3.Selim dönemi Anadolu’daki tarihimiz açısından oldukça mühimdir. Klasik Osmanlı sistemi bu dönem itibariyle son bulmuştur bana göre.

Sonrası, hızlı giden bir aracın vitesi boşa attığında hızının giderek azalması gibi, araç ilerlemiş ama artık itici gücünü kaybetmiştir.

Benim için Osmanlı 19. Yüzyılın başında son bulmuştur. 2. Mahmut’tan Vahideddin’e kadar olan dönemde artık devlet güçlü rüzgarların ittiği yöne sürüklenen bir ağaç dalına benzemiştir.

****

Bugünkü cumhuriyet ise 100 yaşını tamamladı. “Cumhuriyet ilelebet payidar kalacaktır” sözü Osmanlıların “devleti ebet müddet” sözünün bir türevidir. Aynı devletçi anlayışın ürünüdür. Zaten Osmanlı ile cumhuriyet arasında bir süreklilik ilişkisi vardır.

1924 Anayasasında “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” ifadesi yer alır. 1876’da kabul edilen Kanun-i Esasi de ise: “Devlet-i Osmaniye tabiiyetinde bulunan efradın cümlesine herhangi din ve mezhep olur ise olsun, bila istisna Osmanlı tabir olunur.” ifadesi yer alır. Bu iki ifade ne kadar da benzer anlamlar içeriyor değil mi?

****

Cumhuriyet, Osmanlı sisteminin modernleşmiş, zamanın ruhuna entegre olmuş bir formudur. Cumhuriyet müesseleri ile bir anda ortaya çıkmış bir fenomen değildir. Bu akla, ve tarihin ruhuna aykırıdır. Tam burada Hakan Erdem’in iki yönetim sistemi arasındaki bağı anlatan o sözünü hatırlayalım: “Hanedandan başka her şey cumhuriyete Osmanlıdan kaldı.”

Temel kurumlarımızın kuruluş tarihlerine bakalım:

İstanbul Teknik Üniversitesi 1773

İstanbul Tıp Fakültesi 1827

Danıştay- Yargıtay 1868

Kuleli Askeri Lisesi 1845

Polis Teşkilatı 1845

TCDD 1851

İtfaiye Teşkilatı 1714

Jandarma teşkilatı 1839

İlk Meclis 1877

Batılı anlamda ilk belediye teşkilatı 1850

İlk mühendislik okulu 1775

İlk kız Lisesi 1859

İlk Kız Öğretmen Okulu (Darulmuallimat) 1870

Boğaziçi Üniversitesi 1868

Yıldız Teknik Üniversitesi 1911

İstanbul Üniversitesi 1453

Fenerbahçe Spor Kulübü 1907

Beşiktaş Jimnastik Kulübü 1911

Galatasaray Spor Kulübü 1905

İlk çok partili seçim 1908

İlk telgraf kullanımı 1847

İlk metro açılışı 1875

İlk kadın dergisi 1886

Ziraat Bankası 1863

İlk Elektrik Santrali 1902

İlk Bakteriyoloji Enstitüsü 1893

İlk çiçek hastalığı aşısı çalışması 1721

İlk sinema filmi gösterimi 1896

İlk kağıt fabrikası 1741

İlk sanayi okulu 1860

İstenilen ölçüde olmasa da atılan bu adımlar modernleşme hikayemizin cumhuriyetten çok önce başladığının kanıtıdır.

****

Sanılanın aksine cumhuriyet bir mutabakatla kurulmadı. Hatta “silah arkadaşları” denilen askeri erkanın bile ittifakı söz konusu değildi. Doğrusu Cumhuriyeti ilan edenler böyle bir mutabakat zemini aramak gereği de duymadılar.

Cumhuriyet bir mutabakatla, toplumsal sözleşme ile kurulmadı ancak giderek onun etrafında bir mutabakat oluştu. Türk toplumunun cumhuriyet ile değil, cumhuriyetçiler ve onların cumhuriyete yüklediği anlam ile sorunu oldu. Bazıları bu iki konuyu bilinçli bir şekilde çarpıtırlar. Cumhuriyetçilerin siyasal uygulamalarını, adalet ile kurdukları ilişkiyi, dayatmacı yönetim usullerini eleştirmek başka bir şeydir; bir sistem olarak, yalın anlamda cumhuriyete karşı olmak başka bir şeydir. Bu ikisini ayırmak fevkalade önemlidir.

Bu iki şey ayrılmadığında halkın büyük kısmını marjinalleştirmiş olursunuz. Halbu ki Türkiye de halk hiçbir zaman marjinal, aşırılıkçı çizgide olmamıştır.

