Küçük serçe çok yorulmuş çok bunalmıştı, uzak diyarlardan hiç bilmediği yerlere uçup gelmişti, bir gülün dalına konuverdi. Gül serçeden habersiz, serçe bitkin, çaresiz... Kaldırdı başını samimi güleç bir çehreyle gülü gördü karşısında. Donup kaldı öylece...
(Serçe) Ne kadar güleç bir gül. Çok da cana yakın.
(Gül) Ne kadar ürkek bir kuş ama çok da sevimli.
Artık gitmesi gerekiyordu, çünkü bülbül hiç susmuyordu. (Sanki onları kıskanmıştı!) İstemeyerek bıraktı gül dalını serçe: 'Yine geleceğim, burada olur musun?' diye sordu güle. Gül tebessümle dedi; dur telaş etme, buradayım hep gidemem ben bir yere. Serçe sevindi, dedi: Geleceğim mutlaka.
.....
Bir zaman sonra yine geldi serçe. Gülü görme ümidiyle kondu dalına. Hafif bir meltem esti sonra hoş kokular yayıldı etrafa güzeller güzeli gülü gördü sonunda. Hiç konuşamadı serçe, uzun uzun baktı güle sadece. O an tüm dertlerini unutmuştu, çünkü huzur bulmuştu. Gülün güzel kokusundan âdeta mest olmuştu. Gül de dalıp gitmişti. Hiçbir şey duymuyordu. Ne bülbülün sesini ne rüzgâr iniltisini… Serçe suskundu gül de öyle. Gönülden konuşup anlaştılar böyle:
Ne iyi ettin de geldin; sıkıntımı giderdin.
Seni görünce mutlu oldum, dertlerimi unuttum.
Gözlerim yollarda seni bekledim, tekrar gelmen için dualar ettim.
Nice uzak mesafeleri; yüksek tepeleri aşıp da sana geldim.
Gözümde bir tanesin, yok senin bir eşin.
Sen hem çok güzelsin hem de güzel bakıyorsun. Garip bir serçeyi bile değerli görüyorsun. Öylece zaman geçti. Gitme vakti gelmişti. Serçe kanat çırpıp uçtu. Gül ardından seslendi: Yine gel, olur mu? Serçe sevindi giderken bir daha görecekti, gülü yaşarken...

Rumuz: "Gölge"

ŞİİR

Hanzala

Batı bir yangın çıkardı,

Şark da yandı garp da yandı.

Umutları da yakarım sandı,

Ah yalandı tüh yalandı.

Kaç Hanzala öldü sayamadım,

Yalandan bir ah diyemedim,

Herkes sustu susamadım.

Ah yalandı tüh yalandı.

Hanzala hâlâ on yaşında,

Küçük ama aklı başında,

Ayakları çıplak kalmış,

O enkazın arasında.

Hanzala bir gün büyüyecek,

Yüzünü bize dönecek,

Bakalım o zaman o yüze,

Kimler bakabilecek?

Rabia Özen

DUYGU DAMLASI

İKİ ZIT ŞEY: Karanlık... Gece oldu, güneş kayboldu. Ay geldi ama ışığı yetmedi. Aydınlık... Gün aydı, ay gitti, güneş geldi. Her şey göründü... Karanlık olan gecelerde sessizlik olur, belirsizlik olur. Caddenin lambaları bazı yerleri gösterir sadece. Ağlayan görünmez, aç olandan bîhaber oluruz bazen. İçi mutlulukla dolanı da bilmeyiz, içi kan ağlayanı da. Günahlar da görünmez. Yola dökülen boya lekesi de... Sonra gün doğar, güneş gelir, her şey çıkar ortaya. Tüm netliğiyle... Saklasan yine görünür. Kirler, acılar sevinçler görünür. Kalpler de öyledir ya. Kararmıştır. Hatta ölmüştür. Kimse fark etmez, kendi bile! Yaşar ama yaşamaz aslında. Bazı insanlar da böyledir. Işık gibi aydınlatır insanın kalbini. Onu görünce ayna olur sana. İçin ısınır, kalbini ısıtır. Karanlık ve aydınlık böyledir. İki zıt şeydir. Dünya ve ahiret gibi... Ölüm ve hayat gibi... Nefsim ve ben gibi... [Pervane]

QOSHE - Gül ile serçe -1 - Yetenekli Kalemler
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gül ile serçe -1

5 4
07.02.2024

Küçük serçe çok yorulmuş çok bunalmıştı, uzak diyarlardan hiç bilmediği yerlere uçup gelmişti, bir gülün dalına konuverdi. Gül serçeden habersiz, serçe bitkin, çaresiz... Kaldırdı başını samimi güleç bir çehreyle gülü gördü karşısında. Donup kaldı öylece...
(Serçe) Ne kadar güleç bir gül. Çok da cana yakın.
(Gül) Ne kadar ürkek bir kuş ama çok da sevimli.
Artık gitmesi gerekiyordu, çünkü bülbül hiç susmuyordu. (Sanki onları kıskanmıştı!) İstemeyerek bıraktı gül dalını serçe: 'Yine geleceğim, burada olur musun?' diye sordu güle. Gül tebessümle dedi; dur telaş etme, buradayım hep gidemem ben bir yere. Serçe sevindi, dedi: Geleceğim mutlaka.
.....
Bir zaman sonra yine geldi serçe. Gülü görme ümidiyle kondu dalına. Hafif bir meltem esti sonra hoş kokular yayıldı etrafa güzeller güzeli gülü gördü sonunda. Hiç konuşamadı serçe, uzun uzun baktı güle sadece. O an tüm dertlerini unutmuştu, çünkü huzur bulmuştu. Gülün güzel kokusundan âdeta mest olmuştu. Gül de dalıp gitmişti. Hiçbir şey duymuyordu. Ne bülbülün sesini ne rüzgâr........

© Türkiye


Get it on Google Play