1 saat 15 dakikalık dolu dolu ve cesur bir konuşmasının sonunda O’nu tebrik etmeliydim. Hakîkaten vicdanlı bir insanmış, dedikleri, söyledikleri mazlûmların çığlığıydı…
Kimden söz ediyorum?
Yazar Miko Peled’ten:
Miko Peled, 1961 Senesinde Küdüs’te dünyaya gelmiş. Dedesi, 1948’de İsrail’in devlet olma beyannamesini imzalayan 37 Siyonist’ten biri. Babası Matti Peled ise İsrail’in kurulmasından hemen sonra 15 Mayıs 1948’de çıkan Arap-İsrail savaşında subay, 1967’deki Arap-İsrail Savaşında da general olarak yer almış…
’67 Harbi 6 gün sürmüştü. Amerikan-İngiliz kuvvetleriyle destekli İsrail, beleş bir harpten sonra Gazze, Golan Tepeleri, Sina ve Batı Şeria’yı işgal etti. O muharebeyi içimiz yanarak takip etmiştik. İsrail işgali, bugün de genişleyerek devam ediyor.
Miko Peled, tahsilini tamamlamasının ardından İsrail Savuma Kuvvetleri Özel Kuvvetler Komando Birliğine gönüllü olarak girer. Belki de idealine kavuşmuştur. Gel gör ki bir zaman sonra hiç beklenmedik bir sebeple hayatı, vicdanı ve yönü değişir, üniformalı olmaktan dolayı pişman olur. 1997’de Kudüs’te meydana gelen bir intihar saldırısında 12 yaşındaki yeğeni Smadar ölür. Hâliyle kız kardeşinden öfke ve tepki bekler. Evet, kızını kaybeden ana, tepki ve öfke gösterir. Ancak acılı anne, suçlu olarak mağdur Filistinlileri, onların analarını değil İsrail’i görmektedir. Böyle bir ölüm ve evlâdını kaybeden bir annenin intikam duygusu yerine hakkı teslim eden konuşmaları komando muharip sınıftaki Miko’yu sarsar ve O’nu yaşananları sorgulamaya iter.
Konferansını verirken yetişkin yaşlarına işaretle dedi ki: “Eskiden Doğu Kudüs’le Batı Kudüs arasında duvarlar yoktu; ama o duvarlar, zihnimizdeydi; duvarların ötesinde Araplar yaşıyordu. Onlar ötekiydi. Onlar pisti, kötüydü. Kudüs’te doğup büyüdüğüm hâlde buraların bir zamanlar Arapların olduğunu bilmiyordum.”
Doğu Kudüs’e, resmî zorluklara rağmen Gazze’ye gider. Bir de bakar ki öteki dedikleri, pis gördükleri, aşağıladıkları da insan. Orada da insanlar işlerine-güçlerine koşturmaktalar. Orada da trafik var. Bir farkla ki o insanlar, insanca yaşama şartlarından mahrumlar. İlaç, doktor, hastane, gıda, eğitim ve yaşamak adına, geçim adına, refah adına ne varsa onlar bunlardan mahrumlar. Sudan bile mahrumlar, elektrikten mahrumlar…
Gördükleri, yaşadıkları, sorgulamaları O’nu zihnen bir başka insan olarak şekillendirir:
Miko Pelen, cumartesi sabahı Bahçeşehir Üniversitesi konferans salonunu dolduran üniversite gençliğine kelimelerin üstüne basa basa “Cenevre Sözleşmesi’ne göre soykırımın tarifi yapılmıştır. İsrail, Filistinlilere 70 yıldır soykırım yapıyor. Bundan dolayı İsrail terörist devlettir. Türkiye, İstanbul’daki zirve ve BM’de Kudüs için önemli işler yaptı. Sn. Erdoğan, İsrail bir ‘terör devletidir’ derken haklıdır.”
İsrail vatandaşı Amerikalı olan konuşmacının verdiği bilgiye nazaran nüfus ortalamasına vurulduğunda en fazla doktoralı insan sayısı Gazze’dedir. Ne var ki hiçbir imkâna sahip değiller. Miko Peled şöyle diyordu:
“Ben bu topraklara İsrail demiyorum. Burası Filistin’dir. Antik Çağ’da Filistin’de yaşadıklarını söyleyerek 3 bin yıl sonra gelip buraya yerleşenler, 60 sene evvel buraların sahibi olan insanlara vatanlarını iade etmiyorlar. Bütün bu sebeple Siyonist olmak da İsrail devletinin kurulması da büyük suçtur.”
Sık sık şunu hatırlatıyordu:
“Gazze, İstanbul’dan uçakla iki saat, Tel Aviv’e ise yürüme ayak yarım saat. Ama onlar her şeyden mahrumlar. Onlar, yokluk içindeler. Bizse beri tarafta bolluk içindeyiz. Bir defasında Gazze’deki arkadaşıma yanlarına nasıl gelebileceğimi sordum; metro ile gelebilirsin dedi; şaşırdım. Meğerse Mısır tarafında tünelden geçip gidebileceğimi söylüyormuş. Gittim Fakat Mısır idaresi kötülükte İsrail’den geri değil!..”
İki isme bilhassa dikkat çekti:
“Ghassan Knafani” -Hasan Hanefî- Filistinli bir hikâye yazarıymış. 1972’de şehit olmuş. Kısa müthiş hikâyelerle Filistinlilerin dramını anlatıyormuş. Eğer; kitapları Türkçede çıkmamışsa mahcup olmaya mecburuz.
Diğer ismi biliyorsunuzdur:
12 yaşında iken işgalci İsrail askerini tokatlayan Ahed Tamimi. Son Kudüs kavgasında İsrail polisi, hiçbir gerekçe mevcut değilken O’nu evinden alıp annesiyle beraber nezarethaneye atmıştı. Belli ki bu vesileyle 4 yıl öncenin intikamı güdülmekte. Bay Peled, sosyal medyada #freeAhedTamimi diye başlatılan çağrıya destek verilmesini istiyor.
Geçen hafta bir video seyretmiştim. Haaretz gazetesinde sütun sahibi olan Gideon Levy, Filistinlilere yaptığı zulümlerden dolayı İsrail’i şiddetle kınıyordu. Bu isim, 1978-1982 arasında İşçi Partisi Genel Başkanı olan Şimon Peres’e danışmanlık yapmış. Davetiye alınca O’nu dinleyeceğimizi sanmıştım. Hayır değildi. Bu defa bir generalin oğlunun gözünden Kudüs söz konusuydu.
Bahçeşehir Üniversitesi, önemli bir hizmete imza atmıştı. Mütevelli Hey’et Başkanı Sn. Enver Yücel, eserleşen bu çığlığı, Türkçeye de İbraniceye de çevirecekleri haberini verdi.
Netice şudur:
1-Filistin’in işgal altında olduğunu, Filistinlilerin mağdur edildiğini vicdanlı insanlar giderek kabul etmektedir.
2-Türkiye’nin Kudüs siyaseti doğrudur.
3-Eğitimli Filistinlilerin orada veya burada fikrî üretime kazandırılmaları gündeme alınmalıdır.
4-Türkiye, Siyon zulmüne isyan eden Yahudilerin seslerini dünyaya duyurma konusunda onlara yardımcı olmalıdır. İsrail vatandaşı bir Amerikalı olan Miko Peled, yazar olmasının yanı sıra aynı zamanda fikrî takipçi; aktivist. 13 Ocak 2018’de Bahçeşehir Üniversitesinde verdiği konferansına dair kaleme aldığımız mütalaamız, 15 Ocak 2018’de Türkiye gazetesindeki sütunumuzda neşroldu. O yazının, hem devlet katında ve hem de mevzu ile alâkalı olanlarca belki yeniden okunması gerektiği kanaatindeyiz. Bu sebeple bugün tekrar yayınlıyoruz. Fikir namusuna sahip bir aydın olan Miko Peled, Gazze Millî Kuvvetlerinin 7 Ekim 2023’te işgalci İsrail’e taarruz etmesinden sonra 21.11 2023’te TRT Haber ve AA’ya konuşmuş. Onların da okunmasını tavsiye ediyoruz. Bu mülakatlarda da İsrail ve Filistin’e dair düşüncelerinde sebat etmeye devam ederek bu son çarpışmalarda İsrail’in mağlup olacağını haber veriyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Şubat 2024 tarihli Kahire ziyareti, Gazze için yeni bir başlangıç olmalı… dikkat edilirse “Mısır ziyareti” demedik. Bugün bu adla anılan o topraklar yakın tarihte aynı merkezin; Payitaht’ın idarî renkleriydi. Nihayetinde Mısır’ın devletleşme başlangıcı bir Osmanlı Paşası olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa ile olmuştur. Bu kardeş devleti yanımıza almak, Gazze’de elimizi güçlendirecek ve İsrail’i aşağılık bir mağlûbiyete biraz daha yaklaştıracaktır:
Bu itibarla; Miko Peled gibi isimleri öne çıkararak doğrularımızı onlara söyletmeye devam etmeliyiz. Bir Yahudi olan Bay Peled’in şu dedikleri, birçok yüzlerce başka insanın söyleyeceği gerçeklerden çok daha etkili olur…
Devlet iradesi, maddî gücü, kalemi, kelâmı veya duasıyla mazlum ve mağdur Gazzelilerin yanında yer alan herkesten Allah, râzı olsun.
İsrâ sûresî 81. Âyet-i kerîmesinin muştusu, mutlak gerçektir:
-Hak, geldi bâtıl zâil oldu!..