Düzen bütün toplumların temel endişesidir zaten. Misal, Amerikan sinemasında kurucu bir tür olan westernin merkezi söylemi, “düzenin” sağlanmasıdır. Bütün western filmlerinin özünü düzeni bozmak isteyenlerle, korumak isteyenlerin mücadelesi oluşturur.

****

Türkiye’de halk gerçekçi ve makuldür. Makul gördüğü sistemi kolaylıkla benimser. Bugün içimizdeki gerçek anlamıyla saltanatçıların oranı sembolik düzeyi geçmez zannediyorum.

Cumhuriyet benimsenmiştir. Fakat tadil edilecektir. Çünkü cumhuriyet Osmanlı’nın yüzyılından gelen sorunları -söylendiği gibi- sona erdirmemiş, aksine derinleştirmiş, yaygınlaştırmıştır.

Dolayısıyla ikinci yüzyıl atılımla paralel giden bir restorasyon dönemi olmalıdır. Bina olduğu gibi kalacak ama cephesindeki sıvasız yerler kapatılacak, kolonlar güçlendirilecek, belki yeniden boyanacaktır. Bu bakım, yaşayan her sistem için geçerlidir. Eğer cumhuriyet halkın ise, halktaki değişimi takip etmesi kaçınılmazdır. Ama halkın cumhuriyet için olduğu düşünülüyorsa, cumhuriyet halka kavganın bir aparatına dönüştürülmüş olur ve memlekete yazık olur.

Bu ikilem Türkiye’nin geride bıraktığı yüzyılın bütün enerjisini tüketmiştir. Türkiye’nin yüzyıl öncesinin paradigmalarına göre mi ilerleyeceği yoksa özgün paradigmasını mı oluşturacağı, asıl sorudur!

Bir yüzyıl sonra tekrar bir ateş çemberinin ortasında olduğumuz açıktır. Çemberin giderek daraldığı, boğazımıza dayandığı da gerçektir.

Bu çemberi parçalamak Türkiye’nin elindedir. Bu krizi ancak bütün sistemlere hayat veren ruha sarılarak, yani birlik ve beraberliğimize yatırım yaparak, müştereklerimizi çoğaltarak, ortak değerlerde buluşarak aşabiliriz. Tıpkı yüzyıl önce yaptığımız gibi...

Mehmet Akif’in “Birlik” şiiriyle bitirelim:

“ Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;

Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;

Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,

Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!”

QOSHE - Gelecek Yüzyıl - Ali Osman Aydın
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gelecek Yüzyıl

11 1
31.10.2023

3.Selim dönemi Anadolu’daki tarihimiz açısından oldukça mühimdir. Klasik Osmanlı sistemi bu dönem itibariyle son bulmuştur bana göre.

Sonrası, hızlı giden bir aracın vitesi boşa attığında hızının giderek azalması gibi, araç ilerlemiş ama artık itici gücünü kaybetmiştir.

Benim için Osmanlı 19. Yüzyılın başında son bulmuştur. 2. Mahmut’tan Vahideddin’e kadar olan dönemde artık devlet güçlü rüzgarların ittiği yöne sürüklenen bir ağaç dalına benzemiştir.

****

Bugünkü cumhuriyet ise 100 yaşını tamamladı. “Cumhuriyet ilelebet payidar kalacaktır” sözü Osmanlıların “devleti ebet müddet” sözünün bir türevidir. Aynı devletçi anlayışın ürünüdür. Zaten Osmanlı ile cumhuriyet arasında bir süreklilik ilişkisi vardır.

1924 Anayasasında “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” ifadesi yer alır. 1876’da kabul edilen Kanun-i Esasi de ise: “Devlet-i Osmaniye tabiiyetinde bulunan efradın cümlesine herhangi din ve mezhep olur ise olsun, bila istisna Osmanlı tabir olunur.” ifadesi yer alır. Bu iki ifade ne kadar da benzer anlamlar içeriyor değil mi?

****

Cumhuriyet, Osmanlı sisteminin modernleşmiş, zamanın ruhuna entegre olmuş bir formudur. Cumhuriyet müesseleri ile bir anda ortaya çıkmış bir fenomen değildir. Bu akla, ve tarihin ruhuna aykırıdır. Tam burada Hakan Erdem’in iki yönetim sistemi arasındaki bağı anlatan o sözünü hatırlayalım: “Hanedandan başka her şey cumhuriyete Osmanlıdan kaldı.”

Temel kurumlarımızın kuruluş tarihlerine bakalım:

İstanbul Teknik Üniversitesi 1773

İstanbul Tıp Fakültesi 1827

Danıştay- Yargıtay 1868

Kuleli Askeri Lisesi 1845

Polis Teşkilatı 1845

TCDD 1851

İtfaiye Teşkilatı 1714

Jandarma teşkilatı 1839

İlk Meclis 1877

Batılı anlamda ilk belediye teşkilatı 1850

İlk........

© Yeni Akit


Get it on Google Play