hanayvazadiguzel@gmail.com

Ülkemizde düşünce çevreleri vardır. Bazen bir dergi etrafında, bazen bir kitapevinde, bazen bir kulüpte fikir tartışmaları olur. Sınırlı sayılı insanlardır bunlar. Çaylar dışarıdan sipariş edilmez, orada kendileri demlerler ve böylece sohbet koyulaşır.

Yemeyi unutursun. Düşüncenin, ilmin kıymetini oralarda anlarsın. Ben Konya zafer’de bir kitapçıda böyle toplantılarda bunundum. İyi bir dinleyiciyim. Müthiş insanlardı, felsefe ağırlıklı konuşuyorlardı.

Biliyor musunuz, bazen toplumda düşünce üretimi durur, öyle ki, yeni bir şey bulamıyorsun. Bu kısır zamanlarda ülkemizde iki düşünce akımı aydınlarımızı statükodan kurtarmıştı. Birisi “varoluşçuluk, diğeri zorunsuzluk doktrini!” O zaman aydınlarımız biraz soluk almışlardı.

Ben varoluşçuluğun ülkemiz insanları için şart olduğuna inanıyorum; çünkü Allah ve din meselesi hala ülkemizde problemin ta kendisidir.

Batıda varoluşçuluk insan ve Tanrı arasında bir çözüm felsefesidir. İslam dünyasında bu çözümsüzlük daha bir kapsamlıdır. Mevcut ve mevcudat hala anlaşılmamıştır, yani gören ve görünenler. Allah ve fenomen meselesi.

Varlık nedir, varlık Allah’tır. Buralarda bir problem yoktur fakat ülkemizde mevcutla vücut arasında problem var. İnsanlarımız Tanrı’ya nasıl inanacağını bilmiyor. İşte varoluşçuluk bu problemi çözüyor. İyi incelemek lazım. Zor ve sağlam bir felsefedir.

Herhangi birisinin açıklamasıyla bu iş olmuyor. Mesela sadece Sartre ile olmuyor, Molla Sadra da lazım.

Aydın bir yüzleşmeye ihtiyaç duymuyorsan, o zaman sen gelişemezsin. Yüzleşmek bir topluma ruh kazandırır. O toplumun anlayışı hakka yönelir.

Dünyaya en kanlı şey yanlış hak anlayışıdır. İşid gibi cemaat ve örgütlerin kan döküp baş kesmeleri onların anlayışlarından doğmuştur. Görüldüğü gibi yanlış anlayış ne kadar tehlikelidir. Bu yüzden ille de yüzleşme.

Düşünce ve duyuş kişiyi sorguda cesur kılar. Bu tarz onun yüzleşmeye duyduğu arzudandır. Belirsiz fikir kümeleri yüzleşmeden kaçar.

Acaba bizim ülkemizde yüzleşme fukaralığı var mı? İster tarihi ister aktüel olsun, soru sorulup da cevabı alınmayan bir mesele var mı?

Sorgulamak bir şafaktır. Sorgulamadan yaşadığın her şey şirk ve virüstür, istersen bu, taviz vermediğin inancın olsun. Öğrenme cesaretine sahip olmayan insanların ülkesi manyakların ülkesidir. Öğrenme cesareti sarsıcıdır. Acaba ülkemiz insanı öğrenme cesaretine sahip midir?

Her yetkin soru bir devrimdir. Sorular milletlere ümit verir, kesintisiz bir ümit ruhuna sahip olmak bir servettir.

Emperyalistler insanları önce korkaklığa sevk ederler, onların ümitlerini çekip alırlar. “Ancak kafirler Allah’tan ümitlerini keserler!” işte Kur’an’ın temel esprisi budur. Ümit yoksa Allah inancı da yoktur.

İnsan ve onun şahsiyeti üzerine yetkin kitaplar okunmalı. Bakınız, direniş ehli insanlarda müthiş bir peygamber inancı vardır. Peygamber inancı olmayanlarda Allah inancı onlara ümit vermiyor. Mesela İşid ve Feto gibi gruplar peygamberi paravan olarak kullanmışlardır.

İnsanın şahsiyetini üç şey oluşturur: “Din, kültür ve tarih” ama biz bunlarla ilgilenmiyoruz. Peki, nedir buna mâni olan? İnadımız! İnat milletimizi yedi bitirdi. Dağdaki çobandan tut cum babaya kadar. Öğretmeninden tut imamına kadar. İnat anlama kabiliyetini öldürür.

Ah benim sistemsiz ülkem, sağı bir gayda vurur, solu bir gayda ama oynadılar mı hepsi de çayda çıra oynarlar.

Yazı Arşivi

QOSHE - Düşünce Çevreleri… - Han Ayvaz Adıgüzel
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Düşünce Çevreleri…

67 10
21.11.2023

hanayvazadiguzel@gmail.com

Ülkemizde düşünce çevreleri vardır. Bazen bir dergi etrafında, bazen bir kitapevinde, bazen bir kulüpte fikir tartışmaları olur. Sınırlı sayılı insanlardır bunlar. Çaylar dışarıdan sipariş edilmez, orada kendileri demlerler ve böylece sohbet koyulaşır.

Yemeyi unutursun. Düşüncenin, ilmin kıymetini oralarda anlarsın. Ben Konya zafer’de bir kitapçıda böyle toplantılarda bunundum. İyi bir dinleyiciyim. Müthiş insanlardı, felsefe ağırlıklı konuşuyorlardı.

Biliyor musunuz, bazen toplumda düşünce üretimi durur, öyle ki, yeni bir şey bulamıyorsun. Bu kısır zamanlarda ülkemizde iki düşünce akımı aydınlarımızı statükodan kurtarmıştı. Birisi “varoluşçuluk, diğeri zorunsuzluk doktrini!” O zaman aydınlarımız biraz soluk almışlardı.

Ben varoluşçuluğun ülkemiz insanları için şart olduğuna inanıyorum; çünkü Allah ve din meselesi hala ülkemizde problemin ta kendisidir.

Batıda varoluşçuluk insan ve Tanrı arasında bir çözüm felsefesidir. İslam dünyasında bu çözümsüzlük daha bir kapsamlıdır. Mevcut ve mevcudat hala anlaşılmamıştır, yani gören ve görünenler. Allah ve fenomen meselesi.

........

© Tanyeri Haber


Get it on Google Play