Friedrich Schiller'in "Dünyada her şeyi bir gün acı ile kaybetmek için kazanırız." sözleri, soğuk ama arttırılmış bir gerçeklik sunuyor bize.

Kazanma- kaybetme sarkacında, kazanma potansiyelimiz ne kadar büyük olursa olsun hepimiz bir gün hayatımızı bile kaybedeceğimizi bilerek yaşamıyor muyuz?

Hz. Süleyman'ın 600 yıl yaşadığı rivayet edilir. Bir 600 daha yaşasa, sonu ne olacaktı ki?

Lakin...

Hayatımız Niagara Şelalesi gibi aralıksız, geriye dönüşümsüz şekilde akmaya da devam ediyor bir yandan.

İzafiyet ve izahat arasında kalan insanlar da selden bir kütük bulup, kendilerini kıyıya atmaya çalışıyor.

Tabi bu arada her şeyin neden, nasıl bu kadar hızlı değişip- dönüştüğüne siyaset bilimciler ve sosyologların da akıl erdiremediği güzel bir ülkemiz var.

Bu 'KAYBETME' ya da 'ACI' metaforuna en iyi örneklerden birisi de CHP olabilir. Hatta bu konuda dünya çapında ciddi bir rol model de olabilir.

CHP'yi izah etmeye çalıştığım paradoksun dışında tutmak mümkün değil, çünkü, özellikle genel seçimler bağlamında kaybetmenin, kaybederken de lokal kazanmanın tarihsel manifestosunu yazdılar.

Elbette şu itiraz da gelebilir.

"Tamam kaybetmeyi-kazanmayı anladık da CHP'de yıllardır değişen bir şey yok ki. Hep kaybediyor!"

İyi ama kimin/kimlerin kaybettiğine bakmadan, CHP fotoğrafının tamamına kaybediyor demek doğru olmayabilir!

Olmayabilir diye araya diplomatik bir kelime sıkıştırdığıma bakmayın.

Olmaz. Olamaz.

Çünkü...

Genel başkanlık makamı, belediye başkanları ve her partide görülen siyaset tüccarları sürekli kazanırken, sıradan CHP'liler sürekli kaybediyor.

Onlarca örnek verebilirim ama tek örnekle yetineyim.

Kılıçdaroğlu'na ne yiğitler ne hatunlar baş kaldırdı da başları gitti CHP'de.

Hakkını teslim edelim.

Kılıçdaroğlu şu ya da bu şekilde koltuğunu korumayı fena halde öğrendi.

İstikrarlı başarıları olmamasına rağmen kaybederek kazanma konusunda hiç kimse eline su dökemez.

Son yerel seçimlerdeki başarının aslan payı onun olmasına rağmen.

Ankara'dan İstanbul'a yürümek gibi sıra dışı başarısına rağmen.

Beş benzemezi bir araya getirmeyi becermesine rağmen...

Ama parça parça ve "Ben bilirim" tarzı bir siyaset, sizi büyük başarılara taşımıyor.

Bunca yılın tecrübesine rağmen potansiyeli sınırlı ittifaka gözünü karartarak 39 vekil hediye etmesi, kendisi için tarihsel bir başarısızlık, muhatapları için de tarihsel bir başarı oldu.

Gündüz Gazetesi'nde beraber köşe yazdığımız, Mihriban şarkısının da efsane yazarı rahmetli Sezai Karakoç'un, Erdoğan'ın sloganlaştırdığı "Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır" sözleri bence Kemal Bey için de oldukça uygun.

Zafer, zaferdir diye de bakılabilir elbette ama zafer var zafer var.

Neyse...

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum.

CHP'de genel başkanlığı kim kazanacak sorusu, uzun süre borsa gibi inişli-çıkışlı oldu.

Kâh, Kemal Bey.

Kâh, İmamoğlu komutasındaki birlikler öne geçti ama özellikle son 20 gündür Kılıçdaroğlu kendi lehine mesafeyi biraz açmış görünüyor.

Hele, İmamoğlu'na divan başkanlığı önerisi amiyane tabirle Cin gibi bir teklifti.

Bir taraftan "İmamoğlu'ndan çekinmiyorum" mesajını verirken, diğer yandan partideki birlik fotoğrafına palyatif de olsa katkı verdi.

Bu durumu anlayan İmamoğlu da evet ya da hayır demek için düşünmek zorunda kaldı ve doğru yanıtı verdi.

Hayır deseydi, uzatılan eli sıkmayan bozguncu bir siyasi profile dönüşebilirdi.

Evet, Kılıçdaroğlu'nun seçimi güçlü olasılıkla alacak gibi bir hava var ama CHP'nin kritik organı PM'de farklı rüzgarlar esiyor.

