En çok şikayet aldığım konu, eğitim. İnsanlar elektronik postalar göndererek çocuklarının yaşadıkları sorunları anlatıyorlar uzun uzun. Çocuğunun nasıl biri olacağını dert edinen insanlar için eğitim büyük bir “mesele.” Bu ülkenin nereye gittiğini endişe ile izleyenlerin de en büyük meselelerinden biri eğitim.

1’inci sınıftan itibaren çok yorucu, yoğun bir müfredatla karşılaşıyor çocuklar. Neden?

Çocukları esir alacak kadar çok ödev vererek, yazı hamallığı yaptırarak onları geliştirebileceğinize mi inanıyorsunuz? Sadece yazmaya, tekrar etmeye, ezberletmeye dönük bıktırıcı, monoton ödevler çocuğu iki yüzlülüğe sevk etmekten başka hiçbir işe yaramaz.

Öğretmen ya da notla korkutarak ödev yaptırdığınızda çocuklar itaati, boyun eğmeyi ve iki yüzlü olmayı öğrenirler ancak!

İki yüzlü olur çocuklar çünkü kimsenin, hele de 7 yaşındaki küçücük bir çocuğun, tüm tatilini deftere bir şeyler yazarak ve bu yüzden oyundan mahrum kalarak bundan memnuniyet duyacağını düşünemezsiniz? İnsan doğasına aykırı bu!

Memnuniyet duymayan çocuk, o yığınla ödevi, “bitse de rahat etsem” modunda yapar. O da yaparsa! Yani umursamaz. İçine girmez. Anlamaya çalışmaz. Öğrenmek istemez. Tıpkı, değip geçer gibi. Kayanın üzerine düşen yağmurun kayıp düşmesi gibi… Zihnini kayaya dönüştürür. Katı, sert ve öğrenmeye dirençli hale gelir. Monoton ödevlerin miktarı arttıkça direnç de artar. Bu böyle sürerse çocuk zihninin kapılarını kapatır. Ki kapatıyorlar da zaten.

Oysa biz ne istiyorduk?

İnsan zihninin en yumuşak, en şekillendirilebilir döneminde bu zihne öğrenmeyi, düşünmeyi, anlamayı, akıl yürütmeyi ve onun yöntemlerini öğretmek… Bir meselenin nasıl analiz edileceği, anlaşılacağı ve yorumlanacağı konusunda zihni eğitmek. Böylelikle çocuğa kalıcı bir meleke kazandırmak. Bilgi sonranın işi. Önce düşünmesini bilecek.

Biz de bunun tam tersi uygulandı ve ısrarla uygulanmaya devam ediyor. Hükümetin öteden beri bu konuda köklü bir adım attığını göremedik. Dahası, böyle bir adımı planladığını da göremedik. Hükümet en başından beri eğitimi “mevcudu sürdürmek” olarak gördü ve görmeye devam ediyor. Ama “bu seviyenin” bile altına düşüldüğünü üzülerek söylemek durumundayım.

Ezberlediği şeylerden sorduğunuzda bugünkü çocukların doğru söyleme ihtimalleri olabiliyor. Fakat, hayata ilişkin kompleks bir soru ortaya attığınızda, şaşırıp kalıyorlar. O konuda ezbere söyleyecekleri bir şey yoksa cevap veremiyorlar. Akıl yürütemiyorlar. Sentez yapamıyorlar. Tutarlılığın yanına yaklaşamıyorlar.

Bu bizim eğitim sistemimizin genel problemi. Bu durumdan sadece öğrenciler de mustarip değiller üstelik. Öğretmenlerde de okuduğunu anlama, akıl yürütme gibi konularda ciddi sorunlar var. Nede olsa onlar da bu sistemin içinde yetiştiler.

