Bugünki muhalefetin çapı konusunda hemen hemen herkesin ortak bir fikri var.

BECERİKSİZLİK...

Oysa iyi bir muhalefet, sadece kendisini büyütmez, aynı zamanda iktidarların çöküşünü geciktirme görevi de yapar.

Yarışan, aynaya bakan bir iktidarın ömrü uzun olur.

Güç sahiplerinin aynadan ürkmesi, şakaklarının kırlaşmasını görmemek içindir.

Oysa, o kırlaşan saçların oranı, bundan sonraki süreci yönlendirmede hayati bir rehber olabilir.

Muhalefet, Osmanlı İmparatorluğu'nun da vardı.

Osmanlı'da Taşrada şehzâde merkezli, İstanbul'da yeniçeri merkezli muhalif hareketler az olmamıştır.

Hatta, muhalefet olgusu Osmanlı tarihi için erken devirlerden îtibâren söz konusu olmuştur. Sultan II. Mehmed'in ilk saltanat günlerinde karşısında bulduğu Çandarlı Halil Paşa ve onun yanında yer alan Yeniçeri Ocağı'na karşı, tahtı ikinci kez devir alması. Bunun ardından bu muhalif gruplaşmayı etkisizleştirmek amacıyla incelikleri olan bir siyaset izlediğini tarihe meraklı olan okurlar bilirler.

Bugüne gelirsek...

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın muhalefeti dizayn ettiği yönünde görüşleri çoğumuz duymuşuzdur.

Muhalefet böyle bir alan bırakıyorsa, Erdoğan'ın bunu yapmasından daha doğal ne olabilir ki?

Siyaseti kaba tabirle, "görülmeden görmek, vurulmadan vurmak " olarak tarif edebiliriz.

Beğenin beğenmeyin, siyasetin molekülleri böyle.

Ama hiç bir güç sınırsız da değil.

Örneğin Fatih Erbakan'ı bir şekilde ikna etmemek, edememek bu seçimin sonuçlarında etkili olacak gibi duruyor.

Oğul Erbakan'a yönelik Erdoğan'ın görüldüğünden daha farklı bir siyaset izlediğini düşünüyorum.

Erdoğan istese, Erbakan ile anlaşırdı ama bu anlaşma yakın vaadede kazandırsa da orta vaadede Erdoğan için riskliydi.

Elbette bu bir niyet okuması ama Erdoğan'ın "Bazı belediyeleri Erbakan'a verirsem partisini kökleştiririm!" diye düşündüğünü öngörüyorum.

Riskli bir karar mı?

Evet riskli ama kendi içinde de bir mantığı var.

Çünkü Erdoğan, kendisinden sonraki süreci de bugünden dizayn ediyor.

Kendisinin yokluğunda siyasi tabanları, DNA'ları yüzde 99 uyan bir partiyi neden kendi elleriyle büyütsün?

Erdoğan'ın veliahtlığı için damatlardan tutun da, Süleyman Soylu, Hakan Fidan'a bir çok isim açık ya da kapalı konuşuluyor lakin...

Aslında bu bir dikkat dağıtma!

Çünkü, Erdoğan'ın Bilal Erdoğan'ın dışında veliaht olarak aklında düşündüğü ikinci bir isim yok.

Liderlerin şüpheci olması doğaldır. İşte bu doğal şüpheciliğin 15 Temmuz darbe girişimi ile Erdoğan'ın ruh dünyasında katmerlendiğini tahmin etmek zor değil.

Kamuoyunda, Bilal Erdoğan'a yönelik algı ile gerçek arasında fark olduğunu söyleyebilirim.

Bilal Erdoğan'a "saf, deneyimsiz" gibi yorumlarla dudak bükülmesi gerçeği yansıtmıyor.

20 senedir babası Tayyip Erdoğan'dan olay yerinde ders alan bir öğrenci o.

20 senedir bakanlıkların, bürokrasinin işleyişinin canlı tanığı yine o...

Gücün nasıl yönetildiğini öğrendi.

Bilal Erdoğan açısından bunlar yeterli mi, o ayrı bir konu ama toy ya da küçümseme ile yapılan değerlendirmeler doğru değil.

(Soylu ve Fidan konusu büyük başlıklar. Onları başka bir yazıda geniş yazarım. )

Sözün özü...

Siyasette her şey olabilir. Küçük de olsa bir ihtiyat rezervi koyayım ama Erdoğan'dan sonra partinin başına Bilal Erdoğan'ın dışında birisinin gelme ihtimali binde bir!

Erdoğan'ın Bilal Erdoğan'ı veliaht olarak seçtiğinin ilk somut işaretini belki de yerel seçimlerden sonra bir görevlendirme ile görebiliriz!

