Geçen hafta yurt dışına bir görüşme için gitmiştim. Vaktim kalınca da orada bir iki marketi gezip dolaştım. Gördüğüm bir enteresanlığı sizinle paylaşmak istedim... Devasa marketlerin ucu bucağı görünmeyecek kadar reyonları var. Bu reyonlarda akla hayale gelmeyecek kadar, akıllara zarar denilecek kadar gıdalar dizilmiş. Ben diyeyim seksen bin çeşit siz deyin yüz bin çeşit. Yani o kadar ki hepsi birbirinden cazip hepsi birbirinden albenili hepsi birbirinden güzel ambalajlanmış gıdalar... Yani bir insan olarak her gün bir tanesinin tadına bakmak isteseniz bir insan ömrü bunları tatmaya yetmez inanın. Sıra gelmez yani. Nasıl üretiyorlar bunca ürünü, kimlere pazarlanıyor, insanlar nasıl alıyorlar orası ayrı bir muamma... Benim bu arada dikkat çekmek istediğim hususlardan birisi bu bütün ambalajların en az %80’inde glikoz var, şeker var... Yani şekerden kendinizi korumanız şekere davetiye çıkmaması mümkün değil. Her bir ambalajda şeker ve türevleri yer almış... Bir diğeri de hemen bütün ürünlerde raf ömrünün uzatılması için gereken koruyucu maddeler... Katkı maddelerini saymıyorum bile... Dolayısıyla biz insanlara “kendinize iyi bakın”, “sağlıklı beslenin”, “dengeli beslenin” gibi sözler söylenmesi sanki insanın aklıyla alay etmek gibi geldi. Bunca üreten firmaya hiç kimse bir şey söylemesin, ürün denetimi yapmasın, sonra da bunları yiyerek beslenme düzeni bozulan, sağlık dengesi altüst olan insanlara “dengeli beslenin” diye uyarıda bulunulsun. Bir de bu konuda biz ülkemizi eleştiriyorduk ama dünyadaki birçok ülkede bu konuda sınırlar o kadar zorlanmış ki ülkemiz ambalajlı gıdaların yanında doğal ürünlerin, manav reyonundaki ürünlerin, pazarlardaki ürünlerin satıldığı ve taze alıp taze yenilebilecek yiyeceklerin henüz çokça bulunabildiği bir ülke olması bakımından sevinilmesi gereken bir durumda. İnsan gezip görmeden sadece duyup dinledikleriyle karar vermemeliymiş. Bunu sizin aracılığınızla bütün okuyucularınızla paylaşmak istiyorum. Saygılarımla. Hakan Sağıroğlu Gözlerinizle kumar oynamayın! “Gözlük kullanıcılarına bazı tavsiyelerde bulunacağım. Gözlüğünüzü iki elinizle ve saplarından tutarak takıp çıkarınız. Gözlüğünüzle ve kontak lensinizle denize girmeyiniz. Organik camlı gözlüklerinizi yazın otomobil cam önü panelde bırakmayınız. Kullanmadığınız zaman kılıfında muhafaza ediniz. Aşırı terlediğinizde hem çerçeve hem camların ömrünü uzatmak için gözlüğü su ile dikkatlice yıkayıp temizleyiniz. İnternetten pazardan sağlık satın alınmaz. Gözlerinizle kumar oynamayın!.. İnternet Optisyenlik müessesesi değildir. Optisyenlik müesseseleri senede iki kez Sağlık Bakanlığı tarafından gözetim ve denetim geçirir. Öğrendiklerimizin %83’ünü gözlerimizle sağlarız. Gözlük çağdaş ve modern bir toplum inşa etmenin anahtarıdır. Bilimsel çalışmalara göre, göz muayenesi olmadan, deneme lensi kullanmadan, internet ortamından temin edilen kontak lenslerde kornea-göz yüzeyinde sorun çıkma ihtimali çok daha yüksektir. Kontak lens kullanımı sırasında karşılaşılan göz kızarıklığı, yanma, batma, çapaklanma, ışık hassasiyeti, ağrı gibi şikâyetler önemsenmeli ve hekime başvurulmalıdır. Gözlüğün uzmanı gözlükçüdür. Gözleriniz için göz doktoruna gözlük için de doğru bilgi, güvenilir Optisyen gözlükçünüze danışın.” 20. Bölge Kuzeydoğu Ogo Başkanı-Taylan Küçüker Çocuklara öz güven vermenin önemi Ailenin çocuğuna yapması gereken en büyük iyilik ona “öz güven duygusu” kazandırmaktır. Çünkü öz güven daha ilk yaşlarda kazanılan bir duygudur. Dikkat edilirse çocuklara korkuyu da tedirginliği de sevgiyi de sevmeyi ve sevilmeyi de anne babalar veya büyükler öğretir. Yalan söylemeyi de onlar öğrettiği gibi. Anneler babalar çocuklarının yanında birbirine “aşkım”, “tatlım” “güzelim” vb. demekten; evden işe giderken, akşam işten eve gelirken birbirlerine sarılıp gerektiğinde yanağına çocuklarının gözü önünde bir buse kondurmaktan utanır, ayıp sayar. Bu konuda örf ve âdetlerimiz geleneklerimiz vardır ve doğrudur da... Ama aynı anne baba, çocuklarının gözü önünde birbirine bağırıp çağırmaktan, birbirine kötü sözler söylemekten ve hatta kavga etmekten utanmaz ve çekinmez… Oysa çocuk bunları izlerken benliğinde hep şu soruya cevap arar: “Annem ve babam birbirini sevmiyor mu?”, "Annem babam bir daha konuşmayacak mı?" Çünkü bütün sosyal ortamlarda sevenler sevgilerini benzer hareketlerle yapar. Böylece anne ve babasının birbirine tavrı çocuğun anne babaya olan endişesini veya rahatlığını belirlemektedir. Öz güven için bunlar çok önemli davranışlardır. Öte yandan büyüklerinin sürekli terslediği, “sen sus bakayım” dediği, “sen ne bilirsin?” diye, “daha dünkü çocuk” diye aşağıladığı çocuk kendine öz güven duyamaz. Bunun önüne bilerek bilmeyerek set çekilmiştir. Oysa aynı anne baba, çocuğunun hatalarını görünce “bu yaşlarda ben de hata yapmıştım ama artık yapmıyorum. Bak göreceksin sen de büyüyünce hata yapmayacaksın” diyerek ona bir destek verse, çocuk o hatanın gelip geçici olduğunu anlayıp üzerinde durmayacak, aksine o hatadan kurtulmak üzere gayret gösterecektir. Bunlar hep öz güven veren davranışlardır. Psikolojik Danışman/Yazar-Erdinç Üstündağ

