Siyâsî mevzûlara fazla girmiyorum. Mühim bulmadığımdan değil; elbette bir ülke siyâsetle yönetilir ve siyâsetin dokunmadığı bir alan yoktur. Ama bir gün ak dediğine ertesi gün kara diyebilenlerle dolu bir sâhada yazmak zor ve istek vermiyor doğrusu.

Bir mahallî seçim geçirdik. Ak Parti ummadığı bir mağlûbiyet, CHP ve yandaşları ummadıkları bir gâlibiyet kazandı. Şimdi her iki taraftan demirbaş yorumcular, köşe başı yazarları harıl harıl bu netîceyi yorumluyorlar. Bu defa “ben demiştim”cilerin sesi kısık. Çünkü netîceler herkesi belli noktalarda ters köşe yaptı.

Siyâsî mevzûlarda pek yazmayan ben elbette “ben demiştim”ci bir yazı yazacak değilim. Ama 2017’deki Cumhurbaşkanlığı sisteminin oylandığı referandumun ardından yazdığım yazıyı hatırladım. Baktım, 7 yıl önce dikkat çektiğim sancılar bu seçimde aynen duruyor ve seçimler üzerinde büyük bir têsir de icrâ etmiş. Üstelik ben bu sancılara bir mağlûbiyet ardından değil bir gâlibiyet ardından dikkat çekmişim. Şimdi ünlü yorumcular ancak bir mağlûbiyetten sonra bunları görmeye başladılar. (Ne kadar gördükleri de tartışılır.) O yazımı paylaşmak istiyorum. Buyurunuz:

EVET’İN MASAMIZA KOYDUKLARI

Evetçilerin ekseriyeti orta yaşlı ve yaşlı. Peki, bu kitle Ak Parti’yi kaç yıl daha taşıyabilir? 2023-2071 hedeflerine kimlerle ulaşacaksınız? Düşünmeliyiz. Ak Parti’nin bir an evvel gençlere ulaşması, bir gençlik kitlesi teşekkül ettirmesi şart. Gençliği olmayanın geleceği yoktur.

Evetçiler daha çok kırsal bölgelerden. Bunlar da hızla şehre göçüyor, şehirlileşiyor. Şehirlileştikçe solculaşıyor, Kemalistleşiyor, sekülerleşiyor. Ak Parti çılgın yatırımlar yaptığı büyük şehirlerde bile istediğini alamıyor. Büyük şehirlerdeki destekçileri bile kır kökenli. Teşkilatta bu problem üzerinde düşünen kişiler var mı?

Evetçilerin eğitim seviyesi hayırcılardan düşük. Eğitim basamakları da insanlarımızı gittikçe solculaştırıyor, Kemalistleştiriyor, sekülerleştiriyor. Erdoğan’ın “Eğitimde istediklerimizi yapamadık” sözü bir şeylerin farkında olduğunu gösteriyor. Ne yapılacak?

Eğitimde neler oluyor? Âilesinin elinde saf, temiz bir çocuk, tahsîli yükseldikçe kök değerlerinden uzaklaşıyor. Bu böyle gidemez. Eğitime neşter şart. Yusuf Kaplan Bey doğru söylüyor: “On yılda yüz yılın tohumlarını atamazsak biteriz.”

Eğitim solcu, ateist, Kemalist, haz düşkünü… üreten bir bataklık. Bu sistem, bu hocalar, bu müfredat ve bu ders kitaplarıyla iktidar ne zamana kadar dindar kesimlerde kalır?

Şehirlilik, sekülerlik, eğitim ve konfor... Büyük şehirleri ve sâhil şeridini solculaştıran, Kemalistleştiren, hedonistleştiren faktörler. Tedbir ne?

Çâre insanları köylere kovmak, okulları kapatıp insanları câhil bırakmak, konforu yasaklamak mı? Baskı ile varılacak bir yer yok.

İnsanlar ancak gönüllü olarak gerçekten değişebilirler.

Şu hâlde insanlarımızı şehirli, varlıklı ve tahsilli olsa da gönüllü olarak kök değerlerimize bağlamanın yegâne çâresi EĞİTİM. Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz.

Sen bütün dalların birleştiği kök…

Köke bağlı hoca, köke bağlı sistem, köke bağlı müfredat, köke bağlı kitap... Modernitenin saldırısına ancak bunlarla karşı durabiliriz.

Eğitim topyekûn köke bağlanınca şehirlilik, sâhiller, konfor... insanlarımızı avlayamayacak, köklerinden uzaklaştıramayacak.

Başkanımızın ilk el atacağı mesele artık çamura batmış eğitim olmalıdır.