Hatta son anda suyun akışını değiştirecek bir strateji bulamazsa, PM'de çoğunluğu İmamoğlu gurubuna kaptırabilir. Çünkü, Kılıçdaroğlu'nun yanında görünenlerin pek azı Kılıçdaroğlu'na gösterdikleri bağlılıkta gerçekten samimi.

İmamoğlu cephesi genel başkanlığı kaybetme ihtimallerini gördükleri için tüm güçleriyle PM'ye asılacak.

Özellikle Kılıçdaroğlu'na yakın isimlerin listelerde üstlerini çizdirecekler.

İnşallah yanılırım ama CHP ile ilgili son not olarak bir kenara yazın.

Olağanüstü bir şey olmazsa CHP'de kongre günü ciddi bir fiziki kavga çıkabilir!

BAHÇELİ'NİN KARARI BEKLENİYOR!

MHP'nin güçlü isimlerinden Meclis Başkanvekili Celal Adan'ın TBMM kürsüsünden geçtiğimiz perşembe günü kullandığı sert ve tepki çeken ifadeye HEDEP ve CHP başta olmak üzere muhalefet partilerinden çok sert tepki geldi. Hatta HEDEP konusunda

MHP gibi düşünen İyi Parti'den bile ölçülü bir reaksiyon geldi.

İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu Meclis’in çalışma koşullarından kaynaklanan bir yorgunluğun sonucu olabilir ama TBMM'nin mutlaka bir vaziyet alması gerekir." dedi.

MHP cenahından aldığım bilgilere göre, ağırlıklı olarak "Velev ki insani bir gaf yaptı. Üstüne bu kadar yoğun gitmek maksatlı." görüşü seslendiriliyor ama bu duruma ihtiyatlı yaklaşan MHP'li kurmaylar da var.

Bu konudaki görüşlerini de şöyle özetleyebiliriz.

"Bu kadar şehitler verdiğimiz, coğrafyamıza göz diken bu kadar dış mihrak varken Celal Adan'a yönelik basıncı doğru bulmuyoruz ama Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli bu konudaki son sözü söyleyecektir.

Biz de buna uyacağız... "

Belli ki MHP bu konuyu kendi içinde tartışmaya devam ediyor ve partinin mutlak hâkimi Devlet Bahçeli'nin kararı bekleniyor. O, ne derse o olacak!

ERDOĞAN'DAN KURMAYLARINA MUHTIRA!

Kısa süre önce Erdoğan'a çok yakın bir kurmayla karşılaştık.

Bana "Yazılarını dikkatle takip ediyoruz!" dedi.

Bu sözler üzerine ben de gülerek "Hayır mı, şer mi? Takip derken!" deyince, "Hayır, hayır. Eleştiri ve önerilerinden istifade ediyoruz." yanıtını verdi.

Ayaküstü konuşmayı oturmalı çay davetine çevirerek sordum.

"Seçim dönemlerinde parti yöneticileri genellikle adaylar bana yakın olsun kaygısıyla seçilecekler yerine CV'sini dolduracak adaylar arıyorlar. Bu bazen CHP'de, bazen de sizde oluyor." dedim.

Erdoğan'ın yakın kurmayının verdiği yanıtların içinden taş gibi bir de özel haber çıktı.

"Cumhurbaşkanımız başta İstanbul, Ankara, Eskişehir ve Aydın olmak üzere CHP'de bulunan bir çok belediyeyi almaya çok kararlı. Ve bizlere "Bana eş-dost değil, kazanacak temiz-güçlü aday getirin. Getirdiğiniz adaya da kefil olun. Şayet kefil olduğunuz aday kazanamazsa bunun hesabını kefil olandan sorarım!" dedi.

Ben de "Bir çeşit muhtıra vermiş" dedim.

Gülerek "Muhtıra da sayılır" yanıtını verdi.

Benim "MHP Lideri Devlet Bahçeli ve BBP Lideri Mustafa Destici başta olmak üzere sağ ve merkezin tavrı da belirleyici olacak." sözlerime, "Doğru ama oralarda sıkıntı yok." final sözünü söyledi.

Bu konuda son olarak şunu ekleyebilirim;

İyi Parti'nin kendi adayları ile seçime girmesi, küskün CHP'liler derken bu seçimlerin CHP açısından kazandıkları bazı yerleri korumakta ciddi sıkıntı çekecekleri bir seçim olacak gibi.

2 GÜN ÖNCEKİ YAZIM ANKETLE DOĞRULANDI!

2 gün önce Ankara'nın etkin ve ünlü polis şefi Mahmut Çorumlu'nun, Eskişehir’de güçlü olduğunu ve Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday gösterilebileceğini yazmıştım.

Çok yerden yankıları geldi.

