Bir dağ köyünde çocuğu doğmadan kocası ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın vardı. Kadın bu yalnızlığında kendisine arkadaş olur düşüncesiyle dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başladı. Gelincik kadına o kadar alışmıştı ki yanından bir an olsun ayrılmıyordu. Doğası yaratılışı itibarıyla her ne kadar yabani bir hayvan olsa da oldukça uysallaşıp evcilleşmişti. Birkaç ay sonra da kadının çocuğu doğdu. Tek başına bütün zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak oldukça zordu. Yine de kadın yavrusunun varlığından da aldığı güçle her zorluğa karşı büyük bir direnç gösteriyordu. Günlerden bir gün birkaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kaldı. Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardı. Anne eve geldiğinde ise gelincik ve onun kanlı ağzıyla karşılaştı. Kadın annelik içgüdüsüyle çıldırmışçasına gelinciğe saldırıp oracıkta öldürdü hayvanı. Tam bu sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyuldu. Anne koşarak odaya yöneldi. Odanın kapısını açtığında gördüğü manzara karşısında donakalmıştı. Odada beşiği, beşiğin içindeki bebeğini ve bebeğin yanında duran parçalanmış yılanı gördü. Olanları anlamıştı ama artık her şey için çok geçti... Bazen karşımızdaki kişinin gerçek niyetini, olayların içyüzünü bilmeden sırf onun hakkındaki evvelden sabit olan kanaatimiz doğrultusunda hareket eder, çoğu zamanda aceleci davrandığımız için sonradan pişman olacağımız davranışlarda bulunuruz. Bu ön yargılar bizlerin birbirimizle sağlıklı bir iletişim kurmamızı engellediği gibi iç dinamiğimizi ve toplumsal ahengimizi de bozan başlıca etkenlerdir. Yapmamız gereken şey insanlara kafamızda bir değer biçerken onların dini, dili, ırkı, derisi vb. gibi ayırıcı özellikleriyle tasnif etmek ve sınıflandırmak yerine onlara evvela bir “insan” olarak değer verip ön yargılarımızdan uzaklaşarak onlarla sağlıklı ilişkiler kurmaya çalışmaktır. Her davranışın ardında iyi bir niyet vardır. Önce bu iyi niyeti bulmalıyız. Nurettin Bozan ŞİİR Değer mi? Seni sende tanıdım ben, Bedeninde iki sen var. Gün gelir çileye sokan Bazen çileden çıkaran! Mutluluk kaynağısın sen Benliğinde iki ben var Gün gelir coşkuyla coşan Bazen sonsuzluğa koşan. Bana değil ettiklerin Hep kendine ezaların Yaşamak istemez misin, Ömre törpü cefaların? Sevgiyle yaşamak varken Yarınlara koşmak varken Mutlulukla koşmak varken Ölmeye değer mi dünya? Halil Şahin-Emekli Eğitim Müfettişi SAĞLIK OLSUN Damar sertliğinin belirtisi net bir şekilde söylenemez. Ancak *Baş dönmesi, *Baş ağrısı. *Titreme. *Yürürken sendeleme. *Düşünme ve öğrenme gücünde zayıflama. *Sinirlilik veya damarın sertleştiği bölgelerde ağrılar görülmesi, beyne alınan oksijen azlığına bağlı olarak; *Görme ve konuşma bozuklukları. *İlerleyici bellek yitimi, *Anlık bilinç yitimleri. *Yer ve zaman kavramlarının bozulabilmesi. *Kol ya da bacaklarda kas gücünün ani ve geçici olarak zayıflayabilmesi, hastalık kalbi tuttuğunda, *Kalp kasının kasılma gücünün (oksijenin yetersizliğinden) zayıflaması. *Kalpte ritim bozuklukları *Bazen spazma yol açan göğüs ağrıları, bacak damarlarını tutarsa *Yürüme sırasında kramp ağrıları olması. *Deride kalınlaşma ve rengin koyulaşması. *Bacaklarda ısı düşmesi ve zamanla kangren gelişmesi. Böbrek atardamarlarının tutulduğu durumlarda, *Kan basıncının yükselmesi, *Böbrek hareketlerinde hafif bozukluklar, *Sık idrara çıkma. *Bedensel ve ruhsal çalışma gücünde azalma *Gündüzleri bile uyuma ve uyuklama, *Zayıflık ve solgunluk, *Hafıza zayıflığı *Çabuk yorulma ve kalp çarpıntısı gibi semptomlar belirti olarak kabul edilebilir.

QOSHE - Bakış açısı ve ön yargılar - Yetenekli Kalemler
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bakış açısı ve ön yargılar

5 1
28.03.2024

Bir dağ köyünde çocuğu doğmadan kocası ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın vardı. Kadın bu yalnızlığında kendisine arkadaş olur düşüncesiyle dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başladı. Gelincik kadına o kadar alışmıştı ki yanından bir an olsun ayrılmıyordu. Doğası yaratılışı itibarıyla her ne kadar yabani bir hayvan olsa da oldukça uysallaşıp evcilleşmişti. Birkaç ay sonra da kadının çocuğu doğdu. Tek başına bütün zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak oldukça zordu. Yine de kadın yavrusunun varlığından da aldığı güçle her zorluğa karşı büyük bir direnç gösteriyordu. Günlerden bir gün birkaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kaldı. Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardı. Anne eve geldiğinde ise gelincik ve onun kanlı ağzıyla karşılaştı. Kadın annelik içgüdüsüyle çıldırmışçasına gelinciğe saldırıp oracıkta öldürdü hayvanı. Tam bu sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyuldu. Anne koşarak odaya yöneldi. Odanın kapısını açtığında gördüğü manzara karşısında donakalmıştı. Odada beşiği, beşiğin içindeki bebeğini ve bebeğin yanında duran parçalanmış yılanı gördü. Olanları anlamıştı........

© Türkiye


Get it on Google Play