İsrail- Filistin savaşı sadece Ortadoğu’da değil, Türkiye'de de iç-dış dengeleri değiştirme potansiyeli olan bir kapışmaya doğru hızla ilerliyor.

Siyonist bir siyaset tercihi olan ABD- İSRAİL'in Filistin'de yürüttüğü katliam, tüm dünyada makro- mikro yankıları da beraberinde getirecek gibi görünüyor.

Bu noktada size kısa bir teolojik özet geçmeliyim...

Tevrat'ın Tekvin kitabının 15. Bab'ında şöyle yazar:

"O günde Rab, Abraham'la ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa,

Fırat ırmağına kadar bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim..."

Bu tanımdaki inanışa göre Fırat Nehri'nden Nil Nehri'ne kadar olan yani, Türkiye'nin güney ve güneydoğu kısmından bir bölgeyi de içine alan bölge İsrailoğulları'na vadedilmiştir.

1974 yılında İsrail'in simge isimlerinden birisi olan zamanın İsrail Savunma Bakanı Ariel Sharon "Türkiye de alaka alanımız içindedir" cümleleriyle fırsat bulurlarsa Türkiye'yi işgal edeceğini açıkça beyan etmişti.

Yani, elleriyle yazdıkları yalanlara din diyerek dünyevi bir konfor alanı açmaya çalıştıkları açık.

Tıpkı, İslam dünyasında özellikle hadisleri Kuran’ın önüne geçirerek, kendilerine göre din kuranlar olduğu gibi...

Bu noktaya dikkat!

İslam dünyasındaki bu çarpıklığı İslam diye tanıtanlar da bilerek ya da bilmeyerek aynı güruhtan besleniyorlar!

Herkesin inancı kendisine elbette.

İnançlar kınanamaz, kınanacak olan, din adı altında yapılan Siyonizm ve sonucunda masumların katliamıdır.

Bizim inancımıza göre de 'vaat edilmiş topraklar’ denilen bir yer dinen hükmünü kaybetmiştir. Çünkü İsrailoğulları salih kul vasfını kaybedip lanetli kavim olmuştur.

Bu konuda Kuran’da birçok ayet var.

"Yahudilerden bir kısmı kelimelerin yerlerini değiştirerek tahrif ederler. Peygamber’e de dillerini eğip bükerek ve din ile alay ederek: “Duyduk ama itaat etmiyoruz”, “Dinle, dinlenmez olası” ve “râinâ: bizim çoban” derler. Eğer onlar “İşittik ve itaat ettik”, “Dinle ve bizi gözet: ünzurnâ” deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı. Fakat küfürleri sebebiyle Allah onları lânetlemiştir; artık onlardan pek azı inanır..."

(Nisa/46)

Ayeti dikkatli okursanız, Kuran, Yahudilerin hepsinin aynı olmadığının altını çiziyor. Bugün de görüyoruz ki, bazı Yahudi hahamlar bile İsrail'in vahşetine karşı açıkça tepki gösteriyorlar.

Son not olarak; ne yazık ki bazı İslam alimleri dahi, İsrail'e vaat edilen topraklar konusunda Kuran’ın net buyruğunu yeterince berrak ifade ed(e)mediler!

Yani İslam alemi gümbür gümbür şunu diyemedi;

Arz-ı Mev’ud kavramı, Allah'ın Yahudilere bir torpili, ayrı bir toprak parçasının kutsanması değil, Allah'a isyan etmeden yaşanabilecek güzel bir toprak parçasıdır.”

Haşa, Allah Yahudileri kutsadı, diğer yarattıklarını ikinci sınıf olarak gördüyse o zaman Allah herkesi Yahudi yapar, ikinci sınıf insan olmazdı.

Kendisi faşist İsrail, haşa Allah'a açıkça faşist diyecek kadar sınırsız bir kalp kararması yaşıyor.

Oysa Allah kuran da "Ey insanlar, şüphe yok ki biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve sizi, aşiretler ve kabileler haline getirdik tanışın diye; şüphe yok ki Allah katında sevabı en çok ve derecesi en yüce olanınız, en fazla çekineninizdir; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir, her şeyden haberdardır" ( Hucurat/13)

Yine girizgâh uzun oldu ama vukuat uzun, ne yapayım?

