1883’te ölen Alman tarihinin en şöhretli müzisyeni Wagner tarihin en büyük Yahudi düşmanıdır. Yazıları ve müziğiyle Alman kültürünü ve Nazileri derinden etkilemiştir!

Wagner’in yazılarında ‘Yahudi’ imgesi 19. Yüzyıldaki anti-semitizmin boyutlarını öğretmesi bakımından öğreticidir: ‘Para, altın, mülk, mülkiyet, banker, eli sıkı, pazarlık yapan, hırsız, düşük, çirkin, hainlik, garez, haset, yozlaşma, ihanet, numaracı, tahrifat, gösterişçi, modern, kalitesizlik, yolsuzluk, maskeler, eğilip bükülme, fahişe, kurbağa, kurtçuk, kemirgen, zalim, iblis, lanetli..’ (Faşizm ve Kitleler, s.404)

‘Hristiyanlarca ‘mesih katili görülen Yahudiler bu sefer insanlığı çarmıha geriyordu.’

19. yüzyılda anti-kapitalizmle anti-semitizmin kitleler ideolojiler partiler aydınlar gözünde nasıl görüldüğünü anlamadan 19. ve 20. Yüzyılı anlayabilmemiz mümkün değildir!

20. yüzyılda anti-kapitalizmle anti-semitizm neredeyse aynı şeydi, ne tuhaf bugün dahi aynı imgeye doğru kayış var!

Nazilere göre sosyal demokratlar, Bolşevikler ve kapitalizm, hepsi toplanmış baş düşman Yahudiliği temsil ediyordu!

Hitler’in Kavga kitabında yazar: ‘Yahudilerin sosyal demokrasinin önderi olduğunu anlayınca gözümdeki perde kalktı’!

Ve ‘Alman milletinin geleceği Marksizmin ortadan kaldırılmasına bağlıdır’ der!

Birinci dünya savaşı sonrası ağır yenilgi alan Almanya savaştan daha büyük gururundan yaralanır!

Yahudilik, piyasanın ruhuydu!

Yahudilik, tekelci kapitalizmin ta kendisiydi!

Zihinlerde Yahudi sermayesi ile mali piyasalar arasındaki ayrım kalmamıştı, sermaye denince akla Yahudi sermayesi geliyordu, bugünlerin zihnine ne kadar benziyor!

Marks’ın ‘Yahudi sorunu’ çözümü ise çok basitti, piyasayı ortadan kaldırınca Musevilik de otomatik olarak ortadan kalkıyordu!

Marks’ın solcuları yanlış yola soktuğu da söylendi, Yahudi nefretini burjuva ve devlet nefretine dönüştürdü, sola başka bir yön verdi!

‘Sol çevrelerde anti-semitizm yok olurken insanlar anti-semitizmde ısrar edip solu terk etti’!

Yani sol partiler anti-semitizmden uzaklaştıkça anti-semitizmciler sağ partilere sığındı!

Toparlayalım, uluslararası sermaye, borsa zenginleri, elmas tüccarları, petrol maden, otomobil elektronik şirketleri, derken, bugün de hep akla Yahudilerin gelmesi, işte anti-semitizmin ana gövdesi budur!

Bir adım daha öteye gidelim, hatta, ‘kitle’ ve ‘kitle kültürü’ ve ‘tüketici kültürü’ derken de bu kavramların altında suçlanan Yahudilerdi, çünkü, Yahudiler medyayı ele geçirmişlerdi, büyük mağazaları ele geçirmişlerdi, yani?

Yani 20. Yüzyılın başında çürüme ve yozlaşmanın sebebi olarak Yahudiler gösteriliyordu!

Yahudiler ayrıca gizli elitlerdi, solda, işçi partilerinde, yurttaşta, kitlede sosyal demokratlarda, hepsi soyut kavramlar, bu yapılar arkasına saklanmışlardı!

