Bazen düşünüyorum da eskiler mi güzeldi yoksa eskiden mi güzeldik? Her geçen gün eskiye şiddetli bir özlem duyuyorum. O zamanlar yaşadığımız her şeyin tadı bir başkaydı. Birlik ve beraberliğimiz, sevgimiz, saygımız, samimiyetimiz; samimi niyetlerimiz ve masumluğumuz nereye gitti merak ediyorum. Sade ama gerçekten samimi olan hayatlarımız, “bir başkasında yoktur üzülmesin” diye sakladığımız her şey şimdilerde sanki ısrarla bile isteye, olanı göstermek için ekstra çaba sarf edilen o şatafatlı hayata dönüştü. Herkes neyi var neyi yok paylaşarak gündeme gelmeye yöneldi...

Eskiden para yoktu, fakirlik çoktu belki de fakat yediğimiz içtiğimiz her şeyde bereket vardı, hanelerde huzur vardı. Merhametli ve vicdanlı insanlardık. Şimdi nasıl hiç kimse mutlu değilse o zaman da hemen herkes mutluydu. Olan olmayana da kol kanat gererdi. Paylaşmayı severdi. Bunu gizliden yapmayı daha çok severdi. Evlerimiz dardı, mutfaklarımız büyük değildi. Sobalı olan oda çok kıymetliydi. Ama gelenimiz gidenimiz de çoktu. Şu an ceplerimiz dolu. Evlerimiz geniş ve büyük. Odalarımız çok lakin misafirperverliğimiz zayıf, hatta yok. Her şeyin parayla satın alınabildiği, üreticilikten çok tüketiciliğe dönüştüğü doyumsuz yine de mutsuz, huzursuz insanlar oluverdik.

Çağın yenilik anlayışıyla birlikte bende olan bir başkasında olmasın diye düşünüldüğü hasetlik yani bir başkasında olmayı çekememezliğe büründü. Hâlbuki eskiden televizyonu olmayan televizyonu olana, bilgisayarı olmayan ödevini yapmak için bilgisayarı olan komşusuna giderdi. İnsanlığın sınıfı olsa sınıfta kalacak o insanlığa dönüştük. İyiliğimiz bile göstere göstere takdir beklemek için yapılmaya başlandı.

O hâlde tekrar soruyorum. İnsan mı değişti, insanlık mı? Bana sorarsanız "eskiler eskiden" güzeldi. "İnsan" da zamanla değişti. Hasret kaldık o güzel eski yıllara...

Şeyda Şahin

ŞİİR

Gerçek aşk

Enâniyet nefsimde diz boyu olmuş

Ben diye diye kelimelerim, bizi unutmuş

Aklım nefes aldıran Hayyı değil,

Maşukunu yanlış bulup hâdis olanla dolmuş

Sevginin sahibi aşkı vermiş

Kulum bulsun aşkın sahibini demiş

Akıl ve de kalp vermiş, yetmemiş

Muhdisi bulmak yerine, hâdis ile yetinmiş

Sonbahar yaprakları gibi sararacaksın

Yeşilin gidecek toprağa savrulacaksın

Sen de bir gün musallaya konacaksın

Bu rüyadan ne zaman uyanacaksın?

Ey Halil geçici olandan yorulmadın mı?

Sonsuz olan varken sonluya doymadın mı?

Maşukun her şeyinle seni beklerken,

Kalbine ve aklına onu koymadın mı?

Halil İbrahim Karakoç

UNUTULMAZ KELİMELER

ENÂNİYYET: Kendini beğenme, bencilik, kibirli olmak.

HAYY: 1. Allahü tealanın adlarındandır. 2. Diri, canlı.

MAŞUK: Sevilen, âşık olunan erkek.

HADİS: Sevgili Peygamberimizin sözlerini, fiillerini ve tasviplerini ifade eden terim; hadisleri tespit, nakil ve anlamaya yönelik ilim.

MUHDİS: Hâdiseye sebep olan. İhdas eden. Yeni bir şey ortaya çıkaran. Bütün varlıkları yok iken var eden, meydana getiren, yaratan Allah.

MUSALLA: Namaz kılınan yer. Cami avlusunda cenaze namazı kılmaya ait yer.

QOSHE - İnsanlığın sınıfı olsa sınıfta kalırız! - Yetenekli Kalemler
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İnsanlığın sınıfı olsa sınıfta kalırız!

25 33
05.03.2024

Bazen düşünüyorum da eskiler mi güzeldi yoksa eskiden mi güzeldik? Her geçen gün eskiye şiddetli bir özlem duyuyorum. O zamanlar yaşadığımız her şeyin tadı bir başkaydı. Birlik ve beraberliğimiz, sevgimiz, saygımız, samimiyetimiz; samimi niyetlerimiz ve masumluğumuz nereye gitti merak ediyorum. Sade ama gerçekten samimi olan hayatlarımız, “bir başkasında yoktur üzülmesin” diye sakladığımız her şey şimdilerde sanki ısrarla bile isteye, olanı göstermek için ekstra çaba sarf edilen o şatafatlı hayata dönüştü. Herkes neyi var neyi yok paylaşarak gündeme gelmeye yöneldi...

Eskiden para yoktu, fakirlik çoktu belki de fakat yediğimiz içtiğimiz her şeyde bereket vardı, hanelerde huzur vardı. Merhametli ve vicdanlı insanlardık. Şimdi nasıl hiç kimse mutlu değilse o zaman da hemen herkes mutluydu. Olan olmayana da kol kanat gererdi. Paylaşmayı severdi. Bunu gizliden yapmayı daha çok severdi. Evlerimiz dardı, mutfaklarımız büyük değildi. Sobalı olan oda çok kıymetliydi. Ama gelenimiz gidenimiz de çoktu. Şu an ceplerimiz dolu. Evlerimiz geniş ve büyük. Odalarımız........

© Türkiye


Get it on Google Play