İslâm’ın doğduğu şehirde, Mekke›deyiz… Beytullah’a namaz için, tavaf ve sa’y için her gidişimizde Peygamber Efendimizin (s.a) evi olarak bilinen mübarek mekanın yanından ve arkasında yükselen Ebu Talip mahallesi civarından geçiyoruz. Burası, müşrik zorbaların, Peygamberimiz başta olmak üzere Müslümanları sadece “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için üç yıl boyunca muhasara altına alıp onları aç ve susuz bıraktıkları zorlu yıllara tanıklık etmiş… Ebû Talip mahallesini her gördüğümde, Allah Resulü’nün ashabıyla birlikte o korkunç muhasaraya direnişlerini ve bugün Siyonist katillerin bir açık hava hapishanesine dönüştürerek tarihin en acımasız katliamını ve açlık-susuzluk dahil, akla-hayale gelebilecek her türlü zulmü uyguladıkları Gazze’yi hatırlıyorum… Nasıl hatırlamayalım ki, Ebu Talip mahallesinin yan tarafı da Gazze garajı… Mekkeliler İslâm’ın doğduğu yıllar ve öncesinde Gazze’ye ticaret için sıkça gelir-giderlermiş… Kureyş suresinde geçen “yaz ve kış seferleri” Gazze’ye yapılan seferlermiş…

Dün Hudeybiye’deydik… Hudeybiye Antlaşması’nı ve Rıdvan Biatını, rıdvan ağacının altında ashabın “ölümüne!” diyerek Resulullah’a biat edişini konuştuk… Allah’ın “kendilerinden razı olduğunu” beyan buyurduğu (Fetih, 48/18) ashab-ı kiramı her vesileyle hatırlıyoruz, hatırlatıyoruz… Mekke’de, Medine’de, onların ayak bastıkları, iz bıraktıkları her yerde… Nasıl hatırlamayalım ki, onları Allah da Resûlullah da övmüş ve örnek göstermiştir…

Ümmü Mübeşşir el-Ensâriyye (r.anhâ) anlatıyor: ‘Resûlullah’ın (s.a) şöyle buyurduğunu dinledim: “Ashâbu’ş-şecere’den (Hudeybiye’de ağacın altında Resulullah’a biat eden) hiç kimse inşaallah cehenneme girmeyecektir.”

Bunun üzerine Hafsa (r.anhâ) annemiz: “Hayır ey Allah’ın Resulü!” deyince Resûlullah (s.a) ona çıkıştı.

Bunun üzerine Hz. Hafsa (r.anhâ) şu ayeti okudu: “Sizden cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin, yapmayı üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür” (Meryem, 19/71).

Resûlullah ona şu cevabı verdi: “Allah şöyle de buyurmaktadır: “Sonra biz, Allah’a karşı gelmekten sakınmış olanları kurtarır, zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakırız” (Meryem, 19/72). (Müslim, Fezâilu’s-Sahâbe 163).

Bu arada Peygamber Efendimizin (s.a), kutlu ashabı için sıkça okuduğu muhteşem bir dua Mekke’deyken dikkatimi çekti… Buyurunuz:

Abdullah İbnu Ömer (r.a) anlatıyor: ‘Resûlullah (s.a) bir cemaatte oturduğu zaman, ashâbı için şu duayı okumadan nadiren kalkardı:

“Allah’ım! Bize korkundan öyle bir pay ayır ki, bu, sana karşı işlenecek günahlarla bizim aramızda bir engel olsun. İtaatinden öyle bir nasib ver ki, o bizi cennete ulaştırsın. Yakîninden öyle bir hisse lûtfet ki dünyevi musibetlere tahammül kolaylaşsın.

