve yanlış bilgileri sürekli paylaşmayı vird edinen bir ağabeyimiz bana küstü!
***
Bugün, sadece Lev Tolstoy ile ilgili yalanları konu olarak ele alacağım.

Bilenler bilir: Bir zamanlar bu ülkedeki zırcahil dinciler, “Tolstoy Müslüman oldu ve Müslüman olarak öldü” yalanını sakız gibi çiğnediler. Aklı başında adamlar, öyle olmadığını ispat edince de sustular…

Hani Yılmaz Özdil’in “Tarikat, cemaat, zırcahil atmosferi” diye tarif ettiği bu güruh, bir müddet de “Vladimir Putin Müslüman oldu” palavrasını yaydılar. Putin’in Ortodoks kilisesinde boy boy fotoğrafları yayınlanınca, da mutadları üzere suskunluğa büründüler…
Af buyurun ama daha da ağır konuşacağım ama terbiyem müsaade etmiyor…
***
Lev Tolstoy’un İstanbul’a gelmek üzere yola çıktığı, Bulgaristan’da bir tren istasyonunda donarak öldüğü yalanı viral olmuş.
Bu palavrayı daha önce de görmüştüm, dün de bir değerli dost paylaşarak ne yazık ki bu yalana ortak olmuş!

Tolstoy’un İstanbul’a gelmek istediği ve Bulgaristan’da öldüğü bir KUYRUKLU YALANDIR!
***

İŞİN ASLI ŞUDUR:

Tolstoy, kızı Aleksandra ve doktoru Dr. Makovitski ile evinden ayrılır. Giderken hedefleri Besarabya veya Kafkasya’ya gidip uzlete çekilmektir. 31 Ekim’de güneydeki Rostov Na Don’a tren bileti alırlar.

Ancak 82 yaşındaki yazar, zatürre hastasıdır ve yola daha fazla devam edemez. Birkaç saat sonra Astapova’da kızı ve doktoruyla birlikte trenden inerler.

İstasyon şefi tam bir Tolstoy hayranıdır ve evinin en rahat odasını Tolstoy’a tahsis eder.
Yaşlı yazar da 7 Kasım 1910’da bu evde hayata gözlerini yumar.
***
Daha Sonra Rus hükûmetince o istasyonun ve küçük kasabanın adı Lev Tolstoy olarak değiştirilir. Bugün de Lipetsk Oblastı’na bağlı olarak harita üzerinde görünmektedir.

Paylaşılan o metindeki özlü sözlerin yarısından fazlası da Lev Tolstoy’a ait değildir. Diğer ulvi şahsiyetler adına uydurulan yalan sözler gibi Tolstoy ve Dostoyevski adına da bir sürü yalan sözler uydurulmuştur.
Bunu ben, Tolstoy’dan iki kitap çeviren biri olarak söylüyorum…

Not: Bu yazı, 09 Şubat 2024 günü Facebook sayfamda yayınlanmıştır.

İKİNCİ YAZI

9 Şubat 2015’te yine Facebook sayfamda yazmışım! Değişen bir şey yok! Hatta daha da beter duruma düştük!

Kış ortası…

Bazı bölgelerde kar, boran, kıyamet… Diğerlerinde de bugün yarın fırtına, tipi başlayacak…

İnsanlar, evlerine bir parça helâl ekmek götürme derdinde. Sıcak bir yuva, bir tas sıcak çorba, bir bardak sıcak çay…

Kiminin hastası, kiminin hasreti, kiminin geçim derdi var. Sadece insan gibi yaşama mücadelesi veriyorlar…

Öte tarafta…

Fasılasız hile, desise, entrika peşinde koşanlar. İkballeri için nice hayatları boğanlar. Hırsları engellenemeyen muhterisler, insanların omuzuna basarak yükselmek derdindekiler. Helâl, haram demeden servetlerine servet katmak için her türlü rezilliği mubah görenler. Makam, mevki için -af buyurun- kıç yalayanlar. Mukaddes değerleri kendi çıkarları için silaha dönüştürenler, duygularla beraber insanların maddi gelirlerini sömürenler…

Herkesi kendi rezil dünyalarının figüranı sayanlar. Tek sermayesi hamaset nutukları atmak olan sahtekârların bitmek tükenmek bilmeyen hezeyanları…

Ölümlü dünyada yaşıyoruz. Bir bardak sıcak çayımızla, bir tas sıcak çorbamızla ve kendi dertlerimizle baş başa bırakın bizi…

Düşün yakamızdan…

ÜÇÜNCÜ YAZI

10 Şubat 2020’de Facebook sayfamda şerh etmişim…

Despotizmin hüküm sürdüğü ülkelerde iktidar olmak veya iktidar yandaşı olmak kolay iştir. Zor olan; despotizme karşı muhalif olmak ve zulme karşı dik durabilmektir. Hak ve adalet arayışını, ne yazık ki çoğu kez ezilenler omuzlarına yüklüyorlar.

