Kahvaltı yapmadığınız bir sabah düşünün. Yemeden aç yattığınızı, iki öğün yemek yemediğinizi, çay, kahve içmediğinizi, bir gün uykusuz kaldığınızı. Gürültüyle yaşamak zorunda olduğunuzu... Tek bir kıyafetle iki hafta geçirdiğinizi, yağmurda ıslansanız giyecek başka kıyafetinizin olmadığını, çarşı pazar olmadan yiyecek temin etmeye çalıştığınızı. Yardıma ihtiyaç duyduğunuzda kimsenin size el uzatmadığını sizi öylece yüzüstü bıraktığını düşünün. Depremde, savaşta dünyanın dört bir yanında çekilen ıstıraplar yanında hiç kalır değil mi? Oysa biz bunları yaşamak bile istemeyiz. Gençler, gelecekleri için güzel hayaller kurmak yerine bombalarla hayatları kararırken, Kadın erkek, çoluk çocuk, genç yaşlı herkes çaresizce ölümün sıra kendisine gelmesini beklerken... Dünya ne yapıyor? Çekirdek mi çitliyor? Film mi izliyor? Eğlence mi yapıyor? Şarkılar mı söylüyor? Doğum günü mü kutluyor? Pastalar mı kesiyor? Tatile mi çıkıyor? Yemek mi seçiyor? Yemekleri çöpe mi atıyor? Suları boşa mı akıtıyor? Süs eşyası mı beğeniyor? Aman sende mi diyoruz? Oysa bir sıkıntımız olsa herkesten dua bekleriz değil mi? Biz sıkıntıda kalan kardeşlerimize dua ediyor muyuz? Yerken içerken yatarken kalkarken kardeşlerimizi düşünüyor muyuz? Onların ıstırabını içimizde duyuyor muyuz? “Onlar için ne yapabilirim” diyor muyuz? Onların düştüğü hâle üzülüp kendimizi sorguluyor muyuz? Keyfiniz mi kaçtı? Canınız mı sıkıldı? Ya biz olsaydık onların yerinde ne yapardık Allah korusun? Ne olacağımız belli mi peki? Dünyanın dört bir yanında onca Müslüman katledilirken eziyet çekerken bizim rahatımız bozulmasın mı? Uykumuz kaçmasın mı? Ağzımızın tadı gitmesin mi? Ne yapalım mı, dediniz? Onlar o kadar acıyı göğüslerken azıcık üzülmek, kafa yormak onların derdiyle dertlenmek bize zor gelmesin. Kendi evlatlarımızı bir yere gönderince şimdi kim bilir ne hâldedir aç mı susuz mu, hasta mı, nerede ne hâlde ne yapıyor diye düşündüğümüz gibi kahvaltı yaparken yemek yerken uyumadan önce ve uyanınca o kardeşlerimizi de düşünelim. Rumuz: “Berat” ŞİİR Toprak kokusu Severim toprak kokusunu, Bana özümü hatırlatır. Bir ağacı görünce içimde coşku canlanır. Ona sarılıp kendime sarılmış gibi olurum. Özüm toprak, özüm çamur ve muamma. Mayam nedir, ben kimim? Bir bilsem ne için geldim buraya? Rahat edecek kalbim, Uçacak gökyüzünde özgürce kuşlarla. Nedir bu hayat denen muamma? Özüne inip kendini tanımak mı, Yoksa ardına bakmadan Hayat yolunda dörtnala koşmak mı? Bir bilsem kendimi, O zaman gönlüm bulacak rotasını, Ruhum huzura kavuşacak. Yine yağmur, yine toprak kokusu. Bu koku, bu his, sanki önceden tanıdık. Kimim ben? Bir avuç toprak mı, Bir yağmur damlası mı? Nereden geliyor toprakla tanışıklığım, Yoksa en son o saracak diye mi yakınlığım. Kim bilir belki bir avuç toprağım, Yine toprakla kucaklaşınca tamam olacağım. Özüm toprak, özüm çamur, özüm muamma. Kimim ben desem, toprak seslenir birden: “Bendensin, benimsin, özün buradadır bir bilsen” Ondandır toprak kokusunun verdiği huzur, Ezeldendir bu tanışıklık. Bir avuç toprak, biraz ruh, insanın mayası bu. İnsan kendi özündeki değerini bir bilse, Elindekilerin de farkına varabilse, Saf mutluluğu tadar işte gönlünce. Sarıl toprağa, ağaca mutlu ol gönlünce… Amine Kübra Salar UNUTULMAZ KELİMELER TEŞEBBÜS: Girişim, girişme ŞER: Kötülük TEREDDÜT: Kararsızlık, duraksama PESPAYE: Alçak YEGÂNE: Tek MAZBATA: Tutanak NİFAK: Geçimsizlik, anlaşmazlık, ara bozuculuk HÜSRAN: 1. Beklenilen şeyin elde edilememesi yüzünden duyulan acı; batkı. 2. Zarar MÜSAADE: 1. İzin, 2. Elverişli olma, elverişlilik MÜTTEFİK: Bağlaşık, ittifak eden MÜDDET: Süre TEMAYÜZ: Başkalarına göre üstün duruma gelme, sivrilme, seçkinleşme REVAN: Giden, yürüyen İCABET: 1. Bir çağrıyı yerine getirme, bir çağrıya gitme. 2. Bir buyruk veya isteğe uyma, kabul etme, razı olma BİHAKKIN: Hakkıyla, hakkını vererek İFA: 1. Bir işi yapma, yerine getirme. 2. Ödeme GANİ: 1. Bol, çok olan. 2. Zengin, varlıklı olan

QOSHE - Empati - Yetenekli Kalemler
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Empati

9 1
04.02.2024

Kahvaltı yapmadığınız bir sabah düşünün. Yemeden aç yattığınızı, iki öğün yemek yemediğinizi, çay, kahve içmediğinizi, bir gün uykusuz kaldığınızı. Gürültüyle yaşamak zorunda olduğunuzu... Tek bir kıyafetle iki hafta geçirdiğinizi, yağmurda ıslansanız giyecek başka kıyafetinizin olmadığını, çarşı pazar olmadan yiyecek temin etmeye çalıştığınızı. Yardıma ihtiyaç duyduğunuzda kimsenin size el uzatmadığını sizi öylece yüzüstü bıraktığını düşünün. Depremde, savaşta dünyanın dört bir yanında çekilen ıstıraplar yanında hiç kalır değil mi? Oysa biz bunları yaşamak bile istemeyiz. Gençler, gelecekleri için güzel hayaller kurmak yerine bombalarla hayatları kararırken, Kadın erkek, çoluk çocuk, genç yaşlı herkes çaresizce ölümün sıra kendisine gelmesini beklerken... Dünya ne yapıyor? Çekirdek mi çitliyor? Film mi izliyor? Eğlence mi yapıyor? Şarkılar mı söylüyor? Doğum günü mü kutluyor? Pastalar mı kesiyor? Tatile mi çıkıyor? Yemek mi seçiyor? Yemekleri çöpe mi atıyor? Suları boşa mı akıtıyor? Süs eşyası mı beğeniyor? Aman sende mi diyoruz? Oysa bir sıkıntımız olsa herkesten dua bekleriz değil mi? Biz sıkıntıda kalan kardeşlerimize dua ediyor muyuz? Yerken içerken yatarken kalkarken kardeşlerimizi düşünüyor muyuz? Onların ıstırabını içimizde duyuyor muyuz? “Onlar için ne yapabilirim” diyor muyuz? Onların düştüğü........

© Türkiye


Get it on Google Play