Varlık, insanoğluna verilmiş, büyük nimettir hem dünyada hem de ahirette. Ölmek yok olmak değildir, bu sebeple. Belki yer değiştirmek, göç etmektir; asıl vatanına geri dönmek gibidir. Çünkü ebediyen orada kalacağız. Ama yine de insanoğlu yüzyıllardır hep "ölümsüzlüğün" peşinde koşmuştur. En azından uzun yaşamanın derdine düşmüştür. Lokman Hekim’in ‘ölümsüzlüğü bulduğu fakat bir köprüden geçerken kaybettiği’ rivayetleri hâlen dilden dile dolaşır. Peki, neden ölmek istemez insanoğlu? Neden ölümden korkar? Sınav süresinin dolmasını istemeyen öğrenci misali midir? Yola çıkmak için hazırlığı olmayan yolcu gibi mi? Can tatlı ölüm acısını duymak da çok zor. Hem buraya alışıyoruz hem de sevdiklerimizden kopamıyoruz. Ölüm dostu dosta kavuşturan köprüdür oysa. Hazreti Mevlâna ölümü ‘düğün gecesi’ olarak görmüştür. Çünkü asıl bu dünya ayrılık yeridir, onlar için. Peygamber Efendimizin vefatının yaklaştığını anlayan Hazreti Fatıma, bu duruma üzülürken Peygamberimizin kızının kulağına “bana ilk sen kavuşacaksın” demesi üzerine yüzündeki üzüntünün neşeye dönmesi sevenin sevdiğine kavuşmak istemesi değil de nedir? Hem ‘hiç güzel olmasaydı, ölür müydü peygamber?’ der Üstat Necip Fazıl... Velhasıl kimi için ayrılıktır ölüm kimi için vuslattır. Allah dostları için ölüm; sevgiliye kavuşmak için can atmaktır. Allah’ı bilmeyenler için ise; can vermek!.. Ölümsüzlüğü arayanlara o zaman güzel bir haber verelim. Aramakla yorulmasınlar. Ölümsüz olmak için dostlar, ölmek gerek. Zira ebedî yurt ahiret. Rabbimiz bize orada ebedî bir hayat vermiş. Tabii ki imanı olan için ne mutlu ölüm. Ölüm hiç kimseyi unutarak vefasızlık etmemiştir. Herkesin kapısını elbet çalacaktır. Onun için bütün mezarlıkların girişinde “Her nefis ölümü tadacaktır” âyet-i kerimesi yazmaktadır. Onun için insanlar birbirine taziyede bulunurken “Allah’tan geldik yine ona döneceğiz” cümlesini söylemektedir... Rumuz: Gölge ŞİİR Ey insanlar Ey insan! Bir âlemdesin adı dünya olan Hûb mührü ile başlayan Hoş geldin, boş geldin, niye geldin? Ne yaptın? Geldin, varsın ve yoksun Hikâyesi bunlar olan. Ey insan! Değerlisin, üstünsün, nursun. Yaratılışını eşref kılmış Yaratan. İnsan... İnsan ki, unutucu İnsan makamında kalabilene ne mutlu. Ya esfel-i safiline inmek isteyenler? Tercihler, ah! Tercihler! Şaşırıp yanlışa sürüklenenler... Tercihleri ile kazanan; ya da kaybedenler. Dünya bir yol Taşlı, dikenli İnsan yolcu, yaya, binekli, Elinde valiz; sanır kalıcı ebedî, Yanılan da insan, uyanan da insan. Hûb mührünü açanlar var. Rabbini, Habibini sevenler var. Doğru yolu bulanlar var. Yanlış yolda olan hidayet bulsun. Mevla ona doğru yolu buldursun. Dünya çarşısı hayat yolunda kurulmuş Rabbinin rızasına kavuşanlar var. Gerçek yurt olan ahiret için çalışıp, Cennet bağı, sarayı satın alanlar var. Ömrünü boşa ziyan edip Delik cüzdan fakir gidenler var. Uyan ey insan, rüyadan uyan! Gafil olma! Kalk toparlan! Dünya yolcularından her gün, Ölüm denen durakta inenler var. Hacer Duygun/İlahiyatçı Eğitmen-Edirne ESKİMEZ KELİMELER Teravih Ramazan-ı şerif ayında yatsı namazından sonra kılınan namazdır. Zaten Ramazan-ı şerifin iftarı, sahuru, bir de teravihi bir bütün olarak anlam kazanır. Terâvih kelimesi tervîha kelimesinin çoğuludur. Anlamı “rahatlatmak, dinlendirmek” demektir. Sadece ramazan aylarında yatsı namazından sonra kılınır. “Kıyâm-ü Şehr-i Ramazân” (Ramazan ayının namazı) veya “İhyâ ü Leyâl-î Ramazân” (Ramazan gecelerinin ihyası) diye de bilinirdi. Teravih namazına yirmi rekât olduğu hâlde dört rekâtta bir dinlenme amacıyla biraz oturulduğu için “tervîha” (teravih) denilmiştir. Teravih namazı Sevgili Peygamberimizin bizzat kıldığı ve kıldırdığı sünnet bir namazdır. Cemaatle birlikte kılınan teravih namazını ilk kıldıran de yine Sevgili Peygamberimizdir. [OSMANLI TOPLUMUNDA RAMAZAN KÜLTÜRÜ- (Yüksek Lisans Tezi) Gül Bezci/Kütahya-2018]

QOSHE - Ölümsüzlük!.. - Yetenekli Kalemler
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ölümsüzlük!..

15 1
10.03.2024

Varlık, insanoğluna verilmiş, büyük nimettir hem dünyada hem de ahirette. Ölmek yok olmak değildir, bu sebeple. Belki yer değiştirmek, göç etmektir; asıl vatanına geri dönmek gibidir. Çünkü ebediyen orada kalacağız. Ama yine de insanoğlu yüzyıllardır hep "ölümsüzlüğün" peşinde koşmuştur. En azından uzun yaşamanın derdine düşmüştür. Lokman Hekim’in ‘ölümsüzlüğü bulduğu fakat bir köprüden geçerken kaybettiği’ rivayetleri hâlen dilden dile dolaşır. Peki, neden ölmek istemez insanoğlu? Neden ölümden korkar? Sınav süresinin dolmasını istemeyen öğrenci misali midir? Yola çıkmak için hazırlığı olmayan yolcu gibi mi? Can tatlı ölüm acısını duymak da çok zor. Hem buraya alışıyoruz hem de sevdiklerimizden kopamıyoruz. Ölüm dostu dosta kavuşturan köprüdür oysa. Hazreti Mevlâna ölümü ‘düğün gecesi’ olarak görmüştür. Çünkü asıl bu dünya ayrılık yeridir, onlar için. Peygamber Efendimizin vefatının yaklaştığını anlayan Hazreti Fatıma, bu duruma üzülürken Peygamberimizin kızının kulağına “bana ilk sen kavuşacaksın” demesi üzerine yüzündeki üzüntünün neşeye dönmesi sevenin sevdiğine kavuşmak istemesi değil de nedir? Hem ‘hiç güzel olmasaydı, ölür müydü peygamber?’ der Üstat Necip Fazıl... Velhasıl kimi için ayrılıktır ölüm kimi için vuslattır. Allah........

© Türkiye


Get it on Google Play