Kuvözde yatan 10 günlük bebeği terörist diye öldüren, 4 bine yakın çocuk katleden bir yapıdan söz ediyoruz.

Şunu da eklemezsem hakikat eksik kalır.

Hamas da masum insanları katlettiyse, onların da hükmü barbarlık, küfür ve Allah'a isyandır.

Türkiye'ye gelirsek...

Olağanüstü bir gelişme olmazsa İsrail- Filistin savaşı, İsrail karadan Gazze'ye girerse, öyle 4-5 ayda bitecek bir savaş olmayacak gibi.

En az 1, belki 2 sene devam etme potansiyeline sahip.

İşte bu süreç o zaman çok şeye gebe olabilir.

Buz üstünde yürüyen ekonomimiz çatlayabilir.

Türkiye, farklı komplikasyonlarla savaşa çekilebilir.

Fırsat kollayan bazı terör unsurları kaotik ortamlar için zemin hazırlayabilir.

En az bunlar kadar önemli,

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyaset alanı gelişmelere göre daralabilir.

İsrail vahşeti arttıkça, milliyetçi ve muhafazakâr seçmende "Neden İsrail'e fiili olarak müdahale etmiyoruz?" soru ve talebi artabilir.

Şu hakkı teslim edelim.

Erdoğan, ilk günden bu yana dozu arttırarak İsrail'e karşı sert demeçler veriyor. Diplomatik çalışmalar, temaslar konusunda Türkiye çok aktif ama bu tüm bu süreçler bir süre sonra milliyetçi ve muhafazakâr kitleyi tatmin etmeyebilir.

İşte o zaman ne olacak?

Savaş hayati bir karar!

Bazen karşıdan gelen sarhoşsa, 40 yıllık ehliyetin önemi kalmıyor ve çarpışıyorsun!

Diplomasiye devam edeyim dense, binlerce parçalanmış çocuk cesedine ne kadara kadar kafa çevrilebilir?

Yürüyüş ve protestoların amiyane tabirle sokağın gazını almadığını söyleyebilirim.

İşte bu psikoloji, iktidar ve MHP'nin altındaki siyasi zeminde problem çıkarabilir. Çünkü temsil ettikleri makam rica değil, icra makamı.

MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin 24 saat çıkışının, izah etmeye çalıştığım zemin kayma potansiyelini anladığını, İsrail’e örgüt diyen Erdoğan'ın da bu riski tanımladığı işaretlerini veriyor.

Şayet bu süreç iyi yönetilemezse, İyi Parti ve Fatih Erbakan'ın partisinin yükselişe geçeceğini tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok!

ESKİŞEHİR'E POLİS ŞEFİ Mİ?

Önceki yazılarımda isim vermeden bir polis şefinin Büyükşehir Belediye Başkan adayı olacağını yazmıştım.

Okurlarım merak etmişler.

Araştırmamı biraz da derinleştirerek daha geniş bilgi vereceğim.

Yaklaşan yerel seçimlerde Ankara'nın güçlü ve ünlü bir bürokratı, Eskişehir yolcusu gibi görünüyor.

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mahmut Çorumlu'nun ismi iktidar partisinin Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı için geçiyor.

Emirdağlı Çorumlu, Ankara bürokrasisinin saygı duyduğu kritik bir bürokrat.

Emniyetin en önemli birimlerinden Kaçakçılık ve Organize Suçlar Başkanlığı da ( KOM) yapan Mahmut Çorumlu'yu Eskişehir adaylığı vitrinine çıkaran; ne kendisi, ne il, ne de iktidar partisinin genel merkezi oldu.

Çorumlu'nun, Eskişehir’de yoğun bulunan Emirdağlılar üzerinde büyük etkisi olduğu gibi milliyetçi- muhafazakâr kesime hitap eden profili anketlerde ön plana çıkmasını sağlıyor.

"Tayyip Erdoğan’a sınırsız sadakati olan bir ülkücü" olarak tanımlanan Mahmut Çorumlu'nun aday adayı olmayacağı, Erdoğan'ın görevlendirmesiyle aday olarak çıkabileceği ifade ediliyor.

Eskişehir'deki tanınmış bir haber kaynağım "Yerel seçimlerde Eskişehir'i sonuçlarını özellikle izle. Çorumlu aday olursa, 20- 25 bin farkla Eskişehir'i kazanır. " diye iddialı konuşuyor.