Eskişehir'e adaylık düşünenlerin dışında Eskişehir denklemini bilenlerin ezici çoğunluğu olumlu karşıladı.

Siyaset ve bürokrasiye uzak bir kesimin de Mahmut Çorumlu'yu daha yakın tanıma refleksi tetiklendi.

Bazı okurlarım "2 gün önce yazmıştın!" diyerek, Çorumlu'nun ORC anketinde iktidar partisi içinde 1. çıktığı anketi gönderdiler bana.

24 Haziran Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimlerini en doğru bilen ORC Araştırma şirketi, 20-24 Ekim 2023 tarihleri arasında Eskişehir özelinde yaptığı ankette,

"Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak kimi görmek istersiniz?" diye sormuş.

Çıkan sonuçlar şöyle;

-Yılmaz Büyükerşen %34,5

-Mahmut Çorumlu %19,6

-Fatih Dönmez %15,1

TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!

QOSHE - Erdoğan'dan Kurmaylarına Muhtıra! Kılıçdaroğlu, PM'yi Kaybedebilir! Bahçeli'nin Kararı ve ORC! - Talat Atilla
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Erdoğan'dan Kurmaylarına Muhtıra! Kılıçdaroğlu, PM'yi Kaybedebilir! Bahçeli'nin Kararı ve ORC!

59 0
31.10.2023

Friedrich Schiller'in "Dünyada her şeyi bir gün acı ile kaybetmek için kazanırız." sözleri, soğuk ama arttırılmış bir gerçeklik sunuyor bize.

Kazanma- kaybetme sarkacında, kazanma potansiyelimiz ne kadar büyük olursa olsun hepimiz bir gün hayatımızı bile kaybedeceğimizi bilerek yaşamıyor muyuz?

Hz. Süleyman'ın 600 yıl yaşadığı rivayet edilir. Bir 600 daha yaşasa, sonu ne olacaktı ki?

Lakin...

Hayatımız Niagara Şelalesi gibi aralıksız, geriye dönüşümsüz şekilde akmaya da devam ediyor bir yandan.

İzafiyet ve izahat arasında kalan insanlar da selden bir kütük bulup, kendilerini kıyıya atmaya çalışıyor.

Tabi bu arada her şeyin neden, nasıl bu kadar hızlı değişip- dönüştüğüne siyaset bilimciler ve sosyologların da akıl erdiremediği güzel bir ülkemiz var.

Bu 'KAYBETME' ya da 'ACI' metaforuna en iyi örneklerden birisi de CHP olabilir. Hatta bu konuda dünya çapında ciddi bir rol model de olabilir.

CHP'yi izah etmeye çalıştığım paradoksun dışında tutmak mümkün değil, çünkü, özellikle genel seçimler bağlamında kaybetmenin, kaybederken de lokal kazanmanın tarihsel manifestosunu yazdılar.

Elbette şu itiraz da gelebilir.

"Tamam kaybetmeyi-kazanmayı anladık da CHP'de yıllardır değişen bir şey yok ki. Hep kaybediyor!"

İyi ama kimin/kimlerin kaybettiğine bakmadan, CHP fotoğrafının tamamına kaybediyor demek doğru olmayabilir!

Olmayabilir diye araya diplomatik bir kelime sıkıştırdığıma bakmayın.

Olmaz. Olamaz.

Çünkü...

Genel başkanlık makamı, belediye başkanları ve her partide görülen siyaset tüccarları sürekli kazanırken, sıradan CHP'liler sürekli kaybediyor.

Onlarca örnek verebilirim ama tek örnekle yetineyim.

Kılıçdaroğlu'na ne yiğitler ne hatunlar baş kaldırdı da başları gitti CHP'de.

Hakkını teslim edelim.

Kılıçdaroğlu şu ya da bu şekilde koltuğunu korumayı fena halde öğrendi.

İstikrarlı başarıları olmamasına rağmen kaybederek kazanma konusunda hiç kimse eline su dökemez.

Son yerel seçimlerdeki başarının aslan payı onun olmasına rağmen.

Ankara'dan İstanbul'a yürümek gibi sıra dışı başarısına rağmen.

Beş benzemezi bir araya getirmeyi becermesine rağmen...

Ama parça parça ve "Ben bilirim" tarzı bir siyaset, sizi büyük başarılara taşımıyor.

Bunca yılın tecrübesine rağmen potansiyeli sınırlı ittifaka gözünü karartarak 39 vekil hediye etmesi, kendisi için tarihsel bir başarısızlık, muhatapları için de tarihsel bir başarı oldu.

Gündüz Gazetesi'nde beraber köşe yazdığımız, Mihriban şarkısının da efsane yazarı rahmetli Sezai Karakoç'un, Erdoğan'ın sloganlaştırdığı "Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır"........

© Turktime


Get it on Google Play