Eski HDP’nin eski genel başkanı Selahattin Demirtaş mahkemede yaptığı savunmada iki ana unsur ihtiva eden bir mesaj vererek, “Kürdistan’ı işgal ettiniz… Özerkliği savunmak bölücülük değildir” dedi. Çok yankı uyandıran ve çeşitli açılardan değerlendirilen bu sözleri ifade özgürlüğü açısından ele alırsak karşımıza ne çıkar? Her ne kadar toplumun geniş kesimleri katılmasa ve bazı çevrelerde büyük bir rahatsızlık uyandırsa da bu ve benzeri sözler ifade özgürlüğünün kullanılmasının sonucu olarak görülebilir. İfade özgürlüğünün varlığı veya yokluğu esas itibarıyla özellikle aykırı ve rahatsız edici sözlerde ortaya çıkar. Hemen herkesin hemfikir olduğu görüşleri açıklamak zaten bir problem teşkil etmez. İfade özgülüğünün gerçek sınırları bu tür aykırı sözlere karşı gösterilen tepkilerde ve bu sözleri sarf edenlerin maruz kaldığı muamelelerde test edilir. Bu yüzden, aykırı ve tersi görüşlere gösterilecek tepkiler büyük önem taşır. Demirtaş’ın sözleri iki kısımda ele alınabilir. İlki Kürdistan’ın Türkiye tarafından işgal edildiği... Bu geçmişe ait, tarihî bir iddia. Bu durumda böyle bir şeyin gerçekten olup olmadığına bakmak gerekir. Bunun için de gidilmesi gereken yer tarihî kanıtlar ve bilgilerdir. İşgal kelimesinin klasik anlamı çerçevesinde ele alındığında ben böyle bir durum olmadığını düşünüyorum. Bu yüzden, mesela İsrail’in Filistinlilere yaptığı gibi Türkiye’nin Kürdistan bölgesindeki insanları kovduğu ve topraklarına el koyduğu ileri sürülemez. Gerçi, maalesef, sürgünler var, ancak sürgüne gönderilen insanların ülkenin başka yerlerinde yerleşmesi, kök salması, mal mülk edinmesi engellenmemiş. Türkiye’de Kürtleri topraklarından sürme ve onlardan alınan toprakları Türklere verme tarzında bir uygulama yok. Bölgede hâlen çok büyük toprak sahibi Kürtler veya Kürt aşiretleri mevcut. Tam de tersine, Türkiye’den sürülen gayrimüslimlere, mesela Ermenilere ait varlıklara Türklerle birlikte Kürtler de el koymuş. Bu yüzden, bu iddia tarih dışı. Bu iddianın gerçeğe aykırı olduğunu düşünenlerin Demirtaş’a belge sorması, göstereceği belgeleri değerlendirmesi ve karşı belgeler sunması lazım. İkincisi geleceğe dair bir iddia... Buna göre Kürt probleminin çözülmesi ancak bölgeye özerklik verilmesiyle mümkün ve bunun istenmesi bölücülük anlamına gelmez... Adına ister Kürt problemi ister başka bir isim verilsin, sınırlarını tam olarak çizmek zor olmakla beraber, bölgede bir problem olduğu kesin. Bu problemin çözülmesi için yeni adımlar atılması ve bunun hem Türk hem de Kürt kesimi tarafından yapılması gerektiği de. Kuşku yok ki bazıları bir özerklik ilanını problemin çözüm yolu olarak görebilirler. İfade özgürlükleri çerçevesinde bu fikri dile getirebilirler. Ancak, bu iddiayı ortaya koyanların özerkliğin problemi nasıl çözeceğini açıklaması ve tartışmaya hazır olması gerekir. Aynı şekilde, bu fikre katılmayanların da neden problemin özerklik ile bir alakasının olmadığını izah etmesi şart. Böylece başlayan bir kamusal müzakere, zamanla, çözüm yolunda mesafe alınmasına katkıda bulunur. Türkiye’deki manzara bu mu? Ne yazık ki hayır! Demirtaş, iyi düşünülmüş bir fikir ortaya atmıyor, sadece bazı Kürtler arasında yaygın olan ezberleri tekrarlıyor. Öbür taraf ise, özellikle MHP çevrelerinin tavrında açığa çıktığı üzere, “vay, bunu nasıl söylersin, bölücülük yapıyorsun” diyerek suçlamaktan ve böylece kamusal müzakerenin önünü kesmekten öteye geçemiyor... Tarafların bu tavırlarının sebep olduğu problemlerden kurtulmak için önce ifade özgürlüğünü iyice benimsemek ve sonra slogan söylemenin ötesine geçerek araştırmak, düşünmek ve tartışmak gerekiyor...

QOSHE - Demirtaş’ın özerklik talebi ve ifade özgürlüğü - Atilla Yayla
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Demirtaş’ın özerklik talebi ve ifade özgürlüğü

12 1
26.01.2024

Eski HDP’nin eski genel başkanı Selahattin Demirtaş mahkemede yaptığı savunmada iki ana unsur ihtiva eden bir mesaj vererek, “Kürdistan’ı işgal ettiniz… Özerkliği savunmak bölücülük değildir” dedi. Çok yankı uyandıran ve çeşitli açılardan değerlendirilen bu sözleri ifade özgürlüğü açısından ele alırsak karşımıza ne çıkar? Her ne kadar toplumun geniş kesimleri katılmasa ve bazı çevrelerde büyük bir rahatsızlık uyandırsa da bu ve benzeri sözler ifade özgürlüğünün kullanılmasının sonucu olarak görülebilir. İfade özgürlüğünün varlığı veya yokluğu esas itibarıyla özellikle aykırı ve rahatsız edici sözlerde ortaya çıkar. Hemen herkesin hemfikir olduğu görüşleri açıklamak zaten bir problem teşkil etmez. İfade özgülüğünün gerçek sınırları bu tür aykırı sözlere karşı gösterilen tepkilerde ve bu sözleri sarf edenlerin maruz kaldığı muamelelerde test edilir. Bu yüzden, aykırı ve tersi görüşlere gösterilecek tepkiler büyük önem taşır. Demirtaş’ın sözleri iki kısımda ele alınabilir. İlki Kürdistan’ın Türkiye tarafından işgal edildiği... Bu geçmişe ait, tarihî bir iddia. Bu durumda böyle bir şeyin gerçekten olup olmadığına bakmak gerekir. Bunun için de gidilmesi gereken yer........

© Türkiye


Get it on Google Play