10 Temmuz 2020 milletimizi ve bütün dünya Müslümanlarını sevince gark eden bir gündü. O gün, 86 yıldır mahzun duran Ayasofya’nın zincirleri kırılmıştı. Danıştay Ayasofya’nın asli hâline döndürülmesinin kararını vermiş ve siz de bu kararı imzalayarak yeniden cami vasfını kazandırmıştınız. Fatih Sultan Mehmed Han’ın ve 86 yıldır bunun mücadelesini verenlerin ruhlarını şad etmiştiniz. Milletimizin baş tacı olmuştunuz. Aynı günün akşamı milletimize ve hatta dünyaya manifesto niteliğinde tarihî bir konuşma yapmıştınız. Özetle şöyle demiştiniz: “Aziz Milletim! Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Danıştay bugün, Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesini sağlayan 1934 tarihli Bakanlar Kurulu düzenlemesini iptal etti. Biz de buna dayanarak çıkardığımız bir Cumhurbaşkanlığı düzenlemesiyle, Ayasofya’nın yeniden cami olarak hizmete açılmasını sağladık. Böylece Ayasofya, 86 yıl sonra yeniden, Fatih Sultan Mehmed Han’ın vakfiyesinde belirttiği şekilde cami olarak hizmet vermeye başlayabilecektir. Bu kararın milletimize, ümmete ve tüm insanlığa hayırlı olmasını diliyorum. Müze statüsünden çıkmasıyla birlikte, Ayasofya Camii'ne ücretli giriş uygulamasını da kaldırıyoruz. Tüm camilerimiz gibi Ayasofya’nın kapıları da, yerli ve yabancı, müslim ve gayrimüslim herkese sonuna kadar açık olacaktır. Hazırlıkları süratle tamamlayarak, 24 Temmuz 2020 Cuma günü, cuma namazı ile birlikte Ayasofya’yı ibadete açmayı planlıyoruz. Bu kararın, içeride ve dışarıda çeşitli tartışmalara yol açması muhtemeldir. Herkesi, ülkemizin yargı ve yürütme organları tarafından alınan Ayasofya kararına saygılı olmaya davet ediyorum. Ayasofya’nın hangi amaçla kullanılacağı konusu, Türkiye’nin egemenlik haklarıyla ilgilidir. Yeni bir düzenlemeyle Ayasofya’nın ibadete açılıyor olması, ülkemizin egemenlik hakkı kullanımından ibarettir. Türkiye Cumhuriyetinin bayrağı neyse, başkenti neyse, ezanı neyse, dili neyse, sınırları neyse, 81 vilayeti neyse, Ayasofya’nın vakfiyesine uygun şekilde camiye dönüştürülmesi hakkı da odur. Bu konuda, görüş belirtmenin ötesindeki her türlü tavrı ve ifadeyi, bağımsızlığımızın ihlali olarak kabul ederiz. Türkiye olarak nasıl diğer ülkelerdeki ibadet mekânlarıyla ilgili tasarruflara karışmıyorsak, biz de tarihî ve hukuki haklarımıza sahip çıkma konusunda aynı anlayışı bekliyoruz. Üstelik bu, öyle 50-100 yıllık değil, tam 567 yıllık bir haktır. Türkiye’nin kararı, sadece kendi iç hukuku ve tarihî haklarıyla ilgilidir. Bu kararın arkasında duran tüm siyasi partilere ve liderlerine, sivil toplum kuruluşlarına, milletimizin her bir ferdine şükranlarımı sunuyorum...” Hukukun eşsiz kararı! Sayın Cumhurbaşkanım! Konuşmanızda Ayasofya’nın vakfiyesine uygun olarak dönüştürülmesinin önemi üzerinde özellikle durmuştunuz. Zira onu dinler arası diyaloğa malzeme yapmak isteyenler çoktu. Başta Karamollaoğlu olmak üzere bir kısım CHP’li vekiller Ayasofya’nın bir bölümünün kilise gibi kullanılmasını hararetle savunmaktaydılar. Ancak hukuk öyle demiyordu. Danıştay 10. Dairesi Ayasofya’yı aslına çevirirken muazzam bir gerekçe