Barış Doster yazdı…

ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin Ukrayna ve İsrail’e verdiği sınırsız destek, emperyalizm açısından insan yaşamının hiç mi hiç önemi olmadığını, bir kez daha, belki de milyonuncu kez gösterdi. Savaşların uzamasının iç siyasette nasıl kullanıldığına, silah şirketlerinin kazancını nasıl artırdığına, enerji şirketlerinin iştahını nasıl kabarttığına da tanık oldu dünya, bir kez daha. Ne var ki halen emperyalizm kavramını ağzına almadan, dünyayı, uluslararası ilişkileri, dış politikayı açıklayanlar var. Yazık…

Şurası bir gerçektir, emperyalist merkezler arasında rekabet, çelişki esastır. Bu rekabet, bu çelişki, orta büyüklükteki devletlerin, bölgesel aktörlerin işine yarar. Onların manevra sahasını genişletir. Hele bir de bu güçler, fırsatları değerlendirebilir, konjonktürden yararlanabilirlerse, gelişmekte olan ülkeler sınıflamasının da ötesinde, yükselen güçler arasına katılabilirler.

Bu aşamada belirleyici olan bir diğer unsur, hegemonya sahibi gücün zayıflamasıdır. Hegemonyasının aşınmasıdır. Emperyalist tahakküm araçlarının güçsüzleşmesidir. Bu zayıflamaya koşut olarak rakip güçler öne çıkarlar. İttifaklar arasında ve ittifakların kendi içinde ilişkiler farklılaşır. Bunlar da gelişmekte olan ülkelerin, orta büyüklükteki güçlerin elini kuvvetlendirir.

ABD’nin son yıllardaki durumu, hegemonyası zayıflayan emperyalist gücün tipik bir örneğidir. Rusya ve Çin’in yükselişini ve aralarındaki yakınlaşmayı engelleyememiştir. Ukrayna savaşı çıkana dek, NATO içindeki tartışmaları, Almanya ve Fransa’nın farklı arayışlarını önleyememiştir. ŞİÖ ve BRICS gibi yapıların kurulmasını, gelişmesini, yeni üyelerle genişlemesini durduramamıştır. ABD’yle yakın ilişkisi olan devletlerin, ABD’ye rağmen Çin ve Rusya’yla yakınlaşmasının, ŞİÖ ve BRICS’e yönelmesinin önüne geçememiştir. Orta büyüklükteki güçlerin göreli olarak stratejik özerklik arayışları, son yıllarda hızlanmıştır.

Bu noktada bir parantez açarak, Hindistan’a değinmek gerekir. Hindistan’ın nüfusuyla, büyüme hızıyla, ekonomik büyüklüğüyle, nükleer kapasitesiyle, silahlı kuvvetleriyle, ölçek büyüterek, daha iddialı bölgesel aktör hatta büyük güç olmaya çalıştığı gözlenmektedir. Yıllardır ABD, Rusya ve İngiltere’yle yürüttüğü yakın ilişkilere ek olarak, BRICS ve ŞİÖ içinde, tarihsel rekabet halinde olduğu, gerilim yaşadığı Çin’le birlikte olması, dikkatle incelenmesi gereken bir durumdur.

Şurası kesindir, ABD’nin kurduğu düzen eskimiştir. Koyduğu kurallar etkisini yitirmiştir. Bunların yerine yenisini koyamamaktadır. Gücüne, değerlerine, kurumlarına olan inancın ve güvenin zayıfladığının, caydırıcılığının azaldığının farkındadır. O nedenle ABD; tarihte özellikle büyük imparatorlukların son dönemlerinde görüldüğü üzere, geri çekilirken, ya yakıp yıkmaktadır ya da gelecekte tekrar dönmesine gerekçe yaratacak sorunlar ekerek çekilmektedir. Londra merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün silahlı çatışmalar raporuna göre, 2023 yılında dünya genelindeki çatışmaların sayısının 183’e ulaşması (son 30 yılın en yüksek düzeyi), ABD emperyalizminden bağımsız düşünülemez.

Çünkü Afrika’dan Latin Amerika’ya, Avrasya’dan Ortadoğu’ya nerede bir çatışma, savaş, iç savaş, darbe, darbe girişimi varsa, işin içinde mutlaka ABD vardır.

QOSHE - Dünyadaki 183 çatışma ve ABD - Barış Doster
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dünyadaki 183 çatışma ve ABD

48 0
29.04.2024

Barış Doster yazdı…

ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin Ukrayna ve İsrail’e verdiği sınırsız destek, emperyalizm açısından insan yaşamının hiç mi hiç önemi olmadığını, bir kez daha, belki de milyonuncu kez gösterdi. Savaşların uzamasının iç siyasette nasıl kullanıldığına, silah şirketlerinin kazancını nasıl artırdığına, enerji şirketlerinin iştahını nasıl kabarttığına da tanık oldu dünya, bir kez daha. Ne var ki halen emperyalizm kavramını ağzına almadan, dünyayı, uluslararası ilişkileri, dış politikayı açıklayanlar var. Yazık…

Şurası bir gerçektir, emperyalist merkezler arasında rekabet, çelişki esastır. Bu rekabet, bu çelişki, orta büyüklükteki devletlerin, bölgesel aktörlerin işine yarar. Onların manevra sahasını genişletir. Hele bir de bu güçler, fırsatları değerlendirebilir, konjonktürden yararlanabilirlerse, gelişmekte olan ülkeler sınıflamasının da ötesinde, yükselen güçler arasına katılabilirler.

Bu aşamada belirleyici olan bir diğer unsur, hegemonya sahibi gücün zayıflamasıdır. Hegemonyasının aşınmasıdır. Emperyalist tahakküm araçlarının........

© Veryansın TV


Get it on Google Play