Bir ara soru soralım, bugün İslamcı iktidar Gazze’de soykırıma karşı çıkarken alttan alta İsrail limanlarına mühimmat ve benzin taşıyor, yani?

İslamcı iktidarın çok sert anti-siyonist öfkeli sözleri var evet ama anti-kapitalist mi?

İslamcı kitleler İslamcı iktidar gibi düşünmüyor, İslamcı kitleler için de anti-kapitalizmle ant-semitizm aynı şey!

Ve derinde bir yerde, AKP’nin kapitalizm tarafından esir alındığını düşünüyorlar, işte mecliste yüzlerine karşı bu gerçeği söylerken kalp krizi geçirip ölen milli görüşçü Saadet Partili vekil!

Naziler ilk sosyalistlerin Yahudi nefretini çok sever ve onlar romantik beyefendi insanlardı, der, solu değiştirip Yahudi nefretini unutturup solu başka yola sürükleyen Mark’tan ve sosyal demokrat ve sosyalist türlerden nefret ederler!

19. yüzyıl, Napolyon savaşlarının ve buharın ve motorun ve elektriğin ve çeliğin ve kauçuğun ve otomobilin ve demiryollarının vb. bulunduğu büyük bir şehirleşme yüzyılıdır!

Büyük fabrikalar büyük fikirler büyük iç savaşlar ve emperyalist sömürünün ortaya çıktığı yüzyıl!

Bunca eşitlikçi anayasalara haklara rağmen (Fransız ihtilali, Amerika bağımsızlık bildirgesi) Yahudi nefretinin bu yüzyılda kıyametler koparması ve şeytanlaştırılmaya devam edilmesi holokostun (Yahudilerin soykırımdan geçirilmesi) önünü açtı!

Birinci dünya savaşı bitimiyle 1918’de Weimar Cumhuriyeti kurulur, Nazilerin iktidara gelişi 1933’e kadar!

Ağır yenilgi almış gururu parçalanmış Almanya’nın Weimar Cumhuriyeti karışıklıklarla suikastlerle geçer ancak sosyal hayat çok özgür ve çılgınlıklar dönemidir! Alman tarihinin en ünlü edebiyatçıları, felsefecileri, müzisyenleri, sanatçıları ve eşcinseller ve elit yaşam ve sosyalistlerle komünistlerin iç savaşları; ve bu dönemde Naziler hesaba katılmayacak kadar dar alanda marjinaldir!

Bu geçiş döneminde dünyaya Nazilerin gözünden bakalım! Almanya ağır tazminatlar ödüyor, Almanya sefil bir yaşam içinde! Almanya çürüyor, yok oluyor!

Kitleler Yahudilerin yönettiği(?) sosyalist komünist partilerde, Yahudiler büyük mağazalar açıp Almanları tüketici, köle, sürü, yapmış, Almanya’nın parası Yahudilerin elinde, Alman kimliği Alman ruhu yok oluyor korkusu, ekonomide, borsada, sendikalarda büyük bir çürüme derin bir yozlaşma var ve her yerde sinsi düşman gizli şeytanlar Yahudiler var!

Naziler, işçide, borsada, yurttaşta, seçmende, medyada, edebiyatta, iktidarda, kitlede nereye baksalar kendi çıkarlarını düşünen Almanya’yı yozlaştıran sömüren Yahudileri görüyor!

Bu dönemi anlatan milyonlarca kitap yazıldı ve büyük suç, faşizme ve milliyetçiliğe yıkıldı!

Göz ardı edilen, çürüyen Almanya karşısında Alman ruhunu ortaya çıkartabilmek için ortaya çıkan ‘arınma’ ihtiyacı ve saf ırk arayışı, Nazizm ve Faşizm kavramlarının gölgesinde kaldı!

Alman toplumu içine yabancı çingene eşcinsel komünist Yahudi burjuva hiç karışmamış saf Alman ruhunu çelik bir disiplinle ortaya çıkartmak, işte Nazizmin ortaya çıkışı!