Yılmaz Büyükerşen gibi neredeyse Eskişehir ile özdeşleşmiş bir ismin mağlup edilmesi elbette kolay değil ama çok yerden Mahmut Çorumlu ile ilgili aynı bilgiler gelince tarihe not düşme ihtiyacı hissettim.

NİCE 100 YAŞLARA CUMHURİYET

2200 yıllık çınarın büyük meyvesi Cumhuriyetimiz 100. yaşına girdi.

Ağaç kovuğundan çıkmadık elbette.

Günahı sevabı ile Osmanlı mirasının üzerine büyük Atatürk, silah arkadaşları ve sıradan insanların canları pahasına kurdukları Cumhuriyet herkesin hissesinin eşit olduğu bir büyük insanlık mirası.

Kutlu olsun.

Payidar olsun.

TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!

QOSHE - Erdoğan'ın Alanı Daralabilir! Görevdeki Ünlü Polis Şefi Eskişehir Belediyesine Aday Olabilir! - Talat Atilla
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Erdoğan'ın Alanı Daralabilir! Görevdeki Ünlü Polis Şefi Eskişehir Belediyesine Aday Olabilir!

57 0
29.10.2023

İsrail- Filistin savaşı sadece Ortadoğu’da değil, Türkiye'de de iç-dış dengeleri değiştirme potansiyeli olan bir kapışmaya doğru hızla ilerliyor.

Siyonist bir siyaset tercihi olan ABD- İSRAİL'in Filistin'de yürüttüğü katliam, tüm dünyada makro- mikro yankıları da beraberinde getirecek gibi görünüyor.

Bu noktada size kısa bir teolojik özet geçmeliyim...

Tevrat'ın Tekvin kitabının 15. Bab'ında şöyle yazar:

"O günde Rab, Abraham'la ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa,

Fırat ırmağına kadar bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim..."

Bu tanımdaki inanışa göre Fırat Nehri'nden Nil Nehri'ne kadar olan yani, Türkiye'nin güney ve güneydoğu kısmından bir bölgeyi de içine alan bölge İsrailoğulları'na vadedilmiştir.

1974 yılında İsrail'in simge isimlerinden birisi olan zamanın İsrail Savunma Bakanı Ariel Sharon "Türkiye de alaka alanımız içindedir" cümleleriyle fırsat bulurlarsa Türkiye'yi işgal edeceğini açıkça beyan etmişti.

Yani, elleriyle yazdıkları yalanlara din diyerek dünyevi bir konfor alanı açmaya çalıştıkları açık.

Tıpkı, İslam dünyasında özellikle hadisleri Kuran’ın önüne geçirerek, kendilerine göre din kuranlar olduğu gibi...

Bu noktaya dikkat!

İslam dünyasındaki bu çarpıklığı İslam diye tanıtanlar da bilerek ya da bilmeyerek aynı güruhtan besleniyorlar!

Herkesin inancı kendisine elbette.

İnançlar kınanamaz, kınanacak olan, din adı altında yapılan Siyonizm ve sonucunda masumların katliamıdır.

Bizim inancımıza göre de 'vaat edilmiş topraklar’ denilen bir yer dinen hükmünü kaybetmiştir. Çünkü İsrailoğulları salih kul vasfını kaybedip lanetli kavim olmuştur.

Bu konuda Kuran’da birçok ayet var.

"Yahudilerden bir kısmı kelimelerin yerlerini değiştirerek tahrif ederler. Peygamber’e de dillerini eğip bükerek ve din ile alay ederek: “Duyduk ama itaat etmiyoruz”, “Dinle, dinlenmez olası” ve “râinâ: bizim çoban” derler. Eğer onlar “İşittik ve itaat ettik”, “Dinle ve bizi gözet: ünzurnâ” deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı. Fakat küfürleri sebebiyle Allah onları lânetlemiştir; artık onlardan pek azı inanır..."

(Nisa/46)

Ayeti dikkatli okursanız, Kuran, Yahudilerin hepsinin aynı olmadığının altını çiziyor. Bugün de görüyoruz ki, bazı Yahudi hahamlar bile İsrail'in vahşetine karşı açıkça tepki gösteriyorlar.

Son not olarak; ne........

© Turktime


Get it on Google Play