KCK üst çatısı altında toplanan PKK/PYD ve devamı olanlar, SSCB döneminden kalma Marksist-Leninist Stalinci terör örgütleridir.
Sovyetler, NATO üyesi ve NATO üs ve silahlarına sahip ve tarihî rakibi olan Türkiye’yi aşağıdan çevirmek için Suriye’yi bu komünist örgütler için fidelik olarak kullandı.
En büyük gücünü Kızıl Ordu adlı ceberut askerî yapıdan alan Komünist Rusya, önce 1952’de Mısır’da genç subaylarla bir askerî darbe yaptırarak Cemal Abd’ün Nasr’ı güçlendirdi. Moskova, böylece Mısır’ı nüfuzuna almıştı.
Mısır’ın sulanmış da olsa sosyalist bir rejimin eline düşmesi buradaki Osmanlı bakiyesi iz ve tesirlerin akıbetini kötü etkiledi. Darbe senesine kadar Mısır ordusunun resmî dili Türkçe iken darbeyle birlikte buna son verildi.
SSCB, Akdeniz’in güneyini tesir sahasına aldıktan sonra doğu Akdeniz’e yöneldi. 1971’de Şam’da Moskova destekli bir darbe yaptırdı. İşbaşına Hafız Esad getirilmiş, ülke, el-Muhaberat adlı istihbarat teşkilatının güdümüne girmişti. Bugün de Beşar Esad’ın bu kadar dayanmasında birinci sebep Putin Rusya’sı ise ikinci sebep, adı geçen istihbarat teşkilatıdır.
Cunta darbesiyle başa geçen Hafız Esad, yüzde 11’lik bir Nusayri azınlığa mensupken yüzde 89’luk Sünni nüfusa öteki muamelesi yaptı. Diktatör, gücünü Moskova’daki derin devlet Polit Büro’dan alıyordu. Öldüğünde komünist rejim çökmüş ve fakat Rus devletinin Akdeniz ve onu çevreleyen devletler siyaseti değişmemişti. Bu sebeple Hafız Esad’ın tahsilini Londra’da yapmış oğlu Beşar Esad Suriye’nin başına getirildi.
SSCB, Mısır ve Suriye’de Rus istihbarat ağı KGB ile yaptırdığı darbelerle Kahire ve Şam’da istediği düzeni kurdu. Mısır ve Suriye konfederasyona da gittilerse de bu birlik kâğıt üzerinde kaldı.
Sovyet emperyalizmi, doğu Akdeniz’de Suriye ile iktifa etmemişti. O’nun hemen yanı başında mazlum Filistin milleti vardı. Topyekûn Batı, Filistinlileri Yahudilere feda ederek hürriyetlerine, istiklallerine ve vatanlarına kıyılıyordu. KGB bu mazlumluğu iyi keşfetti. Bir kısım Filistinli gençleri sosyalist ideolojiye kazandırdı. Filistin’in hakları için el Fetih adıyla kurtuluş mücadelesi veren bir teşkilat doğmuştu. Mazlumluğundan aldığı bilenmişlikle hayli keskin olan sosyalist el-Fetih’in başında Yaser Arafat vardı. Teşkilatıyla birlikte zamanla fikrî istihaleler geçiren bu lider, bir Fransız hanımla evlenmiş ve ölünceye kadar yerinde kalmıştır. Bugün Batı Şeria’daki Filistin Hükûmeti mahiyeti itibarıyla el-Fetih’tir.
Suriye’deki askerî darbeden evvel Türkiye’de 27 Mayıs darbesi yapılmıştı. İngiliz destekli 27 Mayıs cuntacılarının hazırlattığı 1961 Anayasası, halka hürriyet bahşediyormuş zannıyla 23 Temmuz 1908 İttihad ve Terakki sözde hürriyet darbesindeki gafleti tekrarlayarak bütün bozuk niyetlerin önünü açtı. Türkiye’de siyasi Kürtçülüğe yol veren, seçilmiş iktidara ihanet eden 27 Mayıs’tır.
Bu arada KGB boş durmuyordu. Paris’te 1968’de Kızıl Danny öncülüğünde başlayan gençlik nümayişleri, Türkiye’de sol ve Kürtçü hareketleri alevlendirdi. Seneler boyu sokaklar, meydanlar ve üniversite karıştı, binlerce genç öldü. Ne 12 Mart Muhtırası’nın idamları ve ne de Pentagon buyruğuyla darbe icra eden 12 Eylül Paşaları, bu fitneyi durduramadı. Aksine zahiren sükûnet ve huzur getirdiği görülen 12 Eylül, Kürtçülüğün kuluçkaya yatmasına sebep oldu.