Eğitimin bol okul yaptırmak, üniversite açmak, bedâva ders kitabı dağıtmak olmadığını kabûl ederek ilk adımı atabiliriz.

Hasretini çektiğimiz eğitim Müslüman hoca, Müslüman sistem, Müslüman müfredat, Müslüman ders malzemesi demektir.

Eğitimi düzeltmek gençliğin de düzelmesi demek olacağından yaşlı bir kitleye sâhip olma problemi de ortadan kalkacaktır. Köklere bağlı eğitim millet hayâtına ve devlet idâresine dâimî olarak gençleri akıtacak, vücûda tâze kan pompalayacaktır.

Eğitimin düzelmesi de evveliyetle öğretmenin (aslı hocanın) düzelmesiyle mümkündür. Eğitim îmanlı hocanın ellerine verilmediği müddetçe şikâyetlerimiz bitmeyecektir.

Öğretmen, muallim/hoca; eğitim, maârif hâline gelmeden millet olarak varlığımız tehlikededir.

Yeni bir sisteme “Evet” denildiği bu günlerde “evet”in yüklediği mes’ûliyetleri herkes hatırlamalı.

“Seçim bitti, kazandık, artık dinlenmek zamanı.” demeyiniz. Yapılacak işler dağlar gibi bekliyor. Âyette ne buyuruluyor?

“O halde boş kaldın mı hemen yorul.” (İnşirah, 7)

https://www.tyb.org.tr/ahmet-talib-celen-evetin-masamiza-koyduklari-29513h.htm

Kazanılan bir seçimden sonra dahi “Seçim bitti, dinlenmek zamanı demeyelim; yapılacak işler dağlar gibi bekliyor” demişim. Kaybedilen bir seçimden sonra nasıl hareket etmek gerekiyor, düşününüz.

Eğitim düzelmeden Türkiye düzelmez. Eğitim sisteminin CHP’nin 6 okunu hayâtın gâyesi gibi okutarak solcu, ateist, İslâm düşmanı ve CHP’li kuluçkalığı yapmasının önüne geçmek bekâ meselesidir.

QOSHE - Seçim - Ahmet Tâlib Çelen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Seçim

11 23
15.04.2024

Siyâsî mevzûlara fazla girmiyorum. Mühim bulmadığımdan değil; elbette bir ülke siyâsetle yönetilir ve siyâsetin dokunmadığı bir alan yoktur. Ama bir gün ak dediğine ertesi gün kara diyebilenlerle dolu bir sâhada yazmak zor ve istek vermiyor doğrusu.

Bir mahallî seçim geçirdik. Ak Parti ummadığı bir mağlûbiyet, CHP ve yandaşları ummadıkları bir gâlibiyet kazandı. Şimdi her iki taraftan demirbaş yorumcular, köşe başı yazarları harıl harıl bu netîceyi yorumluyorlar. Bu defa “ben demiştim”cilerin sesi kısık. Çünkü netîceler herkesi belli noktalarda ters köşe yaptı.

Siyâsî mevzûlarda pek yazmayan ben elbette “ben demiştim”ci bir yazı yazacak değilim. Ama 2017’deki Cumhurbaşkanlığı sisteminin oylandığı referandumun ardından yazdığım yazıyı hatırladım. Baktım, 7 yıl önce dikkat çektiğim sancılar bu seçimde aynen duruyor ve seçimler üzerinde büyük bir têsir de icrâ etmiş. Üstelik ben bu sancılara bir mağlûbiyet ardından değil bir gâlibiyet ardından dikkat çekmişim. Şimdi ünlü yorumcular ancak bir mağlûbiyetten sonra bunları görmeye başladılar. (Ne kadar gördükleri de tartışılır.) O yazımı paylaşmak istiyorum. Buyurunuz:

EVET’İN MASAMIZA KOYDUKLARI

Evetçilerin ekseriyeti orta yaşlı ve yaşlı. Peki, bu kitle Ak Parti’yi kaç yıl daha taşıyabilir? 2023-2071 hedeflerine kimlerle ulaşacaksınız? Düşünmeliyiz. Ak Parti’nin bir an evvel gençlere ulaşması, bir gençlik kitlesi teşekkül ettirmesi şart. Gençliği olmayanın geleceği yoktur.

Evetçiler daha çok kırsal bölgelerden. Bunlar da hızla şehre göçüyor, şehirlileşiyor. Şehirlileştikçe solculaşıyor, Kemalistleşiyor, sekülerleşiyor. Ak Parti çılgın yatırımlar yaptığı büyük........

© Yeni Akit


Get it on Google Play