Yıllar öncesinin klişe bir sözünü hatırlayarak ve hatırlatarak bugünkü makalemi sizlerle paylaşacağım. Değerli okurlarım, aşağılık kompleksi bir hastalık değil elbette. Ancak çocukluk yaşlarından beri hafızalarda kazınarak öğretilen bir çaresizliğin çaresi olarak toplumumuzda ciddi oranda kabul edilmiş bir gerçeklik olarak görüyorum.

Milletimizi ve devletimizi ilgilendiren olumlu bir gelişme karşısında her durum ve şartta karşımıza çıkan bu tekerlemenin esas sebebinin de aşağılık kompleksi olduğunu düşünenlerdenim.

Rahmetli Erbakan hocamızın ağır sanayi hamlesi ile ülkemizi kalkındırma gayreti karşısında tutunulan tavırları yeni nesil hatırlamasa da bizim nesil çok iyi hatırlar. Erbakan hocamızın sanayileşme adımları için ülkemizin dört bir yanında attığı fabrika temellerini Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsüne taşıyan zihniyet hiç mi hiç değişmedi.

Aynı zihniyet bugün de aynı aymazlıkla aşağılık kompleksinin tüm emarelerini sadece üzerlerinde taşımıyorlar aynı zamanda vatandaşa da bulaştırmak için her haltı utanmadan sıkılmadan yiyorlar.

Çok uzaklara gitmeye gerek yok. En yakınlarından başlarsak, savunma sanayimizin son yıllarda geldiği yere gittiğimizde toplum hafızasına kazınarak iz yaptırılan hayali gerçekleri hatırlayalım.

Biz mi yapacağız?

İHA kim biz kim.

Uçak da yapıldı, gemi de yapıldı, TOGG da yollarda.

En sonda evvelki gün uzaya bir astronotumuz yolcu edildi. Tüm ülkemizde meydanlarda bu yolculuk naklen verilirken vatandaşın duyduğu heyecanı gölgeleyen aşağılık kompleksi illetinden kurtulmamış malum kesimden yine tanıdık çatlak sesler gelince doğrusu pes dedim.

Bize bu illetli bulaştıran ABD ve batılı ülkeler astronotumuzun uzay yolculuğunu manşetlere taşıyarak Türkiye yüzyılının önemli bir hamlesi olduğunu kabul ederken bizdeki aşağılıkların paylaşımları gerçekten üzüntü verici.

Astronotumuzun yolculuk sırasında gönderdiği mesaj milletimizin imdadına yetişti de aşağılık kompleksi illetlilerin kimisi gerçekten büyük bir kısmı da kerhen kem küm ederek bu yolculukla ilgili olumlu paylaşımlar yapmaya başladı.

Uzay yolculuğunda ülkemiz adına onlarca araştırmanın yapılacağı bilgisini paylaşmaktan da korkuları devam ediyor.

Korkunun ecele faydasının olmadığı bilinir.

Evrimci sapkınlar

İngiliz bir bilim insanı Micheal Denton, uzun yıllar evrim üzerine çalışmış ve Darwin’in ortaya attığı teorileri belgeleri ile çürüttüğü Evrim kitabı, Kaknüs yayınlarından çıktı ve meraklılarının okumasını bekliyor.

330 sayfalık kitabında evrimcilerin nerede yanıldıklarını ve doğrusunun ne olduğunu da okurların istifadesine sunmuş.

Kâinatın varlığı inkâr edilemez. Bilim evrende ince ayarlı mükemmel bir düzenin olduğunu ortaya koyuyor.

“Düzeni meydana getiren doğal yasaların kökeni başlı başına önemli bir sorudur. Bu yasalar evrenin hayat için eşsiz bir şekilde bilinçli bir tasarım sonucu oluştuğuna işaret eder. (Evrim Hâlâ Krizde Bir Teori, s.15)

Evrimciler, evrendeki mükemmel düzenin şans eseri, tesadüfen oluştuğunu iddia ederler. Onlara göre biyolojinin temel prensibi adaptasyondur. Dünyamızdaki biyolojik düzen, şans eseri gelişmiştir.

Akıllı tasarımı savunan bilim adamları ise evrendeki adaptasyonun İlahi saat tasarımcısının elinden çıktığına inanırlar. (s.17)

Darwinistlere, adaptasyonu “kör saat tasarımcısı”nın yani kümülatif seleksiyonun bir ürünü olarak görürler. (s.17)

Darwin’in yanıldığına şüphe yok. (s. 322)

Günümüz evrim biyologlarının neredeyse tamamı, Darwinizmin yetersiz olduğunda ısrar edenleri dahi, karşısına geçemedikleri entelektüel bir nehrin aşında kalmışlardır. Darwinizmin tatmin edici bir açıklama sunamayacağının farkındalar ama doğaya dair kabul edebilecekleri bir alternatifleri yok.

