En kötü demokratik rejim, en iyi vesayet sisteminden iyidir. Zaten askerin görevi siyaset yapmak değil, ülkenin sınırlarını korumaktır. Peki, öyle de, Tayyip Erdoğan gelinceye kadar bu ülkede onlarca Başbakan ve Cumhurbaşkanı görev yaptılar. Bu siyasetçiler neden vesayet sistemine dur diyemediler? Turgut Özal’a kadar bir tek sivil Cumhurbaşkanı yok. Hepsi de posası çıkmış asker emeklisi. Kudretli generaller o dönem, hem siyasetçiye ve hem de medyaya postal yalatmış. Her on yılda bir düdük çalıp, demokrasiye balans ayarı verdiler.

MGK toplantılarının ana maddesi, iç ve dış güvenlik değil, irtica ve dindar yapılardı. PKK denen lanet terör örgütü, askerin siyasete müdahil olduğu yıllarda daha güçlüydü. Hatta sınıra yakın illerde tüm kaçakçılık işlerinde ortak çalışır, pastadan nemalanırlardı.

Dönemin Cumhurbaşkanı ve despotu Kenan Evren, Turgut Özal’ın ANAP’ının MSP ve MHP’lileşmemesi koşuluyla Özal’ın girişimine onay vermiştir. Ama öte yandan da milleti baskılamak suretiyle, Orgeneral Turgut Sunalp’in liderliğindeki Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni desteklemelerini deklare etmiştir. Millet ise tam tersini yapıp ANAP’ı tek başına iktidara getirmiştir. Özal, serbest piyasa ve dört eğilim ile milliyetçi muhafazakâr kesimi kendisine bağlamayı başardı. Özal’ın cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ANAP bitiş sürecine doğru yol aldı. Menderes’in AP’sinin devamı olduğunu ifade eden ve 12 Eylül darbesinin ardından kurulan DYP, fötr şapkalı Süleyman Demirel eliyle, Özal’ın Çankaya’ya çıkışını fırsat bilerek aktif siyaset yapmaya başladı.

Özal’ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra ANAP’ta genel başkanlığa seçilen Yıldırım Akbulut sonrası Mesut Yılmaz döneminde, ANAP’ın milliyetçilik ve muhafazakârlıkla kurmuş olduğu bağ zayıflamıştır. Mesut Yılmaz ANAP’ın, Tansu Çiller de DYP’nin sonunu getirdi. Bugün her iki partinin de esamisi okunmuyor. Atatürk’ün kurduğu CHP ise rejimin banisi ve demirbaş partisi olduğu için, 70 yıldan beri yüzde 25 oy oranını geçmemek kaydıyla parlamentodaki muhalefet görevini ifa ediyor. Partileri ayakta tutan ve uzun ömürlü kılan, karizma liderlerdir. Mesela Erbakan merhumun Selamet Partisi bugün Saadet Partisi ismiyle devam etse de biyolojik ve sayısal ömrünü tamamlamıştır.

Milletin teveccühü Ak Parti’ye kaydı. Merkez sağda Erdoğan olduğu sürece, başka bir muhafazakâr partinin başarılı olmasının imkânı yok. Aralıksız 22 yıldır ülkeyi Ak Parti yönetiyor. Diğer partiler için söylediğimiz zail olma, bitiş, bakalım Erdoğan sonrası Ak Parti için de geçerli olacak mı?

12 Eylül bu ülkede siyasetsiz siyaset yapmayı kurguladı. Hem Genelkurmay’ı ve hem de siyaseti birlikte idare eden vesayet sistemini çökerten Erdoğan’a çok şey borçluyuz. Türkiye Ak Parti ile çağ atladı.

Başta düşünce özgürlüğü ve inanç olmak üzere her alanda demokratikleşme ve yatırımlar hız kazandı. İnsana verilen değer arttı. İç ve dış politikaya güven geldi. İnançlı insanları öteleyen, kamu kurumlarına solmayan, ikinci sınıf insan muamelesi yapan zorbaların nefes borusu kesildi.