ANKARA YAVAŞ, İSTANBUL İMAMOĞLU'NUN!

TV ve yazılarımdan takip edenler 6 ay önce iktidar partisinin Ankara'da Turgut Altınok'u tercih edeceğini yazmıştım.

Başka meslektaşlarım da yazmış, söylemiş olabilirler tabi ki.

Beklenen oldu adaylığı açıklandı fakat...

Turgut Altınok bir türlü taraftarlarının beklediği performansı gösteremedi, ya da ısrarla yanlış yönlendiriliyor.

Anketleri geçelim.

Her seçimde aynı öyküyü zaten görüyoruz. Her partinin kendi anketçileri kamuoyu meydana getirmeye çalışıyorlar.

Bir kaç istisnası var tabi.

Ama bir de sokağı gözlemlemek diye tüm anketlerin üzerinde demokles'in kılıcı gibi duran gerçeklik kokusu var.

Ve o gerçeklik Mansur Yavaş'ın farkla kazanacağına dair güçlü emareler veriyor.

İstanbul'da da Murat Kurum'un beklenilen çıkışı yapamadığını yazabilirim.

Bir türlü havasını bulamadı.

Tıpkı Turgut Altınok gibi.

Kurum'un çalışmaları mekanik duygusu uyandırıyor. Doğal bir profil çizemedi şimdiye kadar.

Seçimin kaderini belirleyen asıl sosyoloji bambaşka!

İmamoğlu ve Yavaş'ın hiç zahmet etmeden hazıra kondukları bir hediyeleri var. İktidara yönelik tepkiyi mıknatıs gibi topluyorlar!

Üstüne CHP!

Onun üstüne sandığa gitmeyenler derken....

İmamoğlu da İstanbul'da çok büyük ihtimalle seçimi alır.

Tıpkı Yavaş gibi!

VELHASIL; Hayat kendini tanıma yolculuğudur ve gerçek özgürlük, kendine sahip olmakla elde edilir. - Aristotle


TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!

QOSHE - Ankara- İstanbul sonuçlarını ve Erdoğan'ın veliahtını erkenden açıklayabilirim! - Talat Atilla
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ankara- İstanbul sonuçlarını ve Erdoğan'ın veliahtını erkenden açıklayabilirim!

182 18
04.03.2024

Bugünki muhalefetin çapı konusunda hemen hemen herkesin ortak bir fikri var.

BECERİKSİZLİK...

Oysa iyi bir muhalefet, sadece kendisini büyütmez, aynı zamanda iktidarların çöküşünü geciktirme görevi de yapar.

Yarışan, aynaya bakan bir iktidarın ömrü uzun olur.

Güç sahiplerinin aynadan ürkmesi, şakaklarının kırlaşmasını görmemek içindir.

Oysa, o kırlaşan saçların oranı, bundan sonraki süreci yönlendirmede hayati bir rehber olabilir.

Muhalefet, Osmanlı İmparatorluğu'nun da vardı.

Osmanlı'da Taşrada şehzâde merkezli, İstanbul'da yeniçeri merkezli muhalif hareketler az olmamıştır.

Hatta, muhalefet olgusu Osmanlı tarihi için erken devirlerden îtibâren söz konusu olmuştur. Sultan II. Mehmed'in ilk saltanat günlerinde karşısında bulduğu Çandarlı Halil Paşa ve onun yanında yer alan Yeniçeri Ocağı'na karşı, tahtı ikinci kez devir alması. Bunun ardından bu muhalif gruplaşmayı etkisizleştirmek amacıyla incelikleri olan bir siyaset izlediğini tarihe meraklı olan okurlar bilirler.

Bugüne gelirsek...

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın muhalefeti dizayn ettiği yönünde görüşleri çoğumuz duymuşuzdur.

Muhalefet böyle bir alan bırakıyorsa, Erdoğan'ın bunu yapmasından daha doğal ne olabilir ki?

Siyaseti kaba tabirle, "görülmeden görmek, vurulmadan vurmak " olarak tarif edebiliriz.

Beğenin beğenmeyin, siyasetin molekülleri böyle.

Ama hiç bir güç sınırsız da değil.

Örneğin Fatih Erbakan'ı bir şekilde ikna etmemek, edememek bu seçimin sonuçlarında etkili olacak gibi duruyor.

Oğul Erbakan'a yönelik Erdoğan'ın görüldüğünden daha farklı bir siyaset izlediğini düşünüyorum.

Erdoğan istese, Erbakan ile anlaşırdı ama bu anlaşma yakın........

© Turktime


Get it on Google Play