Çürüme ve yozlaşma karşısında en saf olanı ortaya çıkartmak!

Saf Alman ruhunun yalnızlığı ve saf Alman ruhunun sahipsizliği ancak arınarak kendini çürüme ve yozlaşmadan kurtarabilir!

Naziliğin ortaya çıkmasını bir tarikat gibi düşünebilirsiniz!

Şeytanlardan pisliklerden eşcinsellerden çingenelerden arınma!

Çelik bir disiplinle içe kapanma, çelik bir disiplin, konuşma tartışmadan çıkıp emir ve komutlarla ve tek tip üniformayla eğilmeyen bükülmeyen bir saflık arayışı!

Alman ruhu Alman genlerinden yeniden doğacak ve üstün olduğuna inanılan Alman ruhu sosyal Darwinizm yasası gereği üstün olan kazanacak!

Bu saf Alman ruhu lidere itaat edecek ve gözünü kapatıp çok çalışıp çok üretip düşmanlarına gücünü gösterip ağır yaralar almış gururunu zaferleriyle bütün dünyaya meydan okuyup kafasına buyruk ülkeler istila edip gösterecek!

Almanya Katolik Roma’nın vesayetinde, Almanya hep kitle partilerine oy veren kafası karıştırılmış orta sınıfın işçinin kitlenin vesayetinde, ve Almanya gizli ipleri Yahudilerin elinde olan bu kitlenin, bu seçmenin, bu tüketici kültürünün, bu karmaşık şehrin, bu elitlerin, bu burjuvanın içinde yaşayamazdı!

Maden işçileri ve madenleriyle ünlü Almanya’nın en büyük gücü Alman Sosyal Demokrat Partisi kendi içinde komünistlerle iç savaş yaşıyordu ve Alman sosyal demokrasi partisi içine sızmış Yahudilerle çürümenin ta kendisiydi!

Ki Alman sosyal demokrasi partisi ‘Yahudileri’ şeytan olarak hiç görmüyordu ve Naziler biraz daha geç kalırlarsa Almanya bu sefer Sovyetlerin uydusu haline gelecekti!

Saf Alman olmayan herkesten büyük nefret üreten işte bu ‘arınma’ ve ‘saflık’ı arayan yok olma korkusudur!

Ve sonuç tarihlerin gelmiş geçmiş en büyük soykırımı, Yahudiler, eşcinseller, çingeneler yok edildi!

Konumuz budur, saflık arayışıyla soykırım arasında çok köklü bir ilişki vardır!

Adına faşizm milliyetçilik de diyebilirsiniz ama bu kavramlar bizi yok olma korkusunun yaşattığı saflık arayışından uzaklaştırır ve günahı bir siyasi ideolojinin üstün yıkar!

Çünkü saflık arınma ihtiyacı bu kavramların kökenindedir: ari ırk!

Kendinden olmayan, saf Alman olmayan, her şeyden yalıtılmış bu ideoloji I. Dünya Savaşı sonrası yok olma korkusuyla ortaya çıkmış, ve II. Dünya Savaşı’nda Avrupa’ya tüm tarihlerin en tahrip edici maliyetlerini yaşatarak tarihten silinmiştir!

Unutmayalım, insanoğlu bu yok olma korkusunu hiçbir çağda hiçbir coğrafyada içinden atamadı!

2. Dünya Savaşı’nda yaşanan soykırım karşısında insanlık şaşırdı kaldı!

Avrupa medeniyetinin göbeğinde insanlar bu kadar acımasız ve vahşi nasıl olabildiler, diye, suçlu kim, lider mi ideoloji mi, yenilgiye uğramış Alman gururu mu, sessiz kalan aydınlar ya da kilise mi, insanlar özgürlüklerini Hitler’e nasıl feda etti, kimse görmedi mi, dünyanın en büyük işçi partisinin ülkesi on yıl içinde Nazi diktatörlüğüne nasıl geçti, üstelik Naziler barbar hiç değildi, kültürlü sanattan anlayan okumuş bilgili hatta büyük icadlar yapan son derece yüksek teknoloji üreten insanlardı!

