“Hürriyet” ve “İstiklal” kelimeleriyle kurulan her cümle içinde ‘Türk’ü barındırmadığı müddetçe eksik kalıyor. Bu kelimeler ruhunu Türk milletiyle birlikte anıldığında buluyor. Tüm dünyanın gözünü diktiği bu coğrafyada düşmanı durduran kuvvet budur. Türk milletinin milli mücadele azmi ve mukavemeti emperyalizmin aşamadığı yegâne surdur.

Cumhuriyetinin 40. yılını geride bırakan Kıbrıs Türklüğü bu kısa süre içinde küçük bir lokma olarak görülerek yutulmak istendi. Boğazımızın düğümlendiği, yutkunarak ifade ettiğimiz mezalimler 307 yıl hâkimiyetimizde kalan hemen yanı başımızdaki adada yaşandı. Bugün İsrail’in Gazze’de yaptığı ne varsa aynısı Rumlar tarafından Türklere yapıldı. 1963 yılından itibaren devreye giren ve Türklerin adadan yok edilmesini hedefleyen “Akritas” planıyla 4 bine yakın Türk çalışan devlet dairelerinden silah zoruyla çıkarıldı. Sivil insanlar hiçbir sebep yokken kurşuna dizildi. Hastanelerde bulunan Türklerin kanları çekildi. Türkler mevzi yapamasın diye kum, çimento, demir, çivi verilmedi.

Çocuk mama ve bezleri başta olmak üzere diğer gıda ürünlerine el konuldu. Kadın, çocuk, yaşlı ayrımı gözetilmeksizin sadece Türk oldukları için siviller katledildi. 20 Aralık 1963’te “Kanlı Noel” olarak tarihe geçen saldırılarda Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi ve iki çocuğu saklandığı küvette katledildi. Bu olaylar yaşanırken adanın tek radyo istasyonu Rumların elindeydi. Bu radyodan Türklerin moralini bozmak için sürekli “Bekledim de gelmedin, hiç mi beni sevmedin” şarkısı çalındı. Türk ordusunun kumandası ileride MGK Genel Sekreterliği görevini de yürütecek olan, Harp Okulu öğrenciliği yıllarında Alpaslan Türkeş’in de sevdiği öğrenciler arasında bulunan Sabri Yirmibeşoğlu’ndaydı. Kıbrıs’ta sivil direnişi örgütleyen Yirmibeşoğlu Türk askeri kuvvetlerinin içinde acilen bir radyo kurulması talimatını verdi. Rumların şarkısına karşılık Türk radyosundan şu cümleler yankılanmaya başladı. “Bayrak, bayrak, bayrak. Burası Türk mücahitleri radyosu.” Bu sözlerin hemen ardından radyoda çalan şarkı ise Rumlarda şok etkisi yarattı. “Bu kadar yürekten çağırma beni. Bir gece ansızın gelebilirim.”

Bugün Kıbrıs’ta yayın yapan bayrak radyosu işte bu cümlelerle yayın hayatına başladı. Kıbrıs Türklüğü Hürriyet ve İstiklal mücadelesini Bayrak radyosundan yükselen o şarkı ile ilan etti. Ertesi gece yarısı adanın üzerinde sorti yapan Türk jetleri Rumların korkulu rüyası oldu. 1963 yılından 1974 yılına kadar Türkleri adadan silmek için kanlı bir ambargo uygulandı. Ancak Rum barbarlığı her seferinde Kıbrıs Türklüğünün mukavemetine çarptı…

1974 yılından günümüze kadar da çeşitli ayak oyunlarıyla Kıbrıs Türklüğünü adadan uzaklaştırma çabaları hız kesmeden devam etti. Türlü türlü planlar devreye girdi. “Tek Devlet” adı altında Türkleri yok etmek, “siyasi eşitlik” martavalıyla Türk kimliğini eritmek, Türkiye’nin garantörlüğünü ve adadan Türk askerinin çıkarılmasını şart koşmak, AB normlarını dayatarak Kıbrıs Türklerini Türkiye’den soyutlamak gibi öneriler sundular. Bu planın bir tek adı vardı; silahsız işgal… Türkiye ise buna karşılık adada 40 bin asker konuşlandırdı. Savaş için değil, barış için… Sadece Türkler için değil, Rumlar için de barış…

Gözlerinizin çevrildiği her noktada Türkiye Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bayraklarının yan yana dalgalandığı, her kurumun adında Türk kelimesinin yer aldığı (Lefkoşa Türk Belediyesi gibi), devlet otoritesinin tesis edildiği, tanınmamasına rağmen dünyanın yakından takip ettiği bir devlet kuruldu. Her yanında Türk tarihinin izlerinin yer aldığı, ecdadımızın ayak izlerinin bulunduğu bu topraklar nice badirelerden geçerek bağımsızlığının 40. yılına ulaştı.

