Müsaade ederseniz.

Bugün Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet gazetesindeki dünkü yazısından alıntılar yapayım..

Alıntıların arasına da, Kemal beyin cevaplaması için notlar düşeyim..

Yazının başlığı, “Ahlaksızlığın kurumsallaşması”

Sorum şu:

Kemal bey, ahlaksızlığın kurumsallaşmasına en somut aktüel örnek, 14-28 Mayıs arasında, zat-ı alinizin, cumhurbaşkanı seçilebilmek için, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile üç bakanlık ve MİT dahil birçok kurumun üst yönetimini peşkeş çektiğiniz protokolün imzalanması değil midir?

Cevabınızı tez elden bekliyorum..

Cevabınıza, “Ahmet Davutoğlu’na önce, ‘böyle bir protokol yok’ deyip, sonrasında ‘varmış’ cevabı vermenizin anlamını da eklerseniz, sevinirim.”

Kemal beyin yazısından alıntılamaya devam ediyorum:

“Yoksulluk giderek artıyor. (..) İktidarın da politikalarıyla insanımız yoksulluğu artık ‘kader’ olarak algılamaya başlıyor. ‘Ben niçin yoksulum’ sorusunu sormak akıllarına dahi gelmiyor...”

Yoksulluk artıyor mu, azalıyor mu, hanebaşına düşen araba sayısından öğrenebiliriz.

Ama Kemal bey şunu sorsa, daha isabetli davranmış olmaz mıydı:

“Yoksulluk artıyor dediğimiz dönemde, 21 yıldır ülkeyi yöneten kişi, beni eze eze yendi.. Demek ki ben yalan söylüyormuşum.”

Devamında şu konuyu da sorgulamalı idi, Kemal bey:

“Tayyip beyin destekçilerinden hiç kimse, ‘Kılıçdaroğlu’nun karşısında kim aday olursa, ona oy veririm’ demedi.. O tarafta böyle bir körlük, böyle bir fanatiklik yok. Ama beni destekleyenler arasında birçoğu, ‘Erdoğan’ın karşısında tuvalet terliği aday olsa, ben tuvalet terliğine oy veririm’ ve benzeri cümleler kurdu.. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır?”

Kemal bey, “ahlak” ile başladığı yazısına..

Yine bir “Ahlak” sorunu olan cümle ile devam ediyor:

“5’li çetelere, tefecilere hizmet ederek yoksulluğu derinleştiren iktidar, yoksulları adeta kendi iktidarının güvencesi haline getiriyor.”

Kaç defa hatırlattık..

Kaç defa yüzüne vurduk..

“5’li çete.. 5’li çete” dediklerini ama bu 5’li çete diye tanıtılan büyük köprülerden birisinin müteahhiti Ersin Arıoğlu’nun CHP eski milletvekili olduğunu hatırlattık..

Evet, Türkiye’nin en büyüğü, hatta dünyanın da en büyüklerinden Çanakkale Köprüsü’nün dört müteahhitinden birisi, CHP eski milletvekili..

Sadece Çanakkale Köprüsü değil, Avrasya Tüneli’nin de yapımcı iki şirketten birisi, yine CHP eski milletvekili Ersin Arıoğlu’nun şirketi..

Ve o kişi vefat ettiğinde, taziyesine Tayyip Erdoğan belki de yoğunluktan gidemedi ama..

Kemal Kılıçdaroğlu gitti..

Şimdi soralım, “5’li çete söyleminizde siz ne kadar samimisiniz?”

Ve ekleyelim: “Ahlaksızlığın kurumsallaşması, bu örnekte nereye oturuyor?”

Kemal bey, ahlaksızlığı eleştiriyormuş gibi başlık kullanmış..

Ama yazısının içine, “ahlak’ kavramını bir rüzgarda hemen terkedilecek bir değer olduğunu bakın nasıl ifade etmiş: “Bertolt Brecht şöyle diyor... ‘Önce ekmek, sonra ahlak...’ Aç insanın önceliği geçmişte de ahlak değildi, günümüzde ahlak değil... Açlığın yoksulluğun derinleştiği toplumların birinci önceliği doğal olarak, geçinmek, karın doyurmaktır.”

Lütfen söyler misiniz, “Ahlaksızlığın kurumsallaşması” başlıklı bir yazıda, böyle bir cümle nasıl kurulabilir?

Eee. Kılavuzunuz Karl Marx’tan etkilenen Batılı bir kişi olursa..

Ahlak diye başlarsınız..

Sonra küçücük bir açlık sınamasında, ahlak kavramını satarsınız..

Boşverin o “5’li çete” söylemlerine..

Yoksulluk üzerinden yapılan algı operasyonlarına..

Siz, en küçük bir zorlukta, ‘ahlak’ı satan Marksist insanlarla yol yürüyorsunuz..

“Önce ekmek, sonra ahlak” imiş..

Ahlak olmayan bir yerde, ekmek nasıl olur..

Olsa da, insana ne katkı sunar?

Devam ediyor Kemal bey, Marksist isimlerden etkilenerek yazdığı makalesine:

“Devleti şirketmiş gibi yöneten politikacılar, doğal olarak (!) devletten nemalanmayı önce ailelerinden ve yakın çevrelerinden başlatırlar. Yakın çevrelerini devletin her türlü olanaklarından (göstermelik ihalelerle büyük işlerin verilmesi gibi) yararlandırırlar. Bu olanak devleti yöneten aileye büyük para ve hediyelerin gelmesinin kapısını açar. Kuşkusuz bu kirli işleri birilerinin ahlak adına (!) savunması gerekiyor.”

