Mahallî İdareler Seçimi, bu defa milletvekili ve seçimleri kadar ağırlık taşımakta. Bu, bir hesap-kitap sonucu değil; şartlar böyle gelişti. 31 Mart 2024’teki seçim, bu kadar ehemmiyet arz ettiği için her parti kendine göre hazırlık içinde. Hazırlık ve koşturmada başı Cumhur İttifakı partileri çekiyor. Hangi büyükşehrin, şehrin, ilçenin hangi ortağa verileceği gibi anlaşmalar yapıldı. Adaylar ilân edildi, sahaya inildi, vatandaşla buluşmalar yaşanıyor.
Bu manzaranın istisnası halk ağzıyla Halk Partisi, resmî kaydıyla Cumhuriyet Halk Partisi, gerçekte ise Cumhuriyet Halk Fırkasıdır. Orada seçim hazırlığından ziyade iç kavga ve belki de iç savaş var!.. Hâlbuki adı geçen kuruluş, ana muhalefet partisidir. Dünyada bu mahiyetteki partiler, nefes nefese iktidarı kovalarlar. Halk Partisi, uzun baskıcı vesayet yıllarından sonra 14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti önünde hezimete uğramasından itibaren hep ana muhalefet olarak kaldı. Arkasında olsun veya olmasın lehine gerçekleşen darbeler bile onu bu müzmin hâlden çekip çıkartamadı. Halkçı kelimesi ile sosyal demokrat ve demokratik sol gibi kavramlar da işe yaramadı.
Halkçılık, CHP’yi vatandaşa şirin gösteremedi. Çünkü “Âyînesi iştir kişinin lafa bakılmaz.” Bu parti, kuruluşunda problemliydi. CHP logosundan öne çıkan 6 oku büyük vatandaş kitleleri kendine yöneltilmiş namlu gibi hissede geldi. Zira bu parti, millet çoğunluğunu değil, azınlık olan beyaz veya mütegallibe Türkleri temsil ediyordu. Bu ekalliyet zümre, millete tepeden baktı, onu güdülmeye muhtaç olarak gördü. Halkla arasında değer uyuşmazlıkları hep var oldu. Bu uyuşmazlıkları, ne 1960’ların Ortanın Solu ve ne de 1970-1990 arası sosyal demokrat ve demokratik sol sözleri ortadan kaldırabildi. Erken Cumhuriyetteki kanunlar gibi ithal basmakalıp klişelerdi. Nitekim, Ortanın Solu sloganı, CHP’den Güven Partisi ve Cumhuriyetçi Parti diye iki partinin çıkmasına yani iki defa bölünmeye yol açtı.
Ortanın Solu ve Demokratik Sol söylemlerini devrin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a yönelttim. 1996/97’de TGRT’de yaptığım Entellektüel Boyut ismindeki programlarımdan birinde Sn. Baykal misafirimizdi. Canlı yayında sırası gelince CHP’nin sıkıca yapıştığı bu demokratik sol ve sosyal demokrat mefhumlarını “arada ne fark var?” diye sordum, kelimesi kelimesine şu cevabı verdi:
-Hiçbir fark yok; hepsi palavra!
Bu programın video kaydı, ses kaydı çözülmüş metni elimdedir.
CHP’de bugün daha kabarmış bu dalgalı deniz manzarası hâli hep vardı. Karşısında kurulan Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası’na tahammül edilmediği için Kâzım Karabekir, bir tezgâh olan İzmir Suikastı dâvâsında az kalsın canından oluyordu. Serbest Cumhuriyet Fırkası ise emir-komutayla kurulmuş, oynanan tek perdelik demokrasi oyunuyla halkın temayülü ölçülmüş, 3 ay geçmeden partinin tayin edilmiş genel başkanı Fethi Oktar ve CHP’den bu partiye ödünç verilmiş vekiller yerlerine dönmüşlerdi. 1930’daki bu siyâsî ayıptan 16 yıl sonraysa CHP’de bir 4’lü takrir başkaldırması yaşandı ve DP kuruldu ve girdiği ikinci seçimde tek başına iktidar oldu. 14 Mayıs 1950, CHP’nin değişmez ve müzmin ana muhalefet partisi olarak kalmaya mahkumiyetinin başlangıcıdır.