13-14-15 Aralık tarihlerinde Küresel Gazeteciler Konseyi tarafından düzenlenen ‘Türkiye-KKTC Medya Çalıştayı’na katılmak için Lefkoşa'daydık. Ağırlığı Türk Devletleri Teşkilatı Üyesi ülkelerden olmak üzere 18 faklı ülkeden 68 gazeteci çalıştayda yer aldı. Çalıştayın açılışını KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar yaptı. Konuşmasında önemli başlıklar vardı. Cumhurbaşkanı Tatar, “1974 yılında Mehmetçik adaya çıktığında Kıbrıs Meselesi bitti” dedi.

İngiltere Dışişleri Bakan Yardımcısının dün akşam (12 Aralık) KKTC’ye ziyarette bulunduğunu belirtti ve “Biz ne Türkiye’den ne Türk askerinden vazgeçeriz. Bu da böyle biline” diyerek kapıyı gösterdiğini ifade etti.

Tatar, Yahudilerin toprak satın aldığı haberlerini de değerlendirdi. “Tüm yabancıların arsa alımlarını yakından takip ediyoruz” dedi. Bununla ilgili yasal bir düzenleme hazırladıklarını ve yabacılara satışta kısıtlama getirileceğini kaydetti. Basında çıkan abartılı haberlere üzüldüğünü söyledi. "İsrail Kıbrıs'a kamp kurdu" haberini sert bir dille yalanladı. “Neymiş efendim İsrailliler burada tatbikat yapıyormuş. Kesinlikle öyle bir durum söz konusu değil. Biz egemen ve hâkim bir devletiz” dedi.

Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin tanınmasıyla ilgili de mesajı netti. Cumhurbaşkanı Tatar, “Neyi tanımazlar neyi. 144 farklı ülkeden 115 bin öğrenci var bu ülkede. 100 farklı ülkeden turist ağırlıyoruz. Farklı milletlerden iş adamları gelip yatırım yapıyorlar” ifadelerini kullandı.

“İnsanın asıl ilgisi görmezden geldiği yerdedir” diye bir söz vardır. Kıbrıs Türk Cumhuriyetini görmezden gelenlerin tavrı da aynısıdır. Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanımadıklarını söyleyenler Türk’ün kudretiyle yakından tanışıyorlar. Türk Mukavemetinin sesleriyse hala kulaklarında çınlıyor.

Kıbrıs Türklüğünün Liderleri Dr. Fazıl Küçük ve Raif Rauf Denktaş başta olmak üzere Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bağımsızlığına kanıyla can veren tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum.

Nice 40 yaşların olsun, seni tanımayanlar kahrolsun…

QOSHE - Kıbrıs Türk Cumhuriyeti - Kadir Yıldız
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

32 1
18.12.2023

“Hürriyet” ve “İstiklal” kelimeleriyle kurulan her cümle içinde ‘Türk’ü barındırmadığı müddetçe eksik kalıyor. Bu kelimeler ruhunu Türk milletiyle birlikte anıldığında buluyor. Tüm dünyanın gözünü diktiği bu coğrafyada düşmanı durduran kuvvet budur. Türk milletinin milli mücadele azmi ve mukavemeti emperyalizmin aşamadığı yegâne surdur.

Cumhuriyetinin 40. yılını geride bırakan Kıbrıs Türklüğü bu kısa süre içinde küçük bir lokma olarak görülerek yutulmak istendi. Boğazımızın düğümlendiği, yutkunarak ifade ettiğimiz mezalimler 307 yıl hâkimiyetimizde kalan hemen yanı başımızdaki adada yaşandı. Bugün İsrail’in Gazze’de yaptığı ne varsa aynısı Rumlar tarafından Türklere yapıldı. 1963 yılından itibaren devreye giren ve Türklerin adadan yok edilmesini hedefleyen “Akritas” planıyla 4 bine yakın Türk çalışan devlet dairelerinden silah zoruyla çıkarıldı. Sivil insanlar hiçbir sebep yokken kurşuna dizildi. Hastanelerde bulunan Türklerin kanları çekildi. Türkler mevzi yapamasın diye kum, çimento, demir, çivi verilmedi.

Çocuk mama ve bezleri başta olmak üzere diğer gıda ürünlerine el konuldu. Kadın, çocuk, yaşlı ayrımı gözetilmeksizin sadece Türk oldukları için siviller katledildi. 20 Aralık 1963’te “Kanlı Noel” olarak tarihe geçen saldırılarda Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi ve iki çocuğu saklandığı küvette katledildi. Bu olaylar yaşanırken adanın tek radyo istasyonu Rumların elindeydi. Bu radyodan Türklerin moralini bozmak için sürekli “Bekledim de gelmedin, hiç mi beni sevmedin” şarkısı çalındı. Türk ordusunun kumandası ileride MGK Genel Sekreterliği görevini de yürütecek olan, Harp Okulu öğrenciliği yıllarında Alpaslan Türkeş’in de sevdiği öğrenciler arasında bulunan Sabri Yirmibeşoğlu’ndaydı. Kıbrıs’ta sivil direnişi örgütleyen Yirmibeşoğlu Türk askeri kuvvetlerinin içinde acilen bir radyo kurulması talimatını verdi. Rumların şarkısına karşılık Türk radyosundan........

© Türkgün


Get it on Google Play