Bugün başka bir soykırımı Gazze’de görüyoruz ve insanlık yine küçük dilini yutmuş şaşırdı kaldı!

Yine modern dünyanın en iyi okullarında okumuş, kültürlü, aydın insanlar eliyle İsrail hiçbir yasa ve ahlak tanımadan yoksul çaresiz devletsiz bir topluluğu atom bombalarıyla soykırımdan geçiriyor!

Yok olma korkusu, saflık ve arınma, kültürlü ve aydın olmalarına bakmadan burada da baş rolleri oynuyor!

Yahudilerin Mısır’dan sürgünü, sonra Babil’e sürgünü, ve sonra Kudüs’ten ebedi sürgünleri, ve ortaçağda gittikleri ülkeler İngiltere, Fransa, İspanya’dan sürgünleri, ve gittikleri her yerde hapishane gibi getto hayatları!

Yahudiler ilk sürgünlerinden bugüne yok olma dağılma ve başka kavimlerin içinde kaybolma duygusunu derinden yaşadılar!

Soylarını sürdürebilmek için Yahudi bir anne babadan en azından Yahudi bir anneden doğmak Yahudiliğin en ayırıcı özelliği! Yozlaşmayı çürümeyi kaybolmayı dağılmayı başka kavimler içinde erimeyi önlemek için!

Yahudilik, Tanrı tarafından seçilmiş özel bir kavim olduğuna inanmaktır!

Tarih boyu bunca kovulma imha savaşı dışlanma bunca yok olma korkusu yaşayıp dağılmamalarının sebebi de inanç sistemlerine kendilerini başkalarından ayıran kesin ayrımlar koymuş olmalarıdır!

Mısır’dan çıktıkları ilk günkü gibi saf kalmak, çürümeden yozlaşmadan dağılmadan kalmak!

Kavimler göçü, sosyal göçler, savaşlar, istilalar, şehirleşme, sanayileşme gibi dünyalılar birbirleri içinde eriyecek karışacak çok büyük hareketlilikler yaşadı!

Ancak Yahudiler kapalı cemaat yapısına çok düşkün inançları gereği ayakta kalmayı ve sonunda sürgüne gönderildikleri yerde bir devlet kurmayı başardılar!

Kurdukları devlette yaşayabilmek siyaset yapabilmek vatandaşı olabilmek için Yahudi kökenli olmak şart ancak bugünkü ülkeleri yine düşmanlarla çevrili!

Komşuları düşmanlar, Yahudilerin gözünde, 19. Yüzyılın başında kendilerini nefret objesi olarak görüp anti-semitizmin bütün etiketlenmiş ve yasaklanmış niteliklerini taşıyor, komşuları düşmanlar: çirkin, hain, terörist, düşük karakterli, zavallı, pislik, kurtçuk, insan bile değiller, hakları olamaz?

Kendileri ise: saf seçilmiş ari Yahudiler!

Naziler nasıl kitlenin seçmenin tüketicinin kilisenin Bolşeviklerin burjuvanın vs. sosyal demokratların içinde hep saklanmış sinsi Yahudileri görmüş ve aramışsa, şimdi Siyonistler komşularında, Avrupa’da, akademide, siyasette, yotube’de vs. her yerde saklanmış düşmanlarını arıyor ve yok ediyor!

Yahudilik köken ve inanç olarak ‘ari’ bir ırktır, tarih boyu hiç sosyalleşmemiş, başkalarına karışmamış, başkaları içinde erimemiş, başka kültürlerin deneyimiyle kendini sosyal olarak geliştirmemiş!

Yahudilik kapalı bir din kapalı bir dünyadır!

