Adı üstünde felaket… Küçük veya büyüklüğünü nasıl ölçebilirsiniz ki? Ama “asrın felaketi” hatta “asırların felaketi” diye tarif ediliyorsa orada durup düşünmek lazım. Cenâb-ı Hak, bir daha böyle bir acıyı yaşatmasın! İki gündür, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerin dehşet verici görüntüsünü izliyoruz. Felakete maruz kalan insanların kulak zarını delen feryatlarını dinliyoruz… İnsanlar dehşet içinde. İnsanlar çaresiz! Felaket öyle boyutlarda ki, yardım etmeye gelen ekipler, imdat çığlıklarının hangi birine koşacağını bilemiyor. Hafif veya ağır hasarlı binaların dışında, 38 bin 901 bina tamamen yıkılmış. Bu sayıdaki yıkıntıların her birine bir arama kurtarma ekibi ulaştırmak ne mümkün!.. Bir de o günkü ağır kış şartları dolayısıyla, felaket bölgesine karadan veyahut havadan ulaşımın zorluğunun had safhada olduğunu düşünün. Felaket üstüne felaket… Evet, adı üstünde felaket. Bir tek insanın ölümünün bile onun hesabına, “küçük kıyamet” olduğunu dikkate aldığınızda, Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin altüst ettiği on bir ilimizdeki fecaati, felaketi nasıl değerlendirebiliriz ki? Elli üç bin küsur vatandaşımız hayatını kaybetmiş. Ve yüz binden fazla kişi de yaralanmış. Yaralıların içinde, uzuv kaybına uğrayan binlercesi var. Bu rakamları böyle istatistik gibi telaffuz etmek, sevdiklerini kaybetmiş insanların indinde nasıl bir duyguya yol açar acaba? 6 Şubat 2023 günü, ülke olarak yaşadığımız felaketin binlerce, on binlerce yürek yakıcı hikâyesi var. İki gündür TV kanallarından yansıyan o sarsıcı hikâyeler, insanı hakikaten perişan ediyor. Allahü teala bütün felaketzedelere metanet, sabır, güç ve kuvvet versin. Onların yaşadığı acı ve elemleri anlatmaya kelimeler yetmez. Milletçe yapabileceğimiz şey, onlarla her zaman yardımlaşma ve dayanışma içinde olmaktır. Yaralar ancak böyle sarılabilir. Türkiye’nin tam bir yıl önce bugün maruz kaldığı felaketin izlerini ne kadar çabuk silebilirsek, o derece bahtiyar oluruz. Acının vurduğu kalplerin sızısını dindirmek için, milletçe ne kadar güçlü şekilde seferber olabilirsek, o kadar çabuk toparlanma imkânı buluruz ülke olarak… Bu konuda ümit verici olan şey felaketin ilk gününden itibaren, can-ı gönülden maddi ve manevi cihetten mağdur vatandaşlarımızın yardımına koşan insanlarımızın gayretlerinin verdiği büyük neticedir. Bu insani görevi başaran Türk Milleti dünyaya da örnek olmuştur… Diğer taraftan bütün imkânlarıyla seferber olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, depremin izlerini silmek adına çok yüksek bir performans ortaya koymuştur. İnsafla bakanlar bunu hiç tereddütsüz görebilir. Burada emeği geçen bütün kademelerdeki devlet yetkililerine teşekkür borcumuz var. Evleri yıkılan hak sahibi vatandaşlarımıza, taahhüt edilen hizmetler süratle yerine getiriliyor. Sayın Cumhurbaşkanı iki ay içinde 75 bin hak sahibine evlerinin teslim edileceğini açıkladı. Önceki günden itibaren Hatay’da yedi bin küsur, Gaziantep’te dokuz bin küsur, Kahramanmaraş’ta on bin küsur, olmak üzere teslimatlar yapıldı. Diğer afetzede illerimize de aynı program çerçevesinde bu teslimatlar gerçekleştirilecek. Bir sene zarfında yapılanlar, geleceğe dönük iyimser olmamızı sağlıyor. 2024 yılı içinde toplam iki yüz bin vatandaşımızın evlerine kavuşacak olması gerçekten büyük bir hadise. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar kısa zamanda bu ölçekte mesken inşası görülmüş değildir. Onun için devletin ve hükûmetin hakkını teslim etmek gerekir. Türkiye ne yazık ki baştan başa deprem kuşağında yer alan bir ülke ve çok sık olarak depremlere maruz kalıyor. Fakat ne yazık ki, yüzyıllara sâri bu acı tecrübelere rağmen, günümüze kadar gereken dikkat ve itina gösterilmemiş. Yapılan inşaatlarda, depreme dayanıklılık şartları hemen hiç kale alınmamış… 1999’daki Kocaeli depreminden sonra, güya bu alanda çok önemli mevzuat değişiklikleri yapıldı. Heyhat, netice olarak karşımıza çıkıyor ki, pek çok şey kâğıt üstünde kalmış. Öyle olmasa Kahramanmaraş’taki Ebrar Sitesi bin dört yüz kişiye mezar olur uydu? Hatay’da “Cennetten bir kare” diye pazarlanan ve depreme dayanıklılık yönü öne çıkarılan Rönesans Rezidans’taki 250 daire, kâğıttan kule gibi yerle bir olur muydu? Veyahut Malatya Bostanbaşı’ndaki milyonluk daireler üst üste devrilir miydi? Adıyaman’da keza benzer manzaralar olur muydu? Bunun muhasebesini hiç olmaza bundan sonraki şehircilik çalışmalarımızda yapabilirsek, benzer acıların tekrar yaşanmasına set çekmiş oluruz. Gelgelelim bunu ne kadar yapabileceğiz? Bugüne kadarki karnemiz hiç ama hiç iyi değil maalesef!.. Eğer 1999 felaketinden yeteri kadar ders çıkarabilmiş olsaydık, çeyrek asır sonra çok daha büyük bir felakete uyanmazdık. Geçmişe dönük ne söylersek, artık sadece laf mesabesinde kalır. Olanlar oldu ne yazık ki. Ama hiç olmazsa yarınlar için gerekli dikkat ve ciddiyeti ortaya koyalım artık. Koyalım ki, afetlerin yıl dönümlerinde kapanmayan yaralarımızın sızısını çekmeyelim!..