Eruh’ta 1984 Ağustos’unda ilk PKK kanlı terör eylemi olduğunda Pentagon Paşaları, “3-5 Çapulcu!” diyerek tehlikeyi küçümseme cehaleti gösterdiler.
PKK’yı kuran Abdullah Öcalan, Şam’a yerleşmişti. Esad idaresinin desteği ve el-Muhaberat’ın yardımıyla örgütünü Türkiye üzerine salıp katliamlar yaptırtıyordu. Bölücü örgüt militanları, Filistin’deki Bekaa Vadisi’nde talim görmekteydi. El-Fetih’i KGB burada eğitmişti. Onlar da şimdi PKK’yı eğitiyorlardı.
Sovyetlerin dağılmasından sonra neredeyse hemen bütün Batılı devletler, PKK’ya el attılar. İsveç’ten Almanya, Fransa, İngiltere ve Amerika’ya kadar herkes, onunla ve bağlı örgütleriyle şu veya şekilde iş birliği yaptılar. PKK’nın ayakta kalması, Türkiye’nin kan kaybetmesi ve zayıf düşmesi. Malûm başkentler şunun hesabındaydı: Böyle bir bölücü silahlı örgütün varlığı, Türkiye dâhil, bölgenin kontrolü için Ankara ile pazarlık imkânını elde tutmak demekti. Öyle ki zamanla Bekaa Kampı’ndan başka Yunanistan’da da Lavrion Kampı da kurulmuştu. Burada PKK dâhil Türkiye ve O’nun değerlerine düşman bütün şer örgütlerine talim yaptırılmaktaydı.
Kemalist gafil paşaların tarifiyle “3-5 çapulcu” politika sahasında durmadı. Zaten örgüt parti adını taşımaktaydı. Arkasındaki devletlerden himâye görerek geçen zaman içinde KCK çatısı altında toplandı. Kitleleri aldatarak ve tehdit ederek devşirdiği reylerle TBMM’ye girdi. Başta Türkiye olmak üzere İran, Irak ve Suriye’de kan dökerek uluslararası ve çok bağlantılı bir örgüt hâline geldikten sonra devletleşmeye kalktı.
Bugün TSK ve Suriye Kuvayı Milliyesi, Afrin ve devamında yaptığımız, SSCB’nin, KGB’nin Cemal Abd’ün Nasr’ın, Hafız Esad’ın, İngiliz istihbaratının, 27 Mayıs’ın, CIA’nın, Pentagon’un, 12 Eylül’ün bölgeye ekip yetiştirdiği ayrıkların kökünü kurutmaktır.
Allaha şükür ki kökleri kuruyor. Terör örgütü işletmecileri, kendi millî ve yerli silahıyla savaşırken kubbeler dolusu dua alan kahraman asker, polis korucu ve istihbaratçılarımızın önünde çaresiz kalmıştır.
Mehmetçik, Fırat Kalkanı’ndan sonra Afrin’de de destanlar yazmaktadır.
Taviz vermeden mücadeleye devam etmeli!
Darbe ihanetleriyle 40 yıl evvel Türkiye’nin karşısına böyle bir hain militan yapılanması çıkarılmasaydı bugün dış borcumuz yoktu, hazine en az iki kat daha zengindi, 10. Büyük Ekonomik Güç olmayı 2013’te yakalamıştık.
Yeni bir 40 yıla daha tahammülümüz yoktur.
Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!
***
23 Ocak 2018 Tarihinde Türkiye gazetesinde yine bu sütunda neşrettiğimiz bu makalenin bugün, mahallî olmaktan öte kıymete haiz 31 Mart 2024 seçimlerine gider, Filistin’de Gazze soykırımı yaşanır, Suriye ve Irak’ta bölücü örgüt ve destekçisi devletlerle mücadele ederken bir kere daha hatırlanıp okunsun istedik.
6 yıl önceyle bugün kıyaslandığında görüldüğü gibi ihanet, aynı seyirle; hatta artarak devam etmektedir:
Tekrarda, ikazda, nisyân ile mâlûl hâfızayı tazelemekte fayda vardır. Hâdiselerin sebep-sonuç ilişkileri arasındaki illiyet râbıtasını sağlıklı bir şekilde yerine oturtmak hayati değerdedir.