Bilgi gelişmiş imkanları gelişmiş ve dünya da çok değişmiş ülkeler birbirlerine çok karışmış ancak Yahudi saflığı hiç değişmemiş!

Saf ve ari ırk oluşlarıyla Nazilerle aynı ‘yok olma’ korkusunu tarih boyu yaşamış ve bu korkuları büyüterek bugüne gelmişlerdir!

Gen ve soy saflığı olarak kendinden olmayan herkesi ‘düşman’ kabul eden!

Bu saf kalma ve kendinden olmayan herkesi düşman kabul etme, ne kadar benzeşiyor Nazi ideolojisiyle Yahudiler birbirlerine!

Saf ve ari bir ırk olarak başkalarıyla karışmayan ve bunu inanç ve ideoloji olarak diretmenin felaket sonuçları olarak Gazze soykırımı bu yüzden insanlığa çok öğretici büyük bir tarih ve sosyoloji dersidir!

Türk Milleti’nin en büyük hazinesi bu yüzden çok yüksek sosyal bir kültüre sahip oluşudur!

Türk Milleti, tarihin ilk gününden beri, Çin’de, Hintte, İran’da, Slav coğrafyasında, Rum coğrafyasında, Arap coğrafyasında ve Avrupa’da devletler kurmuştur!

Çinlilerle, Hintlilerle, İranlılarla, Araplarla, Rumlarla, Slavlarla ve bir çok kavimle tarihlerin en çok karışmış evlenmiş ve birlikte yüz yıllarca yaşamış bir büyük tarihe ve sosyal deneyime ve kültüre sahiptir!

1957 yılında ölen ve ‘Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları’ kitabını yazan Sadri Maksudi’nin ‘Türkçülük’ tartışmaları üzerine söylediği lafı bizim için çok değerlidir: ‘Türk Milleti’ne yapılacak en büyük ihanet onu bir kavme (etnisiteye) indirgemektir!’! Ki, o yıllarda Nazi ideolojisi ülkemizde saflığı ve ari ırk özelliğiyle karşılık buluyordu!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş esasları hepimize bu tarihi ve sosyal kültürü siyasi ve anayasal kültürümüz haline getirip benimsetmiştir, yani, bu topraklarda doğup büyüyen herkes hukuk önünde eşittir!

Yani bizi bir arada tutan milli egemenliğimizin anayasası bu topraklarda doğmuş herkesi kapsar!

Yasaları ortaya çıkartan din ve ilahi inançlar değil halk iradesinin mecliste aldığı kararlardır!

Ve bizler sosyal hayatımızda kendimize her türlü kültürel sosyal serbestlikle ifade ederiz ama yasalar karşısında hiç birimiz Katolik ya da proteston ya da Laz ya da Boşnak gibi ifadelerle değil, ‘yurttaş’ olarak çıkarız!

Yurttaş soyut bir kavramdır, hepimizi yasalar karşısında eşitlemek için anahtar bir kavramdır! Düşmanlarımız tabii ki vardır ama Hristiyan ya da Arap oldukları için değil egemenlik haklarımıza saldırdıkları için düşmandırlar, düşman da bizim için soyut bir kavramdır, ebedi düşmanımız bu yüzden yoktur!

Ve düşman istilasına karşı ülke savunmasında aynı cephede sizinle kim yan yanaysa adlarına kavimlerine dinlerine bakmaksızın ülkemizi bizimle birlikte savunan herkes vatanseverdir!

Yurttaş ve herkes ve düşman, bu üç kelimeye iyi bakın, soyuttur, Yahudi de olabilir Rus da olabilir, çünkü bu topraklarda bir vatandaş olarak anayasal haklarını kullanıyor ve sizinle birlikte yabancı tahakkümüne karşı çıkıyor yani sizinle aynı cephede düşmana karşı kim savaşıyorsa Türk Milleti’nin asli unsurudur!