Biraz önce belirttim..

Türkiye’nin en büyük paralı iki işini, CHP eski milletvekilinin bulunduğu ortaklığa veren bir yönetime, siz nasıl “Kendisine yakın ailelere ihale dağıtıyor” diyebilirsiniz?

Aslında bu yaptığınız, tam da “Ahlaksızlığın kurumsallaşması” değil midir?

Bırakın AK Parti milletvekili bir müteahhiti..

AK Parti yandaşı bile değil, Türkiye’nin en büyük iki ihalesinin müteahhiti..

Tam aksine..

“Çete” suçlamaları ile müteahhitleri suçlarken, tam da CHP eski milletvekili çıkıyor, karşımıza..

Ve cümleler dolaşıyor, dolaşıyor, geliyor basına..

Sorsanız, bunlar basına çok önem verirler.

Basına saygı duyarlar..

Ama bakın basın hakkında düşündüklerini nasıl ifade ediyorlar:

“Kuşkusuz bu kirli işleri birilerinin ahlak adına (!) savunması gerekiyor. Bunu da oluşturdukları ve kiralık kalemlerin yer aldığı ‘havuz medyası’ üstlenir. Böylece devlet yönetiminde ahlaksızlığın da savunuculuğunu yapan medya oluşturulur.”

Bakın ben sizin bu cümlenizi, alıp okurlarıma aktarma cesaretini gösteriyorum..

Kimsenin kirli işlerini ‘Ahlak’ gibi göstermediğimizi, göstermeyeceğimizi deklare ediyorum..

Eğer kirli bir iş var ise, bunu yapanın Çanakkale Köprüsü ve Avrasya Tüneli’nin müteahhiti olan CHP milletvekili olduğunu size hatırlatıyorum..

Sizler de, benim sorumu alıp, kendi yandaşlarınıza aktarıp, cevap verebilme yüreğine sahip misiniz?

Değilsiniz..

Çıkın söyleyin, Türkiye’nin en büyük iki müteahhitlik işi, nasıl olur da, yandaşlığın zirve yaptığını ileri sürdüğünüz bir dönemde, CHP milletvekiline verilir..

Anlatın da, biz de öğrenelim..

QOSHE - Yüzde 2 oyluk partiye, üç bakanlık ve “ahlaksızlığın kurumsallaşması” - Ali Karahasanoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yüzde 2 oyluk partiye, üç bakanlık ve “ahlaksızlığın kurumsallaşması”

226 31
07.03.2024

Müsaade ederseniz.

Bugün Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet gazetesindeki dünkü yazısından alıntılar yapayım..

Alıntıların arasına da, Kemal beyin cevaplaması için notlar düşeyim..

Yazının başlığı, “Ahlaksızlığın kurumsallaşması”

Sorum şu:

Kemal bey, ahlaksızlığın kurumsallaşmasına en somut aktüel örnek, 14-28 Mayıs arasında, zat-ı alinizin, cumhurbaşkanı seçilebilmek için, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile üç bakanlık ve MİT dahil birçok kurumun üst yönetimini peşkeş çektiğiniz protokolün imzalanması değil midir?

Cevabınızı tez elden bekliyorum..

Cevabınıza, “Ahmet Davutoğlu’na önce, ‘böyle bir protokol yok’ deyip, sonrasında ‘varmış’ cevabı vermenizin anlamını da eklerseniz, sevinirim.”

Kemal beyin yazısından alıntılamaya devam ediyorum:

“Yoksulluk giderek artıyor. (..) İktidarın da politikalarıyla insanımız yoksulluğu artık ‘kader’ olarak algılamaya başlıyor. ‘Ben niçin yoksulum’ sorusunu sormak akıllarına dahi gelmiyor...”

Yoksulluk artıyor mu, azalıyor mu, hanebaşına düşen araba sayısından öğrenebiliriz.

Ama Kemal bey şunu sorsa, daha isabetli davranmış olmaz mıydı:

“Yoksulluk artıyor dediğimiz dönemde, 21 yıldır ülkeyi yöneten kişi, beni eze eze yendi.. Demek ki ben yalan söylüyormuşum.”

Devamında şu konuyu da sorgulamalı idi, Kemal bey:

“Tayyip beyin destekçilerinden hiç kimse, ‘Kılıçdaroğlu’nun karşısında kim aday olursa, ona oy veririm’ demedi.. O tarafta böyle bir körlük, böyle bir fanatiklik yok. Ama beni destekleyenler arasında birçoğu, ‘Erdoğan’ın karşısında tuvalet terliği aday olsa, ben tuvalet terliğine oy veririm’ ve benzeri cümleler kurdu.. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır?”

Kemal bey, “ahlak” ile başladığı yazısına..

Yine bir “Ahlak” sorunu olan cümle ile devam ediyor:

“5’li çetelere, tefecilere hizmet ederek yoksulluğu derinleştiren iktidar, yoksulları adeta kendi iktidarının güvencesi haline getiriyor.”

Kaç........

© Yeni Akit


Get it on Google Play