Ağırdır; tonlarca yük ağırlığındadır. Despotizmin kılıcının başınızda hazır ve nazır olduğunu bile bile “hak ve hukuku, adaleti ve hakça paylaşımı” haykırmanın bedeli zindandır.

Bu, yeni bir şey değil. Tarih boyunca hep böyle olmuştur. Ve ne acıdır ki, ezilenlerin karşısına çıkıp “sizin hakkınızı koruyacağız, adaleti ve eşitliği temin edeceğiz” diyerek ve halk yığınlarının desteğini arkalarına alarak iktidarı ele geçirenler; kendilerinden öncekilerden daha zalim ve baskıcı olmuşlardır.

En bariz örneği, sosyal eşitliği sağlayacağız diyerek devrim yapıp iktidarı ele geçiren Bolşevikler’dir. İktidarları ilerledikçe kendi içlerinde de acımasız iktidar kavgaları da yaşayarak ve rakiplerini birer birer yok ederek koltuklarını sağlamlaştıran Komünistler, dünyanın en baskıcı devletini kurmuşlardır.

70 yıl bir zulüm imparatorluğunu ayakta tuttular.

Emeviler de doksan küsur yıl ayakta kalarak hakkı, hukuku ve adaleti çiğneyerek halka zulmettiler.

Keza Abbasiler de…

Fakat merhum Alpaslan Türkeş’in de sık sık söylediği bir atasözünde de vurgulandığı gibi: “Zulüm payidar olmaz!”...

Olmuyor da…

Yıkılıp tarihin fosseptik çukuruna gidiyorlar.

Maatteessüf çoğu kez Bad-el harab-ül Basra!

Yazarın yazı arşivine ulaşmak için buraya tıklayınız…

QOSHE - Sosyal Medyada Yanlış ve Yalan Paylaşımlar! - Cahit Kılıç
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sosyal Medyada Yanlış ve Yalan Paylaşımlar!

21 0
11.02.2024

cahitkilic54@gmail.com

Fuzûlî merhumun:
“Söylesem tesiri yok; sussam gönül razı değil” dediği konulardan biri üstüne yazayım dedim ama “çi fayda?”
Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur!
***
Daha önce de birkaç defa uyardım ki “Sosyal medyada birçok paylaşımın aslı astarı yoktur, bir kısmı kasıtlı, bir kısmı da cehaletten kaynaklı yanlışlar sürekli paylaşılıyor.”

Altına da “Alıntı” yazılınca akan sular duruyor!
(Bir defa, altına “alıntı” yazarak paylaşılan metin, bilgi, şiir ve sair şeylerin müellifinin adının verilmeden yayınlanması, o müellifin emeğine saygısızlıktır.)
Hz. Ali’den, Fuzûlî’den, Mevlâna’dan denilerek öyle şeyler paylaşılıyor ki, o yüce şahsiyetlerin öyle bir sözleri olmadığı gibi, onların yaşam felsefeleriyle de uzaktan yakından bir ilgisi yoktur!

“Bu cehalete ortak olmayın, en azından biraz mürekkep yalayanlar daha dikkatli olsunlar” dedim diye, bu tür yalan ve yanlış bilgileri sürekli paylaşmayı vird edinen bir ağabeyimiz bana küstü!
***
Bugün, sadece Lev Tolstoy ile ilgili yalanları konu olarak ele alacağım.

Bilenler bilir: Bir zamanlar bu ülkedeki zırcahil dinciler, “Tolstoy Müslüman oldu ve Müslüman olarak öldü” yalanını sakız gibi çiğnediler. Aklı başında adamlar, öyle olmadığını ispat edince de sustular…

Hani Yılmaz Özdil’in “Tarikat, cemaat, zırcahil atmosferi” diye tarif ettiği bu güruh, bir müddet de “Vladimir Putin Müslüman oldu” palavrasını yaydılar. Putin’in Ortodoks kilisesinde boy boy fotoğrafları yayınlanınca, da mutadları üzere suskunluğa büründüler…
Af buyurun ama daha da ağır konuşacağım ama terbiyem müsaade etmiyor…
***
Lev Tolstoy’un İstanbul’a gelmek üzere yola çıktığı, Bulgaristan’da bir tren istasyonunda donarak öldüğü yalanı viral olmuş.
Bu palavrayı daha önce de görmüştüm, dün de bir değerli dost paylaşarak ne yazık ki bu yalana ortak olmuş!

Tolstoy’un İstanbul’a gelmek istediği ve........

© Tanyeri Haber


Get it on Google Play