Tarih dersimizi unutmayalım, yoğun tehlike ve istila ve korku anlarında milli refleksler milli tepkiler yoğun olarak ve panik halinde ortaya çıkar! Ve biz bu istila ve korkulara karşı Türk Milleti olarak hepimiz hep birlikte mücadele veririz, ancak!

Birileri yoğun istila ve yok olma korkusu yaşandığı günlerde Türk Milleti’nin bütün varlığını bir yana koyup saf ve ari bir kavim arayışına girip Türk Milleti’ni ‘ayrıştırmaya’ girerse, bilin ki bu bir tuzaktır, komplodur, bizi de kendileri gibi yapmaya çalışan bir Mossad projesidir!

Son iki yüzyılda insanlık, sanayileşme, şehirleşme, partileşme, sendikalaşma, ulaşım ve iletişimde ve kültürde çok şaşırtıcı yenilikler ve karşılaşmalar ve şoklar yaşadı ve tarihlerin en kanlı savaşlarına şahit oldu!

Bana kalırsa yeni kurulan bu şehirlerde, yeni kurulan bu meclislerde, yeni kurulan bu uluslararası düzende, henüz yaşamayı başaramadık!

İnsan’ı, bölüşmeyi, hukuku, işbirliğini herkese bir gözle bakmayı başaramadık ve ‘korkularını’ anlayıp sert marjinal tepkilerini yumuşatacak güvenli alan sağlayamadık!

Ve yok olma ve istila korkusundan kurtulamadığımız için kendi içimize çekilme, cemaatleşme, ayrışma, saflık arayışı, dinin ilk günlerini hiç bozulmadan yaşamak isteyen selefilikten ve etnisitelere bölünmekten tam kurtulamadık!

Kavimler göçü başlamadan karışmamış sosyalleşmemiş steplerdeki ilk günkü yaşamak gibi arınmış saf kavimci tepki ve duygulardan kurtulamadık!

Çünkü gerçekten kanımızı emen sömüren uluslararası şirketleri kim yönetiyor kim adına yönetiyor ve dünya açlıktan kırılırken bütün dünya servetlerini neden birkaç bin kişi eline geçiriyor sorusu korkularımızı gittikçe büyütüyor!

Biz İslamcılar gibi uluslararası şirketler Yahudilerin olduğu için değil bizi sömürdükleri için karşıyız!

Biz sığınmacı Araplar’a karşı değiliz, bu kadar nüfusa toprağımız ekmeğimiz yetmeyeceği için yani Arap’a değil istilaya karşıyız!

Ve sığınmacı istilası çok ciddi bir korkudur, yok olma korkusu, birliğini ülkesini toprağını kaybetme korkusu, işte bütün Avrupa ülkelerinin siyasetlerini en kökünden değiştirdi bu korku!

Ve uluslararası şirketlerin toprağımızı havamızı suyumuzu zehirlemesi ve elimizden alması bütün dünyanın en ciddi sorusu ve insanlığın en büyük korkusudur!

Unutmayalım, bu bize ait bize özel bir korku değil, bütün insanlığın korkusu!

Ve bu korkumuzu uluslararası şirketler ‘antisemitik’ diye etiketleyip ve ırkçı faşist yalan ve iftiraları ve suçlamasıyla örtmeye çalışıyorlar, hayır, bu oyuna gelmeyiz, çünkü biz Cumhuriyetçiyiz!

Anayasamızda bizi yaşatan kavramlar yurttaş ve herkestir, kimse kimseden üstün değildir, kimse ayrıcalıklı ve imtiyazlı ve seçilmiş ve nurlu ve aziz ve saf ve ari değildir, bize saldırmadıkça kimse de düşmanımız değildir!

QOSHE - Saf ırk-üstün ırkların soykırımları - Nihat Genç
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Saf ırk-üstün ırkların soykırımları

164 19
28.01.2024

1883’te ölen Alman tarihinin en şöhretli müzisyeni Wagner tarihin en büyük Yahudi düşmanıdır. Yazıları ve müziğiyle Alman kültürünü ve Nazileri derinden etkilemiştir!

