Hamdi Ülker bir yazar. Erzincan'ın güzel insanlarındandı, onlarca hikâyesi ve romanı vardı. "Dergâh", "Kardelene Mektuplar", "Bana Aşkı Anlatır mısın?", "Doğu Ekspresi", "Sarıkamış", "Kanayan Çiçek Zamanı", "Son Cemrem", "Bedel", "Gök mavi", "Yedi Levin Akşamı", "1914 - 90000 Sarıkamış" kitaplarının adları.

Öğretmenlik, idarecilik, eğitim ve sosyal hizmet uzmanlığı yapmıştı.

Namuslu bir adamdı.

Bir ara Erzincan'da yaşarken bir gazetem vardı. Yanına gitmiştim. "Hamdi bey benim gazetemde de yazar mısınız?" kendisinden nazikçe rica etmiştim. Kabul etmişti.

Hamdi Ülker, Hamdi Abi adam gibi adamdı.

Seveni, sayanı çoktu.

Yetime, mağdura, ezilene eğilirdi. Onları gerek kalemiyle, gerekse bütün imkânlarıyla korur kollardı. Zalime, haksızlık yapana, ahlaksıza karşı ise daima dik dururdu. Nerede bir yanlış iş görse yazar, anlatır, gücünün yettiği her şeyi yapardı...

Adeta çelikten bir duvar gibiydi; mazlumların sığınağıydı...

Bir umut kimsesizlerin gözbebeğiydi.

Bir keresinde benim gibi o da bir haksızlığa uğramıştı. Bir yazısında kimsenin adını vermediği halde üzerine alınan FETÖ ile irtibat ve iltisaklı olmaktan yargılanan ve etkin pişmanlıktan faydalanan kripto FETÖcü olduğu deşifre olan Cemalettin BAŞSOY isimli FETÖcü vatan haini terörist militan "burada anlattığın adam benim" deyip menfi saikle şikâyetçi olmuştu. Göz göre göre bu durum kabul edilmiş bundan dolayı da yargılanıp cezalandırılmıştı.

Yılların gazetecisi olarak bu adaletsizlik karşısında maalesef kadim dostum Hamdi abime karşı mahcup olmuştum.

Yüzü güzeldi.

Saçları ak’tı.

O zamanlarda epey ciddi bir rahatsızlığı vardı. Ama Hamdi Abi bu rahatsızlığıyla mücadelesini kaybedip üstesinden gelememişti. Yenilmişti artık.

Onu belki de bu dik duruşları, yetimi, kimsesizi, mağduru ezdirmeyişleri hasta etmişti.

Gülüşü tertemizdi.

Hamdi Abi'ye selam olsun.

O halde onların duasıyla da ruhu şad olacak.

Onu üzenlere ise yuh olsun.

Gülüşü tertemizdi.

Saçları ak’tı.

Yüzü güzeldi; ruhun hep şad olsun güzel olsun.

O, muteber irfan güneşimizdi...

O, doğada bulunmayan en kıymetli mücevherlerden daha kıymetlimizdi, hazinemizdi.

QOSHE - DOĞUNUN MÜNEVVER GÜNEŞİ - Hüseyin Adalan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

DOĞUNUN MÜNEVVER GÜNEŞİ

5 0
24.02.2024

Hamdi Ülker bir yazar. Erzincan'ın güzel insanlarındandı, onlarca hikâyesi ve romanı vardı. "Dergâh", "Kardelene Mektuplar", "Bana Aşkı Anlatır mısın?", "Doğu Ekspresi", "Sarıkamış", "Kanayan Çiçek Zamanı", "Son Cemrem", "Bedel", "Gök mavi", "Yedi Levin Akşamı", "1914 - 90000 Sarıkamış" kitaplarının adları.

Öğretmenlik, idarecilik, eğitim ve sosyal hizmet uzmanlığı yapmıştı.

Namuslu bir adamdı.

Bir ara Erzincan'da yaşarken bir gazetem vardı. Yanına gitmiştim. "Hamdi bey benim gazetemde de yazar mısınız?" kendisinden nazikçe rica etmiştim. Kabul etmişti.

Hamdi Ülker, Hamdi Abi adam gibi adamdı.

Seveni, sayanı çoktu.

Yetime, mağdura, ezilene eğilirdi. Onları gerek kalemiyle, gerekse bütün imkânlarıyla........

© Ülkücü Medya


Get it on Google Play