Yaş haddinden emekli olmak zorunda kalan kıymetli müdürümüz İzzet Acarel okulumuza yeni gelmişti. İzzet Bey, müdürlüğünün ötesinde okuyan, yazan tam bir kültür adamıydı.

Okula gelir gelmez farkını ortaya koydu. İlk önce fiziki şartları iyileştirme gayretinde oldu. Okulu baştan aşağı elden geçirdi. Bizim fark edemediğimiz birçok eksikliği giderdi. Yani testi suyu soğuk tutarmış derler. Yeni bir bakış açısı fütuhata yol açabiliyor.

Müdür Bey, aynı zamanda bir edebiyat öğretmeniydi. Birçok şairi, yazarı, kültür adamını yakından tanıyordu. Branşı itibariyle de kendisini kendime yakın buluyordum. Zannederim kendisi de aynı kanaatteydi. Çünkü zaman zaman Beylerbeyi tarzında edebi sohbetlerimiz olurdu.

Müdür Bey, geldiğinden beri okulu baştan aşağı elden geçirdi. Bunu yaparken geniş izahlar veriyor ve bizim de fikrimizi soruyordu.

Okulun giriş bölümü açıldığından beri öylece duruyordu. Değiştirmek, farklı bir görünüm kazandırmak ne hikmetse kimsenin, hiçbir yetkilinin aklına gelmemişti. O, burayı kafasına takmıştı. Muhtemeldir ki kafasında bir şekil, bir plan vardı. Tam bir iç mimar gibi uzun uzun düşünüyor, en iyi şekli nasıl verebilirim diye proje geliştiriyordu.

Kendisi unutmuş olabilir, böyle bir esnada beni çağırdı. Kafasındaki plan hakkında uzun uzun bilgiler verdi ve benim fikrimi sordu. Ben de tecrübelerime dayanarak bir şeyler söyledim.

Konuşma esnasında Müdür Bey, mevcut durumun vahametini olaya koymak için “ne bu böyle deli kızın bohçası gibi” tabirini kullandı. Bu tabir karşısında gayri ihtiyari gülmüştüm. Müdür Bey benim gülmeme bozuldu mu, bana mı öyle geldi bilmiyorum. Çünkü “neden güldün hocam” diye sual etti. Normalde müdürlerin konuşmalarına gülünmez.

İzah etmek zorunda kaldım. Ben Müdürümün konuşmasına değil deli kızın bohçası tabirine gülmüştüm. Çünkü bu tabir beni, öğretmenliğimin ilk yıllarına götürmüştü.

Öğretmenliğe ilk başladığımda Gönen Anadolu Öğretmen Lisesinin Müdürü Bekir Mavi’ydi. Bu tabiri çok sık kullanırdı. Adeta diline pelesenk eylemişti. Kendisi aynı zamanda edebiyat öğretmeniydi. Titiz birisiydi. Her şey yerli yerinde, düzenli tertipli olsun isterdi. Dağınıklığı, pejmürdeliği hiç sevmezdi. Bir dağınıklık görse hemen meşhur benzetmesini yapardı. Ne bu böyle deli kızın bohçası gibi derdi.

Bu tabir okulda bulunan herkesçe bilinirdi. Onun sayesinde hepimiz, tüm öğretmen arkadaşlar bu tabiri, biraz da ironi olsun diye, sık sık kullanırdık.

Bunca yıl okul okudum, kitaplar okudum, halkın arasında bulundum, bu tabire Bekir Mavi’nin dışında hiçbir yerde rastlamadım.

Isparta’dan, dolayısıyla Bekir Mavi’den ayrılalı yirmi yılı aşkın oluyordu. Bu tabiri, duymaya duymaya, kullanmaya kullanmaya unutmuştum. Bir anda Müdür Bey’den duyunca kendimi Refik Halit Karay’ın meşhur hikâyesindeki “Eskici” gibi hissettim. Gülerek tepki vermem bu yüzdendi.

Yanlış anlamasın diye durumu Müdür Bey’e izah ettim. Bu sefer Müdür Bey’de gülmeye başladı. Demesin mi, “Ben de Bekir Mavi’den duymuştum” diye. Meğer, Müdür Bey daha Ladik Öğretmen Lisesinde öğrenciyken Bekir Mavi okulun müdür yardımcısıymış.

Hadisenin safahatı ortaya çıkınca bu sefer karşılıklı gülüşmüştük. Dilin birleştirici gücü bu olsa gerek. Isparta nere Samsun nere?

Bir deyim birbirinden kilometrelerce uzakta iki şehrin kaynaşmasına vesile oluyor. İki insanı, iki nesli birbirine yakınlaştırıyor, kaynaştırıyor.

Dilimize her yönüyle sahip çıkmak hepimizin boynunun borcudur. Dilimiz ortadan kalkmaz ama bozulursa, Allah muhafaza anlaşacak kimse de bulamayız.

QOSHE - DELİ KIZIN BOHÇASI GİBİ... - Selim Eroğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

DELİ KIZIN BOHÇASI GİBİ...

19 0
07.12.2023

Yaş haddinden emekli olmak zorunda kalan kıymetli müdürümüz İzzet Acarel okulumuza yeni gelmişti. İzzet Bey, müdürlüğünün ötesinde okuyan, yazan tam bir kültür adamıydı.

Okula gelir gelmez farkını ortaya koydu. İlk önce fiziki şartları iyileştirme gayretinde oldu. Okulu baştan aşağı elden geçirdi. Bizim fark edemediğimiz birçok eksikliği giderdi. Yani testi suyu soğuk tutarmış derler. Yeni bir bakış açısı fütuhata yol açabiliyor.

Müdür Bey, aynı zamanda bir edebiyat öğretmeniydi. Birçok şairi, yazarı, kültür adamını yakından tanıyordu. Branşı itibariyle de kendisini kendime yakın buluyordum. Zannederim kendisi de aynı kanaatteydi. Çünkü zaman zaman Beylerbeyi tarzında edebi sohbetlerimiz olurdu.

Müdür Bey, geldiğinden beri okulu baştan aşağı elden geçirdi. Bunu yaparken geniş izahlar veriyor ve bizim de fikrimizi soruyordu.

Okulun giriş bölümü açıldığından beri öylece duruyordu. Değiştirmek, farklı bir görünüm kazandırmak ne hikmetse kimsenin, hiçbir yetkilinin aklına gelmemişti. O, burayı kafasına takmıştı. Muhtemeldir ki kafasında bir şekil, bir plan vardı. Tam bir iç mimar gibi uzun uzun düşünüyor, en iyi şekli nasıl verebilirim diye proje........

© Terme Bilgi Gazetesi


Get it on Google Play