Hayat biçimlerini yaratan akıllı bir ince ayara sahip olduğu anlayışına doğru bir geri adım olarak görülebileceğini kabul ediyorum. Doğanın düzeni İlahi planın bir sonucu önceden belirlenmiş bir İradenin kanıtı. (s. 45)

Evrim, krizde bir teori. İstikrarlı bir şekilde süreksiz, Darwinistlerin sürekliliklere indirgemeye çalıştıkları bütün girişimcilere karşı dirençli. Hayatın kökeninden insan dilinin kökenine, doğal düzendeki büyük uçurumlar hâlâ her zamanki kadar derindir. Ne bilinen deneysel adaptif geçiş formları serileriyle ne de farazi işlevselci sürekliliklerle aşılabilmiştir. Sonunda Darwin haklı çıkmamıştır. (s. 323)

Canlı sistemlerinin karmaşıklığının hâlihazırda sıradan kavrayışın ötesinde olduğu göz önüne alındığında doğa son tahlilde, J. B. S. Haldan’ın meşhur sözünde ifade ettiği gibi “Yalnızca bizim düşündüğümüzden daha şaşırtıcı değil, bizim düşünebileceğimizden daha şaşırtıcı olabilir.” Kesin olan şu: Darwinistlerin varsaydığından çok, çok daha şaşırtıcı. (s. 324 )

Prof. Antony Flew’in tespitleri çok önemli:

Evrim teorisi hayatın nasıl ortaya çıktığını, cansız varlıkların nasıl canlandığını açıklayamaz. Bilincin nasıl meydana geldiğini izah edemez. (Yanılmışım Tanrı Varmış, s.13)

Evrendeki kanunları kimin koyduğu ve kimin yönettiği sorusuna cevap veremez. (s.15)

Doğa kanunlarına her varlık uyuyor. Kanunların sahibi kim? Doğa kanunları nasıl oluştu sorusunun cevabı yok. Evren nasıl var oldu, hayat nasıl ortaya çıktı soruları cevapsız. (S.92 )

Evrimcilerin cevap veremediği sorular karşısında Prof. Antony Flew ulaştığı sonucu şöyle açıklar:

“Önceden var olan bir AKIL evreni oluşturdu, der Nobel ödülü sahibi fizyolog George Wald. Sonsuz zekâya bir AKIL var. Hayatı besleyen maddi bir evren yaratan ve dolayısıyla anlama ve yaratabilme kabiliyetleri bulunan, bilim, sanat ve teknoloji yaratabilen, canlıları geliştiren şey bu akıldır. (s.124)

Aklım beni var olan, madde olmayan, her yerde hazır - nazır, her şeye kadri bir VARLIK’a götürdü. (s. 145)

İyi okumalar.

Bu haftalık da bu kadar. Kalın sağlıcakla.

QOSHE - Eller aya biz yaya - Ali Akben
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Eller aya biz yaya

4 1
21.01.2024

Yıllar öncesinin klişe bir sözünü hatırlayarak ve hatırlatarak bugünkü makalemi sizlerle paylaşacağım. Değerli okurlarım, aşağılık kompleksi bir hastalık değil elbette. Ancak çocukluk yaşlarından beri hafızalarda kazınarak öğretilen bir çaresizliğin çaresi olarak toplumumuzda ciddi oranda kabul edilmiş bir gerçeklik olarak görüyorum.

Milletimizi ve devletimizi ilgilendiren olumlu bir gelişme karşısında her durum ve şartta karşımıza çıkan bu tekerlemenin esas sebebinin de aşağılık kompleksi olduğunu düşünenlerdenim.

Rahmetli Erbakan hocamızın ağır sanayi hamlesi ile ülkemizi kalkındırma gayreti karşısında tutunulan tavırları yeni nesil hatırlamasa da bizim nesil çok iyi hatırlar. Erbakan hocamızın sanayileşme adımları için ülkemizin dört bir yanında attığı fabrika temellerini Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsüne taşıyan zihniyet hiç mi hiç değişmedi.

Aynı zihniyet bugün de aynı aymazlıkla aşağılık kompleksinin tüm emarelerini sadece üzerlerinde taşımıyorlar aynı zamanda vatandaşa da bulaştırmak için her haltı utanmadan sıkılmadan yiyorlar.

Çok uzaklara gitmeye gerek yok. En yakınlarından başlarsak, savunma sanayimizin son yıllarda geldiği yere gittiğimizde toplum hafızasına kazınarak iz yaptırılan hayali gerçekleri hatırlayalım.

Biz mi yapacağız?

İHA kim biz kim.

Uçak da yapıldı, gemi de yapıldı, TOGG da yollarda.

En sonda evvelki gün uzaya bir astronotumuz yolcu edildi. Tüm ülkemizde meydanlarda bu yolculuk naklen verilirken vatandaşın duyduğu heyecanı gölgeleyen aşağılık kompleksi illetinden kurtulmamış malum kesimden yine tanıdık çatlak sesler gelince doğrusu pes dedim.

Bize bu illetli bulaştıran ABD ve batılı ülkeler astronotumuzun uzay yolculuğunu manşetlere taşıyarak Türkiye yüzyılının önemli bir hamlesi olduğunu kabul ederken bizdeki aşağılıkların paylaşımları gerçekten üzüntü verici.

Astronotumuzun yolculuk sırasında gönderdiği mesaj milletimizin imdadına yetişti de aşağılık kompleksi........

© Yeni Akit


Get it on Google Play