CHP, 1950’de hükûmeti DP’ye kaptırdıktan sonra ancak 27 Mayıs darbe desteğiyle ve koalisyon olarak 1963-65 arasında işbaşına gelebildi. Bu kısa koalisyonu ancak yıllar sonra 1974 CHP-MSP koalisyonu takip edebildi.
CHP’nin sarıldığı ideolojilere dair Deniz Baykal’ın dediklerini yukarıda bahsettik. Bizatihi CHP hakkında Bülent Ecevit’in söyledikleriyse bu partiyi tahlilde mühim bir malzemedir. Yine aynı yıllarda sözünü ettiğimiz programımda konuğumuz olan Sn. Ecevit’e sormuştum:
-Darbeciler, sizi de Hamzakoy’a götürdüklerinde CHP genel başkanıydınız. Serbest kalınca partinizin başına geçmeniz bekleniyordu. Siz ise böyle yapmayarak DSP’yi kurdunuz. Sebebi nedir?
Bülent Ecevit’in kendisi de hayattayken yazıp ekranlarda dile getirdiğim bu konuşmaya dair soruma verdiği cevabı tarihî mahiyettedir. Aynen şunu söyledi:
-CHP, kendine has bir partidir. Bazı şeyleri aşamadım…
Bülent Ecevit, kurultayda İsmet İnönü’yü devirerek yerine geçmiş fakat o esrarengiz yahut çok malum bazı şeyleri aşamadığı için ayrılmak zorunda kalmıştı.
Bazı şeyleri aşamayan yalnızca Bülent Ecevit olmadı. Deniz Baykal da O’nu yerinden eden Kemal Kılıçdaroğlu da aşamadı. Bir CHP var; bu doğru; bu partinin bir genel başkanı var bu da doğru; fakat bir de meçhul tapu sahipleri var! Bu yüzden o şeyleri Özgür Özel de hatta Ekrem İmamoğlu genel başkan olsa o da aşamayacaktır.
Çünkü, 6 oku, 6 namlu gibi millete çevirmiş görünmez eller var. Onların zihniyetini tarif edecek bilgi tazedir. Bir ay evvel, bir akademisyen Osmanlı Sultanları için “hepsi at hırsızı!” deme hayâsızlığını göstermişti. Bir hafta önce ise CHP’nin 25 yıl sonra belediye başkanlığı makamından bin zorlukla kaldırabildiği bir başka çok yaşlı akademisyen “Osmanlı Sultanları, Batı’ya karı bulmak için sefer tertipliyorlardı!” diyerek ak saçlarından utanmadan o kahramanlara vicdansızca iftira attı… CHP bu hezeyanları, iftira ve ahlaksızlıkları kınamadı. Hâlbuki milletle din, dil, tarih ve gönül birliği bunu emreder. Nitekim Özgür Özel de Gazze direnişi başladığında vatanlarını müdafaa eden Millî Kuvvetlere “teröristler!” deme gafletini gösterdi. Siyonistlerle aynı saflara düştüğünden gafildi.
CHP’nin devleti kuran parti olduğu külliyen asılsızdır. Buna dair verdiğimiz tafsilatlı malumat önceki yazı ve konuşmalarımızda mevcut.
Bu CHP’ye işbaşındaki yöneticiler, belki de bir çekidüzen vererek milletle buluşmak istemekteler ama bu da melez çare olmaktan öteye gidemiyor. Ekmeleddin İhsanoğlu, Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu, sağ taraftan isimlerdir. CHP’nin devşirme isimlerle melez çarelerle netice alması mümkün olamıyor, olamaz. Aslı varken, millet neden Tayyip Erdoğan’ın kötü taklitçisi birine oy versin?
Böyle bir yapıdaki partide kavga-gürültü bitmez. Ülke 40 gün sonra seçime giderken diğer partiler, bu seçime hazırlanırken; CHP’de dolaplar dönüyor, kuyular kazılıyor. 14 Mayıs 2023 Seçimlerine 6’lı Masa münakaşalarıyla gitmiş ve kaybetmişti. Bu defa vaziyeti daha karışık. Manzarayı en iyi şekilde bu partinin eski genel sekreteri açıkladı. Gürsel Tekin, ilk gençliğinden beri çatısı altında olduğu CHP’den istifa ederken partisi hakkında çok dehşet verici sözler söyledi. Benzer doğruları daha evvel yine ömrü CHP’de geçmiş olan Muharrem İnce konuşmuştu.
Gürsel Tekin, “CHP parti olma vasfını kaybetti” diyor. Bu tespit, vefat ilanıdır…
Adı geçen parti, ömrünü tamamlamıştır.

