Mübarek “üç aylar”a girmek üzereyiz. Önümüzdeki Cuma günü 1 Receb. Efendimiz (s.a) bu aylarda şu duayı tekrarlardı: “Allahümme bârik lenâ fî-Recebe ve Şa‘bân ve belliğnâ Ramazan: Ey Allah’ım, bize Receb ve Şaban’ı bereketli kıl ve bizi Ramazan’a eriştir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/259)

Bu bereketli günleri, Ahiret azığımızı çoğaltmak için fırsat bilmeli, “keşke biraz daha fazla hayırlı ameller yapsaydım!” diye pişman olmamak için üç ayları en güzel şekilde değerlendirmeliyiz.

“Keşke” dememek için Fecr Suresinin 21-24. âyetlerindeki uyarıya kulak vermeliyiz:

“Hayır! Yer çarpılıp paramparça (dümdüz) olduğu zaman,

Rabbin(in buyruğu) gelip melekler sıra sıra dizildiği zaman;

Cehennem de o gün getirilir. İşte o gün insan anlar, ancak artık anlamanın kendisine ne faydası var?

O zaman insan, ‘Ah keşke ben (ahiret) hayatım için önceden iyi işler yapıp gönderseydim’ der.”

Yeryüzünün paramparça ve dümdüz edilişi, kıyamet günü kâinatta olacak değişikliklerdendir. Rabbin gelmesi ve meleklerin saf saf dizilmeleri bizim bilgi sınırlarımızın ötesinde bir olgudur. Bizler bu dünyada olduğumuz sürece işin içyüzünü asla kavrayamayız. Ancak ifadenin gerisinden azamet ve korkuyu hissediyoruz. Cehennemin getirilmesi de böyledir. Onu da bu dünyada olduğumuz sürece kavrayamayız. Bu ifadeden, cehennemin orada azap göreceklere, onların da cehenneme yaklaştırılmalarını anlıyoruz ki bu da bize yeter. Cehennemin getirilmesinin nasıl olacağı ise yüce Allah’ın belirli günü için saklamış olduğu bilinmezlerdendir. Ancak bu ayetlerin gerisinden, bölümleri keskin, etkisi güçlü nâmelerinin ardından bir tablo ortaya çıkıyor. Bu öyle bir tablodur ki, kalpler onun karşısında korkudan tir tir titrer, gözler korkudan donakalır. Yeryüzü bir uçtan bir uca dümdüzdür… Yüceliğine sınır olmayan ulu Allah tecelli eder. Hesaba çekmeyi ve gerekli hükmü vermeyi artık kendi üzerine almıştır. Melekler saf saf dizilmişlerdir. Sonra cehennem getirilir. O da hazır olarak durur…

“İşte o gün insan anlar…” Bu dünya imtihanının hikmetine, nedenine ve helal-haram sınırlarına dikkat etmeyen, önceki ayetlerde sakındırıldığı üzere mirası hak gözetmeden yiyen, malı aşırı bir düşkünlükle seven, yetime iyilikte bulunmayan, yoksulu doyurmaya kimseyi teşvik etmeyen, buna karşılık azgınlık eden, bozgunculuk çıkaran ve doğru yoldan sapan insan işte o gün gerçekleri anlar… Evet… O gün insan gördüklerinden ders alır ama ne yazık ki iş işten geçmiştir:

“Artık anlamanın kendisine ne faydası var?” Zira öğüt alma zamanı geçmiştir; ceza ve ödül yurdunda öğüt almak, artık hiçbir kimseye yarar sağlamayacaktır. Sadece dünya hayatında yani amel yurdunda fırsatların elden kaçırılmasına yanmaktan başka bir şey gelmez şimdi elden…

İnsan bu gerçekle yüz yüze gelince diyecek ki:

“Ah, keşke ben bu hayatım için önceden iyi işler yapıp gönderseydim!”

Keşke buradaki hayatım için vaktiyle dünyada iyi işler yapsaydım. Hayat demeye layık olan gerçek hayat budur işte… Kendisi için hazırlık yapmaya, önden iyi ameller göndermeye layık olan hayat…

“Ah! Keşke!..”

İçinden apaçık iç yangını fışkıran bir istektir bu. Zaten ahirette insanın elinden gelen tek şey de budur…

Bu acı gönül yanıklığından ve boş temennilerden sonra kötülerin başlarına gelecek kötü akıbeti yüce Allah anlatıyor: “O gün O’nun yapacağı azabı kimse yapamaz…” (Fecr, 25)

Çünkü O, yüceliğine sınır olmayan, ulu Allah’tır. O gün hiçbir kimsenin veremeyeceği benzersiz azabı ile azab edecek olan da sadece O’dur… (Fî-Zılâli’l-Kur’ân’dan istifadeyle.)

İşte o dehşetli azap gününde pişman olmamak için Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece idrak edeceğimiz Reğaib Kandilinden başlayarak, ibadetlerimizi çoğaltmaya ve iyilik tohumlarımızı gönül toprağımızla buluşturmaya bakalım. Zünnûn Mısrî der ki: “Receb ekme ayıdır, Şaban sulama ayıdır, Ramazan derleyip toplama ayıdır. Herkes ne ekerse onu biçer, ne yaparsa cezasını çeker. Bir kimse ekimi bırakırsa, hasat zamanı ekmediğine pişman olur. Kıyamet gününde ise çok kötü duruma düşer.”

Mübarek Reğâib Kandili ve “Üç Aylar”ın ilki, “haram/hürmetli” Receb-i Şerif ayı, hayırlara vesile olsun.

QOSHE - “Keşke” dememek İçin… - Abdullah Yıldız
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“Keşke” dememek İçin…

32 0
09.01.2024

Mübarek “üç aylar”a girmek üzereyiz. Önümüzdeki Cuma günü 1 Receb. Efendimiz (s.a) bu aylarda şu duayı tekrarlardı: “Allahümme bârik lenâ fî-Recebe ve Şa‘bân ve belliğnâ Ramazan: Ey Allah’ım, bize Receb ve Şaban’ı bereketli kıl ve bizi Ramazan’a eriştir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/259)

Bu bereketli günleri, Ahiret azığımızı çoğaltmak için fırsat bilmeli, “keşke biraz daha fazla hayırlı ameller yapsaydım!” diye pişman olmamak için üç ayları en güzel şekilde değerlendirmeliyiz.

“Keşke” dememek için Fecr Suresinin 21-24. âyetlerindeki uyarıya kulak vermeliyiz:

“Hayır! Yer çarpılıp paramparça (dümdüz) olduğu zaman,

Rabbin(in buyruğu) gelip melekler sıra sıra dizildiği zaman;

Cehennem de o gün getirilir. İşte o gün insan anlar, ancak artık anlamanın kendisine ne faydası var?

O zaman insan, ‘Ah keşke ben (ahiret) hayatım için önceden iyi işler yapıp gönderseydim’ der.”

Yeryüzünün paramparça ve dümdüz edilişi, kıyamet günü kâinatta olacak değişikliklerdendir. Rabbin gelmesi ve meleklerin saf saf dizilmeleri bizim bilgi sınırlarımızın ötesinde bir olgudur. Bizler bu dünyada olduğumuz sürece işin içyüzünü asla kavrayamayız. Ancak ifadenin gerisinden azamet ve korkuyu hissediyoruz. Cehennemin getirilmesi de böyledir. Onu da bu dünyada olduğumuz sürece kavrayamayız. Bu ifadeden, cehennemin orada azap göreceklere, onların da cehenneme........

© Yeni Akit


Get it on Google Play