Wagner’in yazılarında ‘Yahudi’ imgesi 19. Yüzyıldaki anti-semitizmin boyutlarını öğretmesi bakımından öğreticidir: ‘Para, altın, mülk, mülkiyet, banker, eli sıkı, pazarlık yapan, hırsız, düşük, çirkin, hainlik, garez, haset, yozlaşma, ihanet, numaracı, tahrifat, gösterişçi, modern, kalitesizlik, yolsuzluk, maskeler, eğilip bükülme, fahişe, kurbağa, kurtçuk, kemirgen, zalim, iblis, lanetli..’ (Faşizm ve Kitleler, s.404)

‘Hristiyanlarca ‘mesih katili görülen Yahudiler bu sefer insanlığı çarmıha geriyordu.’

19. yüzyılda anti-kapitalizmle anti-semitizmin kitleler ideolojiler partiler aydınlar gözünde nasıl görüldüğünü anlamadan 19. ve 20. Yüzyılı anlayabilmemiz mümkün değildir!

20. yüzyılda anti-kapitalizmle anti-semitizm neredeyse aynı şeydi, ne tuhaf bugün dahi aynı imgeye doğru kayış var!

Nazilere göre sosyal demokratlar, Bolşevikler ve kapitalizm, hepsi toplanmış baş düşman Yahudiliği temsil ediyordu!

Hitler’in Kavga kitabında yazar: ‘Yahudilerin sosyal demokrasinin önderi olduğunu anlayınca gözümdeki perde kalktı’!

Ve ‘Alman milletinin geleceği Marksizmin ortadan kaldırılmasına bağlıdır’ der!

Birinci dünya savaşı sonrası ağır yenilgi alan Almanya savaştan daha büyük gururundan yaralanır!

Yahudilik, piyasanın ruhuydu!

Yahudilik, tekelci kapitalizmin ta kendisiydi!

Zihinlerde Yahudi sermayesi ile mali piyasalar arasındaki ayrım kalmamıştı, sermaye denince akla Yahudi sermayesi geliyordu, bugünlerin zihnine ne kadar benziyor!

Marks’ın ‘Yahudi sorunu’ çözümü ise çok basitti, piyasayı ortadan kaldırınca Musevilik de otomatik olarak ortadan kalkıyordu!

Marks’ın solcuları yanlış yola soktuğu da söylendi, Yahudi nefretini burjuva ve devlet nefretine dönüştürdü, sola başka bir yön verdi!

‘Sol çevrelerde anti-semitizm yok olurken insanlar anti-semitizmde ısrar edip solu terk etti’!

Yani sol partiler anti-semitizmden uzaklaştıkça anti-semitizmciler sağ partilere sığındı!

Toparlayalım, uluslararası sermaye, borsa zenginleri, elmas tüccarları, petrol maden, otomobil elektronik şirketleri, derken, bugün de hep akla Yahudilerin gelmesi, işte anti-semitizmin ana gövdesi budur!

Bir adım daha öteye gidelim, hatta, ‘kitle’ ve ‘kitle kültürü’ ve ‘tüketici kültürü’ derken de bu kavramların altında suçlanan Yahudilerdi, çünkü, Yahudiler medyayı ele geçirmişlerdi, büyük mağazaları ele geçirmişlerdi, yani?

Yani 20. Yüzyılın başında çürüme ve yozlaşmanın sebebi olarak Yahudiler gösteriliyordu!

Yahudiler ayrıca gizli elitlerdi, solda, işçi partilerinde, yurttaşta, kitlede sosyal demokratlarda, hepsi soyut kavramlar, bu yapılar arkasına saklanmışlardı!

Bir ara soru soralım, bugün İslamcı iktidar Gazze’de soykırıma karşı çıkarken alttan alta İsrail limanlarına mühimmat ve benzin taşıyor, yani?