QOSHE - Vicdanlı bir İsrailli - Rahim Er
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Vicdanlı bir İsrailli

15 14
17.02.2024

1 saat 15 dakikalık dolu dolu ve cesur bir konuşmasının sonunda O’nu tebrik etmeliydim. Hakîkaten vicdanlı bir insanmış, dedikleri, söyledikleri mazlûmların çığlığıydı…
Kimden söz ediyorum?
Yazar Miko Peled’ten:
Miko Peled, 1961 Senesinde Küdüs’te dünyaya gelmiş. Dedesi, 1948’de İsrail’in devlet olma beyannamesini imzalayan 37 Siyonist’ten biri. Babası Matti Peled ise İsrail’in kurulmasından hemen sonra 15 Mayıs 1948’de çıkan Arap-İsrail savaşında subay, 1967’deki Arap-İsrail Savaşında da general olarak yer almış…
’67 Harbi 6 gün sürmüştü. Amerikan-İngiliz kuvvetleriyle destekli İsrail, beleş bir harpten sonra Gazze, Golan Tepeleri, Sina ve Batı Şeria’yı işgal etti. O muharebeyi içimiz yanarak takip etmiştik. İsrail işgali, bugün de genişleyerek devam ediyor.
Miko Peled, tahsilini tamamlamasının ardından İsrail Savuma Kuvvetleri Özel Kuvvetler Komando Birliğine gönüllü olarak girer. Belki de idealine kavuşmuştur. Gel gör ki bir zaman sonra hiç beklenmedik bir sebeple hayatı, vicdanı ve yönü değişir, üniformalı olmaktan dolayı pişman olur. 1997’de Kudüs’te meydana gelen bir intihar saldırısında 12 yaşındaki yeğeni Smadar ölür. Hâliyle kız kardeşinden öfke ve tepki bekler. Evet, kızını kaybeden ana, tepki ve öfke gösterir. Ancak acılı anne, suçlu olarak mağdur Filistinlileri, onların analarını değil İsrail’i görmektedir. Böyle bir ölüm ve evlâdını kaybeden bir annenin intikam duygusu yerine hakkı teslim eden konuşmaları komando muharip sınıftaki Miko’yu sarsar ve O’nu yaşananları sorgulamaya iter.
Konferansını verirken yetişkin yaşlarına işaretle dedi ki: “Eskiden Doğu Kudüs’le Batı Kudüs arasında duvarlar yoktu; ama o duvarlar, zihnimizdeydi; duvarların ötesinde Araplar yaşıyordu. Onlar ötekiydi. Onlar pisti, kötüydü. Kudüs’te doğup büyüdüğüm hâlde buraların bir zamanlar Arapların olduğunu bilmiyordum.”
Doğu Kudüs’e, resmî zorluklara rağmen Gazze’ye gider. Bir de bakar ki öteki dedikleri, pis gördükleri, aşağıladıkları da insan. Orada da insanlar işlerine-güçlerine koşturmaktalar. Orada da trafik var. Bir farkla ki o insanlar, insanca yaşama şartlarından mahrumlar. İlaç, doktor, hastane, gıda, eğitim ve yaşamak adına, geçim adına, refah adına ne varsa onlar bunlardan mahrumlar. Sudan bile mahrumlar, elektrikten mahrumlar…
Gördükleri, yaşadıkları, sorgulamaları O’nu zihnen bir başka insan olarak........

© Türkiye


Get it on Google Play