Türkiye, insanı temel alan, barış ve istikrarı önceleyen, insanlığın huzurunu tesis etme hedefi ve Ankara merkezli bakış açısıyla yürüttüğü dış politikası ile 21. Yüzyılda vasat bulan gelişmeler karşısında göstermiş olduğu yaklaşımla dünyanın geri kalanından pozitif şekilde ayrışmaktadır.

Rusya-Ukrayna, Suriye, Irak, Karabağ ve Filistin meselelerinde bölgesel aktör olmayan ülkelerin çarpık ve savaş yanlısı politikalarına karşın Türkiye, ortaya koyduğu yaklaşım ile hem kendi milli güvenliğini sağlarken hem de bölgesel çatışmaların küresel krizlere dönüşmesine karşı tedbirler geliştirerek yine bu bölgelerin hakkaniyetli şekilde huzur iklimine kavuşması adına üstlendiği sorumluluğu somut adımlarla ilerletmektedir.

7 Ağustos 2016’da Türk Milleti’nin irade ve desteğiyle vücut bulan Cumhur İttifakı, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milletini ilelebet yaşatma kararlılığını göstermiştir. 2018 yılında yapılan referandumla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle beraber Türk dış politikası, güçlü, daha etkin ve küresel rekabette saygın bir konuma ulaşmıştır. Türkiye ne kendi bölgesinde ne de dünyanın farklı coğrafyalarında savaş ikliminin oluşmasına, masumların canına kastedilmesine, ilhak, işgal ve sürgün anlayışıyla geliştirilen politikalara müsaade etmeme imkan ve kabiliyetine erişmiş durumdadır.

Geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin 5. toplantısı için Atina’yı ziyaret etti. Ziyaret kapsamında Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan “Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Hakkında Atina Bildirgesi” önemli bir gelişme olmuştur.

Zira uzun bir süredir Türkiye-Yunanistan ilişkileri, özellikle de Yunanistan’ın milli hak ve menfaatlerimize yönelik mütecaviz eylemleri sebebiyle oldukça gergin bir iklimde ilerlemekteydi. Gerek uluslararası anlaşmalara göre silahsız olması gereken adaların Yunanistan tarafından silahlandırılması, gerek Kıbrıs meselesi ve Doğu Akdeniz’deki sahalarımızda yürüttüğümüz faaliyetlerin engellenmeye çalışılması, gerekse de hava sahamıza yönelik ihlallerin gerçekleşmesi ikili ilişkileri oldukça germişti. Yunanistan’ın tüm bu hukuksuz eylemleri karşısında Türkiye, milli hak ve menfaatleri ile milli güvenliğini yakından ilgilendiren gelişmelerden taviz vermeyeceğini açıkça göstermiş, diğer yandan yürütülen ilişkilerde “iyi komşuluk” ilkesi kapsamında itidalli ve devlet aklıyla politikalar geliştirmiştir.

Geçtiğimiz gün imzalanan Atina Bildirgesi her iki ülkenin ilişkileri açısından yeni bir dönemin başlangıcı için önemli bir adım olma potansiyeline sahiptir. Temennimiz Yunanistan önümüzdeki süreçte de imzalanan bildiriye sadık kalarak Türkiye’nin uzattığı eli iyi değerlendirmesidir.

Zira Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı hesapsızca yaptığı savunma harcamaları, Doğu Akdeniz’deki kışkırtıcı faaliyetleri, Kıbrıs’ta barış iklimine zarar veren eylemlerde GKRY’ne destek vermesi, uluslararası hukuka aykırı şekilde gayri askeri statüdeki adaları silahlandırmak gibi eylemlerin en büyük zararı kendisine verdiğini ve vereceğini anlaması gerekmektedir. Diğer taraftan iki ülke arasında yaşanan anlaşmazlıklara üçüncü tarafların dahil edilme gayretinin de faydasız kalacağının Yunanistan tarafından kabul edilmesi önemli bir adım olacaktır. Görünen aşamada en azından imzalanan bildiri kapsamında Yunanistan için yanlıştan dönme fırsatı doğmuş ve Yunanistan bunu anlamıştır. Elbette önümüzdeki süreç Yunanistan’ın samimiyetini göstermesi açısından dikkatle takip edilmelidir.

QOSHE - Yeni bir başlangıç: Atina bildirisi - Ufuk Akay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yeni bir başlangıç: Atina bildirisi

8 1
10.12.2023

Türkiye, insanı temel alan, barış ve istikrarı önceleyen, insanlığın huzurunu tesis etme hedefi ve Ankara merkezli bakış açısıyla yürüttüğü dış politikası ile 21. Yüzyılda vasat bulan gelişmeler karşısında göstermiş olduğu yaklaşımla dünyanın geri kalanından pozitif şekilde ayrışmaktadır.

Rusya-Ukrayna, Suriye, Irak, Karabağ ve Filistin meselelerinde bölgesel aktör olmayan ülkelerin çarpık ve savaş yanlısı politikalarına karşın Türkiye, ortaya koyduğu yaklaşım ile hem kendi milli güvenliğini sağlarken hem de bölgesel çatışmaların küresel krizlere dönüşmesine karşı tedbirler geliştirerek yine bu bölgelerin hakkaniyetli şekilde huzur iklimine kavuşması adına üstlendiği sorumluluğu somut adımlarla ilerletmektedir.

7 Ağustos 2016’da Türk Milleti’nin irade ve desteğiyle vücut bulan Cumhur İttifakı, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milletini ilelebet yaşatma kararlılığını göstermiştir. 2018 yılında yapılan referandumla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle beraber Türk dış politikası, güçlü, daha etkin ve küresel rekabette saygın bir konuma ulaşmıştır. Türkiye ne kendi bölgesinde ne de dünyanın farklı coğrafyalarında savaş ikliminin........

© Türkgün


Get it on Google Play