QOSHE - CUMHURİYET HALK FIRKASI, ÖMRÜNÜ TAMAMLADI!.. - Rahim Er
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

CUMHURİYET HALK FIRKASI, ÖMRÜNÜ TAMAMLADI!..

14 2
20.02.2024

Mahallî İdareler Seçimi, bu defa milletvekili ve seçimleri kadar ağırlık taşımakta. Bu, bir hesap-kitap sonucu değil; şartlar böyle gelişti. 31 Mart 2024’teki seçim, bu kadar ehemmiyet arz ettiği için her parti kendine göre hazırlık içinde. Hazırlık ve koşturmada başı Cumhur İttifakı partileri çekiyor. Hangi büyükşehrin, şehrin, ilçenin hangi ortağa verileceği gibi anlaşmalar yapıldı. Adaylar ilân edildi, sahaya inildi, vatandaşla buluşmalar yaşanıyor.
Bu manzaranın istisnası halk ağzıyla Halk Partisi, resmî kaydıyla Cumhuriyet Halk Partisi, gerçekte ise Cumhuriyet Halk Fırkasıdır. Orada seçim hazırlığından ziyade iç kavga ve belki de iç savaş var!.. Hâlbuki adı geçen kuruluş, ana muhalefet partisidir. Dünyada bu mahiyetteki partiler, nefes nefese iktidarı kovalarlar. Halk Partisi, uzun baskıcı vesayet yıllarından sonra 14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti önünde hezimete uğramasından itibaren hep ana muhalefet olarak kaldı. Arkasında olsun veya olmasın lehine gerçekleşen darbeler bile onu bu müzmin hâlden çekip çıkartamadı. Halkçı kelimesi ile sosyal demokrat ve demokratik sol gibi kavramlar da işe yaramadı.
Halkçılık, CHP’yi vatandaşa şirin gösteremedi. Çünkü “Âyînesi iştir kişinin lafa bakılmaz.” Bu parti, kuruluşunda problemliydi. CHP logosundan öne çıkan 6 oku büyük vatandaş kitleleri kendine yöneltilmiş namlu gibi hissede geldi. Zira bu parti, millet çoğunluğunu değil, azınlık olan beyaz veya mütegallibe Türkleri temsil ediyordu. Bu ekalliyet zümre, millete tepeden baktı, onu güdülmeye muhtaç olarak gördü. Halkla arasında değer uyuşmazlıkları hep var oldu. Bu uyuşmazlıkları, ne 1960’ların Ortanın Solu ve ne de 1970-1990 arası sosyal demokrat ve demokratik sol sözleri ortadan kaldırabildi. Erken Cumhuriyetteki kanunlar gibi ithal basmakalıp klişelerdi. Nitekim, Ortanın Solu sloganı, CHP’den Güven Partisi ve Cumhuriyetçi Parti diye iki partinin çıkmasına yani iki defa bölünmeye yol açtı.
Ortanın Solu ve Demokratik Sol söylemlerini devrin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a yönelttim. 1996/97’de TGRT’de yaptığım Entellektüel Boyut ismindeki programlarımdan birinde Sn. Baykal misafirimizdi. Canlı yayında sırası gelince CHP’nin sıkıca yapıştığı bu demokratik........

© Türkiye


Get it on Google Play