QOSHE - 3-5 ÇAPULCU - Rahim Er
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

3-5 ÇAPULCU

22 1
15.02.2024

KCK üst çatısı altında toplanan PKK/PYD ve devamı olanlar, SSCB döneminden kalma Marksist-Leninist Stalinci terör örgütleridir.
Sovyetler, NATO üyesi ve NATO üs ve silahlarına sahip ve tarihî rakibi olan Türkiye’yi aşağıdan çevirmek için Suriye’yi bu komünist örgütler için fidelik olarak kullandı.
En büyük gücünü Kızıl Ordu adlı ceberut askerî yapıdan alan Komünist Rusya, önce 1952’de Mısır’da genç subaylarla bir askerî darbe yaptırarak Cemal Abd’ün Nasr’ı güçlendirdi. Moskova, böylece Mısır’ı nüfuzuna almıştı.
Mısır’ın sulanmış da olsa sosyalist bir rejimin eline düşmesi buradaki Osmanlı bakiyesi iz ve tesirlerin akıbetini kötü etkiledi. Darbe senesine kadar Mısır ordusunun resmî dili Türkçe iken darbeyle birlikte buna son verildi.
SSCB, Akdeniz’in güneyini tesir sahasına aldıktan sonra doğu Akdeniz’e yöneldi. 1971’de Şam’da Moskova destekli bir darbe yaptırdı. İşbaşına Hafız Esad getirilmiş, ülke, el-Muhaberat adlı istihbarat teşkilatının güdümüne girmişti. Bugün de Beşar Esad’ın bu kadar dayanmasında birinci sebep Putin Rusya’sı ise ikinci sebep, adı geçen istihbarat teşkilatıdır.
Cunta darbesiyle başa geçen Hafız Esad, yüzde 11’lik bir Nusayri azınlığa mensupken yüzde 89’luk Sünni nüfusa öteki muamelesi yaptı. Diktatör, gücünü Moskova’daki derin devlet Polit Büro’dan alıyordu. Öldüğünde komünist rejim çökmüş ve fakat Rus devletinin Akdeniz ve onu çevreleyen devletler siyaseti değişmemişti. Bu sebeple Hafız Esad’ın tahsilini Londra’da yapmış oğlu Beşar Esad Suriye’nin başına getirildi.
SSCB, Mısır ve Suriye’de Rus istihbarat ağı KGB ile yaptırdığı darbelerle Kahire ve Şam’da istediği düzeni kurdu. Mısır ve Suriye konfederasyona da gittilerse de bu birlik kâğıt üzerinde kaldı.
Sovyet emperyalizmi, doğu Akdeniz’de Suriye ile iktifa etmemişti. O’nun hemen yanı başında mazlum Filistin milleti vardı. Topyekûn Batı, Filistinlileri Yahudilere feda ederek hürriyetlerine, istiklallerine ve vatanlarına kıyılıyordu. KGB bu mazlumluğu iyi keşfetti. Bir kısım Filistinli gençleri sosyalist ideolojiye kazandırdı. Filistin’in hakları için el Fetih adıyla kurtuluş mücadelesi veren........

© Türkiye


Get it on Google Play