Öğretmeni ve öğrencisiyle anlama, düşünme ve yorumlama sorunu yaşayan ve sadece monoton tekrarlara dayalı bir eğitim sistemi bizi bir ağaç kurdu gibi içimizden kemiriyor. Ucuzluğun, saçmalığın bu kadar pirim yapmasının nedeni bu durum. Futbolun, konserlerin, popüler kültüre ait her çöpün bu kadar ilgi görmesi bunun bir kanıtı.

“Sirkeyle yıkanırım ve astroloğuma danışmadan adım atmam” dediği halde kendini filozof zanneden; milyonlarca insanı etkileme gücüne sahip ünlülere değer veren bir toplumun sağlıklı düşünebildiğini söyleyebilir miyiz?

Ülkenin en ünlü futbolcuları işportacı kılıklı insanlara milyon dolarlarını kaptırıyorlar. Kim Milyoner Olmak İster yarışmasında alelade sorular bile doçent unvanı taşıyan kişileri eleyebiliyor.

İnsanları bu çirkef ve rezalet bağımlılığından kurtarmanın yolu, onları mantığa dayalı bir eğitim sisteminden geçirmek.

Önce ve acilen şu müfredatı değiştirin… Yoğunluğunu da muhakkak azaltın... Arkadan atlı kovalıyormuş gibi anlatılmasın konular. Mantığı merkeze oturtun. Öğrencilerin aktif katılabildiği düşünce platformları haline gelsin okullar. Bir okuldan mezun olan kişi gördüğümüzde bilelim ki, bu kişi artık herhangi bir meselede doğru, tutarlı düşünebilen biridir… Ancak bundan sonra bir şeyler değişmeye başlayacaktır diye düşünüyorum.

Hani “boykot” diyoruz, “Siyonizm’le mücadele” diyoruz, “süper güç olacağız” diyoruz… Bu, uşak yetiştiren sistemle olmaz… Bu insan kaynağıyla zor bu işler. İnsan kalitemizi artırmadan çok zor.

QOSHE - Bir Şey Yapmalı! - Ali Osman Aydın
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir Şey Yapmalı!

8 3
01.12.2023

En çok şikayet aldığım konu, eğitim. İnsanlar elektronik postalar göndererek çocuklarının yaşadıkları sorunları anlatıyorlar uzun uzun. Çocuğunun nasıl biri olacağını dert edinen insanlar için eğitim büyük bir “mesele.” Bu ülkenin nereye gittiğini endişe ile izleyenlerin de en büyük meselelerinden biri eğitim.

1’inci sınıftan itibaren çok yorucu, yoğun bir müfredatla karşılaşıyor çocuklar. Neden?

Çocukları esir alacak kadar çok ödev vererek, yazı hamallığı yaptırarak onları geliştirebileceğinize mi inanıyorsunuz? Sadece yazmaya, tekrar etmeye, ezberletmeye dönük bıktırıcı, monoton ödevler çocuğu iki yüzlülüğe sevk etmekten başka hiçbir işe yaramaz.

Öğretmen ya da notla korkutarak ödev yaptırdığınızda çocuklar itaati, boyun eğmeyi ve iki yüzlü olmayı öğrenirler ancak!

İki yüzlü olur çocuklar çünkü kimsenin, hele de 7 yaşındaki küçücük bir çocuğun, tüm tatilini deftere bir şeyler yazarak ve bu yüzden oyundan mahrum kalarak bundan memnuniyet duyacağını düşünemezsiniz? İnsan doğasına aykırı bu!

Memnuniyet duymayan çocuk, o yığınla ödevi, “bitse de rahat etsem” modunda yapar. O da yaparsa! Yani umursamaz. İçine girmez. Anlamaya çalışmaz. Öğrenmek istemez. Tıpkı, değip geçer gibi. Kayanın üzerine düşen yağmurun kayıp düşmesi gibi… Zihnini kayaya dönüştürür. Katı, sert ve öğrenmeye dirençli hale gelir. Monoton ödevlerin miktarı arttıkça direnç de artar. Bu böyle sürerse çocuk........

© Yeni Akit


Get it on Google Play