Tıp profesörü Zeki Bayraktar’ın bir sosyal medya paylaşımından öğreniyoruz ki tüm dünyada testosteron düzeyinde anlamlı düşüşler var. Bir araştırmanın bulguları 1999-2000 yılından 2015-16’ya kadar tüm yaş gruplarında testosteronun %20 oranında azaldığını gösteriyor. Wikipedia'nın aktardığına göre “Testosteron, erkeklerdeki birincil seks hormonu ve anabolik steroiddir. İnsanlarda testosteron, testisler ve prostat gibi erkek üreme dokularının gelişiminde, ayrıca kas ve kemik kütlesinin artması ve vücut kıllarının büyümesi gibi ikincil cinsiyet özelliklerini teşvik etmede önemli bir rol oynar.” Bayraktar’ın yorumu bu durumun insanların cinsel faaliyetleri, üremeleri ve genel sağlıkları bakımından ciddi sorunlara yol açabileceği… Ben bu yazıda haberin özellikle üreme ve dolayısıyla insan nüfusu üzerindeki etkileriyle ilgileniyorum... İnsan nüfusunun çok olduğuna ilişkin şikâyetler var. İddiaya göre, dünya mevcut nüfusunu kaldırmıyor. Dünyanın kaynakları hızla tükeniyor ve insanlık bir felakete doğru sürükleniyor. Bu görüşte olanlar nüfusun hızla azaltılması gerektiğini öne sürüyor. Ben paylaşmıyorum ama bu fikir gittikçe daha çok taraftar topluyor. Ne var ki, buna karşılık, meselâ Almanya, Rusya gibi ciddi nüfus sorunlarıyla karşılaşan ülkelerde siyasi yönetimler doğurganlığı teşvik etmeye çalışıyor. Bizde Erdoğan’ın zaman zaman dile getirdiği ve bazılarının dilinde alay konusu olan bir çağrıyla bu ülkelerde üç veya daha çok çocuk yapma ihtiyacı dile getiriliyor. Bazı ülkeler ise nüfus açığını seçmeli göçmen alımıyla dengelemeye çalışıyor. ABD, Kanada, Almanya gibi ülkeler bu bakımdan başı çekiyor. Nüfusun kendisini yenilemesi için kadın doğurganlık oranının ortalama en az yüzde 2,1 olması lazım. Bunun anlamı şu; her kadın asgari 2,1 çocuk doğurmalı ki insanlığın nüfusu en azından azalmasın. Buna karşılık, zaman zaman bu konularda sohbet ettiğimiz arkadaşım Cenk Sayber’in dikkatimi çektiği bir habere göre, 2023 yılında Türkiye’de doğurganlık oranı yüzde 1,1’e düşmüş. Bu, ne yazık ki, mevcut nüfusu sürdürmenin imkânsız olduğu bir duruma tekabül ediyor. Kadınların daha az çocuk doğurmasının dünya çapında dikkat çeken çeşitli sebepleri var. Evlilik yaşının yükselmesi, doğum kontrol yöntemlerinin artması ve yaygınlaşması, kadınların kariyer yapma veya iş hayatında yer alma arzusu bunların başlıcaları arasında. Bütün bunlara bir de LGBT çevrelerinin artan saldırganlığının çocuk doğurma potansiyeline sahip olmayan beraberlikleri teşvik etmesi ve artırması eklenebilir. Bu yüzden dünyanın özellikle gelişmiş bölgelerinde çocuk doğurma oranları hızla azalmakta. Türkiye’de de durum bu. Elbette, başta Suriyeli sığınmacılar olmak üzere bu problemin etkilerini hafifleten sebepler var. Ancak, bunların da azalması hatta tamamen ortadan kalkması mümkün. Dolayısıyla, Türkiye de yakın gelecekte nüfusla ilgili klasik problemlerle yüzleşecek. Çok sevdikleri emeklilik hayatını sürdüren yaşlıların sayısı artarken gençlerin nüfusu azalacak. Mevcut nüfus kendisini yenileyebilecek miktarda artmayacak. Bu, ister istemez, göçmen düşmanlarını üzecek bir şekilde, ülkenin göç almasını gerektirecek. Aksi takdirde, muhtemelen birçok iş yapılamayacak ve mesela emekli maaşları ödenemeyecek. Türkiye daha fazla gecikmeden bu hassas konuda adımlar atmalı. Zaten attığı adımları daha da genişletmeli. İnsanlar erken yaşlarda evlenmeye ve çocuk yapmaya teşvik edilmeli. Bu çerçevede göçmenlere karşı da daha insani ve daha makul bir yaklaşım sergilenmeli.

QOSHE - Türkiye’nin nüfus problemi - Atilla Yayla
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Türkiye’nin nüfus problemi

11 14
09.02.2024

Tıp profesörü Zeki Bayraktar’ın bir sosyal medya paylaşımından öğreniyoruz ki tüm dünyada testosteron düzeyinde anlamlı düşüşler var. Bir araştırmanın bulguları 1999-2000 yılından 2015-16’ya kadar tüm yaş gruplarında testosteronun oranında azaldığını gösteriyor. Wikipedia'nın aktardığına göre “Testosteron, erkeklerdeki birincil seks hormonu ve anabolik steroiddir. İnsanlarda testosteron, testisler ve prostat gibi erkek üreme dokularının gelişiminde, ayrıca kas ve kemik kütlesinin artması ve vücut kıllarının büyümesi gibi ikincil cinsiyet özelliklerini teşvik etmede önemli bir rol oynar.” Bayraktar’ın yorumu bu durumun insanların cinsel faaliyetleri, üremeleri ve genel sağlıkları bakımından ciddi sorunlara yol açabileceği… Ben bu yazıda haberin özellikle üreme ve dolayısıyla insan nüfusu üzerindeki etkileriyle ilgileniyorum... İnsan nüfusunun çok olduğuna ilişkin şikâyetler var. İddiaya göre, dünya mevcut nüfusunu kaldırmıyor. Dünyanın kaynakları hızla tükeniyor ve insanlık bir felakete doğru sürükleniyor. Bu görüşte olanlar nüfusun hızla azaltılması gerektiğini öne sürüyor. Ben paylaşmıyorum ama bu fikir gittikçe daha çok taraftar........

© Türkiye


Get it on Google Play