“Aşağıda bir yalan söyledim, yukarı çıktım ben de inandım” diye söylerlerdi eskiden. Bir de “şüyuu vukuundan beterdir” diye söz vardı. Yani dedikodusu yaşanmasından daha beter anlamında. Bu tür, gerçeğe uymayan, insanlara doğruyu anlatmayan; anlatmak istediğini bir şekilde söz sanatlarıyla inandırıcı hâle getirmek isteyen laf cambazları hep olmuş. Bunların yaptıklarına da bilim insanları “safsata söylemler” anlamına gelen “mugalata” demişler… Tarihin en eski devirlerinde milattan önce V. Yüzyıla kadar uzanırmış mugalata eski Yunan şehirlerinde… Böyle ağzı laf yapan laf cambazları para karşılığında şehirleri dolaşırmış. Buldukları kalabalıklara para karşılığında konuşma, laf etme dersi veriyorlarmış… Ne durumda nasıl söyleyeceği, kendini nasıl inandırıcı hâle getirebileceği konusunda yol yöntem öğretiyorlarmış. Bu derslerde amaç mantık ve kelime oyunlarıyla, doğru olanı söylemek değil söylediğinin karşı tarafta doğru olarak algılanmasının sağlanması oluyormuş… Bu tür kimselerle her dönemde mücadele edilmiş aslında. Bilim insanları toplumu kargaşaya sürüklemek isteyen bu safsata söylemlerle mücadele etmişler… Ama esameleri bile okunmamış. Mugalatayı tarih boyunca en sık kullananlar genellikle siyasi ve ideolojik tartışmaları yapanlar benimsemiş. Bu kimseler, yaptıklarına göre üç ana grupta değerlendirilmiş. Birincisi amaçları doğruyu bulmak olduğu hâlde dil ve mantık kurallarına hâkim olmadıkları için sözlerinde çelişkiye düşerek mugalata yapmış olanlar. İkincisi rakibini ağzı iyi laf yaparak yenik duruma düşürmek için yalan yanlış laf söyleyerek mugalata yapanlar. Üçüncüsü de esasında bilgi sahibi olmadığı hâlde duruma göre bilge görünmek için “bilmiyorum” dürüstlüğü yerine laf cambazlığıyla mugalata yapanlar… Onun için söz gümüşse sükût altındır” demişler. Onun için “biliyorsan söyle ibret alsınlar bilmiyorsan sus da adam sansınlar” demişler!.. Taha Uğur ŞİİR Kar taneleri Birbirlerine değmeden, Gökten yere inen kar taneleri... İnerken hiç bozulmuyor şekilleri, Kristalleriyle ne güzel süslenmiş kar tanesi... Kalpleri cezbeden harika bir sanat eseri. İşte bu, güzelliği yaratan "Sanatkâr"ın eseri... Kuşlar vardır bir de hayran bırakan, Her iki kanadını açarak süzülür, semada... Başlar, kanatlarını çırpmaya... Bazen açık tutup devam eder uçmaya. Kanatlarını kapatıp, Süzülüp gider göğün boşluğunda... Kuş uçmanın büyülü güzelliğini sergiler, Masmavi gökyüzünde... Güzellik, mükemmellik iç içe Bu gösteride... Kuşun kanat çırpıp Semada süzülüp gitmesi... İlahi bir sanatının tecellisi... Kuşu göğün boşluğunda tutan, Rahman'ın Kudreti... Şair Hasan Kaya-Antalya BİLİM VE TEKNOLOJİ HABERLEŞME: On dokuzuncu yüzyılın başlarında keşfedilmişti fotoğraf. Asrın sonuna doğru da baskı ve basın hayatına girdi. Thomas A. Edison 1877’de mumlu silindirik fonografı buldu. Daha sonra seslerin önce optik (sesli sinema doğdu), sonra manyetik olarak saklanıp yeniden canlandırılması devri açıldı. Sinemanın ve manyetik ses kayıt cihazları derken televizyonun bulunmasıyla haberleşme araçları içinde insanlar teknolojinin zirvesine ulaşıldı dediler. Hele de 1904 yılında ilk telli fotoğrafın Münih’ten Nürnberg’e gönderilmesi olay olmuştu. Çok kısa sürede resimler New York ve Philadelphia arasında telsiz olarak gidip gelmeye başladı. İlk faksimile haberleşme 1938’de başladı. Televizyon öyle hızlı yayıldı ki, 1967’de ABD’de 10 evden 9’unda televizyon alıcısı bulunuyordu. Ses ve görüntünün manyetik kaydı (video) ile haberleşme teknolojisinin zirvesine oturuldu diye düşünüldü. İnternet’in bulunmasıyla birlikte haberleşmede anlık paylaşıma geçme imkânı yakalandı.

QOSHE - Şimdinin sanatı mugalata - Yetenekli Kalemler
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Şimdinin sanatı mugalata

15 17
21.02.2024

“Aşağıda bir yalan söyledim, yukarı çıktım ben de inandım” diye söylerlerdi eskiden. Bir de “şüyuu vukuundan beterdir” diye söz vardı. Yani dedikodusu yaşanmasından daha beter anlamında. Bu tür, gerçeğe uymayan, insanlara doğruyu anlatmayan; anlatmak istediğini bir şekilde söz sanatlarıyla inandırıcı hâle getirmek isteyen laf cambazları hep olmuş. Bunların yaptıklarına da bilim insanları “safsata söylemler” anlamına gelen “mugalata” demişler… Tarihin en eski devirlerinde milattan önce V. Yüzyıla kadar uzanırmış mugalata eski Yunan şehirlerinde… Böyle ağzı laf yapan laf cambazları para karşılığında şehirleri dolaşırmış. Buldukları kalabalıklara para karşılığında konuşma, laf etme dersi veriyorlarmış… Ne durumda nasıl söyleyeceği, kendini nasıl inandırıcı hâle getirebileceği konusunda yol yöntem öğretiyorlarmış. Bu derslerde amaç mantık ve kelime oyunlarıyla, doğru olanı söylemek değil söylediğinin karşı tarafta doğru olarak algılanmasının sağlanması oluyormuş… Bu tür kimselerle her dönemde mücadele edilmiş aslında. Bilim insanları toplumu kargaşaya sürüklemek isteyen bu safsata söylemlerle mücadele etmişler… Ama esameleri bile okunmamış. Mugalatayı tarih boyunca en sık kullananlar........

© Türkiye


Get it on Google Play