yazmıştı. Altın harflerle yazılıp Ayasofya’ya asılması gereken bu kararda şu noktalar özellikle vurgulanmıştı: “Ayasofya Camii ve Türk Kanunu Medenisi’nin yürürlüğe girdiği 4 Ekim 1926 tarihinden önce kurulan diğer vakıfların 864 sayılı Kanun’un 1. ve 8. maddeleri ile açıkça koruma altına alınmış olan eski vakıf statüsü, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının yürürlüğe konulduğu tarihten sonra yürürlüğe giren 05/06/1935 tarih ve 2762 sayılı (mülga) Vakıflar Kanunu, 03/12/2001 tarih ve 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun ve 20/02/2008 tarih ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nda aynı esaslar çerçevesinde korunmaya devam edilmiştir. Buna göre, Ayasofya’yı müzeye dönüştüren dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı, vakıf senedi hangi tarihte düzenlenmişse o tarihteki mevzuatın uygulanacağını hükme bağlayan 864 sayılı Kanun’un 1. maddesine açıkça aykırıdır. Ayasofya, özel hukuk tüzel kişiliğini haiz mazbut vakıf niteliğindeki Fatih Sultan Mehmed Han Vakfı’nın mülkiyetindedir. Ayasofya, vakfedenin iradesi gereği sürekli şekilde cami olarak kullanılması için toplumun hizmetine sunulmuştur. Bedelsiz olarak kamunun istifadesine terk edilmesi yönüyle hayrat taşınmaz niteliği taşımaktadır. Tapu belgesinde de cami vasfı ile tescilli bulunmaktadır. Vakıf senedi, hukuk kuralı etki, değer ve gücündedir. Vakfedilen taşınmazın vakıf senedindeki niteliğinin ve kullanım amacının asla değiştirilemeyeceği açıktır. Bu husus tüm gerçek ve tüzel kişilerle birlikte davalı idare için de bağlayıcıdır. Devletin, vakıf varlığının, vakfedenin iradesine uygun olarak kullanılmasını sağlama yönünde pozitif yükümlülüğü, vakıf mal ve hakları ile ilgili olarak vakfedenin iradesini ortadan kaldıracak şekilde müdahalede bulunmama yönünde de negatif yükümlülüğünün bulunduğu, kuşkusuzdur. Bu durumda; Türk hukuk sisteminde kadimden beri korunarak yaşatılan vakfa ait taşınmaz ve hakların vakfiyesi doğrultusunda istifadesine bırakıldığı; Toplum tarafından kullanılmasına engel olunamayacağı; Vakıf senedinde sürekli olarak tahsis edildiği cami vasfı dışında kullanımının ve başka bir amaca özgülenmesinin hukuken mümkün olmadığı sonucuna varıldığından, bu hususlar dikkate alınmaksızın Ayasofya’nın cami olarak kullanımının sonlandırılarak müzeye çevrilmesi yönünde tesis edilen dava konusu Bakanlar Kurulu Kararında hukuka uygunluk görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; Dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının İPTALİNE. 02/07/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.” Kültür Bakanlığı’nın skandal uygulaması! Sayın Cumhurbaşkanım! Danıştay 10. Dairesi’nin aldığı şaheser karara ve sizin bunun manasını anlattığınız muazzam konuşmanıza rağmen ne yazık ki Kültür Bakanlığı son dönemde skandal bir uygulamaya imza attı. Ayasofya’da Fatih Sultan Mehmed Han’ın vakfiyesini kısmen de olsa bozan bir uygulama başlattı. Vakfiyede yazıldığı üzere bir noktada dahi olsa vakıf şartlarına halel gelmesi, Fatih Sultan Mehmed Han’ın bedduasına maruz kalmaktır. Buna rağmen:

Sayın Cumhurbaşkanım! Sizin, Ayasofya Camii ile ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu oldubittiye getirilen ve Fatih Sultan Mehmed Han’ın vakfiyesini yok sayan kararını kaldıracağınıza inancımız tamdır. Dünya ayaklanmış iken baş eğmeyen ve Ayasofya’yı hukukun belirlediği tarzda Sultan Fatih’in vakfiyesine uygun olarak milletimizin istifadesine tekrar sunan siz değerli devlet büyüğümüzün, içeriden atılan bu meş’um adımı yok sayacağınıza yürekten inanıyorum. En kalbî muhabbetlerimle. TEFEKKÜR Ümîdini pâ-beste-i ye’s eyleme Nâbî İhsân-ı Hudâ bir gün eder def’-i mevâni Nâbî (Umudunu umutsuzluğa çevirme ey Nâbî, Allah ihsanı ile, bir gün engelleri kaldırır.)

QOSHE - Sayın Cumhurbaşkanım! - Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sayın Cumhurbaşkanım!

56 18
02.02.2024

10 Temmuz 2020 milletimizi ve bütün dünya Müslümanlarını sevince gark eden bir gündü. O gün, 86 yıldır mahzun duran Ayasofya’nın zincirleri kırılmıştı. Danıştay Ayasofya’nın asli hâline döndürülmesinin kararını vermiş ve siz de bu kararı imzalayarak yeniden cami vasfını kazandırmıştınız. Fatih Sultan Mehmed Han’ın ve 86 yıldır bunun mücadelesini verenlerin ruhlarını şad etmiştiniz. Milletimizin baş tacı olmuştunuz. Aynı günün akşamı milletimize ve hatta dünyaya manifesto niteliğinde tarihî bir konuşma yapmıştınız. Özetle şöyle demiştiniz: “Aziz Milletim! Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Danıştay bugün, Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesini sağlayan 1934 tarihli Bakanlar Kurulu düzenlemesini iptal etti. Biz de buna dayanarak çıkardığımız bir Cumhurbaşkanlığı düzenlemesiyle, Ayasofya’nın yeniden cami olarak hizmete açılmasını sağladık. Böylece Ayasofya, 86 yıl sonra yeniden, Fatih Sultan Mehmed Han’ın vakfiyesinde belirttiği şekilde cami olarak hizmet vermeye başlayabilecektir. Bu kararın milletimize, ümmete ve tüm insanlığa hayırlı olmasını diliyorum. Müze statüsünden çıkmasıyla birlikte, Ayasofya Camii'ne ücretli giriş uygulamasını da kaldırıyoruz. Tüm camilerimiz gibi Ayasofya’nın kapıları da, yerli ve yabancı, müslim ve gayrimüslim herkese sonuna kadar açık olacaktır. Hazırlıkları süratle tamamlayarak, 24 Temmuz 2020 Cuma günü, cuma namazı ile birlikte Ayasofya’yı ibadete açmayı planlıyoruz. Bu kararın, içeride ve dışarıda çeşitli tartışmalara yol açması muhtemeldir. Herkesi, ülkemizin yargı ve yürütme organları tarafından alınan Ayasofya kararına saygılı olmaya davet ediyorum. Ayasofya’nın hangi amaçla kullanılacağı konusu, Türkiye’nin egemenlik haklarıyla ilgilidir. Yeni bir düzenlemeyle Ayasofya’nın ibadete açılıyor olması, ülkemizin egemenlik hakkı kullanımından ibarettir. Türkiye Cumhuriyetinin bayrağı neyse, başkenti neyse, ezanı neyse, dili neyse, sınırları neyse, 81 vilayeti neyse, Ayasofya’nın vakfiyesine uygun şekilde camiye dönüştürülmesi hakkı da odur. Bu konuda, görüş belirtmenin ötesindeki her türlü tavrı ve ifadeyi, bağımsızlığımızın ihlali olarak kabul ederiz. Türkiye olarak nasıl diğer ülkelerdeki ibadet mekânlarıyla ilgili tasarruflara karışmıyorsak, biz de tarihî ve hukuki haklarımıza sahip çıkma konusunda aynı anlayışı bekliyoruz. Üstelik bu, öyle 50-100 yıllık değil, tam 567 yıllık bir haktır. Türkiye’nin kararı, sadece kendi iç hukuku ve tarihî haklarıyla ilgilidir. Bu kararın arkasında duran tüm siyasi partilere ve liderlerine, sivil toplum kuruluşlarına, milletimizin her bir ferdine şükranlarımı sunuyorum...” Hukukun eşsiz kararı! Sayın Cumhurbaşkanım! Konuşmanızda Ayasofya’nın vakfiyesine uygun olarak dönüştürülmesinin önemi üzerinde özellikle durmuştunuz. Zira onu dinler arası diyaloğa malzeme yapmak isteyenler çoktu. Başta Karamollaoğlu olmak üzere bir kısım CHP’li vekiller Ayasofya’nın bir bölümünün kilise gibi kullanılmasını hararetle savunmaktaydılar. Ancak hukuk öyle demiyordu. Danıştay 10. Dairesi Ayasofya’yı aslına çevirirken muazzam bir gerekçe yazmıştı. Altın harflerle yazılıp Ayasofya’ya asılması gereken bu kararda şu noktalar özellikle........

© Türkiye


Get it on Google Play