Allah’ım! Sağ olduğumuz müddetçe kulaklarımızdan, gözlerimizden, kuvvetimizden istifade etmemizi nasib et. Aynı şeyi bizden sonra gelecek olan neslimize de nasib et. İntikamımızı, bize zulmedenlerden almışlardan kıl; mazlumlardan değil. Bize tecavüz edenlere karşı bizi muzaffer kıl. Bize, dinî musibet verme. Dünyayı, ne asıl gayemiz kıl, ne de ilmimizin son hedefi. Bize merhametli olmayanı bize musallat etme.” (Tirmizî, Daavât 73)

Rabbim, Asr-ı Saadette ve tarihin çeşitli dönemlerinde olduğu gibi bu çağda da mazlumların intikamını zalimlerden almayı, merhametsiz zorbalara karşı zafer kazanmayı bugünün müminlerine de nasip eylesin inşaallah.

Biz biliyoruz ki, Allah Teâlâ kutlu Peygamberinin ve onun ashabının yolundan ve izinden gidenleri muvaffak kılacaktır…

Abdullah İbnu Mes’ûd’un (r.a) bu minvalde şöyle dediği rivayet olunur: “Bir yol takip etmek isteyen, bu yolu, ölmüş olanların yolundan seçsin. Zira hayatta olanların fitnesinden emin olunamaz. Ölmüş olanlar ise Hz. Peygamber’in ashâbıdırlar. Onlar bu ümmetin en efdalidir. Kalpçe en temizleri, ilimce en derinleri, amelce en ihlâslıları yine onlardır. Allah, Hz. Peygamber’in (s.a) sohbeti ve dininin yerleşmesi için onları seçmiştir. Öyleyse sizler onların üstünlüğünü idrak edin, onların yolundan gidin, elinizden geldikçe onların ahlâkını ve yaşayış tarzlarını kendinize örnek kılın. Zira onlar en doğru yolda idiler.”

(İbnu Abdilberr, Câmi’ul-Beyâni’l-İlm ve Fadlihi’de kaydetmiştir 2,9).

Rabbim, “yaşayan Kur’ân” olan Resûlullah’ın ve onun kutlu ashabının yolundan-izinden bizleri ayırmasın ve Sırat-ı Müstakim’inde sabit kadem eylesin. Âmin.

QOSHE - Resûlullah’ın Diyarında  - Abdullah Yıldız
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Resûlullah’ın Diyarında 

14 1
23.01.2024

İslâm’ın doğduğu şehirde, Mekke›deyiz… Beytullah’a namaz için, tavaf ve sa’y için her gidişimizde Peygamber Efendimizin (s.a) evi olarak bilinen mübarek mekanın yanından ve arkasında yükselen Ebu Talip mahallesi civarından geçiyoruz. Burası, müşrik zorbaların, Peygamberimiz başta olmak üzere Müslümanları sadece “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için üç yıl boyunca muhasara altına alıp onları aç ve susuz bıraktıkları zorlu yıllara tanıklık etmiş… Ebû Talip mahallesini her gördüğümde, Allah Resulü’nün ashabıyla birlikte o korkunç muhasaraya direnişlerini ve bugün Siyonist katillerin bir açık hava hapishanesine dönüştürerek tarihin en acımasız katliamını ve açlık-susuzluk dahil, akla-hayale gelebilecek her türlü zulmü uyguladıkları Gazze’yi hatırlıyorum… Nasıl hatırlamayalım ki, Ebu Talip mahallesinin yan tarafı da Gazze garajı… Mekkeliler İslâm’ın doğduğu yıllar ve öncesinde Gazze’ye ticaret için sıkça gelir-giderlermiş… Kureyş suresinde geçen “yaz ve kış seferleri” Gazze’ye yapılan seferlermiş…

Dün Hudeybiye’deydik… Hudeybiye Antlaşması’nı ve Rıdvan Biatını, rıdvan ağacının altında ashabın “ölümüne!” diyerek Resulullah’a biat edişini konuştuk… Allah’ın “kendilerinden razı olduğunu” beyan buyurduğu (Fetih, 48/18) ashab-ı kiramı her vesileyle hatırlıyoruz, hatırlatıyoruz… Mekke’de, Medine’de, onların ayak bastıkları, iz bıraktıkları her yerde… Nasıl hatırlamayalım ki, onları Allah........

© Yeni Akit


Get it on Google Play