QOSHE - Asrın felaketi… Bir sene önce bugün! - İsmail Kapan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Asrın felaketi… Bir sene önce bugün!

21 1
06.02.2024

Adı üstünde felaket… Küçük veya büyüklüğünü nasıl ölçebilirsiniz ki? Ama “asrın felaketi” hatta “asırların felaketi” diye tarif ediliyorsa orada durup düşünmek lazım. Cenâb-ı Hak, bir daha böyle bir acıyı yaşatmasın! İki gündür, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerin dehşet verici görüntüsünü izliyoruz. Felakete maruz kalan insanların kulak zarını delen feryatlarını dinliyoruz… İnsanlar dehşet içinde. İnsanlar çaresiz! Felaket öyle boyutlarda ki, yardım etmeye gelen ekipler, imdat çığlıklarının hangi birine koşacağını bilemiyor. Hafif veya ağır hasarlı binaların dışında, 38 bin 901 bina tamamen yıkılmış. Bu sayıdaki yıkıntıların her birine bir arama kurtarma ekibi ulaştırmak ne mümkün!.. Bir de o günkü ağır kış şartları dolayısıyla, felaket bölgesine karadan veyahut havadan ulaşımın zorluğunun had safhada olduğunu düşünün. Felaket üstüne felaket… Evet, adı üstünde felaket. Bir tek insanın ölümünün bile onun hesabına, “küçük kıyamet” olduğunu dikkate aldığınızda, Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin altüst ettiği on bir ilimizdeki fecaati, felaketi nasıl değerlendirebiliriz ki? Elli üç bin küsur vatandaşımız hayatını kaybetmiş. Ve yüz binden fazla kişi de yaralanmış. Yaralıların içinde, uzuv kaybına uğrayan binlercesi var. Bu rakamları böyle istatistik gibi telaffuz etmek, sevdiklerini kaybetmiş insanların indinde nasıl bir duyguya yol açar acaba? 6 Şubat 2023 günü, ülke olarak yaşadığımız felaketin binlerce, on binlerce yürek yakıcı hikâyesi var. İki gündür TV kanallarından yansıyan o sarsıcı hikâyeler, insanı hakikaten perişan ediyor. Allahü teala........

© Türkiye


Get it on Google Play