Ak Parti ile birlikte Türkiye hızlı bir sosyo-ekonomik değişim yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor. 2002 öncesi merkez sağ ve merkez sol partilerini bitiren ana dinamik, Türkiye’nin sorunlarını ve seçmen taleplerini dikkate almamalarıdır.

Refah Partisi’ne gelince.. RP, merhum Erbakan’ın liderliğinde Türkiye’ye her alanda katma değer kattı. Bugün D8’ler devam etmiş olsaydı, İsrail-Filistin Savaşı’nın seyri böyle olmazdı. Küresel güçler Refah-Yol iktidarını bu yüzden parçaladılar. Yenilikçi-gelenekçi mücadelesi bu dönemden sonra başladı. Milli Görüş siyasetiyle artık yol alınamayacağını anlayan Erdoğan ve arkadaşları, muhafazakâr demokrat söylemi ile sahaya indiler. Ak Parti, siyasal temsil ve iktisadi taleplere sahip çıktı. Ak Parti, vesayeti bitirmeden önce, hem de kendi iktidarının ilk yıllarında askeri ve bürokratik devlet zorbalarından az çekmedi. Ne yapsa bu kesimden onay alamıyordu. Dolayısıyla Erdoğan da temsil, siyasal kabul ve meşruiyetini milletten alan politikalar geliştirdi. Millet destek verdikçe vesayetin beli kırıldı. 2007’den sonra sivil idareye geçebildik. Yabancı sermaye geldi, turizm ve üretim arttı. İhracat rakamları büyüdü. Sağlıkta, ulaşımda ve ekonomide dev adımlar atıldı. Avrupa Birliğine giremesek de yakınlaşma oldu. Kentleşmede değişim yaşayan Türkiye, küresel güç olma yolunda hızla ilerliyor. Kentli nüfus bugün neredeyse 70 milyona yaklaştı. 70 milyon kent nüfusunun yaklaşık 50 milyonu internet sayesinde kent kültürüne sahip oldu.

Haftaya devam edelim inşallah.

QOSHE - Sivil idare - Abdullah Şanlıdağ
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sivil idare

5 1
13.11.2023

En kötü demokratik rejim, en iyi vesayet sisteminden iyidir. Zaten askerin görevi siyaset yapmak değil, ülkenin sınırlarını korumaktır. Peki, öyle de, Tayyip Erdoğan gelinceye kadar bu ülkede onlarca Başbakan ve Cumhurbaşkanı görev yaptılar. Bu siyasetçiler neden vesayet sistemine dur diyemediler? Turgut Özal’a kadar bir tek sivil Cumhurbaşkanı yok. Hepsi de posası çıkmış asker emeklisi. Kudretli generaller o dönem, hem siyasetçiye ve hem de medyaya postal yalatmış. Her on yılda bir düdük çalıp, demokrasiye balans ayarı verdiler.

MGK toplantılarının ana maddesi, iç ve dış güvenlik değil, irtica ve dindar yapılardı. PKK denen lanet terör örgütü, askerin siyasete müdahil olduğu yıllarda daha güçlüydü. Hatta sınıra yakın illerde tüm kaçakçılık işlerinde ortak çalışır, pastadan nemalanırlardı.

Dönemin Cumhurbaşkanı ve despotu Kenan Evren, Turgut Özal’ın ANAP’ının MSP ve MHP’lileşmemesi koşuluyla Özal’ın girişimine onay vermiştir. Ama öte yandan da milleti baskılamak suretiyle, Orgeneral Turgut Sunalp’in liderliğindeki Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni desteklemelerini deklare etmiştir. Millet ise tam tersini yapıp ANAP’ı tek başına iktidara getirmiştir. Özal, serbest piyasa ve dört eğilim ile milliyetçi muhafazakâr kesimi kendisine bağlamayı başardı. Özal’ın cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ANAP bitiş sürecine doğru yol aldı. Menderes’in AP’sinin devamı olduğunu ifade eden ve 12 Eylül darbesinin ardından kurulan DYP, fötr şapkalı Süleyman Demirel eliyle, Özal’ın Çankaya’ya........

© Yeni Akit


Get it on Google Play