İslamcı iktidarın çok sert anti-siyonist öfkeli sözleri var evet ama anti-kapitalist mi?

İslamcı kitleler İslamcı iktidar gibi düşünmüyor, İslamcı kitleler için de anti-kapitalizmle ant-semitizm aynı şey!

Ve derinde bir yerde, AKP’nin kapitalizm tarafından esir alındığını düşünüyorlar, işte mecliste yüzlerine karşı bu gerçeği söylerken kalp krizi geçirip ölen milli görüşçü Saadet Partili vekil!

Naziler ilk sosyalistlerin Yahudi nefretini çok sever ve onlar romantik beyefendi insanlardı, der, solu değiştirip Yahudi nefretini unutturup solu başka yola sürükleyen Mark’tan ve sosyal demokrat ve sosyalist türlerden nefret ederler!

19. yüzyıl, Napolyon savaşlarının ve buharın ve motorun ve elektriğin ve çeliğin ve kauçuğun ve otomobilin ve demiryollarının vb. bulunduğu büyük bir şehirleşme yüzyılıdır!

Büyük fabrikalar büyük fikirler büyük iç savaşlar ve emperyalist sömürünün ortaya çıktığı yüzyıl!

Bunca eşitlikçi anayasalara haklara rağmen (Fransız ihtilali, Amerika bağımsızlık bildirgesi) Yahudi nefretinin bu yüzyılda kıyametler koparması ve şeytanlaştırılmaya devam edilmesi holokostun (Yahudilerin soykırımdan geçirilmesi) önünü açtı!

Birinci dünya savaşı bitimiyle 1918’de Weimar Cumhuriyeti kurulur, Nazilerin iktidara gelişi 1933’e kadar!

Ağır yenilgi almış gururu parçalanmış Almanya’nın Weimar Cumhuriyeti karışıklıklarla suikastlerle geçer ancak sosyal hayat çok özgür ve çılgınlıklar dönemidir! Alman tarihinin en ünlü edebiyatçıları, felsefecileri, müzisyenleri, sanatçıları ve eşcinseller ve elit yaşam ve sosyalistlerle komünistlerin iç savaşları; ve bu dönemde Naziler hesaba katılmayacak kadar dar alanda marjinaldir!

Bu geçiş döneminde dünyaya Nazilerin gözünden bakalım! Almanya ağır tazminatlar ödüyor, Almanya sefil bir yaşam içinde! Almanya çürüyor, yok oluyor!

Kitleler Yahudilerin yönettiği(?) sosyalist komünist partilerde, Yahudiler büyük mağazalar açıp Almanları tüketici, köle, sürü, yapmış, Almanya’nın parası Yahudilerin elinde, Alman kimliği Alman ruhu yok oluyor korkusu, ekonomide, borsada, sendikalarda büyük bir çürüme derin bir yozlaşma var ve her yerde sinsi düşman gizli şeytanlar Yahudiler var!

Naziler, işçide, borsada, yurttaşta, seçmende, medyada, edebiyatta, iktidarda, kitlede nereye baksalar kendi çıkarlarını düşünen Almanya’yı yozlaştıran sömüren Yahudileri görüyor!

Bu dönemi anlatan milyonlarca kitap yazıldı ve büyük suç, faşizme ve milliyetçiliğe yıkıldı!

Göz ardı edilen, çürüyen Almanya karşısında Alman ruhunu ortaya çıkartabilmek için ortaya çıkan ‘arınma’ ihtiyacı ve saf ırk arayışı, Nazizm ve Faşizm kavramlarının gölgesinde kaldı!

Alman toplumu içine yabancı çingene eşcinsel komünist Yahudi burjuva hiç karışmamış saf Alman ruhunu çelik bir disiplinle ortaya çıkartmak, işte Nazizmin ortaya........

© Veryansın TV


Get it on Google Play