QOSHE - Bu ürünleri tatmaya bile insan ömrü yetmez - Anlat Derdini Feridun Ağabeye
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bu ürünleri tatmaya bile insan ömrü yetmez

16 1
02.02.2024

Geçen hafta yurt dışına bir görüşme için gitmiştim. Vaktim kalınca da orada bir iki marketi gezip dolaştım. Gördüğüm bir enteresanlığı sizinle paylaşmak istedim... Devasa marketlerin ucu bucağı görünmeyecek kadar reyonları var. Bu reyonlarda akla hayale gelmeyecek kadar, akıllara zarar denilecek kadar gıdalar dizilmiş. Ben diyeyim seksen bin çeşit siz deyin yüz bin çeşit. Yani o kadar ki hepsi birbirinden cazip hepsi birbirinden albenili hepsi birbirinden güzel ambalajlanmış gıdalar... Yani bir insan olarak her gün bir tanesinin tadına bakmak isteseniz bir insan ömrü bunları tatmaya yetmez inanın. Sıra gelmez yani. Nasıl üretiyorlar bunca ürünü, kimlere pazarlanıyor, insanlar nasıl alıyorlar orası ayrı bir muamma... Benim bu arada dikkat çekmek istediğim hususlardan birisi bu bütün ambalajların en az ’inde glikoz var, şeker var... Yani şekerden kendinizi korumanız şekere davetiye çıkmaması mümkün değil. Her bir ambalajda şeker ve türevleri yer almış... Bir diğeri de hemen bütün ürünlerde raf ömrünün uzatılması için gereken koruyucu maddeler... Katkı maddelerini saymıyorum bile... Dolayısıyla biz insanlara “kendinize iyi bakın”, “sağlıklı beslenin”, “dengeli beslenin” gibi sözler söylenmesi sanki insanın aklıyla alay etmek gibi geldi. Bunca üreten firmaya hiç kimse bir şey söylemesin, ürün denetimi yapmasın, sonra da bunları yiyerek beslenme düzeni bozulan, sağlık dengesi altüst olan insanlara “dengeli beslenin” diye uyarıda bulunulsun. Bir de bu konuda biz ülkemizi eleştiriyorduk ama dünyadaki birçok ülkede bu konuda sınırlar o kadar zorlanmış ki ülkemiz ambalajlı gıdaların yanında doğal ürünlerin, manav reyonundaki ürünlerin, pazarlardaki ürünlerin satıldığı ve taze alıp taze yenilebilecek yiyeceklerin........

© Türkiye


Get it on Google Play